Kategoriler

Arşivler


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

İZMİR

İZMİR

Hey gözünü sevdiğim mekanım, cennetim İzmir,
Dört mevsimini bir günde yaşadığım o şehir!
Seni nasıl unuturum ben, nasıl yitiririm!
Benim canımsın, kanımsın, baharım yaşamımda,
Çünkü benim yaşadığım, yürüdüğüm şehirsin.

İzmir’i seyrediyorum solan oda camından,
Kış ortasındayız, sabahtan kış görüntüsüdür
Öğlene doğru güneş açar, sanki ilkbahar var,
Öğleden sonra serinlik olur, sonbahar gibi,
Akşam bir kabus çöker şehrin üstüne kış gibi.

Körfezinde yükselen o dağlarıyla İzmir’in
Limanından Karşıyaka’sını seyrediyorum
Mavinin bitiminde betondan apartmanları,
Onlar orada da kalmamış, dağlara çıkmışlar
Yeşilliğe hasret gideceğim şu kor İzmir’de.

İçimde bir ürperti de irkilir gibi oldum,
Siyah bulutlar Yamanlar dağı eteklerinde,
Bir silüet gibi apartman görüntüleriyle,
Dağla yarışıyor apartmanların yüksekliği,
Sanki dağdan daha da yükseğe çıkacak gibi.

Limanı seyrediyorum oturduğum odamda,
Yok olan o yeşiline karşı beton blokları
Ve ölen çevresi, yok olan güzellikleriyle
Şimdi İzmir’imi seyrediyorum gözü yaşlı.

İzmir  12.05.1995
Hüseyin  DURMUŞ54

Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

TÜRKÜ DİYARDA

TÜRKÜ DİYARDA

Sazın teli çınlarken Türkü Diyar’da
Yılların boşa geçişini anlayamadım.
Sazın teli çınlarken Türkü Diyar’da
Beni küstüren yılları sayamadım.

Kırk yıl boyunca didindim, çalıştım
Gece gündüz hep durmaksızın uğraştım,
Yaranamadım, ihanetle savaştım,
Beni küstüren yılları sayamadım.

Doğru yaptım, karşımda ihanet buldum,
Daim aşkım dedim, sadece ben duydum,
Sonunda kendimi yolda yalnız buldum,
Beni küstüren yılları sayamadım.

Kırkından sonra azanı da, desinler
Gün görmedik, ölecek yafta desinler,
Kendini bilmez, çaylak softa desinler,
Beni küstüren yılları sayamadım.

Yeniden kendimi bulmaya yardıma,
Kırkından sonradır başladım azmaya,
Beni bu havaya sokan Mustafa’ya,
Beni küstüren yılları sayamadım.

Gecenin bu ilerleyen saatinde,
Geçmişi unutturan coşkun seline,
Bir daha mı geleceğim der sesine,
Beni küstüren yılları sayamadım.

Balçova.  05.01.2004
Hüseyin  DURMUŞ54
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Safiye SAMYELİ

SON MEKTUP

SON MEKTUP

Son satırlarım bu sana son mektubum
Postacının yolunu boş yere hiç bekleme
Sanma ki çok zalimim sanma ki çok ketumum
Ayrılığın suçunu yalnız bana yükleme

Ne bir yalanım oldu nede seni kandırdım
Dilimden düşen her bir sözüm bil ki yemindi
Ne bir hevesti sevdam ne boş yere yandırdım
Ölümsüz sevdiğine bu yüreğim emindi

Kaldır dedin mantığı bir kenara bıraktım
Aktı gönlüm gönlüne Zühre’ye yandaş durdum
İlk kez seviyordum ben aşk yolunda çıraktım
Ne araştırdım seni ne geçmişini sordum

Arımsın namusumsun şahadetimsin dedin
Kuş kadar yüreğimi avuçlarına verdim
Sevgine kul köleydim belki de arsız kedin
Onur gurur ne varsa ayakaltına serdim

Manolyalar şahitti mehtaplı o gecede
Yüreğim yüreğine koşulsuz köle oldu
Sana seslendim her gün deste deste hecede
Kalemler raksa durdu yüzlerce sayfa doldu

Yıldızlar gibi kaydın yalan oldu sözlerin
Kan beynime sıçradı yüzümde döndü nevir
İster su serp üstüne ister yansın közlerin
Yâr demem artık sana çok dan geçti o devir

Safiye  SAMYELİ
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Hanife KÜÇÜK

SUSUYORSA BİR KADIN

SUSUYORSA BİR KADIN

KARMAŞALAR  İÇİNDE  GEÇİYOR ACI HAYAT,
NE COŞKULAR  KALIYOR  NEDE YAŞAMDA  BİR TAT!
RÜZGARIN  SAVURDUĞU SOLGUN DÜŞEN BİR YAPRAK,
SUSUYORSA BİR  KADIN;  BİTMİŞTİR ONDAKİ AŞK!

NE GÖNÜL SARAYLARI,  NEDE SUNULMUŞ  BİR TAHT!
GÖNLÜ KIRIK, HÜZÜNLÜ GİDİYOR YARALI KALP!
NE ŞARKILAR TAT VERİR,  NEDE İÇTEN İLTİFAT,
SUSUYORSA BİR  KADIN;  BİTMİŞTİR  ONDAKİ AŞK!

DİLLERİ  AĞIT  SÖYLER,  ACIYLA ÇEKİP GİDER!
KAR  ÜŞÜTEN  YÜREĞİ,  TEMMUZ ISITSIN İSTER!
DÜŞER YANA KOLLARI,  YALNIZLIK KADERİM DER!
SUSUYORSA BİR  KADIN;  BİTMİŞTİR ONDAKİ AŞK!

SORGULAR  KADERİNİ  PAYINA DÜŞENİNİ,
GÜNEŞ DOĞMAZMI ONA AÇSADA PERDELERİ?
AÇMAZ  OLDU GÜLLERİ,  DÜŞMEZ ÇİĞ TANELERİ!
SUSUYORSA BİR  KADIN;  BİTMİŞTİR ONDAKİ AŞK!

HANİFE  KÜÇÜK.
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Hanife KÜÇÜK

KÖRFEZDEN GELEN ÇIĞLIKLAR


Her papatya yaprağında 17 AĞUSTOS ta kaybettiklerimizi yaşatıyorum..

KÖRFEZDEN GELEN ÇIĞLIKLAR

17 ağustos sıcak bir yaz günü
Kavuruyor insanın içini geceye inat
İnsanlar sevinçli ve neşeli
Bilinmeyen tehlikeye uzanmış
Gecenin Pençe gibi elleri
Havanın kararması bile Bir başka bu akşam
Sahilde insanlar coşkuyla şarkılar söylüyorlar
Ama deniz bile bir başka suskun bu gece
Vurmuyor eskisi gibi iskeleye dalgalar
Herkes yorgun düşmüş uyuyor rehavetle
Bense içimdekini anlatmaya bile korkuyorum
Ya rüyalarım gerçekleşirse diye
Düşüncelere dalmışken Karardı bütün dünyam
Yerin altında harekete geçen Sanki bir canavar
Her saniye hareket ediyor Ne varsa yıkıp geçiyor
Geçtiği yerde sadece Sesler ve tozlar bırakıyor
Neler oluyor bilinmiyor, Kıyamet mi kopuyor
Anne telaşla, En küçük kızını kucaklıyor
Koşar adımlar la, Koridoru aşmaya çalışarak
Diğer çocuklarına ulaşmaya çalışıyor
Korkak ama emin adımlarla
Dualar dökülüyor ardı ardına dudaklarından
Sesleniyor, Korkmayın geliyorum diye
Kıpırdamayın dururun olduğunuz yerde
Karanlıkta onları tek, tek topluyor
Elleriyle bakıyor, görmese de yüzlerine
Sadece Dualar ediyor
Ne olur Allah’ım bir şey olmasın diye
Şakırtılar geliyor ardı ardına evin içinde
Özenle seçilen yıllarca biriktirilen
Kızının çeyizleri, paramparça Hayalleri
Çaresiz ne yazık ki, geç kalmış bu dualar
Caddeden yükselip gelen çığlıklar
Korkutuyor anneyi evi demi yuttu bu canavar
Artık sallanmıyor o koskoca binalar,
Ve Tarihe gömülüyor o kısacık dakikalar
Ne hayatlar son buldu bu 45 saniyede
Feryatlar yükseldikçe
Anladı ki anne Yutmamıştı canavar
Bina duruyordu hala yerinde
Şükrediyor ALLAH a evlatları yanında
Mezar başında dövünmeyecek diye
Ya şimdi başka şehirde,
Çocuklarına daha sıkı sarılıyor
Dostlarıyla daha güvende

( 17 ağustos 1999 )
HANİFE KÜÇÜK ( hicaz şarkılar )

( Ağıtlar sarmıştı dört bir yanımı)
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Hanife KÜÇÜK

SANAL ALEM

SANAL ALEM

Kimsenin kimseye hiç hatırı yok
Şu sanal alemde selam vermek yok
İki cümle yazacak hiç mi zaman yok…
Şu sanal alemden anlamıyorum

Ne garip bir dünyadır anlaması zor
Şiirler yazılar ateşten bir kor
Emeğe saygı yok geyiği sen sor
Bu nasıl alemdir anlamıyorum

Hanife küçük ( Hicaz şarkılar )
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Mücella PAKDEMİR

Hasret

Hasret

Deryaya salınsa geri verirdi
Yüce dağa düşse karı erirdi
Gayyâ korkusundan sönüverirdi
Gönülleri yakan har olur hasret

Zaman haşmetiyle yürüdüğünde
Derde dert katarak sürüdüğünde
Alevsiz, dumansız bürüdüğünde
Sîneyi dağlayan kor olur hasret

Emsâli hayâlde özü andırır
Görünür, kaybolur, garip kandırır
Onmaz yaralara bûse kondurur
Karanfil kokulu yâr olur hasret

Ayrılık gam yükü aşk gedâsında
İdamını bekler koç edâsında
Sitemler yığılır son vedasında
Cellâdın ipine dâr olur hasret

Zilleri bozulmuş kırk kilit kapı
Ejderha bekçili, gizemli yapı
Yüreği çatlatır devâsa çapı
Varana ebedi nâr olur hasret

Mücella Pakdemir

ZEMBEREK KAÇKINI SAATLER – şiir kitabımdan
www.kafiye.net


Tarih 21 Ağu 2013 Kategori: Nezahat KAYA

YAZIKLAR OLSUN

YAZIKLAR OLSUN

Üstümde garip bir hal dilimde intizarım
Bağrımda atan yürek canıma azık olsun
Hatır gönül arası sermekeş olmuş ar’ım
Dar zamanımda yiten dostuma yazık olsun

Nefesi hesap kokan hayatı hep bilmece
Aklı hep kesesinde sorsan “yok “der silmece
Öküzün dağda kalsa ’gelmem’ der ’gece gece’
Kuşu viranda öten dostuma yazık olsun

Varlıkta soframdayken, sırtıyla, karnı doyan
Ağzı kulaklarında beni koynumdan soyan
Yokluk gelince başa “sen otur derdine yan”
Deyip tekmeyle iten dostuma yazık olsun

İyi günde, kapımı ardına kadar açan
Derdimi gördüğü an bin yıllık yola kaçan
’Mezara kadar bende’ deyip sırrımı açan
Elin yanında biten dostuma yazık olsun

Yalan dolan çarkında aklı gönülden vuran
Postu yüze giydirip sahte kimlikle duran
Tek ayağın üstünde nice köprüler kuran
Sonra da yıkıp batan dostuma yazık olsun

Türlü hile düzenle döndererek sazana
Gül bahçesi gösterip sonra mezar kazana
Allah korkusu bilmez planıyla azana
Kibri şeytana satan dostuma yazık olsun

“Sana ihtiyacım var , bana destek ol” derken
Güven , merhametimi hep önüne sererken
Canla başla yürekten seni ihya ederken
Yaslandığın şu omuz demedi bir gün erken
Ömrüme çile katan dostluğun eksik olsun.
Dalımı kesip atan dostuma yazık olsun

Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net


Tarih 18 Ağu 2013 Kategori: Fulya Sinem ERASLAN

Eski Zaman Ve Ölü zaman

Eski Zaman Ve Ölü zaman

Sonra düşündüm ki bilinçsiz bir savaşın içerisinde kendime yeniliyorum. Durdurmak isterken zamanı büyüyorum ve bunu fark eden tek ben oluyorum. Hiç bir şey eskisi gibi değil. Güya ramazan ayındayız…

Ben daha çok küçüktüm. Bir şekere kanardık, Susup otururduk bir köşeye. Aile vardı, akraba, komşu vardı. Ramazanda toplanırlardı ve öyle kalabalık olurdu ki biz çocuklar mutfakta yemek zorunda kaldırdık. Kızardım içten içe. “Büyümek istiyorum bana ne. Bende sizinle yemek yiyeceğim” dediğimde annem yüzüme sinirlice bakardı ve ben en iyisi yemeğimi yiyip muzurluk yapayım diye içimde ki ses ile konuşurdum. Onun şuan adı roos. ahh be roos büyümek istiyordum ya hani hep ve büyüdüm. Yine ramazanlar var ama aile yok, birlik yok, kalabalık yok. Eskiye dair hiç bir şey yok. Televizyonda bile en sevdiğimiz çizgi filmler yok. Saçma sapan şeyler var işte. Büyüdüm ve artık hep birlikte yemek yiyoruz ama o neşe, o sesli gülmeler yok. Herkesin bir odası var, hepimizin elinde bir cep telefonu köşeye çekiliyoruz. Aile bağları koptu.. herkes bir birine düşman , herkes bir birine kızgın. Kemal Sunal ve daha nice yeşil can filmlerini çok nadir veriyorlar. Şuan kanallarda ya Dövmeli, öldürmeli yada açık saçık çocuklara zararlı olacak diziler. Şimdiki çocuklar onlara bakıp sokakta neler yapmıyorlar yahu.

Anladım ki biz çocukken gerçekten çocukmuşuz. Hayatımıza aşk girmeden önce çok heyecanlı ve hayat doluyduk. Aşk girdi ve çaldı mutluluğumuzu elimizden. Büyüdük. . Büyüdük ve zaman durmuyor. Zaman öyle akıyor ki… Hiç bir şeyin farkında olmuyorsun. Hayat çok değişti roos.
İnsanlar bir kaç kuruş için can alıyorlar. Hasta , yaşlı, çocuk demeden tecavüz ediyorlar. Kopsun kıyamet artık.

Ben ailemi,
Ben çocukluk arkadaşlarımı,
Ben insanları,
Ben neşeli hallerimi,
Ben pamuk şekerimi özledim.
Sokakta oyunlar oynardık. Şimdi her yer arabalarla  dolu, büyük evlerle dolu ve insanlar hain. Anneler güveniyor ve korkuyorlar dışarı çıkarmaya. Bilgisayar başında heba oluyorlar. Biz geçmişteki şanslı zaman çocuklarıyız.. Şimdiki zaman ölü çocukları..

Ahh benim gönül dostum… bir tek sen değişmedin. Ben bile değiştim ve sen beni kabul ettin. Gitme benden olur mu? Beni bu tanımadığım insanlarla yalnız bırakma. Biliyorsun nefes darlığı var bende. Nefesimi kesiyorlar. Boğuyorlar, Boğuyorum kendimi.

Ben insanlığı özledim.
Hadi ruhuna bir fatiha…

Fulya Sinem Eraslan / Aşk -! Azam /
www.kafiye.net


Tarih 18 Ağu 2013 Kategori: Şevki KAYATURAN

Aydınlık Verir

Aydınlık Verir

Karayel poyraz sert eser burada,
Tezekle ısınır kışın odada,
Kar eskiden çok yağarken damlarda,
Erkek kadın çıkar kürüyüverir.

Çarpı dediğimiz bildiğin kireç,
Dağın tepesinde al kazmayı eş,
Parayla satılmaz vallahi beleş,
Duvara sürünce aydınlık verir.

Orta tepe yeşillenir yazları,
Azdı sanki benim köyün dağları,
Geçecektir dediler tren katarı,
Bir tepede devlet getiriverir.

Demir oluk suyu iç zemzem gibi,
Halaymış yıllarca bizdeki bibi,
Babanın kardeşi o zaman emmi,
Şimdi amca diye söyleyiverir.

Gölyeri’nde koyun kuzu güderdik,
Keklik gibi derelerde sekerdik,
Yazın kazanlarda hedikler yerdik,
Kışın kavurgayı cebinden verir.

Çayırı ekini biçer erkenden,
Yığınlar yapılır koyun girmeden,
Akşam olur sığır eve dönmeden,
Sincan’dan aşağı dökülüverir.

Aşağı düz kayalığın başında,
Çok mantar topladım çocuk yaşımda,
Çiğdem, nevruz Gürpınar’ın bağrında,
Bahar ile birden seriliverir.

Tecer Irmağı’nı dereyi bile,
Saman doldurduğmuz mereği bile,
Yaba ile tığı verince yele,
Samanı götürür buğdayı verir.

Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net