şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Bundan tam olarak 2 hafta önce mensubu olduğum üniversitede bulunan bir panele şahit oldum sayın canlar. Bu panel belki de hiçbirimizin bilmediği, ama basın tarihimizin önemli bir siması olan Hacı Ali Bey’i yer yer milli mücadele kareleriyle, yer yer Türk Basın Tarihini ve gazete örneklerini akademik üslubda anlatan önemli bir kaynak oluşturdu tüm öğrencilere.
Al Yazmalım hikayesini bilir misin?…
Böyle başladığım için birden afallamış olabilirsiniz sayın canlar. Bugün soğuk bir ruh hakim ruhumda. Meteoroloji organlarımı uyarıyor fazla dolaşmayın, stabil şekilde normal hızda görevlerinize devam edin diye. Bundan dolayıdır ki aynı ritmler içerisinde farklı bir yükselti koyamıyorum. Kriz geçirecek haldeyim. Kirpiklerimde yarı tok bir güneş havası, dudaklarımın yarı aralığına süren gece yarısı karanlığı. Gözlerimin saydam tabakasında bariz olan bir telefon ışığı. Beklemedeyim. Yanında ise sırıtkan bir çelik yüzük. Bilmiyorum, kırgın bir dudağı taşıyan gamze beliriyor yanağımda. Bekliyorum…
Merhabalar sayın canlarım yeniden. Birkaç gündür bu sözle dönüp dolaşıyorum hayatımın karalama sözcüklerinde ve her baktığım yüzde okuduğum keder çizgilerinde bu sözü buluyorum. Sonra kendi avuçlarıma çeviriyorum gözlerimi ve bomboş, artık o güzelim dizelerimden eser kalmadığını bilhassa… Çünkü kalbim bana ait değil. Kalbim bende değil sanki. Bir yabancı bedende konuk ediyor ruhum.
Şiirin can çekiştiği dehlizlerin arttığı bir çağda kendimi şiiri korumaya adamış bir şovalye gibi hissediyorum. Yorgunlaşmış insan çehrelerine dokunan, öpen, seven şiirler yok olmaya başladı sayın canlar. İnsanın kah güldüren, kah hüzünlendiren buğulu kelimeleri bulunan şiirleri birer birer göç ediyorlar öbür dünyaya. Şiirde inanılmaz bir kıyametle karşı karşıyayız. Edebi şiir ve Modern şiir diye bölünmekte şiir. Ki Şiir bunları hak edecek ne yaptı? Bilginin kolayca ulaşıldığı ve teknoloji bize kölesi yapan nimetlerini sunarken şiiri nasıl kovduk kentlerimiz de?
Sözlerin çoğaldığı, hatta gereksizce laf kalabalıkların havamızı kapladığı bir dünyada yaşıyoruz sayın canlar. Bıkkınlık yaratmaya başlıyor artık çehrelerimizin diplerinde. Hele ki şarkıların sözleri… Ne kadar anlam yoksunluğunda… Eski şarkıların tatlarından uzak, özenti şarkılardan dile gelen karmaşık sözlerle sürdürüyoruz hayatımızı… Nereye kadar sizce bu? Bu eziyet nereye kadar?
Gülmenin unutulduğu zamanlarda yaşıyoruz sayın canlar. Çehrelere üzgün kıvrımlar hakim olmuş. Her şeyden, herkesten şikayet eden bir toplumun içindeyiz. Gözlerimizin küçük mutlulukları es geçirdiği, küçük sözlere yetinmeyen bireyler olduk hepimiz. Sokaklara hüzünler hakim olmuş. Akıllarda siyah-beyaz düşünceler, ruhumuzu bilerek çürütüyoruz. Peki neden? Neden asık yüzümüz?