şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
1-Filler Ölüme Yalnız Gider nasıl çıktı. Kitabın içeriği çok ilginç çünkü… Diriler dururken neden ölüleri konuşturdunuz?
-Zaten konuşan hep diriler değil mi? Kaldı ki ölüm hakkında bilgilerimizde sınırlı. Ölümle yaşam arasındaki o farkı bilememek, ölümü,tıpkı yaşam gibi hayal etmek bana bu öyküleri yazdırdı. Kitapta yer alan başka öyküler de var. Aşk, tutku ihanet, doğa,
Yeşil bir sarmaşığa tırmanıp gökyüzüne çıkan ve orada yaşayan yaratıkların öyküleri
beynimde hep yer edinmiştir. Sarmaşıklara olan tutkum o masalların büyüsüyle
başladı desem yalan söylemiş olmam hani. Sarmaşıklarla ilgili tutkumu doruğa
çıkaran bir anım daha var ki o da yatak odamın manzarası.
Neden insan aynaya baktığında, aynadaki aksinin kendi yüzüyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını düşünür. Bu his öyle her zaman olmaz, arada bir ya da insan aynaya çok uzun zaman bakarsa olur. Şimdi aynaya anlamsız bakıp, yüzümden nefret ediyorum, sanki gördüğüm yüz benim yüzüm değil.
Öldüğünde yazdı. Hem de sıcak bir yaz. Havada o biçim pis bir nem vardı. Nahiyenin girişindeki asfalt yol erimiş, yol kenarında bulunan otlar sıcaktan yanmış, asmalar dallarında kurumuş, ramazan sebebiyle vakit ezanını okuyan cami imamının sesi susuzluktan dolayı duyulmaz olmuştu.
Burası Taksim’in arka sokaklarında yer alan, hiçbir zaman herhangi bir şehrin geniş caddelerine, ışıklı bulvarlarına adı konmayacak olan yıkık evlerin arasından yokuş aşağı kendini bırakan Kalpazan Sokak. Gündüzleri, çöpçülerin adamakıllı süpürmekten nefret ettiği, esmer satıcıların, korsan kasetçilerin bağıra çağıra geçtiği, geceleri ağır alkol kokusunun olduğu ve sabaha kadar insan seslerinin, küfürlerin hüküm sürdüğü, polis baskınlarının ambulans seslerine yabancı olmadığı bir
Adam, bütün koltukları dolu olan minibüsteki yolcuları ikna etmeye uğraşıyor ’’Bir koltuk değiştiren yok mu?’’ diyordu. Neden bu kadar ısrar ettiğini kimse anlamıyor hatta yolcular adama deliymiş gibi bakıyorlardı. Arka koltuktan biri;
Kötü kadın değildi, azıcık mendebur cinsindendi. Bir konuşmaya başladı mı sesinin tonunu ayarlayamaz, dinleyenlerin kulaklarını sağır eden türden ses tonu çıkarırdı. Kadını bir kaç dakika dinleyen herkes baş ağrısına yakalanır, yüzler tuhaf ekşime alır, suratlar azar yemiş gibi aşağıya düşerdi.