şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Seksenli yıllarda Bulgaristan´dan Türkiye´ye gelmek isteyen İsmail´i, ailesi ve arkadaşları vazgeçirmeye çalışırlar:
” Sen Türkiye´de yapamazsın. Aç kalırsın.İş bulamazsın.Perişan olursun.
Gel, inadından vazgeç.Oralarda kaybolur, heder olursun.” Diyerek onu yolundan döndermeye uğraşırlar.
Ama İsmail, kafasına koymuştur.Ne olursa olsun Türkiye´ye gidip şansını denemek ister.
Genç kadın çok üzgün görünüyordu.Kararlı bir ses tonu ile konuştu:
-Atce Anım,biz mühtiye gitmek isdiyiz.Boşancaz.
Anlamsızca baktım:
-Mühti nedir?
Mübarek Ramazan ayı gelmişti. Aysun hanım, o gün büyük bir heves ile iftar yemeği için hazırlık yapıyordu. İftara komşularını davet etmişti. Bir yandan yemek hazırlığı yaparken bir yandan da iki küçük oğlu ile ilgileniyordu. Burak beş, buğra üç yaşlarındaydı.
Ben küçükken, Istanbul´un Eyüp semtinde, sofular yokuşunda, iki katlı bahçe içinde çok şirin bir evde yaşardık.
O yıllardan hatırladığım, aklımda yer edip kalan iki güzellik var.
Biri annemin dünya güzeli bir kadın olduğu, bir diğeri de; bizim evin alt
Güzelce köyüne has, çok güzel bir adet vardır; akşam voltası derler.
Her akşam, genç kızlar kolkola girer, konuşup -gülüşürek köyün pınar ´ının bulunduğu yere, pınarbaşı na kadar yürürler. Delikanlılar da pınarbaşında toplanır, köyün içinden geçerek, asfalt dedikleri yeni
Selim Bey, emekli olduktan sonra günde beş vakit namazını camide kılmaya özen gösteriyordu.
Namazdan sonra, açık havada cami avlusunda oturup kendi gibi emekli arkadaşlarıyla tatlı tatlı sohbet etmek çok hoşuna gidiyordu.
Birgün öğlen namazı vakti ezandan önce, abdest tazelemek için
Ahmet emmi, iyice yaşlanmıştı.
Çocukları büyümüş, evlenmiş bir sürü torun sahibi olmuştu.
Eşi aniden Hakkın rahmetine kavuşunca, köy yerinde yapayalnız kalakalmıştı. Zira çocuklarının hepsi şehirde hayatlarını sürdürüyorlardı.
Oğullarının ısrarla davet etmelerine rağmen, o kimsenin evine
Rabbi, genç kıza çok ağır bir yük vermişti.
Ölene kadar sırtında taşıması gereken ağır, zahmetli ve zor bir yük.
Gözlerini dünyaya açtığından beri, sırtında kız kardeşini taşıyordu.
Çünkü bu iki kız, sırt sırta yapışık ikizdiler.