şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Ürkek yavru kuş adımlarıyla kapıyı aralayan hemşirenin loş ışığı yakmasıyla gözünü araladı. Gayri ihtiyari saatine baktı. Daha akşamın dokuzuydu. Dışarıdaki hayatın yeni yeni canlanmaya başladığı zaman diliminde bu odadakiler günün finalini sonlandırmış, karamsar bir uykuya tutsak olmuşlardı. Ömürlerinin son uzatmalarını yaşayan iki kadının derin nefes alışları, hastane yaşantısının buruk duygularını süsleyen bir melodi gibiydi…
Mesleğim gereği bilirim hastane odalarının ne kadar gam, kasavet yüklü olduğunu. Yatan hasta için sıkıcıdır. Başında bekleyen içinse kendisini cam fanus içinde hissettiği geçmek bilmeyen zaman dilimidir. Hele de refakatçı gençse saatler geri geri atar adımlarını. Demirden bir el sıkar zannedersin boğazını. Gece boyu bir yumru oturur böğrüne,yüreğin iseçimdiklenir durur…
Evimize giderken yürümek, sadece saatlerce yürümek istedim. Amacım vakit kazanmak mıydı, yürürken kendi kendimle dertleşmek miydi orası muamma… Yoksa duvarlarını bir zamanlar kahkahalarımızla yıkadığımız evimizde senin yokluğuna nasıl alışacağımın tedirginliğiyle mi geri geri gitti adımlarım? Yürüdüm yürüdüm, saatlerce yürüdüm. Ne gözümde yaş, ne ağzımda tükürük kalmayıncaya kadar. Acının ve talihin en ağır yumruğunu yediğimdenberi ruhumu meltemlere değil, fırtınalara teslim etmiştim, annem.
Gün çoktan karşı dağlara kavuşmuş, ortalık zifiri karanlığa boğulmuştu. Pöstekinin üzerinde uyuyakalmış genç kadın, her çıtırtıya havlayan köpeklerin sesiyle gözlerini aralayıp etrafı dinledi uzun uzun…Henüz dili yavaşça çözülüp yeni ayaklanmaya yeltenen koca bebeğinin, gün boyu ezgisine koşmaktan imanı gevremişti. Hastalanınca huysuzluğu artan oğlunu zorla uyutup derinden sızlayan bedenini ocak başından yayılan tatlı sıcaklığın koynuna uzatarak uykuya teslim olmuştu. Renkli harelerle oynaşan çatal dilli alevlerin feri azalmış, közler
Şıpıtık terliklerini sürüyerek ikiletmeden yaptı üzerine ıslak sümük gibi yapışan vazifesini… Boşları toplayıp; bir soysuzun vişneçürüğüne çalan ağdalı pis pıhtısının kokusunu kınayla kaybetmeye çalıştığı ellerini keçeleşinceye kadar sabunladı…Bulaşıkları yıkayıp tezgâhın üzerine yerleştirdi. Taş binayı ısıtmaya zorlanan soba, kızgın bir ejderha gibi ağzını açmış indiriyordu ha bire işkembesine sürmelinin attığı kürek dolusu kömürleri.
Kirli camların arkasından bakardı, bahçede acı bir neşeyle oyun oynayan yaşıtlarına Ela… Sevgiye susamışlığını içine gömer, sessiz ve dünyayı kuşatan çığlıklarla ağlardı ısıtılmamış yatağına yatınca geceleri. Takvimler ezbere atarken adımlarını saymamıştı bebeğiyle geldiği yetimhanedeki günlerini…
’Tam kapatıyordum telefonu, uzun süre açmayınca meşgulsündür diye düşündüm merhaba Güllü abla.’’
‘’Sana kaç kez söyledim dilini böyle alıştırma, bir gören, duyan olur banaGül ya da Gül Hanım diye hitap edeceksin diye. Bazen düşünüyorum da asistanım mısın yoksa düşmanım mısın bir türlü karar veremiyorum.’’
Kış uzun sürmüş ilkyazın oynak havasına hasret kalmıştık. Nisan, mayıs yağmurlarıyla yıkanan bitektopraklardan katmerlenerek fışkıran bereketle uzaktan olgunlaşmış siğil gibi gözüken tomurcuklar bir gecede bitivermişti. Işıldayan tayf altında gök mavileşmiş, ağaçlar hayat emaresini çoktan yitirmiş çiçek fidanları rengarenk gelinliklerini giyip görücüye çıkmışlardı.
Sırtlarında çok giyilmekten eprimiş fistanlarının üzerine giyiverdikleri astarı incelmiş mantolarına sıkıca sarılıp mendil eşarplarıyla başlarını iyice kundakladılar. Ayaklarına birer numara büyük gibi duran yemenileriyle kara gömüldükçe birbirlerine dayanak oluyorlar sendeledikçe tutundukları orman güllerinin kanatıp sızlattığı ellerini ağızlarının buğusuyla ısıtmaya çalışıyorlardı.
Yağmurlarla ıslanmış kasabanın soğuk ve ıssız sokağına bakan küçük pencerenin sıvasız aralığından içeriye sokulan kömür kokulu, arsız rüzgâr genç kadının yüzünü yalıyor; iri badem çekikliğinde ki durgun, düşünceli, nemli gözlerinin üzerine düşüveren haylaz buklelerini dalgalandırıyordu.