İÇ KANAMASI

Her şey o kadar tersine gidiyordu ki..
Sanki kurulu biz düzenek vardı etrafımda..
Sanki her an harekete geçmemi bekliyormuş gibi, ne zaman bir şeylere kapılıp gitmeyi istesem, otomatik olarak kendi kendini çalıştırır, benim üstüme saldırırdı adeta..
Denedim ..
Hem de yüz kez denedim..
Üçyüz kez denedim..
Beşyüz kez denedim..
Kaçınılmaz son..
Hazin son..
Seyircinin seyretmiş olduğu her hangi bir filmin kopyası gibi
_”Sonu belliydi yaa zaten”lerini yaşıyorum bu dünyada..
İşte sadece bu yüzden bir ara adımı değiştirdim..
Kişiliğimi değiştirdim..
Ruhumu değiştirdim..
Takas yapmadım..
Değiştirdim sadece..
Eskilerimi??
Eskileri hala durur bende..
Bir antikacının göstermiş olduğu hassasiyetle tozunu alırım mutlaka üç günde bir..
Hani hayat bir gün bizden bununla ilgili sergi falan açmamızı istese hiç şüphesiz en değerli İç Atmaları bendedir diye herkesten önce kaldırırdım parmağımı..
İç atmaları dediğime bakmayın siz..
Bilseniz ne kadar büyük, ne kadar kusursuzdur aslında onlar..
Öyle elinden tutup onları götüremezsiniz her yere, sığmaz çünkü..
Gösteremezsiniz de herkese, dedim ya, öyle içinize atıp, İç Atması olup kalır bir yerlerinizde..

Dönüşü olan bir yola girebilmek için her zaman ki gibi sabah erkenden uyandım..
Bu saatlerde kahvaltı yapmak midemi bulandırır..
Eskimiş Jean’ımı ve dolaptaki son ütülü gömleğimi giyip
dışarı çıktım hemen..
İşimin başına oturmadan önce otuz dakikalık yol keyfim vardı beni götüren otobüsün içinde..
Doluydu yine hınca hınç ..
Okula giden talebeler, saçını bile taramaya fırsat bulamayan kadınlar, daha ilk durakta binmiş olduğu belli olan horlayan bir gurup ki bu gurubun horlaması her zaman muamma olmuştur bu uzun yolculukta, birde hala aklımın almadığı birkaç yaşlı insan olurdu bu otobüsün içinde.. Sabahın bu kadar erken saatlerinde ne işleri olabilirdi ki o yaşlıların?

-Affedersiniz.. İlerler misiniz biraz.. dedi omzuma değen bir kadın eli.. Bu saatlerde hele ki böyle bir otobüsün içinde ricada bulunan bayan gülümsemesi, göremezsiniz.. Ben görmemiştim o güne kadar.. Şaşırırım zannederdim ama daha çok hoşuma gitmişti o samimi ve devamını beklediğim gülümseme..
-Memnuniyetle ama ilerisi duvar geçemem ki.. dedim
-Anlamadım?? dedi az önce omzuma değen kadın eli..
-Yer yok hanımefendi görmüyor musunuz daha nereye gideyim..?? dedim gayet sakin bir tavırla..
-Sıkıştım kaldım burada hareket edemiyorum..
-Bence sizin alanınıza üç kişi daha sığar hanımefendi.. Ya buna razı olun, yada en yakın durakta inin lütfen..
-Siz kim oluyorsunuz da bana inin diyorsunuz.. dedi şaşkın ama bir o kadarda emin..
-Razı olun o zaman.. dedim
-Lütfen susar mısınız artık dedi kızmakla kızamamak arasında..
-Peki dedim otobüsün indirme düğmesine basarak..
-Siz ne zannediyorsunuz kendinizi ben ineceğim dedim mi şimdi size?? Ne hakla basarsınız o düğmeye??
Otobüs on saniye sonra durup kapılarını açtı.. Daha yirmi dakikalık yolum vardı iş yerime.. neyse ki inmem çabuk olacaktı otobüsten.. İki kişi vardı kapının yanında..
-Kendim için bastım hanımefendi o düğmeye .. Siz razı gelmiştiniz on saniye önce ama ben razı gelemedim sıkışıp kalmanıza.. İyi günler dilerim..

Kalan onca yolu yürüyerek gitmeyecektim tabi.. Taksi, dolmuş ne denk gelirse biner tam vaktinde iş yerimde olurum nasılsa diye düşündüm.. Sahil yolunda yürümeye başladım hızlı adımlarla.. Burnuma buz gibi tuz kokusu çapmaya başladı.. Seviyorum bu şehrin sabahını dedim kendi kendime.. Henüz ne allığını sürmüştü pembe yanaklarına, nede ağzını doldurup çalkalamıştı uykusundan kalkıp.. Yine de çok güzel görünürdü şehrimin insan bakan gözlerinde.. Sahi ne kadar olmuştu böyle yürüyüşler yapmayalı.. O da mı bir İç Atması sayılırdı batık adını verdiğimiz tırnak diplerimizde??

-Pardon beyefendi dedi az önce omzuma değen kadın eli..
-Aslında düğmeye bir durak sonra bassa imişim daha iyi olurmuş hani.. Şu anda burada olduğunuza göre hemen arkamdan inmiş olmalısınız.. dedim..
-Her şeye de verilecek bir cevabınız var.. Ben erken indim aslında..
Bana söylemiş olduğunuz şey yani ”Razı” olmam gerektiği konusunda. Siz hep böyle mi yaparsınız?? Orada mecburi bir durum vardı zaten.. Çünkü hep böyledir.. İnsan bildiği bir yola çıkarken karşılaşacağı şeyleri görmezden gelip, kendine başka varsayımlar yapması biraz saçma daha doğrusu anlamsız değil midir??
-Doğru söylüyorsunuz katılıyorum size hanımefendi.. Ama eğer bunu yapmış olmasaydım, içime atacaktım sizinle yaptığım bütün bu konuşmaları..
-Yani sadece içinizde kalmasın diye ”Razı olmayıp” indiniz o otobüsten.. Hem şaşılacak hem de taktir edilecek şey doğrusu..
-Şaşırmayın hanımefendi şaşırmayın.. Ben bu sabaha kadar bilseniz neler saklamıştım içimde.. Hepsi de boyumdan büyük, kusursuz dediğim hayallerimdi. İç Atmaları derdim kısaca ben onlara. Oyaladım hep, biraz daha beklettim onları daha mükemmel yaşayabilmek için.. Meğer İÇ KANAMASI yapmış onlar bende.. Bugün anladım bunu.. Görüşmek dileğiyle, iyi günler..

Hala görünürde ne dolmuş vardı nede bir taksi.. İşime geç kalmıştım ilk defa bugün.. Sahilde durup Ege’ye baktım.. Yarım saat önce omzuma değen bir kadın eli gibi samimi ve kocaman güldüm görebildiğim bütün mavi rengine.. Sadece gülümseyip razı oldum bütün yapamadıklarıma. Hepsi, bu kadarmış aslında…

YELİZ KULOĞLU PESENKURDU