şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Sizi bir cadde boyu ağlayarak yürümek zorunda bırakan bir adamı asla affetmeyin. Çünkü aynı şeyi en az bir kere daha yapacak. Bir cadde daha ıslanacak, bir sürü insan merakla yüzünüze bakarken. Bana öyle oldu çünkü. Bana öyle öldü, o adam, bu gün…. Bende öldü. Bu durum beni ağrıyan kollarımla yazmaya itiyor, uyuz bir it gibi kimsesiz ve halsizim.
Ama simdi, gozlerini acar acmaz “Ruya miydi yine her sey?” diye afallamak, sonra fotograflara bakip derin ve icten bir “Oh” cekmek, ardindan iciniz sicacikken sukretmek diye bir sey var.
“Simdi sevgilim, şöyle de bir sey var; sen yıllar yılı hayatimdasin.
Şimdi birileri çıkıp aşkın varlığını inkar ediyorlar. Gülümsüyorum. Birinin size aşık olduğundan emin olamayabilirsiniz, ama aşıksanız, işler değişir. “Her şarkı onu hatırlatıyor, her şiir onu özletiyor, gülüşüyle büyüleniyorum, dalgınım tüm gün, rüyalarımdan çıkmıyor, aptal aptal gülümsüyorum tüm gün” klasikleri var mesela, inanın bana bunlar yalnızca filmlerde gerçekleşmiyor. Sadece o tılsımlı insanla karşılaşabilmekte bütün mesele.
Sana bu satırları küçük bir kızın doğum gününde babasından ilk kez tokat yediği eşikten yazıyorum. Ağlamıyorum ve evet tabii ki yalan söylüyorum. Mutlu bir kadın olamayalı bi üç-beş yıl oluyor zaten. Üstüme sinen hüzün kokusu yıllardır ter kokumu bile bastırıyor benim. Bu yüzden parfüm kullanmıyorum. Bak yine yalan söyledim; parfüme alerjim var, biliyorsun sevgilim.
Migrenim tuttuğunda kulağımın arkasında gezindirdiğin parmakların vardı senin. Sonra ben sizin evden ne zaman “hadi ben gideyim/gidiyorum” diye çıksam dolan gözlerin, bir hata ettiğinde ayaklarıma kapanıp hiçe saydığın gururun vardı
Senden bile vazgeçtiğim dakikalardan birindeyiz, ikisi de olur elbet, üçü de, sonu da gelmez belki. Temelli vazgeçerim, fena mı olur hani? Şimdi sen umudumdun falan da, bir şeyleri göz ardı etmeseydin ya da bi sarılabilseydin güzel olacaktı.-k.
Şimdi şöyle bir şey var ki ben evet, ben çok, ben birine, ben biraz, tutuluyorum galiba. Nesine dersen, çok güzel gülüyor mesela.
Mesela…
Çok güzel “mesela” diyor, o da var yani. Hatta gülüşünden daha güzel “mesela”
deyişi. Sonra sakalları var, bir sakal nasıl olur, yani nasıl bu kadar kutsal…
Yine korkularla boğuştuğum ve onların galip geldiği bir geceyi daha ardımda bıraktım. Uyuyamıyorum ve bunu sıcakların üstüne atıyorum; uyutmuyor şu sıcaklar! Kendime bile yazmadan itiraf edemediğim korkularım var. Boğazıma yapışıyorlar. Bence her insanın gırtlağına düğümlenen korkuları vardır. Çoğumuzun yatağının baş ucunda bulundurduğu dua kitabı bundandır.
Beni sevme mesela, beni anla. Bana değer ver, ilgilen benimle. Tartış…
Farklı görüşleri savunalım ama sımsıkı sarılalım. Sahi, sımsıkı sarıl bana; kemiklerim çatırdasın. Benimle maç izle, farklı takımları tutalım bazı zamanlar. Bağıra bağıra tartışalım, hakem ofsaytı vermedi diye. Sonra çıkıp midye yiyelim sahil kenarında. Yarışalım hatta, en çok kim yiyecek diye.
Umduğum kadar kolay olmuyor Rina. Unutamıyorum. Unutmak için neredeyse aklımı sökeceğim, neredeyse şiirlerden vazgeçeceğim. Bilsem ki işe yarayacak, vazgeçerdim. Ama şarkılar kalır geriye Rina, renkler kalır, sokaklar kalır, evler kalır anlıyor musun? Anılar kalakalır, kokusu kalır burnumda, gitmek bilmez, sesi girer rüyalarıma Rina. Unutamam ben, alışırım ama. Alışıyorum da zaten. Ama hoş değil. Bana bunları yaşatırken hala gülebiliyor olması, ellerinin başka tenlerde
Mesela şimdi, biz pek güzel kadınlar değiliz. Yani terk edilenler olarak. Terk edilen bir kadın nasıl güzel kalır hem. Belki “Bak ne kaybettin, gör” diye’lerimiz vardır. Yani, bak ne kaybettin gör diye saçlarımı boyattım. Bak ne kaybettin gör diye yeni elbiseler aldım. İşe başladım… diye uzar gider.