Kategoriler

Arşivler


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Nazlı Saraç ORAK

Kırk kere dedim Kuantum oldu!


Kırk kere dedim Kuantum oldu!

Selam ve sevgilerimle herkese mutlu bir hafta diliyorum.

Çocukluğumdan beri insanın tek hedefinin mutluluk olduğunu düşünürüm. Tabii bu herkese göre değişen bir durum sebebiyle olur. Kimi para sahibi olmaktan, kimi parayla elde edeceklerinden, kimi bir tatlı sözden, kimi çok sevilmekten, kimi yaptığı işten, kimi mevki ya da iktidar sahibi olmaktan. Ve bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuçta herkesin tek amacı mutlu olmak. Bu duyguyu başkalarını da mutlu edecek yararlılıkta yaşamamızı öneriyor ve diliyorum hepimiz için.

Mutluluğun huzur duygusunu da beraberinde getirmesi çok önemli. Öncelikle kalbimizi güzel duygularla besleyip, dilediğimizi isteyebiliriz. Bunu düşünce gücümüzle beynimize gönderdiğimiz komutlarla kolaylıkla yapabiliriz.

Yani hayatımızın efendisi olmak elimizde. Ancak beynimizde oluşmuş düşünce kalıpları bizi bu konuda zorlaştırabilir bazen. ”Bu yöntemi defalarca denedim olmuyor” diyenlerdenseniz emin olun tek sebep bu. Onlar sınırlı ve engelleyici düşüncelerimizdir. Demek ki ilk yapmamız gereken bu kalıpların yerine sınırsız ve güçlü düşüncelerimizi koymak olacaktır.

Bunları yaparken farkında olsak da olmasak da fiziksel bir kural uyguluyoruz.

Bilimsel olarak yüzyılın başında ortaya atılan Kuantum Teorisi ”Kuantum Düşünce Tekniği” yöntemiyle son yıllarda hepimizin hayatına girdi bir şekilde. Bir çok kişi hedefine ulaşmak için bu teknikleri okumaya ve öğrenmeye çalıştı.

Bu yöntemle hayallerimizi düşüncemiz ve sözlerimizle gerçekleştirmemiz mümkün.

İş, eş, sağlıklı yaşam, mutluluk, bereket, bolluk, başarı, başkalarını daha iyi anlama, onlarla sağlıklı iletişim kurmak gibi tüm isteklerimize bu sayede ulaşabiliriz.

Nasıl mı?

Düşüncelerimizle fiziksel maddenin enerjiye dönüştüğü alana gireriz. Orda bizim düşünce enerjimize yanıt veren atom altı parçacıklarının hızla enerjiye dönüşmüş haliyle karşılaşırız. Bize itaat etmekten başka görevleri olmayan bu enerji parçacıklarını ben Alaaddin’in sihirli lambasından çıkan cine benzetirim. Dile benden ne dilersen dediğini duyabilirsiniz. Hem de üç değil sınırsız dilek hakkınız vardır. Tek yapacağınız engelleyici düşünce kalıplarınızı yok edip, güçlü düşüncelerinizle ”istemek”.

Bazen lafın başını alıp gitmesine izin vermek gerekir. Mutluluk, Kuantum Tekniği derken peşine takıldığım kelimeler sayesinde dillendirdiğimiz düşüncelerimizin gerçekleştiğini anlatan geleneksel sözlerimizin içinde buluyorum şu an kendimi.

Kırk kere dersen olur

İyi diyelim iyi olsun

Yok deme yokluk gelir

İyi düşün iyi yaşa

Bu sözleri bir ya da bir kaç büyüğümüzden hepimiz defalarca duymuşuzdur.

Peki dedelerimiz ve ninelerimizin Kuantum yöntemi sizce kaç yüzyıllık?

 

İYİ DÜŞÜNDÜM ATOMU PARÇALADIM

CİN’İ LAMBADAN ÇIKARDIM

DİLEKLERİMİ GÖKYÜZÜNE SALDIM

MUTLUYUM… MUTLUYUM

KIRK KERE DEDİM KUANTUM OLDU!

Nazlı Saraç Orak (Naz’ca)

www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Nazlı Saraç ORAK

Çayın Suya Sevdası


Çayın Suya Sevdası

Merhaba sevgili okurlar,

Hatırlarsanız daha önce kahve tadında bir yazı yazmıştım. Hep kahveye yüklediğimiz hatrın çayda da olma ihtimali ve hayatımızdaki önemini düşününce, güzel bir demli çay eşliğinde yazıma başlamaya karar verdim.

Her şeye AŞK’la bakan gözlerim ve yüreğimin bu konuyu da bağlayacağı yeri tahmin edersiniz.

Unutmayalım gerçek AŞK yanımızda, hatta içimizde. İş görebilmek ve hissedebilmekte.Gelelim şimdi Çayın Sevdası’na.

Çay deyince ne çok şey gelir aklımıza değil mi?

Türk toplumu olarak gün içinde neredeyse hepimizin en az bir bardak içtiği çayın hayatımızdaki önemi yadsınamaz bir gerçek. Taze demlenmiş ince belli bardaktaki tavşan kanı çayı hiç bir içeceğe değişmeyiz çoğumuz.

Çayı koy geliyorum,

Hadi kızım bize çay yap,

Ben çayları getireyim,

Oğlum bize 3 çay söyle,

Ben çayları koyuyorum sen…

Bu cümleler sanırım gün içinde en çok duyduğumuz ve söylediğimiz sözlerdir.

”Çaylar geldi” sözüyle yudumlamaya başladığımız bu içecek bakalım bize tarihin hangi zaman diliminden ve nerelerden geldi?

Çayın ana vatanı Çin’dir. Tarihi 5 bin yıl önce Çin İmparatorluğuna dayanır. Bahçede bir hizmetlinin hazırladığı sıcak çayın içine düşen yaprağın etrafına verdiği kokudan etkilenip tadına bakılmasıyla ilk çay yudumlanmıştır.

Avrupa’ya ise binlerce yıl sonra,1606 yılında gelmiştir. 1650 yılında Çin’den gelen demliklerle demleme usulu çay içilmeye başlanmıştır.

Amerika’ya 1700’lü yıllarda ulaşan çay, 1800’lü yıllarda Amerika ve Avrupa’da hızla bir endütriye dönüşmüştür.

1871 yılında İngiltere’de ilk dükkanını açan Thomas Lipton kısa bir süre sonra Seylan’da ilk çay tarlasını da satın alarak dünya liderliğine daha o günlerde imzasını atmıştır.

Amerika’da sıcak havalarda çay satmakta zorlanan bir esnaf, çayı soğuk olarak sunmuş ve böylece ”ıce tea” kavramı doğmuştur. Poşet çayın keşfi de 1900’lü yıllarda gerçekleşmiştir.

Poşet, yeşil ve beyaz çay çeşitlerinden pek hoşlanmayan, ille de demlenmiş siyah çay diyen bizlerin çayla yarenliği nasıl ve ne zaman başlamış ona göz atalım dilerseniz.

Tam bir kahve tiryakisi olan Türkler çayla 1900’lü yıllarda tanışmıştır. Ülkemizde bu kadar kısa bir geçmişi olan çay, günümüzde sudan sonra en çok tüketilen içecektir. Türkiye bugün dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasındadır.

Ülkemizde çay bitkisinin ilk kez 1888 yılında Bursa’da ekimi yapılmışsa da üretimi başarılı olmamıştır. Bu çaba çeşitli illerde devam etmiş ancak ilk üretim 1917 yılından sonra Doğu Karadeniz bölgesinde gerçekleşmiştir. Türkiye’de en fazla çay üretimi Rize ilimize aittir.

Binlerce yıl önce tesadüfen sıcak suya düşen çay yapraklarının güzel kokusu ve tadıdır bizdeki çay tiryakiliği. Çay bir kez sevdalanmıştır suya.Düşmek için beklemiştir rüzgarın dala vurmasını.

Sonra mı?

Çay bir soba üzerindeki demliğin içinde sevdasını beklerken,serenad misali ıslık sesi gelir altındaki demlikten. Bir el uzanıp kavuşturunca çayı suya, mutlulukla etrafa yayar başdöndürücü kokusunu. Bu yüzdendir yudumlayanın AŞK ile hoş sohbeti.

Bir dalın koynunda bekledi

Kimbilir kaç zamandır

Karın üzerine düşen kor misaliydi

Çayın suya sevdası

Rüzgara ve bir ele minnetle

Vuslata erdi Çay ile Su…

Nazlı Saraç Orak (Naz’ca)

www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Zehra Demirtaş

DÖNECEĞİM YAR


DÖNECEĞİM YAR

Canım !
Ayrılığımızın kaçıncı günü bilmiyorum,
Bu gün daha bir zor geldi,
Maviler daha bir mavi,
Deniz daha bir hırcındı sanki,
Tıpkı içimde kopan fırtınalar gibi,
Özledim yar özledim !
Başım dumanlı, derdim büyüktü,
Ferman yazdım, derdim göklere haykırdım,
Martılara döktüm içimi,
Sönmek bilmeyen gönül yaramı ,
Onlar da dinleyip dinleyip ağladılar,
Tıpkı benim gibi….
Çiçeklere anlattım derdim soldular ,
Biliyormusun !
Şarkılar bize ağlıyor,
Kitaplar bizi yazıyor,
Soğuk yatağın kitap aralığın da gözlerimi yumuyorum,
Hayalinle uykuya dalıyorum …
Seni özlüyorum,
SENİ…..!
Bekle döneceğim YAR….

Zehra Demirtaş Boz
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Zehra Demirtaş

YANMAYA DEĞER


YANMAYA DEĞER

Bilmeden delice, sevmişim meğer,
Sevdamdan vazgeçmem, yanmaya değer,
Ateşten gömleği, giymişsem eğer,
Sevdamdan vaz geçmem, yanmaya değer.

Dilimi dağlayıp, kesip atsalar,
Gözüme mil çekip, çöle salsalar,
Ateşe atıp ta, beni yaksalar,
Sevdamdan vaz geçmem, yanmaya değer.

Çekerim cezamı, günahsa sevmek,
Sevipte teninde, haramsa ölmek,
Ateşiyle yanıp, yasaksa gülmek,
Sevdamdan vaz geçmem, yanmaya değer.

Sırat köprüsünden, ayağım kaysa,
Bedenim ateşte, yanıp kavrulsa,
Küllerim toprağa, hızla savrulsa,
Sevdamdan vaz geçmem, yanmaya değer.

İhanet etmem yar, ecelim olsa,
Sevdiğim mezarım, eliyle kazsa,
Zehra der azrail, canımı alsa,
Sevdamdan vaz geçmem, yanmaya değer.

Zehra Demirtaş Boz
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Aygun Rehimli

Dəyər Yaşamağa qoca Dünyada


Dəyər Yaşamağa qoca Dünyada

Hardasa, adını düşünən varsa,
Kimsə səni,”yaxşı“deyib anırsa,
Özündən sonra, bir izin qalırsa,
Dəyər yaşamağa, qoca dünyada.

Ürəyini yandırırsa, məhəbbət,
Ömrü görmürsənsə, heçdən ibarət.
Hər fəsildə gözəldirsə təbiət,
Dəyər yaşamağa, qoca dünyada.

Fərqi varsa, bəyaz ilə qaranın.
Müjdəsin haqq verər, haqqa yananın.
Başda tacındırsa qiblən, Qur`anın,
Dəyər yaşamağa, qoca dünyada.

Rəhimli, açırsa çiçəklər min-min,
Xeyir əməl üçün vurursa qəlbin,
Səni ölməzliyə çağırırsa din,
Dəyər yaşamağa qoca dünyada

Aygun Rahimli
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Aygun Rehimli

Var


Var

 

Axan su, günah yumaz,
Duam çox, zamanım az.
Məhşərəcən qurumaz,
Bir cüt ağlar gözüm var.

Nə bacı var, nə qardaş,
Nə dost var, nə də, sirdaş.
Başımda el boyda daş,
Danılmayan düzüm var.

Hər dərdi necə deyim?
Qəlbim var, gizlədiyim.
On dörd il gözlədiyim,
Tanrı payı qızım var.

Bilirəm, həsrət nədir,
Qarabağ qəlbim didir.
On, on beş dərd incidir?
Ondan mənim yüzüm var.

Gələydi Sahib-Zaman. (ə)
Çəkiləydi çən, duman.
Hər misradan, qan daman,
Söhbətim var, sözüm var.

Təkcə əməldir qalan,
Sanma axirət yalan.
Sonda Rəhimli olan,
Şeirlərdə izim var.

Müəllif: AYGÜN RƏHİMLİ
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Aygun Rehimli

Geriyə Çağır


Geriyə Çağır

 

O ağacın altda oturaq yenə,
Görüşə bəhanə uyduraq yenə,
Bacara bilmərik, qaytaraq yenə!
Səni yollar aldı, mənisə cığır,
Çağir, o illəri geriyə çağır.

Ağıl umdum, ürəyimdən-dəlimdən,
Sanki, nəsə duyacaqdım dilindən,
Getdin,axı nə gələrdi əlimdən,
Mən baxdım arxanca, hey fağır-fağır,
Çağir, o illəri geriyə çağır.

Düşündüm ki,ömrü böləm sənlə tən,
Fəqət,sənsiz saçlarıma düşdü dən,
Yadındadı,yağış yağdı,o gündən,
Hər sən gedən günü,gur yağış yağır,
Çağir,o illəri geriyə çağır.

Nə bilərdim,xatirəyə dönərsən,
Rəhimlidən uzaqda isinərsən,
Qayıtsan,daha başqa mən görərsən,
Dözürəm,sənsizlik olsa da ağır,
Çağir,o illəri geriyə çağır.

Müəllif:Aygün Rəhimli
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Aygun Rehimli

Məhşərəcən Yatacam


Məhşərəcən Yatacam

 

Mən ki qulam, nə şaham, nə vəzirəm.
Eşqimizin başına bir nəzirəm.
Sevginə inanıb suda gəzirəm,
İnamı itirsəm, o an batacam.

Külək olub hey yanına uçuram.
Tərpədirəm, pəncərəni açıram.
Yuxumda da,bəxt dalınca qaçıram,
Dayanmasam əlbət bir gün çatacam.

Həsrətin əlindən dönmüşəm buza,
Toxunuşun yetər,gərək yox yaza.
Fələk məni dərdə satdı ucuza,
Yarım gəlsin,mən də, dərdi satacam.

Dan yerini kipriyimlə yarıram.
Hər gecəyə bit deyə yalvarıram.
“Ayrılıq”-la “Ölüm”-ü axtarıram,
Onların suyuna zəhər qatacam.

Rəhimli, bu qədər getmə dərinə,
Biri sənə gərək, sən də birinə.
Bu yuxusuz gecələrin yerinə,
O dünyada məhşərəcən “yatacam”

Müəllif: Aygun Rehimli
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Sema SEZER

HİÇAZ ŞARKILAR DA HEP AĞLAR GÖZLERİM


HİÇAZ ŞARKILAR DA HEP AĞLAR GÖZLERİM

HİÇAZ ŞARKILAR DA HEP AĞLAR GÖZLERİM
İÇİM YANAR DA SIZLAR AŞKA SÖZLERİM
BİR BİLSEN SENİ HERGÜN NASIL ÖZLERİM
BİLİRİM BİTMEZ SEVGİN DURUR KALBİMDE

DELİ ZILGIT YÜREKTE HEP SENİN SEVDAN
GECEM BELLİ DEĞİL Kİ GÜNÜM KARADAN
BİLMESSEN DE BU AŞKA ŞAHİT YARADAN
BİLİRİM BİTMEZ SEVGİN DURUR KALBİMDE

RUHUMU YORDU HASRET BİTMEZ AYRILIK
BİLMEZ DERDİ BAŞIMI KOYDUĞUM YASTIK
DOLAŞIR NEFESİN HER ANIM KARANLIK
BİLİRİM BİTMEZ SEVGİN DURUR KALBİMDE

SEMA SEZER
09/02/2015
www.kafiye.net


Tarih 10 Şub 2015 Kategori: Sema SEZER

GÖZLERİN


GÖZLERİN

Gözlerin nehir gibi akar.
Gözlerin çağlayan nehir gibi yüreğimi yakar
Kalp otağımdan kelimeler dökülür
Gönlüm gözlerinde kalmışlığımı toplar
Yanık türkülerde dalkınlığım gözlerin
Bana bir buselik hasbihal sunar gibi gözlerin
Ulvi bahçelerde raks eyleyen kelebekler misali
Beni bana bulduran gözlerin

Bahar esintisi gonca gül kokusu
Saçlarıma papatyalar örer gözlerin
Ellerimde saklarım hülyalarımı
Kardelen misali dağbaşı ayazları üşütmez
Zemheride yakar yeşil bakan gözlerin
Vuslat kokulu hasretlerden kopup gelmişçesine
Nil nehri güzelliğinde parlayan yıldız gözlerin
Aşka meydan okurcasına kesişen yollara inat
Şakaklarıma değen ılık bahar yeli gözlerin
Uykularımın kıyılarında hayalin dolanır

Aklıma gözlerin düşünce yağmur kokusu sarıyor odamı
Kalem durkun kağıt üzgün şiirler suskun
Dağılan duygularımı toplayan şiirim yeşil gözlerin
Rüyalarımdan kalan kırıntılar kirpiklerimden dökülüyor
Odama süzülen güneşle yine gözlerine
Binlerce gece seriliyor
Yeşil gözlerin beni aşkın celladına teslim eden sır kalıyor………

SEMA SEZER
19/01/2015
www.kafiye.net