şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Artık sınıfta sıralar boşalmıştı. Herkes etrafına toplanıp, öperek yerini bir diğer arkadaşına bırakıyordu. ‘Mektup yazmayı unutma, muhakkak haberleşelim.’ dilekleri hepsinin ağzındaydı.
Hıncal Öğretmen elinden tuttu, diğer öğretmenlerle birlikte öğretmenler odasına götürdü çok sevdiği öğrencisini. Dilek’e güzel dilekler orada da devam etti. Hıncal Bey, kenarda duran iki poşeti Dilek’e uzattı. Tüm öğretmenler, bu ümit vadeden genç kıza bakıyordu duygusal gülümsemelerle…
-Bunlar ne öğretmenim
-Aç hadi! Görelim neymişler…
Poşettin içinden, çok beğenip alamadığı eşofman takımı ve iki adet, o döneme damga vuran bir marka olan Adidas spor ayakkabısı çıktı. Her akşam eve dönerken, en ünlü spor mağazasının vitrininde hayranlıkla baktığı, bakarak sevdiği, kendisinin olabileceğini asla hayal edemediği eşofman ve ayakkabılar armağan ediliyordu. Ne büyük bir onurdu bu…
Hem şaşkın, hem mahcuptu. Gözleriyle öğretmenlerine ‘Ben alabilirdim’ der gibi baktı. Dudakları kıpırdıyor; ama bir şey söyleyemiyordu. Kelimeler tıkanmıştı boğazına. Konuşma bir süre sessiz devam etti. Sonra sessizliği yine Hıncal Öğretmen bozdu.
-Arkadaşların ve biz öğretmenlerin seni çok seviyor, yeni hayatında başarılarına daha büyük başarılar katarak devam etmeni diliyoruz. Birçok alanda gerçekten çok büyük aşamalar kat ettin. Sporcu kimliğinle de zirveyi yakalayacağını biliyoruz; hatta eminiz. Bu hediyeler hepimizden. Bu zarf da senin… Lütfen hiç sesini çıkarma ve hemen al! İhtiyaç halinde kullanacağın yedek akçen olsun. Unutma ki; aileler birbirlerine tutundukları sürece, onları kimse bölemez. Bu takdirde ise oluşacak güzelliklere kimseler erişemez. Hadi kızım! Yolun ve bahtın açık olsun…
Bunları söylerken gözleri sulanmıştı. Öptü öğrencisinin yanaklarını.
Dilek, öğretmenlikten öte gizli bir hayranlık beslediği öğretmeninin elini öptü. Diğer öğretmenlerine de ‘Allahaısmarladık’ deyip elindeki poşeti, cebindeki harçlığı, yüreğindeki sıcacık sevgi yumağıyla arkasını dönüp attı adımlarını. Ardına bakmadı hiç. Bir okul, bir geçmiş bakıyordu kendisine yürüyüp giderken; ama Dilek bakamadı O’na bakan geçmişine.
Omuzlarına bir yük almış gibi hissediyordu kendini. Daha başı dik, daha vakarlı yürüyordu yüküne saygıdan…
***
-İstanbul yolcusu kalmasııııınnn!
Muavinin bu gevrek sesi Dilek’in bedenini değil; ama ruhunu alabildiğine titretmişti. İyi kötü anılarını ve yıllarını bırakıyordu arkasında.
Babaanne, dede ve kız kardeşi çoktan otobüste yerlerini almışlardı. Dilek sonuna dek değerlendirdi zamanını. O’nu yolcu etmeye gelen mahalle ve okul arkadaşları, öğretmenleri bir şölen havasında uğurlama yapıyorlardı sanki. Bu şölende hüzün, buruk bir acı ve gözyaşı vardı.
Ne çok arkadaşı varmış, ne çok seviyormuş her birini ve ne kadar çok seviliyormuş meğerse… Tek tek sarılırken, yüreğinden akan sıcağın hem kendini hem sarıldığını alev alev yaktığını hissetti.
Babaannesi başını cama yaslamış bakarken endişelenmişti. Sanki burada kalacaktı torunu. Binmesi için eliyle işaret etse de Dilek aldırmıyordu hiç. Eşini, yani Dilek’in dedesini dürtmeye başlamıştı. Aldırmıyordu yaşlı adam.
-Kalk da al şu kızı arabaya. Otobüs gidiyor yahu! Geleceği yok kızın. Kalacak şimdi burada!
Dedesinin gözleri nemli, başını öne eğmiş, hüznünü yere akıtıyordu. Kolay mıydı yaşlılık için buralardan göçmek? Ne yapardı koca İstanbul’da? Denize ulaşmaya kalksa kaç vesait isterdi kim bilir? Ya arkadaşları? Karış karış arşınladığı sokakları? Hepsini geride mi bırakacaktı yani? Döndü baktı hanımına, yere düşen hüzünleri gözlerine biriktirerek…
-Merak etme hanım. Yolcusunu almadan bu araba kalkmaz.
Sonra küçük torununu soktu paltosunun içine her zamanki gibi.
3. Bölüm Sonu
Devam edecek…
Melek Kırıcı
www.kafiye.net
Rüyada beklediğim hayalimsin
Aşkınla bana can veren pınarımsın
Gözbebeğimin nuru sevdiğimsin
Yüreğimi söküp de verdiğimsin
Bu gönül bundan böyle sensiz değil
Sen olmazsan eğer vermem mehil
Seveceksen beni hep sende eğil
Aşk bu işte söylerim hiç boş değil
Kalbimin anahtarı sendedir bil
Başkaları varsa da kalbinden sil
Sana veriyorum bak tatlı bir dil
Yüreğimi adadım verdim çil çil
Işın Andaç 20.4.2014
www.kafiye.net
İçinde paramparça umutlar saklanırken,
Nasıl gülümseyerek bakar o masum yüzün,
Karamsar tavırların kalbinde paklanırken,
Nasılda imasını bulur o yoksun sözün.
Sitemi de kustursa sözlerinde imalı,
Gerçekler bu kadarda kırıcı olmamalı,
Yeşeren filizlerin toprağında doğmalı,
Kırık dökük maziye dimdik durmalı özün.
Cehennemde olsan da çıkacaktır sana yol,
Teslimiyet bayrağı çektirmesin kırık kol,
Göreceksin o zaman neşe katacak bol bol,
Etrafa sevincini gösterecek yaşlı gözün.
Eksiklerin tamamlar ardında kalan ömre,
Bir çiğ damlası gibi baharda düşer cemre,
Boyun büktükçe kanar nefsin her zaman emre,
Hayatını değiştir yakanı salmaz hüzün.
Çabaladıkça güler hayat her zaman yüze,
Yılmadan ilerlersen yansıtacaktır öze,
Dünyaya mutluluklar sağlar gülen o göze,
Kışların bahar olur kalsın arkanda güzün.
NESRİN ÖNEM DEMİR
20 02 2015
www.kafiye.net
Elizabeth’in Beş Çay’ı bitimine yetişebilmişti,
Gecikmesinin,
Bir uskumru yağmurundan olduğunu
Nasıl söyleyebilirdi?
Kesif, uzun bir yoldu,
Gece boyunca tükettiği,
Oysa kafasında;
T.Stearns Eliot’u anlatmayı planlıyordu,
Ağır bir gürültüden
Düşen yaprakları toplarcasına,
Selamladı Elizabeth’i.
Pirinç tarlaları kadar ıslak,
Kaçıramayacak kadar ürkekti gözleri,
Elini cebine atarkenki ses,
Parşömen den olsa gerek
Elizabeth irkildi.
Konuş dercesine,
Anlamlaşan yüz çizgilerinden,
By Zero, bir adım geri çekildi.
Yemek masasının
Her iki yanını aydınlatan,
Şamdanların yanında durdu.
Aklındaki Eliot tamamen uçmuştu,
Yerine, heyulalardan kurtulmuş
Yüreği dillendi:
“Eğrelti otlarının arasında
Yetişmeyecek kadar güzelsin,
Bırak ta, suskunluğumun
İki Deliliği,
Tüm benliğine yerleşsin….”
NURAY TUNÇ|FİKİR&SANAT
www.kafiye.net
Akıllar bir düşler bir, gözü hep mert bakışlı,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Dildeki söz ney gibi, nağme nağme nakışlı,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Ağladık mı ağlayan, güldük mü bizle gülen,
Hep kadir kıymet bilen, verdiği sözde kalan,
Sözde değil özünde, her dem kalbi biz olan,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Öyle dost olmalı ki, bir baş ağrısa koşan,
Can dost desek ses versek, sıra dağları aşan,
Bizliği aziz bilip, bir yürek olup coşan,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Dikeni değil gülü, dostta sevgiyle atan,
Dert değil mutluluğu, birlik aşına katan,
Himmet isteyen eli, biz olmak için tutan,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Öyle dost olmalı ki, yolda hep bir can gibi,
Kalbimizde dolaşan, en asil bir kan gibi,
Gönlü bu yolda bizle, olacak bir han gibi,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Ne zaman darda olsak, sol yanımızda biten,
Görmedik mi özleten, hep burnumuzda tüten,
Ahde vefa gösteren, biz olmaya can katan,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Öyle dost öyle can ki, ahde vefa olacak,
Kalplerde sırra vakıf, erdem dolu kalacak,
Başarıda kayıpta, gözler onu bulacak,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında.
Beraberlik yolunda, hep uzanan el olan,
Her zaman yardım için, en önde koşup gelen,
Doğrusundan şaşmadan, verdiği sözde kalan,
Gerçek dost arıyorum, biz olma savaşında…
19.02.2015 00.54-İZMİR(2)
Ömer Sabri Kurşun
www.kafiye.net
Gözlerim pınar oldu,neredeysen gel gayrı ,
Geleceğin yollarda ,toz yelden utanmasın ?
Yüreğim yanar oldu,bileceksen bil gayrı ,
Yandıkça yansın bari, köz külden utanmasın ?
Zafiran kadar güzel,hem nazlı hem soylusun,
Ya güvercin ya bülbül, kuşlar gibi huylusun,
Sanki güzel şahmeran yediveren boylusun,
İbrişim kuşak varya,çöz belden utanmasın?
Aşkın celladı varsa, deli aşık öldürür,
İçtiğim aşk şarabı,tecellimi doldurur,
Aşk denen cennet ise, belki yüzüm güldürür ,
Ağlasın doya doya ,göz selden utanmasın?
Ürperiyor tüylerim, hırsından mezar kazar ,
Bazen bir ejder gibi, bilmem bu nasıl nazar,
Ömür denilen ne ki,gidiyor azar azar ,
Bir selam gönder bari, yüz elden utanmasın ?
Gün vurur hasat düşer, toplarsın pareleri,
Tabib kapatmaz oldu,yürekte yareleri ,
Dinleyin dinleyin ,eyy aşkın avareleri
Bana verin kışları,yaz gülden utanmasın ?
Anladım ki bir iş var, bunca işin içinde ,
Bilsen neler yüklüdür, o sevdanın göçünde ,
Bir selamını salmış, çıkan ayın üçün de ,
Yalan dır deme bari ,söz dilden utanmasın ?
HARUN YILDIRIM
www.kafiye.net
SENSİZ ZÜRİH
Sadece bir aşk değildi onlarınkisi, Romeo&Juliet,
Cupcake Affair’de tadına bakıp, hayran kalanlardandım bende,
İyiki sabahları erken uyanmıyorum
11:00’den önce güne başlanılmaz Zürih’te…
Deniz kokusu başka
Başka mavide Limmat’a,
Arabaları farkettiğimde dizi dizi
Nişantaşı geldi birden aklıma,
Her köşe başında tarihi bir çeşme
Huzur akıttığındandır sarhoşluğu bu şehrin,
Urania’dan baktım bir akşam üzeri
Kızılca kıyamet Bahnhof caddesi,
Nerde olsa bilinir bu yalnızlığım
Fraumünster’den bir rahibe çıkıyor yoluma ansızın,
Cafe de I’Odeon’dadır diyor senin için,
Wagner’i görüyorum, yanında Lenin
Lakin yoksun, Sensiz Zürih’teyim……
NRYTNÇ|FİKİR&SANAT
Yüreklere kar düştü, kapılara ses
Uzaktan yankısı geldi, güneşin,
Bir hiç uğrunamıydı bu gidişin
Yüreklere kar düştü, kapılara ses…
Ağır bastı üstelik, kış’tan kıyamet,
Eridi damlalarda, binbir çığlık ve renk,
Bu ülkemin insanı olamaz, düşlediğim hiç
Yüreklere kar düştü, kapılara ses…
NURAY TUNÇ|FİKİR&SANAT
www.kafiye.net