Kategoriler

Arşivler


Tarih 6 Şub 2011 Kategori: Hasan Fahri TAN

SÖZ BİTTİ

SÖZ BİTTİ
-Hz.Mevlana’ya…-
”Dün dünle gitti cancağızım”
Gün,
Üç öğünle gitti…
Güller sürgün versin istedik;
-Yarınlar için-
Güller,
Sürgünle gitti…
Daha ne söylemek lazım
-Bilmemki-
Cancağızım,
Can ağızım…
Hasan Fahri Tan

BİR SİGARA İÇİMİ HAYAT

İnsan,
Bir sigara gibi sarılır önce kundaklara…
Tabaka
Beşik…
Sonra,
Dolaşır elinde -bir ömür-
Tiryakinin
Cebinde…
Ya aheste içilir hayat,
Ya bir nefeste.
Beni,
Bir nefeste çekecek efkarını bekliyorum
Toprağın.
Dumanım,
İmanımdır.
Sadece,
Küllerimdir savrulan yeryüzüne;
Güllerim yani.
İzmarittir arta kalan
Ne varsa…

Hasan Fahri TAN
www.kafiye.net


Tarih 6 Şub 2011 Kategori: Hasan Fahri TAN

RUBAİ

RUBAİ
I
Sevda değil benimki,yananlarla yanmaktır
Aşıklar meclisinde (ben aşığım sanmaktır)
Bildim ki baykuşların gülistandan nasibi
Hem bülbülden utanmak,hem gülden utanmaktır
II
Ey özge can nerdesin har’da mı mahsur kaldın
Mevcud-u mutlak olan var’da mı mahsur kaldın
Yar’da mahsurluğunu kör cahil de biliyor
Kara kış bastırdı da kar’da mı mahsur kaldın.

Hasan Fahri TAN
www.kafiye.net


Tarih 6 Şub 2011 Kategori: Hasan Fahri TAN

AH KALBİM

AH KALBİM

Ey Allah’ım şu kalbi ya söküp al içimden
Ya da bir dil ver ona istediği biçimden
Bir dil ver ki bülbülden nağme olsun dilinde
Bir dil ver ki eritsin güneşi kan-dilinde
İşte böyle bir kalbin tercümanı olmak zor
Kendi yanmış kül olmuş,şimdi beni yakıyor
Ah küçük et parçası, nedir çektiğim senden
Ya zıp zıp edip durma ya ayrıl bu bedenden
Bilirsin, oynamazmış iki cambaz bir ipte
İkimizden biri çok , dünya denen kulüpte
Sensiz yaşanmaz fakat şikayetim şu, gülüm,
Sana ateş düşüyor, benim payıma zulüm.
İçinde bir ocak var, yanar, başka bilgim yok
Kim çizdi planını, söyle hangi biyolog ?
Bu gün dillerde senin adın bir kan pompası
Ey kalbim, bu pompalar nereden aldı pası ?

Hasan Fahri TAN -1989- ÜNYE
www.kafiye.net


Tarih 6 Şub 2011 Kategori: Hasan Fahri TAN

UMUT GAZELİ

UMUT GAZELİ

Bir dalga olsam denizlerde
Kükresem bir ömür
-delicesine-
Kütük kütük yuvarlansam
Aşındırsam koylardaki
O hırçın kayaları…
Bir yağmur olsam sonbaharda
Rahmet ırmaklarından olsa buharım
Boşansam solgun çimenler üstüne
Yeşile boyansa dünya…
Bir kar olsam sert ve soğuk…
Ebabiller fırlatsa beni
-yeryüzüne-
Dokunmasam güllere,
Döksem yapraklarını yaban çiçeklerinin.
Sonra bir rüzgar olsam,
En kuytu köşelerde çalsam ıslığımı
Ve savursam sağa sola
Çoban ateşinin üstündeki külleri.
Ve en son
Bir güneş olsam
Vahiy tabakasında süzsem ışığımı
4 mevsim-4 bahar gitsem
Yazsam yazın destanını…

H.FAHRİ TAN
www.kafiye.net


Tarih 6 Şub 2011 Kategori: Hasan Fahri TAN

BIRAKMA

BIRAKMA

YETER BE SEVGİLİ;GÖZLERİN YETER
BÜTÜN HÜNERİNİ SÖZE BIRAKMA
SAYILI NEFESLER GÜN GELİR BİTER
BU GAMLI GÖNLÜMÜ KÖZE BIRAKMA
BİR ÖMÜR AZ GELİR BU AŞKA DOSTUM
NASIL DA BİLMEDEN ATEŞE BASTIM
DİL DÖKÜP YALVARMAK DEĞİLDİR KASTIM
KENDİNİ BU KADAR NAZA BIRAKMA
KİME ARZ EYLESEM BİLMEZ HALİMİ
DERLER:AKILLI MI YOKSA DELİ Mİ
SENSİZLİK YAKSA DA GÖNÜL TELİMİ
İFŞA ETME BENİ;SAZA BIRAKMA
GEL ARTIK NERDESİN,NEREDEYSEN GEL
BU AŞK-I KÜBRA’YI ALMADAN ECEL
SEVDA DA ÇAY GİBİ DEMİNDE GÜZEL
YAZA BIRAKSAN DA GÜZE BIRAKMA

hasan fahri tan
17 OCAK 2008 / KUŞADASI
www.kafiye.net


Tarih 5 Şub 2011 Kategori: Safiye Lemide ÇAKIR

SUSTUM TUTUKLU KELİMELERİNE


SUSTUM TUTUKLU KELİMELERİNE

Beyhude yokluğunun sabahlarında
Son kez gülümsüyor güneş yüzüme
Gün bir önce ki gün
Donup kalmış imkânsızlığın saatinde
Kan damlıyor gecelerimden
Yüreğim adım adım adımlıyor
Gözlerinin dalıp gittiği kumsalda arıyorum seni
Sen ki
Sahil kasabalarının tutuklu sevdası
Karanlık denizlerle dertleşen yıldız
Yalnızlığı kusarken dalgalara
Karanlığının gölgesine düşerse umutsuzlukların
Çekilirse hüsranların gam yüklü mağarasına
Kanatırsa tenini avuçladığın çiçeğin dikeni
Korkuların seslenirse şafağa
Kan kusar tümcelerim günümün kızılına

Sen kıraç baharlarda açan çiçeğim
Gecelerimin güneşi
Kelimelerimdeki ateş
Karanlığıma düşen kar
Sessizliğime düşen çığlık
Sessime ses vermeyen mavi düşüm
Suskularıma ses verdi topuk seslerin
Gül yaprağında kuruyor umutlarım
Dökülüyor bastığın toprağa
Güneş tüketirken ömrünü saçlarında
Sende bulur sükûneti hasret gönlüm

Şiirler akar parmak uçlarından
Hoyrat bir rüzgâr çeker kollarına
Sustum tutuklu kelimelerine
Coşar özlemlerim, hayallerim
Kalemim hecelerken adını
Düşüyorum harflerinden
Köpük köpük taşıyorum yüreğimin cezvesinden
Çığ düştü eteklerime
Kifayetsiz kelimelerin ardında saklıyorum Senleri
Sus/ma konuşsun artık düş/lerin

Saçlarıma gümüş yıldızlar
Yüzüme çizgiler çize çize
Anıların imbiğinden
Damladı zaman avuçlarıma
Acı bir rüzgâr bandırdı ekmeğini gözlerime
Sakla dudaklarının çukuruna
Unut beni kirpiğinin gölgesinde kalayım
Sanır mısın ki bastığım yerler taşır beni sensiz
Ağır ağır çeker toprak ana koynuna
Dilimde tek bir dua
Seni dilerim çek al beni kollarına

Lemide Safiye ÇAKIR
www.kafiye.net


Tarih 5 Şub 2011 Kategori: Fahriye HAMZAÇEBİ

HAZAN

HAZAN

Ne zaman haelse sarı sarı yapraklar düşse dalından ve sürüklense rüzgârın önünde aklıma düşersin. Güneş ne kadar ısıtırsa ısıtsın dağları, ovaları, ne kadar parlak olursa olsun hep hüzündür içim, üşürüm. Üstüme üstüme yürür hüzünlü güz gülleri. Bilirim ki acılardır içimde yankılanan, özlemi içimde ateş olup yanar geçen günlerin, bedenim buzlar içinde titrerim. Ne zaman hazan mevsimi gelse, dağ doruklarında insanın içini ürperten rüzgârın uğultusunda bana küs ıslığını duyarım. İçime dalga dalga nakşolur yokluğun. Rüzgârda dalları kırılmış bir ağacın hüznü gibi suskun dururum.

Bilir misin? Kendini anlatamamak ne kadar acıdır, en çok ona yanar yüreğin. Belkide tüm acı çekenlerin yazgısıyım. Kimsesizlerin dostu, yalnızların yoldaşıyım. Yüreklerdeki sarı sonbahar, gözlerde yeşil ve mavinin ardına gizlenmiş hüzünlü güz günüyüm. Hayatımdaki bir damla aşk iksiri kırık kadehlerde yudumladığım. Bir tutam şiir, bir zerre söz volkanlar gibi dağlayıcı kor. Yüreğimin derinliklerindeki sınırsız sevgi seliyle sana gelmeyi, sıcak kalbine sokulup kaybolmayı ne çok isterdim. Ne zaman güz günleri gelse sararır yeşeren umutlarım. Hoyrat rüzgârlarla savrulur incecik dallarım, bir yaprağımı daha kaybederim ömrümün sevgi çınarından. Ömrüm bir yarada olsa yüreğimde, savrulan bir sonbahar yaprağına sarılı olsa da adım, ben yine mehtabın kollarında yeni yetme sevdalar tomurcuklandırıp bahara sarmalıyım.

Ne zaman sonbahar gelse unuturum içimdeki mavinin çığlıklarını, beyaz ışığını, yakamozları, dolunayları, baştan aşağı acıya keser her yanım. Her sonbahar gelişinde ayrılıkları, elvedaları, yalnızlıkları, özlemleri ve birde adı konmayan iç çekişleri düşünürüm. Yel değirmeni gibi savrulan sevdaları, kalpte kalan gizli sırları ve bir ömür boyu kanayan yaraları düşünürüm.
Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net


Tarih 4 Şub 2011 Kategori: Fahriye HAMZAÇEBİ

İSTANBUL VE SEN

İSTANBUL VE SEN
Sen yüreği ellerinde, puslu sabahların sahibi, mavi bir yürek ve içli bir sevda taşıyan yağmur gözlü şehir kaldır gözlerini yerden. Ağırdır yükü sevdanın ve ağırdır sevginin hasreti. Mavi bir yürek ve kızıl bir sevda benimki. Bir gerdanlık taksam boynuna dilberin, ahu bir gözle baksa bana, cız eder içi insanın, kalbi erir yakışmaz sana yakıştığı kadar inci tanesi kimseye.

Bakma öyle, kaldıramam; O nazenin bakışları taşıyamam üzerimde. Sevenin halini anlar ancak maşuk. Naz sahibi acıtır sevdalısını derin bir aşkla! Bir kerecik bak bana bak da anla. Moda da çay bardağı elinde, mavi sularda gezinen teknelere, yollardan geçen sevgililere bak. Yemek yediğimiz yerde terini teninden kıskandım. Toprağına aşk karışmış şehir gibi kimler gelip geçti hayatından, en çok kimi sevdin. Bunu hep sormak istedim, yüzüme bak buğulu gözlerin sahibi. Boğazda uçan her martı kanadında umutlarım gizli benim. Belki yine çağırırsın belki ben gidiyorken arkamdan el sallarsın. İstanbul gözlerinde, İstanbul gülüşünde, İstanbul bizi biz eden ne varsa tam içinde.

Şimdi senden gidiyorum, yollarıma düşen rüzgârlar alabora ediyor yüreğimi, susmak yetmiyor. Aylak ve gezgin acılar büyüyor içimin gece rengi tufanında. Aylak ve gezgin bir sevmek kanıyor yüreğimin derininde.
Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net


Tarih 4 Şub 2011 Kategori: Fahriye HAMZAÇEBİ

Ömrümün Takvimleri

Ömrümün Takvimleri

Adına söylediğim ve ruhuna bestelediğim tüm şarkılardan bir sevgi kulesi kurarak seni bulmaya çalıştım. Şarabımın kadehleri senin yokluğuna kalkıyor. Yaman yalnızlığıma kaderimle kılıç sallıyorum. Elveda dediğim sitemkâr sevdaları tıkarak zindanlara gözyaşı mendilimi yıkıyorum gözpınarlarımda. Ne zaman arasam bulamıyorum. Dilimden bir sözcük düşse seninle tamamlanıyorum. Bazen rüzgârın getirdiği çiçek tohumu oluyorsun bende. Bazen dilimden düşen bir harfle bazen de buzlar kaplı sarkıtlar oluyordun yüreğimde. Ne zaman incecik dallarına tutunsa zaman kapsülleri ile ıslanıyorum yalan sevginden. Yüzümü yalan gülüşlerin yalıyor. Seneler asırlar gidiyor ömrümden, sen ne zaman dudaklarıma eğilsen. Sevinçlerim eskirse yüreğinde, karartma gecelerine döner odam. Sarmaşıklar ağar yorgun penceremden, menekşelerin rengi silinir gecelerimden. Kâbus gecelerimde rüzgârlara direnen mum ışığıma bir gölge bir bilge olsaydın perde yüreğinle. Bakışlarınla hüznün bir söğüt gölgesine serer çarşafını ve sen sokulursun ruhuma. Bunca çekmişliğim, acılarım, çığlıklarım bitsin isterim. Hep hayal ederim dört başı mahmur bir eş değil istediğim. Düştüğümde elimden tutup kaldır isterim, ağlıyorken gözyaşımı sil ya da buna meydan verme. Al götür beni engin göllere, bedenimi yoğur yeni sevinçlerle. Uyansın yeryüzünün börtü böcekleri, gözlerimdeki yağmur göllerinde birlikte çekelim küreklerini.

Sensiz susuşlarımın akrep duruşlarında yelkovan dönüşler yapmak isterdim gecelerimin hasret saatlerine. Omzumdaki yüklere sırt verebilsen, terimi silebilsen diyorum dinginliği aradığın anlarda. Koparılmış nice takvim yapraklarına bir daha bakmak istemez insan. Yarınların tespihleri çekilirken ömür koltuğunda geri dönmez öğüttüğümüz zaman. Avuçlarımdaki büyü, yüreğimdeki kor alev ve düşlerimdeki mevsimlere koşmak istiyorum. Her güzel günü özlediğimde ömrümün takvimleri seni düşünmekle tamamlanıyor, ruhumun ateşleri geçmişle harlanıyor.
Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net


Tarih 4 Şub 2011 Kategori: Fahriye HAMZAÇEBİ

GÖZLERİNDE ÜŞÜRDÜ LALELER

GÖZLERİNDE ÜŞÜRDÜ LALELER

Sesinin türkuaz özleminden bir sıyrılabilsem, sana ve dirayetsizliğime aldırmazdım. Karalayıp karalayıp bir kenara tutuşturduğun sözlerimi, bir bütünleyebilsen anılarına bir daha dönüp bakmazdın. Ben senin yokluğunda düşlerimi gülüşlerinle ısıttım. Ama yüreğim ağlamaklı kaldı adamım. Bilmelisin ki duruşuna inandığımız hiç bir pozda yansımamızı beğenmeyiz, fırtınası yürekten taşan, an gelip aşkı yazanları bile ağlatan özlem sarılışlarından kaçar yürek. Mor gülüşlerin, kaldırımlarda yürür, rengi içimde biçimlenen eksiksiz mutluluğunda hasrete düşerdim.

Yelkenini şişirdikçe hüznün, değişik bir hava dolardı içimize. Yamalı düşlerin geri dönüşüm ağlarında sözün ülkesine sürerdik aşkları. Yalnızlığıma yetmeyen ve içimizdekileri söndürmeyen, sevda gözlerinde çorak umutları aradık. Serüvenleri dilde biçimlenen, öpüşlerde güçlenen, şiirlerle dillenen tüm sevda denemeleri, başlığı sona bırakılan yazıtlarda sessiz çığlıklara dönerdi sırtını. Onlarca yüreğin terleriyle sıvanan görkemli saraylarda aşksız gölgeler dolaştı hesapsızca. Çekince ellerimi ellerinden gecenin yakasından tuttum, silkeledim tüm kalabalıkları, şiirler yazdım sana, çoğalınca martıların çığlıkları.

Ezberlenmesi zor bütün şarkıların zehirli sözlerinde yasak bir mevsimin senfonisiydi yaşadığımız. Alaturka sahnelerde ellerimiz utangaç replikleri karıştırırken, kimliğini kaybetmiş anlamsızlıkları el yordamıyla araladık bulundukları renk mekanlarından. Aşkın sevda bahçelerinde üşüdü sarı laleler.

Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net