İSTANBUL VE SEN
Sen yüreği ellerinde, puslu sabahların sahibi, mavi bir yürek ve içli bir sevda taşıyan yağmur gözlü şehir kaldır gözlerini yerden. Ağırdır yükü sevdanın ve ağırdır sevginin hasreti. Mavi bir yürek ve kızıl bir sevda benimki. Bir gerdanlık taksam boynuna dilberin, ahu bir gözle baksa bana, cız eder içi insanın, kalbi erir yakışmaz sana yakıştığı kadar inci tanesi kimseye.

Bakma öyle, kaldıramam; O nazenin bakışları taşıyamam üzerimde. Sevenin halini anlar ancak maşuk. Naz sahibi acıtır sevdalısını derin bir aşkla! Bir kerecik bak bana bak da anla. Moda da çay bardağı elinde, mavi sularda gezinen teknelere, yollardan geçen sevgililere bak. Yemek yediğimiz yerde terini teninden kıskandım. Toprağına aşk karışmış şehir gibi kimler gelip geçti hayatından, en çok kimi sevdin. Bunu hep sormak istedim, yüzüme bak buğulu gözlerin sahibi. Boğazda uçan her martı kanadında umutlarım gizli benim. Belki yine çağırırsın belki ben gidiyorken arkamdan el sallarsın. İstanbul gözlerinde, İstanbul gülüşünde, İstanbul bizi biz eden ne varsa tam içinde.

Şimdi senden gidiyorum, yollarıma düşen rüzgârlar alabora ediyor yüreğimi, susmak yetmiyor. Aylak ve gezgin acılar büyüyor içimin gece rengi tufanında. Aylak ve gezgin bir sevmek kanıyor yüreğimin derininde.
Fahriye HAMZAÇEBİ
www.kafiye.net