Kategoriler

Arşivler


Tarih 26 Tem 2013 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

SEVDÂ KUŞU

SEVDÂ KUŞU

“Sevda kuşu yüreğime yuva yaparsa zamansız.
Aşkın terennümlerini fısıldarsa umarsız
Cıvıl cıvıl şakıyıp dururken gönül kulağıma
Ve sonra uçup gidiverirse apansız.

Ah ne de hırçın eser mevsim rüzgarlarım..
Bir deli sevda akıtır kan yerine damarlarım.
Çaresiz pırıltılarımın şavkıyla yanar da yanar,
Yatağına sığmayan hasret pınarlarım.

Geçer boynuma idam sehpalarında ilmik ilmik,
Düşlerimdeki kırık dökük alyanslarım.
Hasretimin dramatik filmleriyle oynar,
Hücremdeki çırılçıplak, soğuk duvarlarım.

Pulsuz mektuplarımı götürür güvercinler
Posta posta yârimin diyârlarına.
Ömrümden ömür çalan kara gece
lerimin
Düşlerinde savrulurum sensizlğin yarınlarına.

Derviş misâli adında yok oluşlarımın
Buut buut arşa yükselen duâlarına..
Gel sevgi
li kışa çevirme baharımı
Gel, gel de söndür alevlenen nârımı”

Sevim Çiçek KARADENİZ
www.kafiye.net


Tarih 26 Tem 2013 Kategori: Hatice Kübra ÖKTEM

PORTAKAL KOKULU ŞEHİRDEN

PORTAKAL KOKULU ŞEHİRDEN

Hadi tut
Kaldır üzerimdeki pulu.
Yırt ellerinle
Ve aç
Beni oku…
Neler yazmışım sana
Bir aşk mektubuysa bu…

Hadi tut
Çıkar beni içinden.
Dörde katladığım kalbimi
Al benden.
Sana gönderdim onu
Portakal kokulu
Şehirden.

Hadi al…
Hadi al…
Hadi al beni benden…

Çölünden bir damla su, sun bana.
İçeyim
Kanamaya kanamaya sunduğun suya…
Doyamayayım
Sana…
Gel…
Hadi artık
Gel…
Son verelim mektuba.

Hatice Kübra ÖKTEM
03.08.2010/SALI    22.42
www.kafiye.net


Tarih 25 Tem 2013 Kategori: Elvan USUL

OKULLARIMIZ -2-

OKULLARIMIZ  -2-

OKUL KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASINDA LİDERİN (MÜDÜR) KARŞILAŞTIĞI ZORLUKLAR

Okul yönetimine atanan müdürün mutlaka liderlik vasfına sahip olması gerekmektedir. Liderlik vasfı olan ve bu vasfını etkili kullanan bir müdürün, kaliteli ve başarılı bir eğitim için, hedeflere daha doğru kararlar ve uygulamalarla ulaştığı bilinmektedir. Çünkü lider, her işi kendisi yapan, yapmaya çalıştıkça da yorulup bocalayan bir yönetici konumunda değildir. Lider, sinerji yaratır, işbirlikçi çalışma ortamı hazırlar. Çalışmalarını, güven ortamı içinde istişare ederek, yönlendirerek, motive ederek vs. sürdürür. Böylelikle hedefe kilitlenir ve başarı kaçınılmaz bir sonuç olur.

Lakin bir okul müdürü, alanında usta da olsa, iyi bir liderlik vasfına, etkili bir iletişim kurma becerilerine sahip de olsa karşılaştığı pek çok güçlük vardır. İyi bir liderin en önemli özelliklerinden birinin işbirlikçi, paylaşımcı bir çalışma ortamı hazırlaması olduğunu söylemiştik. Okul müdürünün böyle bir çalışma ortamı hazırlaması için bir takım yetkilere sahip olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Elinde yetkisi olmayan veya çok sınırlı olan bir müdürün (lider) okul yönetimindeki başarısı %50-60 olabiliyorken, yetkileri biraz daha genişlediğinde kendinden beklenen performansı artacağı için bu başarı %80-90 lara kadar çıkabilir.

Bir insanın eline kaliteli, kalitesiz, sağlam, bozuk karışık birkaç kalem, bir de kâğıt verilse ve “bir köy resmi yap” denilse, o insan elindeki malzemelerle yeteneği oranında bir resim yapar. Aynı insana, “istediğin kalemleri ve kâğıdı seç bir köy resmi yap” denilse, kişi kaliteli, işine yarayacak, sağlam malzemeleri seçip yeteneği oranında daha farklı, daha güzel ve çok daha kaliteli resim yapar. Tıpkı bu örnekte de olduğu gibi, okul müdürü de çalışma arkadaşlarını(öğretmenleri), yardımcı personeli kendi seçebilmeli. Nasıl ki bazı öğretmenler, atama isteyecekleri zaman okul müdürünü baz alıyorlarsa, okul müdürü de öğretmenini tercih etme hakkına sahip olmalı.

Hayattan ümidini kesmiş, öğretmenliği sadece maaş getiren bir iş olarak gören vs. öğretmenlere liderlik etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Zira sadece sınıfa girip çıkan öğretmenler ile etkili ders işleyip öğrenci kalitesini artıcı aktivitelerde bulunan, okulunu benimseyen öğretmenlerin aynı maaşı aldığı, ödülün motive ediciliği olmadığı, cezanın caydırıcı olmadığı, denetimlerin 180 iş gününün 40 dakikasıyla yapıldığı bir sistemde, kozmopolitlik bir öğretmen grubu ile lider kendini ne kadar gösterebilir? Lider şartlar ne olursa olsun vazgeçmez ve başarıyı yakalar demiştik. Fakat böyle bir tabloda yakalanan başarı elbette ki sınırlı olacaktır. 40 öğretmenin çalıştığı bir okulda, 3-5 öğretmenin kaliteli olması ile, 38-40 öğretmenin kaliteli olması bir midir? Okul müdürü çalışacağı öğretmeni seçebilmeli ve ona bu yetki verilmelidir.

Tüm bunlarla birlikte, okulun fiziki şartları, eğitim-öğretim araç-gereç ve materyalleri tam olmayan bir okulda liderlik yapmak gerçekten zordur. Maalesef, günümüzde okul müdürlerine tabiri caiz ise “dilencilik yap, eksiklerini tamamla” deniliyor. Tüm eğitim-öğretim süreci içinde bir de maddi kaynak aramaya başlayan, bulabildiği kadarıyla eksiğini tamamlayan müdür, öğretmenin gözünde başarısız olarak değerlendiriliyor. Hal böyle olunca liderlik müdür için zorlayıcı, stresli ve kendini yetersiz hissettiği bir vasıf boyutuna geliyor. Belki de nice liderlik vasfı olan fakat sistem içinde sürdürümcü müdürlüğe dönüşen-dönüştürülen- müdürlerimiz var.
Ayrıca müdürlerimizin maaşları ile öğretmenlerin maaşları arasında elle tutulur bir fark olmalıdır. Öğretmen müdürlüğün liderliliğini bu yönüyle de fark etmelidir.

Bir de, okul müdürü, iyi bir lider de olsa, başarıdan başarıya da koşsa onun da motiveye ihtiyacı olduğu, onun da bir insan olduğu unutulmamalıdır.

Değinilen ve değinilmeyen tüm zorlu şartlara rağmen, yine de iyi bir müdür, şartların iyileşmesini beklemek yerine, ideallerinden, liderliğinden, kalitesinden, ümidinden vazgeçmemelidir.

Bu ülkenin ahlaki değerlere sahip, başarılı, özverili, çalışkan, sevgi ve saygı bağımlısı, dürüst, güvenilir, güler yüzlü, merhametli vs. liderlere(müdürlere) çok ihtiyacı var. Hepimiz lider olamayız ama doğru bir lidere de sahip çıkabiliriz.

Şartlar zorluyor diye herkes vazgeçerse bireysel kayıplar, toplumsal kayıplara dönüşür.
Vazgeçmeyin! Kaybetmeyin, kaybetmeyelim.

Konya/ 25.07.2013
Elvin ELVİNCE (E.U)
www.kafiye.net


Tarih 25 Tem 2013 Kategori: Ümran YILDIRIM

Bakışlarım Islanıyor Yokluğunda Her Gece…


Bakışlarım Islanıyor Yokluğunda Her Gece…

Suskun yüreğimin feryadı bu içimde yankılanan
Yokluğunun kaçıncı gecesi böyle ağlatan
Varlığınla kurşun sıksan,
Kurşun geçmezdi geceye.
Yokluğunla her yanım yara bere içinde
Sızıyor, dökülüyorum sensiz geceye.

Duvarda asılı duruyor mutluluğun resmi
Sen göçüp gittin ya buralardan
Her baktığımda,
Yokluğun kaçıyor gözlerime
Bakışlarım ıslanıyor yokluğunda her gece.

Üşüyorum ayaz kesmiş yüreğim
Rutubet sarıyor her bir hücremi
Güneş hiç doğmamak üzere batıyor,
Senli günlerime.
Hiç bir geceye sığamıyorum
Ve hiç bir mekanda bulunamıyorum.
İçimi acıtıyor zamansız yokluğun
Bakışlarımda ıslanıyorum.

Diğer bir yanım koparılmış, atılmış yalnızlığa
Hiç bir yere ait olamıyorum
Gönlümün parçaları, gözlerimden kopuyor
Düşüyor gecenin siyahına,
Yıldızlar bile tutamıyor.
Eskimiyor içimde acılarım
Her gün yeniden ölüyorum.

Yaralarımın arasına yokluğun doluyor
Sızıyor yüreğimden.
Bir hastalıksın sanki geçmeyen bedenimden.
Sen bakma bana öyle,
Duvara asılan acıtan hayalinle,
Düşünce özlemin içime,
Bakışlarım ıslanıyor yokluğunda her gece…

Ümran YILDIRIM
www.kafiye.net


Tarih 25 Tem 2013 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

Yalnızlığın Esiriyim Ben

Yalnızlığın Esiriyim Ben

Sensiz ruhumda kara zindan gezinir.
Ellerim değmezse ellerine,
Gözlerim gözlerinde ezilir.
Sözlerim, sözlerinde ahenk bulup,
An be an, aşk mısralarında süslenir!

Hangi aşık, benim gibi sever?
Hangi deli aşk için, yıldız toplar?
Hangi serseri, sabaha kadar nöbet tutar?
Hangi yalnız, benim kadar acı çeker?

Sensiz günlerimde, neler çektiğimi,
Sen bilmesen de fark etmez.
Sevmek karşılık beklemek değildir.
Benim aşkım ikimize de yeter!
Yeter ki sen mutlu ol, ayna cemalin eğilmesin.

İlkbaharlar sensiz hazan oldu.
Renk renk, çiçeklerim soldu.
Yalnızlar rıhtımı beni buldu.
Gönlüme bin, bir gam doldu.
Bu sevda beni kurşunsuz vurdu!

Tek başıma, zifir karası gecelerde,
Bilinmeyen düşüncelerde,
Bitmeyen dertler de,
Prangalar vurulmuş yüreğimle,
Yalnızlığın esiriyim ben!

Seni sevmek günah olsa da,
Bin yıllık yalnızlık bende kalsa da,
Hicran matemin de, notalar icat yapsam da,
Vuslat için, kendimi paralasam da,
Seviyorum seni, ucunda ölüm olsa da!

Bana zulümler yapılacak diye,
Sanma ki vazgeçerim senden!
Dedim ya güzel gözlüm,
Umurumda değil, ölüm bile!

Hiç düşünmeden,
Ve korkmadan, tüm cesaretimle,
Bu aşk için, kalemi kırıp,
İdam sehpama tekmeyi kendim atarım.
Yalnızlığımın esirliğinden,
Prangalar vurulmuş yüreğimden,
Boynunda ki ilmikle kurtulurum…

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 25 Tem 2013 Kategori: Elvan USUL

KÖYÜMÜ ÖZLEDİM

Şiiri sesli dinlemek için tıklayınız.
ELVAN USUL-KÖYÜMÜ ÖZLEDİM ANACIM

 

KÖYÜMÜ ÖZLEDİM

Galbimin yanık sesi,
Yüreğimin yufgası,
Gözümün gönlümün inci dalı anacım,
Daa oralardan geldiğimden beri hu yavan ellere,
Ne yüzümün aynası galdı, ne ruhumun neşesi,
Öyle alışmışım ki bizim elin türküsüne, cümbüşüne,
Hadi gari galk, öğlen olubba geç galcen okula
Deye bağırmelerini bek özledim.
Burala bizim orlara heç benzemeyo anacım,
Kocasını sevmeden evlenen koca A’şa va’dı ya,
İşte onun o meymenetsiz suratından bile soğuk oleyo havası.
Hani biz, senede biyo yağsa da hu toprağın ga’nı gözü doysun deye
Sabah aşam dua ettiğimiz bi avuç gar, meğer buralada gonakleyomuş.
Bizim domuz burunlu, kara suratlı, sonradan dönme arsız çengi Hatça’nın
Köy meydanında gıvırttığı gibi, mübareğin garı da hergün gıvıra gıvıra yağyo.
Biz de bekleyoz ki gar yağcek yarenlerin başına goncek deye.
Ya anacım,
Havası başka, insanı başka bu köyün,
Allah seni inandırsın,
Sabahın köründe galkıyo da güççücük gızlar,
İneklerin başını gidiyo, oğlancıklar da alıyolar sürüyü
Ekmek mekmek yemeden ovalara açılıyolar
Ellerinde boylarından gocaman bir sopa,
Bir sağ bi sol yapıp arada bi uyuyup
Tutuyolar çemenlerin yolunu
Analar iki lokma hazırlamadan evvel
Bi güzel silip süpürüyolar evin dört yanını
Daa dış kapıda onu bunu çekiştirdikleri yere gadar.
Evin bubası hariç herkes bi işin ucundan tutuyo,
Babalar kıymatlı anacım burla’da,
Onlar bizim horozların çığırma saatine gadar
Televizyon izliyo, keyfine bakıyo,
Sonra da istediği saaate gadar uyuyolar.
Aman accık ses etmeye görsünler,
Kızılca gıyamet gopuveri hemen
Bi başka bu bubaların yeri,

Ya anacım biliyon mu,
Burlarda adettenmiş,
Bubanın olduğu sofraya oturmazmış ev halkı,
Karıyı marıyı çoluğu moluğu düşünen mi vaa?
Aklına ne zaman geli bi karısı olduğu devemeyen gari,
Sen yat galk dua et bubacıma,
O seni gökle’de bi ev yaptı,
Bulutları ayağına serdi de, sevdi seni,
Hu anlattıkla’mı da deli garı Fadime’ye de’ve emi,
Öle ota mota ağrıtmasın kocasının başını,
Accık kocasın kıymatını bilsin,
Gül adamı sersem tavuğa çevirip du’masın öle,
Gerçi sölesen de bişey fa’ketmez ya, adı üstünde deli,
Ne bilsin elindeki kocanın gıymetini,
Hala çığırıyo mu gocansın ardından,
“ulan herif ömrümü cürüttün menim,
Sana va’madan evvel daze idim,
Beş cocuk verdim de eskinttin beni
Boyun posun devrile sen oldun ecelim”

Heç değişmeyecek gari,
Ne etmiş bu topal Hasan ona acep,
Gel dedi mi garı geli, git dedi mi gide,
Ama gabahat o Hasan’da
Canım bu gadar da gılıbık olunmaz ya,
Biliyon mu anacım,
Deli Fadimeylen Topal Hasan’ın gavgalarını bile özledim
Hatta, o çakır gözlü kız Murat yok muydu,
Bizim evin daa arka sırtına bakan gısmında,
Onun o yumuşak gonuşmaları bile hala gulağımda.
Velhasıla anacım,
Seni özledim,
Sabahları gocaman tahta gaşıklarla üstümüze döke döke
Ağzımızı yaka yaka içtiğimiz
Buram buram memleket gokan
Buram buram sevda gokan
Acılı tarna aşını özledim.
Ben köyümün sümbül gokan gokusunu özledim.
Çocukların yarım donla çaya goşuşlarını,
Analarının ardından bağışışlarını özledim,
Hatta bakkal Memedin üç guruşa alıp on üç guruşa sattığı
Tarihi geçmiş rengini yitirmiş gofretlerini bile özledim.
Ben burlarda duramecem gari anacım,
Bubama söle de gelsin alsın beni,
Söz veriyom bi daha okulumu asmıycam,
Çok çalışıp öğretmen olacam,
Söz veriyom bak ana,
Seni de bubamı da heç üzmecem,
Gelsin gari alsın beni bulardan,
Yoksa bu hasretlikle canıma gıyacam.

Mart 2008
Elvin ELVİNCE (E. U. )
www.kafiye.net

DENİZLİ ACIPAYAM-TAVAS AĞZI İLE YAZILMIŞ BU ŞİİR İLK YÖRESEL ŞİİRİM.
UMARIM BU ALANDA DA BAŞARIYI YAKALAYABİLİRİM.


Tarih 24 Tem 2013 Kategori: Esra DEREL

KARABATAK1

Şiiri sesli dinlemek için tıklayınız karabatak. (1)

KARABATAK

Unut unut diyorum, etme aşktan şikayet;
Bu kadar büyük hicran sığmaz artık bir kaba.
Önce çok sevdim deyip, sonra ansızın terket
Ne insanlığa sığar, ne de kutsal kitaba..

Yazık oldu harcanan sevgiye ve emeğe;
Asla layık değilmiş, sadakate ilgiye.
Nasıl da minnettarım Onu silen silgiye
Kurban olsun dilerim, ayaktaki türaba..

Yalanlar biteviye ardı arkası yoktu;
Her sözü ayrı bıçak, yüreği delen oktu.
Ne zaman lazım olsa, mazeretleri çoktu
İnanmış gibi yaptım, yalan olan cevaba..

Eline geçen neydi, kanar sandı garibi;
Bitecek elbet hayat göğüsler herkes ipi.
Af etmez asla Mevla yeri cehennem dibi
Layıktır eminim ki en can yakan azaba..

Vefa bilmez gezermiş, elinde mavi boncuk;
Dağıtırmış demeden, kim gonca kim tomurcuk.
Gün olur sona erer biter ya bu yolculuk
Uğrasın dilerim ki en çaresiz gazaba..

Her yalanı taş olup yağsın Arş-ı Alâdan;
Kurtulmasın kederden hiç çıkmasın beladan.
Beter olsun ahvali dertlere müpteladan
Kimse merhem olmasın, çektiği ızdıraba..

Kaç beddua da lânet, okuyorken dik dudak;
Uykuları yitirsin, diken olsun her yatak.
Görünüp kaybolurken, tıpkı bir karabatak
Hayatı dönsün artık çöllerdeki seraba..

Madem saygısı yoktu, ne sevgiye ne aşka;
Niye zarar verdi ki yetim yürekte köşke?
Çıkmasaydı yoluma, tanımasaydım keşke
Yüce divanda elbet, çekilir ya hesaba!

ESRA DEREL
www.kafiye.net


Tarih 24 Tem 2013 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

KADINLAR


KADINLAR

Şefkat deyince hep kadınlar ve anneler çağrışım yapar bende.

Kadınlar , fizyolojisi ve psikoloji açısından farklı bir tabiata sahip , analık buuduyla çookk şefkatli, sevecen , Rahîm olan Allah’ın rahmet tecellîsi olması itibariyle merhametli , affetmeğe meyyâl ve erkeğe ise emanet olarak yaratılmışlar. Cennetlerin gölgesinde şefkat yudumlaya yudumlaya evlatlarını yetiştiren ne zarif varlıklar bu güzelim canlar kadınlar …

Firdevslere ermiş gibi eşinin şemsiyesi altında ötelerin neş’esiyle coşan ve çevresine tebessümler yağdıran ne nazenin ve ne sevimli varlıklar onlar…

Onların şefkatleri cihâna değer …Her türlü maddi manevi yaralara merhem olur ve dualarıyla kainat döner şevkle .

Onların şefkatinin , gülümsemelerinin dualarının ulaşmadığı yerlerde hüzün gözyaşı sari bir hastalık gibi yayılır âfâka..

Onların ağlatıldığı incitildiği yerlerde hayat damarları dümûra uğramıştır …Kii çok yazık, veyl olsun onları ağlatanlara ….

Dünyanın beşiğini nurdan elleriyle sallayan yüreği iman dolu annelerin Rabb’im sayılarını arttırsın.

Anneler bir güncük sahte ve fani olan ve anneler günü denilen tahta ata oturtuluyor ve kalan diğer zamanlarda doğduklarına pişman ediliyorsa Rabb’im derim Rabb’imm Sen muhafaza buyur onları ve Sen cennetinde peygamberlerin ve meleklerinle kutla onların günlerini…

Sevim Çiçek Karadeniz
www.kafiye.net


Tarih 24 Tem 2013 Kategori: Gülcan KORKMAZ

İSTANBUL

İSTANBUL

Sanki kıyıya bıraktım umutlarımı bugün,
Öyle çırpınarak baktı gözlerime dalgaların,
Kendime yeni bir hayat kurdum hayallerle,
Sonra çaresizce unuttum eskileri .
Boş ver dedim .

Senin hayalinle benimki bir mi?
Her metrekarene düşen aşklar acılar pişmanlıklar var.
Senin acılarınla benimki bir mi?

Güleceksin belki yerinde olmak isterdim.
Kessen bileklerini çıtın çıkmaz.
Hep sussun istersin herkes,
Hep yalınz başına kalmak,

Ne isterdim biliyor musun İstanbul.
Sen gülerken yanında olmak,
Sen ağlarken gözyaşlarında kalmak,
Öyle içten bir defa da olsa sana sarılmak…
Hani sana diyorlar ya sevgili,
Sevgili bile terk edip gidebilirdi,
Oysa istesen de sen gidemezdin ki…

Sen sevgiliden de öte bir şeysin,
Ne terk edilirsin ne terk etmek istersin denizini.
Öyle ki susmadı yıllar yılı şairler,
Hep kıvrandırdın aşıkları,

Yeni yeni filizler oldun toprakta yeşeren,
Kışın açmaya çalışan kardelen,
Acıları bastırdın göğsüne.
Ardına bakmadan yürüdün dalgalarınla,,
Gittiğin gidebildiğin gidebileceğin yer belliydi,
Bazen üzüldün çarşaf gibi serildin,

Bazen sevindin ama kimseyi sevmedin.
Hep sesin çıktı senin hep konuştun.
Kimini dinledin kimine cevap vermedin,
Herkes bir şeyler anlattı anlattı durdu,
Ne terk ettin ne terk edildin.
Günahları örttün geceleri,
Sevapları gündüzlere mi verdin?
Sen sevmeyi nereden bilebilirdin ki…

Bana öğüt verirdin ,
Bilirmişsin anladım,
İki tepene sığan bir güneş,
Uzanan minarelerin oldukça semaya,
Sanki gökten sesleri seçiliyor.
Söylesene İstanbul sana gökyüzünden baksam,
Acılarım nasıl görünüyor.

Sen tutunmayı öğrendin hayata,
Kimi gözyaşlarını bıraktı kimi gözlerini ,
Kimi de aciz hayallerini serin sularına.
Rüzgar duydu sesimi sus dedi.
İstanbul kızacak !

Kızmaz dedim haberi yok ki uyuyor o,
Nerden biliyorsun dedi.
Güldüm bu kadar çok aşığı var haberi yok onun.
Eskilerde çok eskilerde kaldı aklım.

İki damla gözyaşım kurudu.
Terk ettim hayallerimi,
Sanki yeniden aşık oldum.
Sanki yeniden doğdum,
Öyle terk etti beni İstanbul.
Gözlerine bakamadan unutuldum!.
İstanbul sen gözlerim oldun.
Her şeyi göremedim bende,
Sen de gördüklerini unuttun,
Silmedin silemedin yaşadıklarını ,
Asırlardır çırpındın ayakta kalabailmek için,
Kimsesiz çocukların anası,

Kimsesizin parası,
Kimine baba oldun kimine sevgili,
Kimine düğün kimine cenaze evi,
Sen çok farklıydın İstanbul,
Ne cenazeleri karıştırdın ne düğünleri,
Kimse kimsenin ekmeğini bölmedi,
Neden biliyor musun?

Kimse başkalarıyla acıları bölüşemedi,
Herkes senden aldı nasibini,
Kimine can verdin kiminden aldın ,
Sonra bazen suçlandın.

Gözlerine baktım orada kaldım.
Çünkü hiç biri sen değildin.
Sen ne yar ne ana ne sevgiliydin.
Sen İstanbul’dun.

Başka ne olabilirdin?
Ben de bir insan oğluydum.
Hatalarımla yaşıyordum.
Sen uyu İstanbul uyu ki canın yanmasın.
Bir gün uyanırsan çok can yakacaksın.
Olsun öyle bir aşık ettin ki kendine gidemiyorum.
Gözlerimi kapattın İstanbul göremiyorum…

Gülcan KORKMAZ
www.kafiye.net


Tarih 24 Tem 2013 Kategori: Esra DEREL

KARABATAK

Şiiri sesli dinlemek için tıklayınız karabatak. (1)

KARABATAK

Unut unut diyorum, etme aşktan şikayet;
Bu kadar büyük hicran sığmaz artık bir kaba.
Önce çok sevdim deyip, sonra ansızın terket
Ne insanlığa sığar, ne de kutsal kitaba..

Yazık oldu harcanan sevgiye ve emeğe;
Asla layık değilmiş, sadakate ilgiye.
Nasıl da minnettarım Onu silen silgiye
Kurban olsun dilerim, ayaktaki türaba..

Yalanlar biteviye ardı arkası yoktu;
Her sözü ayrı bıçak, yüreği delen oktu.
Ne zaman lazım olsa, mazeretleri çoktu
İnanmış gibi yaptım, yalan olan cevaba..

Eline geçen neydi, kanar sandı garibi;
Bitecek elbet hayat göğüsler herkes ipi.
Af etmez asla Mevla yeri cehennem dibi
Layıktır eminim ki en can yakan azaba..

Vefa bilmez gezermiş, elinde mavi boncuk;
Dağıtırmış demeden, kim gonca kim tomurcuk.
Gün olur sona erer biter ya bu yolculuk
Uğrasın dilerim ki en çaresiz gazaba..

Her yalanı taş olup yağsın Arş-ı Alâdan;
Kurtulmasın kederden hiç çıkmasın beladan.
Beter olsun ahvali dertlere müpteladan
Kimse merhem olmasın, çektiği ızdıraba..

Kaç beddua da lânet, okuyorken dik dudak;
Uykuları yitirsin, diken olsun her yatak.
Görünüp kaybolurken, tıpkı bir karabatak
Hayatı dönsün artık çöllerdeki seraba..

Madem saygısı yoktu, ne sevgiye ne aşka;
Niye zarar verdi ki yetim yürekte köşke?
Çıkmasaydı yoluma, tanımasaydım keşke
Yüce divanda elbet, çekilir ya hesaba!

ESRA DEREL
www.kafiye.net