şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Gönül senin Elinden nedir çektiğim
Õlūmū tatmayan bir tenmi kalacak
Nedir bu bitmeyen telaş ile kaygı
Toprak Ūstūnde gezenler hani
Hep koşarken doyumsuzluk içinde
Hep bana olsun herşey kaygın niye
Kim doyduki bu çihana varmı söyle
Õyle ise şūkrū unutup gezişin niye
Ezanlar okunur duymazdan gelirsin
Seherde uykuyla cebelleşip durursun
Uyanınca dünya senin sanırsın
Nefesi vereni unutup duruşun niye
Kibir gurur edipte bir kalbi kırar isen
Beyaz dururken karaya batar isen
Üçgünlük dünyaya tamahın niye
Nefsine kanıp aldanışın niye
Kimler geldi geçti bu handan
Sende olma aldanıp yanandan
Pişmalık kurtarmaz ateşi ayandan
Boş süslere aldanıp kanışın niye
Ben söylerim hak bildiğimi
Anlayan alır mısralardaki ilmi
Sen hala sağır ,ağma isen
Gönül gözünü kapaman niye
SEMA SEZER
05/09/2014
www.kafiye.net
Bereketin eliyle hep dağlardan eserler
Oymağının asına ruhlar açar Yörükler
Kalp küpü sevgi dolu hemencecik küserler
Yüreklerin pasına basar geçer Yörükler.
Bugünün işlerini bırakmazlar haftaya
Asla izin verilmez bir olumsuz tafraya
Herkes aynı oturur yemek için sofraya
Çorba koyar tasına banar içer Yörükler.
Yeriz diye kesilen hep beraber yüzülür
İsrafı haram bilir artan ipe düzülür
Bir tülbent atıp kaçan yavukluya üzülür
Kollarının kasına davar ölçer Yörükler.
Tüm zirveler senindir uçan al’la dorunla
Sebep vatan olunca savaşırla sorunla
Hepsi birden gönüllü dede oğul torunla
Memleketin yasına canlar saçar Yörükler.
Fakirlere dağıttı yemedi doya doya
Sırtındaki çocukla bıkmadan gitti yaya
Silinmez iz bıraktı Avrupa’dan Asya’ya
Yiğit dendi şahsına hanlar seçer Yörükler.
Dumanlı yüceleri tercih etmezler eve
Sakız gibi çiğneyip kimler ağzıyla geve?
İslam ile Türklükten emanet atla deve
Yaylanın en hasına konargöçer Yörükler.
04.09.2014
Ahmet Çelik
www.kafiye.net
Şairler ne şiirler döktürmüş senin için.
Kadın gibisin ey Eylül!
Kışın soğuk ayazlarında bile, özlenen sensin.
Yazın alev alev yanan günün sıcaklığından kaçış yine sana;
Şairler ne şiirler döktürmüş senin için.
Çoçuk gibisin ey Eylül!
Rüzgârına hasret kalmış, tüm çocuklar..
Yarış var yarış, kuşlarla uçurtmalar arasında
Şairler ne şiirler döktürmüş senin için
Ayrılık gibisi ey Eylül!
Yeni diyarlara göç için, göçmen kuşlar seni bekler.
Aşıklar arasında, sevdasına veda edecekler var
Şaieler ne şiirler döktürmüş senin için.
Peri masalları gibisin ey Eylül!
Hayallerin çağında aşık gençler,
Göz göze gelebilmek için seni bekler
Şairler ne şiirler döktürmüş senin için
Sararan yaprakların yere düşüşleri gibi;
Hüzün verenleri hayatından düşürecek olan var!
Çınar ağacı gibisin ey Eylül!
Gülsüm Hicran Çaçur-03/09/2014
www.kafiye.net
RAHMET YELİ ESENDE
El açıp dua eder halime şükrederim
Akıl verdin insana ayırmadın rikkatten
Doksan dokuz adını kalbimle zikrederim
Kolla bizi ukbada mahrum etme şefkatten
Daima itikatla yüzüm dönüktür Rab’be
Aşkın eksilmez kalpte yıkılsa da gök kubbe
İnsanoğlu nedir ki kainatta bir habbe
Kalp gözümü açık tut ayırma hakikatten
Yaşadığımız dünya geçici bir konaktır
Can bize emanettir bedense sığınaktır
Beş vakit yüz sürelim secde ruha yunaktır
Kalbimize iman ver ayırma sadakatten
Dört bir yanımı sarar kurulu şer tuzaklar
Ah ne günlere kaldık haram dolu kursaklar
İblise uyan nefis türlü hileyi saklar
Çevir yanlış yoldaysak kurduğu barikatten
Sabahın tan vaktinde hayrını kollar ruhum
Sarar tüm benliğimi hüzünle sallar ruhum
Adını ana ana dualar yollar ruhum
İzinde gitmem için düşürme hiç takatten
Gelirse eğer bela çare sende em sende
Gecenin sır deminde, rahmet yeli esende
Adın kalbe düşüp de soluğumu kesende
Hak yönü gösterirken etme Nil’i dikkatten
Nilüfer Sarp
www.kafiye.net
Söyle sevgili
Bak gözlerimin içine
Sende bensizken kayboluyormusun evrende,
Canın yanıyormu yarada tuz misali,
Kaybolmuş bir çocuk gibi ağlamaklı,
Kanadı kırık kuş misali çaresiz ve şaşkınmi bakışların? …
Söyle sevgili?..
Sende bensizken Üşüyormusun ağustosta,
Gökyüzü griy bulutlar hüzün rengimi,
Yüreğin bendine sıgmıyor,
Hazan yağıyormu gönül bahçene?…
Susma ne olur
Söyle sevgili?…
Su icsen düğümleniyormu boğazına,
Taşa dönüyormu sofranda aşlar,
Baharda açan güller bile dönüşüyormu hazana?..
Ah sevgili,
ne olur konuş benimle
Sende mahsunsun bensizken
bakışların sitem dolu
Gözlerin buğulu nemli,
Sözlerinde kahır dolu notalar
Yüreğinin koylarına hüzün yağıyor…
Nerdenmi biliyorum? …
Yüreğin yüreğime dokunuyor çünkü.
Ah sevgili…
Gülbahar Fidan. 31 08 2014
www.kafiye.net
Sevdiğinde
Kalbiyle bütün dünyayı güzelleştiren adamlardan
Öğrendik AŞKA dair ne varsa
Sevdi adam
Melek kanatlarında yağmurlar indi şehre
Cennet sofraları kuruldu
Duvarı sıva tutmayan yoksul evlerde
Her çocuk kendi masalına uyudu
Anacığının koynunda
Kendi gökyüzüne uyandı baba ocağında
Sevdi adam
Kendi rengine boyandı güneşe küs çiçekler
Yürüdü su, hava, toprak
Upuzun gülsün diye insan yüzleri
Güneşe yürüdü kuşlar
Orman oldu dağ başlarında ağaçlar
Yol bulup menzile vardı
Denizini arayan asi nehirler
Sevdi adam
Güzelleşti dokunduğu her ne varsa
Diz kırdı mizanda kin , öfke ,kibir
Akıp gitti fikirdeki kir
Güvercinler uçurdu yürek avlusundan
Uzak coğrafyalardaki çocuk düşlerine bir bir
Sevdi adam
Bir ananın evladına yanışı gibi
Dağların göklere dayanışı
Toprağın bahara uyanışı gibi sevdi
Sevdi, güzelleşti yüzü
Aşka döndü, aşkla
Yandı, küle döndü adam
Sevdiğinde
Aşkıyla bütün dünyayı güzelleştiren adamlardan
Öğrendik ALDANIŞA dair ne varsa
Şimdi adam bir şiir okur
Dokunan bir şeyler vardır
Şiir midir
Sesi midir
Yoksa adamın kendisi midir
Yadigar Ünver
www.kafiye.net
Mihrap eteğinde maşuk ömrü boyunca seferi
Hacetiyle sağda, solda arar; güzide neferi
Lisanında yetmezse an, vesveseyi siler candan
Minnetini kâr sayarak, takıp saadet miğferi
Yürür, dar-ı dünyasında; bekasından dönmez geri
Aşkla sınanan zerrenin hali içinden dolaşık
Visale gün almak için bir mucize diler aşık
Kimi zaman feryat figân; sabrı; sabırsızdır ondan
İşgal edilmiş yüreği; ölümle, yaşam sarmaşık;
Nabza zerkettiği emi, azar azar verir kaşık
Ne de olsa insanoğlu; ruhu yorar mazbatası
Muhtaç olur gölgesine sanmam; kasdidir hatası
Sevmek, sevilmek uğruna etrafına tutar şamdan
Tebdil-i mekanda tedbir; dosta liyakat satası,
Hiç süphesiz vefasının yüksek oluyor çıtası
Mümkün değil fıtratında; saklı istekler ezeli
Nefsi bozguncu anarşist, hacetinde fark sezeli;
Var gücüyle bedenine hayatı etse de zindan
Tasarruf eden duanın her biri aşka bezeli
Ciddi olan rüyasında, cemali görür; güzeli
Ebedi vadiye doğru ne velidir ne de deli.
Nezahat YILDIZ KAYA
22KSM’13
www.kafiye.net
Belgin SATICI TURAN
Tarih: 12-08-2014 01:30:00
Yetenekleri Keşfedelim…
Ben, şahsen herkes de mutlaka keşfedilecek, ortaya çıkarılmamış yeteneklerinin olduğuna inanıyorum. Kişinin göstermiş olduğu biraz gayret sonucu etrafında bilinçli öğretmenler, anne-babalar varsa mutlaka ortaya çıkacağına inanıyorum. Bu konuda kendimi şanslı görüyorum. Beni yüreklendiren öğretmenlerim, yöneticilerimin olması kendimi daha iyi ifade etmeme neden oldu. Edebiyat öğretmenim beni yanına çağırır. Belgin şiir yarışması var. Sen güzel yazarsın. Hadi Belgin yollarda elinde kalem, kağıt şiir yazar. Kimi oyun yaz der. Kimi de oyunda oyna. Bütün sosyal faaliyetlerde bana yaptıracak bir şey buluyorlardı. Temennim, gerçekten yetenekli çocukların her zaman keşfedilmeleri onlara vereceğiniz küçük bir yüreklendirme sonucu en şahane beklemediğiniz güzellikler ortaya çıkacaktır. Bir deneyin, biraz zaman kaybeder, belki de bir çocuğun yaratıcı bir yönünü kazanır, kazandırırsınız.
Şimdi, bu keşfedilme olayı okulda bitmiyor. Hayata atılınca da devam ediyor. Sağ olsun bir daire başkanım vardı. Bana derginin röportaj yapma görevini vermişti. Bende soru nasıl hazırlanır, sorulur diye araştırmış, o zamanın genel müdür yardımcısı Sayın Feyzullah Arslan’ın yanına gitmiştim. Röportajın konusu da ilginçtir. Onun yazmış olduğu ve çok beğenilen öğretici, komedi- trajedi bir tiyatro oyunu. Feyzullah Beyin söylediği bir şey çok hoşuma gitti. Dedi ki- Ben tiyatro oyunu yazdım. Sizde, şimdi röportaj yapıyorsunuz. İşte güzellik burada… Demek ki, insanlarda ortaya çıkarılırsa kim bilir ne yetenekler ne cevherler var. Aynen katılıyorum.
Çağdaş eğitim teknolojileri kullanılarak yapılan öğretilerde, çoklu zeka kavramından hareketle farklı zeka alanlarına sahip öğrencilerin konuya ilgisi arttırılıp ve öğrenme süreçleri kısaltılabilir. Eğitim ve teknoloji ilkesinden hareketle sözel-dilsel zeka, mantıksal-matematiksel zeka, görsel-uzaysal zeka, müziksel-ritmik zeka, bedensel-kinestetik zeka, sosyal zeka, içsel zeka ve doğacı zekaya yönelik öğreti tekniklerini kullanarak içimizdeki dahileri ortaya çıkabiliriz.
Ne yazık ki, bizim eğitim sistemimiz yetenekli çocukları görmeye yöneliktir. Hâlbuki olması gereken içindeki yetenekleri ortaya çıkarmayı başaran, keşfedilen çocukları kazanmaya yönelik olmalıdır. Çocuk zeki ise, dersleri iyi ise o hep el üstünde tutuluyor. Kendine daha bir güvendiği için artık başarı ondan yana oluyor. Oysa ünlü Fizikçi, Albert Einstein, evde zekâsının işaretini erkence vermiş olmasına karşın okulda olağanüstü başarılar sağlayamadığını biliyoruz. Bu örnek sanırım ne demek istediğimi açıkça ortaya çıkarıyor.
İçinizdeki, içimizdeki yetenekleri keşfedebilmemiz umuduyla.
Belgin SATICI TURAN
www.kafiye.net
Öyle yaparlarmış…
Evde hepimiz üzülüyoruz yaralı kuşun bu şekilde gidişine.
* * *
Ben ‘deniz’ insanıyım, yeşilin huzuru, tebessümün aşığı, gün batımının hüznüyüm biraz.
Baharın gelişi ile yüreğim kanatlanır…
Daha koca bir yaz vardı önümüzde, pembe begonvillerin, leylakların, limon çiçeklerinin, yaseminlerin kokusuna doyduk bu yaz…
Sonra yine koşturmaca, sonbaharın düşen, sararan yaprakları ve ben Eylül’ü seviyorum.
Belgin TURAN SATICI
www.kafiye.net
Aşığın kaderi bu’çile göz yaşı haktır
Yaşlarımı silmeye bez kalmadı sevdiğim
Gittiğim bu yollarda izimi gören çoktur
Siğnemi çırptı felek toz kalmadı sevdiğim
Diktiğim gonca güller el bağında açtılar
Dost bildiğim dostlarım zor günümde kaçtılar
Yolda görseler bile şöyle gülüp geçtiler
Küstürdüler gönlümü haz kalmadı sevdiğim
Ben bahtiyar degilim tasamı kahırmı bu
şerbet diye verdiğin bademi zehir mi bu
Gün batmadan dön bari şafakmı sehermi bu
Mevsimler hüzünlenmiş güz kalmadı sevdiğim
Bülbül figan ederse başlar gülün ağrısı
Hoşçakal diyorsun ya sanki ölüm çağrısı
Ellerim titrer iken gitmek düşer doğrusu
Merhamet kapısında iz kalmadı sevdiğim
Mezara kadar bitmez içimdeki bu elem
Hiç teselli vermiyor gönderdiğin o selam
Anlamıyor halim den ne defter nede kalem
Seni anlatmak için söz kalmadı sevdiğim
Bir mezarın başında hayretle kaldım dersin
Belki bir soran olur tesadüf buldum dersin
Bir ömür borcu vardı ben onu aldım dersin
Fatiha okumaya yüz kalmadı sevdiğim
HARUN YILDIRIM
www.kafiye.net