Kategoriler

Arşivler


Tarih 27 Ara 2014 Kategori: Canan ÖZDEMİR

Kastamonu Dipsiz Göl

Kastamonu Dipsiz Göl
Fotoğraflar:Canan Özdemir

Çooook teşékkür ederim TRT AVAZ.


Tarih 27 Ara 2014 Kategori: Canan ÖZDEMİR

Dipsiz Gölü Tabiat Parkı ve Çankırı

Kastamonu Dipsiz Göl
Fotoğraflar:Canan Özdemir

Dipsiz Gölü Tabiat Parkı ve Çankırı

Merhaba bugünkü gezimiz Dipsiz Göl, Tosya ve Çankırı’yı kapsıyor. Ankara’dan sabahın erken saatlerinde Dipsiz Göle gitmek üzere yola çıktık.Çiftler Köyü içinden geçilerek Dipsiz Göle ulaştık.Çiftler Köyü oldukça gelişmiş yeşillik, sulak ana yolun içinden geçtiği bir köy. Dipsiz Göl bir krater gölü. Aralık ayının son günlerinin yaşandığı bir mevsimde göl buz tutmuş.Ancak saat 11 sularında ulaştığımız gölde güneş gülümsemeye başlamıştı.Buzun üzerinde iki sevimli ördek vak vak ederek yüzüyorlardı .Odun sobalı konaklama tesisi’nde çay içip, dinlendik sonra gölün etrafını fotografladım. Daha sonra kömür sobası ile ısıtılan bungalov evlere yerleştik.Dipsiz Göl çukurda kalıyor. Zirvesi oldukça yüksek. Zirveye çıkmak üzere yola çıktık. Ancak bir süre sonra yanlış yoa girdiğimizi anlayıp , diğer yola saptık. Epey yol aldıktan sonra kış mevsiminin etkisiyle karanlığın erken çökmesi nedeniyle zirveye 800 ,900 m kala bir kısmımız vahşi hayvanlara yem oluruz korkusuyla gerj dönmek zorunda kaldık.Arkadaşlarımızın bir kaçı tırmandı. Kızılcıklar olgunlaşmış,bir tarafımizda yemyeşil ağaçlar bir tarafımizda kar ve don . Mis gibi tertemiz bir hava ve oldukça yumuşak.Zirveye çıkan arkadaşlarımız üzerine yıldırım düşen bir ağacın yolu kapattığını ayrıca yukarlardan kopup gelen bir kayanın toprakta çukur açtığını söylediler. Daha sonra Kır Gazinosu’nda oldukça nefis bir alabalık ziyafeti vardı.Ş öminenin önünde biraz ısındık ve kahvelerimiz yudumladık.

Sabah kahvaltısından sonra Tosya’ya doğru yola çıktık.Tosya’da pirinç aldıktan sonra tarihi Mer’aş-i Abdurrahman Paşa Camii’ni ve hamamını gezip fotoğrafını çektik.Miladi 1584 ‘de yapı,lan camii Tosya depreminden sonra zarar gorse de restorasyonu yapılmış.Oldukça ferah, sade ve gözalıcı çinileri ile dikkat çekiyor. Mimar Sinan’ın talebeleri yönetiminde yapıldığı söyleniyor. Camii’nin müezzini atalarımizın abdestsiz camiinin bir taşını bile yerine koymaktan rahatsız olduğunu söyleyerek , beraberinde hamamının da yapıldıgını anlattı. Daha sonra tarihi çok eskilere dayanan evlerini  ve çarşısını panoramik tur olarak gezdik. Sonra da Çankırı’ya doğru yola çıktık. Çankırı’da bizi gezdirecek olan Naime Saltan hanımefendi ve ailesiyle Çankırı Yaran Evi ‘nde buluştuk.Yaranlık; kökeni ahilige dayanan ve Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük katkısı olan bir kültür.Çankırı’da ve Anadolu’nun bir çok ilinde özüne uygun olarak yaşatılmaya çalışılan yaranlık hem eğlenilen hem de eğitimin yapıldığı bir ocak.Yaranlar Evi’nde yöreye özgü gerçekten mükemmel yemekler yedik,sohbet ettik. Daha sonra Buğday Pazarı ve Nizamiye Medresesi’nde çay içtik.Kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarının tanıtıldıgı ve imal edildiği bir yer.Kaya tuzu,çarık ,yöresel kıyafetler, bakır kap kaçaklar gözüme çarpanlar.Biraz ötede de Bugday Pazarı Camii,diger yanda Çankırı haritası ,Türk bayrağı logosu ve iki keçi heykeli dikkatimizi çekiyor.


Şehir turunda henüz restarasyonu yapılmamış eski, köhne konaklar göze çarpıyor.Restarasyonu yapılırsa Safranbolu evleri gibi çok güzel olacak.Dr. R. Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi ‘nde 30 bin tarihi belge ve eser sadece Çankırı ‘ya değil Türkiye ve hatta Dünya tarihine de ışık tutacak nitelikteymiş.Büyük Camii,Kanuni’nin emriyle Mimar Sinan’ın talebelerinden Sadık Kalfa tarafından yapılmış. Duvarları ve mimarisi kesme taş,kubbe üstleri de kurşun kaplı camii nin onraımı yapıldığından içini  gezemedik.

Son olarakta Taş Mescid, Selçuklulardan kalma  bu güzel eserinde sadece fotoğrafını çekebildik, gezemedik.Böylece Çankırı’ya ve Çankırılı güzel dost Naime Hanımefendi ve ailesine  veda ederek yola koyulduk.Bir başka gezimizde görusmek umuduyla. Sevgiyle kalın.

Canan  ÖZDEMİR
www.kafiye.net

Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

Seviyorum


Seviyorum

Seni seviyorum diyebileceğimiz, bir sevgilimiz olmaz. Yıllarca onu özlemle bekleriz. O yar gelince de, seni seviyorum demeye, cesaretimiz olmaz. Bazan yanlış adreste karşımıza çıkar aşk ve çıkmaz sokaklarda buluruz kendimizi… Ansızın aşkın efsununa kaptırıp, tüm benliğimizi hayallere daldırırız. Binlerce senaryo yazarız. Film şeridi gibi, her an onu gözümüzün önünde izleriz…
Sevmek çok güzel bir olgudur. Hele birde sevdada karşılık var ise, tadına doyum olmaz.

Bazen gözyaşlarımızda ıslanırız adeta ve umurumuzda olmaz ölmek bile, kanımız kaynar, aşk için, her şeyi yapar ve her şeyden vazgeçeriz. Adı üstünde aşk işte! Sevmediğimiz yemeği bile, aşk için, hatta sevmediğimiz her şeyi yaparız… Seni seviyorum demek oysa bana ne kadar kolay gelirdi. Âşık olunca, kolay olmadığını anlıyor insan. Diline gelip gelip, lâl olup söyleyemediği, seni seviyorum cümlesini, yazmakla yetiniyor insan…

Hayvanlar koklaşa kolaşa, insanlar konuşa konuşa, derler ya! Mademki âşık olan kişi neden bir türlü seni seviyorum diyemez? Oysa belki yarın bu hayatta olmayacağız… Kısacası, fazla zaman kaybetmeden, seven insan, korkularını yenip, bağıra bağıra, seni seviyorum diyebilmeli ve sevdiğine sahip çıkmalı. Eski eşya gibi, bir taraflarda bekletmemeli, çünkü bazen elimizden kayıp gider sevdiceğimiz…

Sevmek en güzel duygu ise neden sevmek bizlere yasak olsun? O sizin güneşinizse, neden karanlıklarda kalmayı tercih edip, mutsuz ve ışıksız kalırsınız? Sevmek suç olsaydı eğer, şu an tüm hapishaneler, eminim ki tıklım tıklım, dolup taşardı. İlk idam mahkûmu da sanırım ben olurdum… İdam sehpasında, son arzumu sorsalardı eğer, onu getirin ona iki cümle söyleyip, idam edin beni derdim… Seni seviyorum, seni seviyorum! Şimdi! Vurun tekmeyi idam sehpama…

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Harun YILDIRIM

SENİ ARAR GÖZLERİM


SENİ ARAR GÖZLERİM

Şu karanlık geceler Ay ile oynaşırken,
Güneş’e küstüm amma seni arar gözlerim.
Baharlarda çiçekler açılıp kaynaşırken,
Goncalar dostum amma seni arar gözlerim.

Zaman vuslata çeyrek kalmış zile vururken,
Akmadan göz yaşlarım kirpiğim de kururken,
O an aklıma geldin şöyle durup dururken,
Bir anda estim amma  seni arar gözlerim.

Git yolun açık olsun beklemiyorum artık,
Şarkılara özlemi eklemiyorum artık,
Dökülsün göz yaşlarım saklamıyorum artık,
Selamı kestim  amma seni arar gözlerim,

Yüklemissin dertleri sırtına söyle niçin?
Yağmur ile rüzgârdan bana kefeni biçin,
Son kez baktım resmine  o güzel hatrın için,
Duvara astım amma  seni arar gözlerim.

Bir kürek harç koymadın aşkımın yapısına,
Al götür ister beni mahşerin kapısına,
Hakim savcıya inat sevdamın tapusuna,
Mührümü bastım amma seni arar gözlerim.

Harun YILDIRIM
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Harun YILDIRIM

İSTİKLÂLİN MARŞI


İSTİKLÂLİN MARŞI

Ey osmanlı torunu kalksan yerinden artık
Aldırmam deme sakın bana aldırmalısın
Zalimi alkışlama gün,zaman,güneş yırtık
Şimdi sakaryayı sen tutup kaldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın

Ezan sesi kalmamış ayak bastığın yerde
Eyvah cihan yıkılmış siyah beyaz  son perde
Üç kıtayı titreten ayak sesleri nerde
Şimdi çanakkaleyi tutup kaldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın

Bir güneş söndü o gün buz ile kar altında
Fışkırır bu topraklar şûheda var altında
Hürriyetin bu bayrak ölsende dur altında
Şimdi sarıkamışı tutup kaldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın

Tut bayrağı ön safta açıktır senin yolun
Düşürme sakın yere kopsada iki kolun
Ecdadın dikti ogul yırtılmaz senin çulun
Yediden yetmişine tutup kaldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın

Şöyle bir bak tarihe hep eğildiler bir bir
Göklerde Ezan sesi dillerimizde tekbir
Alisi mustafası şehmuzu hepside bir
Çıkıp anadoluya varıp kaldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın

Aldırmam deme sakın bana aldırmalısın
İstiklâlin marşını tekrar çaldırmalısın ?

HARUN YILDIRIM
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Ebru KARA

YENİ BİR DÜN


YENİ BİR DÜN

Pencereden süzülen, cılız güneş ışığına gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve gökyüzünün o sonsuz maviliğine uzun uzadıya baktı. Bir iç çekerek eski yerine oturdu. Zihnine kasıtlı ve gayriihtiyari bir şekilde yerleşmiş, o cümle bir kez daha diline düştü: Yeni bir güne hazır değilim. Ona bu cümleyi hatırlatan sisli bir perdenin arkasında oynatılan, bir oyun idi. Oyunda hayali tüm dekorlar köşe kapmaca oynuyorcasına, oradan oraya koşturuyorlardı. Sonunda bir kukla masanın yanındaki sandalyeye oturdu, diğerleri de oturdular. O ise kuklaların yalnızca varlığından haberdardı. Olacakları heyecanla bekleyerek bir köşeye çekilmiş ve onları seyretmeye koyulmuştu. Bekledi, bekledi… Dakikalarca süren bir bekleyişin ardından çağrıldığını anladı ve yola koyuldu. Zihninde dönüp duran tek bir cümle vardı: Lütfen değsin,  peki neye değecekti?

Bilmiyordu, yalnızca bu cümleyi tekrarlayarak yürüyordu. Yürürken aniden durdu, bir yere uğradı, akıl danıştı, güldü ve yürümeye devam etti. Vardığı o yerin ihtişamına, onu ve çevresindeki her şeyi içine alacak kadar devasa oluşuna şaşırarak ve sevinerek perdeye aksetti. Masanın yanındaki sandalyeye oturmuş kuklaya ve diğerlerine selam verdi. Kukla selamı almadı, diğerleri ise onu gördüklerine memnun olmuşlardı. Gülümsedi ve yerine oturdu. Perdenin rengi gitgide siyahlaşıyordu. Mumun cılız ışığı perdeyi aydınlatmaya yetmiyor, görüntü giderek silikleşiyordu. Yanındakine baktı, gözleri hüzünlü bir türkü söylüyordu. Kukla ise halinden memnundu. Güldü, istiğnalı ve merhametsiz bir sevgili gibi güldü. Diğerleri sükuta ram olmuştu.

Ayağa kalktılar, perde viran oldu. Gün giderek aydınlanıyordu, lavobaya yöneldi aynaya bakacak gibi oldu, vazgeçti. Döndü, cılız ışığa tebessüm etti ve aynı cümle, aynı surette, defalarca zihninden geçti yeni bir güne hazır hissetmiyordu. Perdenin altındaki muma üfledi. Nafile, mum hâlâ yanıyordu.

EBRU KARA
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Ebru KARA

BİNGÖL ÇOBANLARI


BİNGÖL ÇOBANLARI

İçinden söküp atma umutları çocuk… Sana göre değil bu aldanışlar. Hem ben sevmem öyle sırf karşısındaki insan biraz daha mutlu olsun diye üzülmesin diye ya da daha kötüsü konu değişsin diye kurulan öylece yarım yamalak bir anlamı olmayan boş ve kuru teselli sözlerini, isteme benden seni teselli etmeyeceğim.Dedim ya sana göre değil bu aldanışlar gözlerinde görebiliyorum denizlerin enginliğini hep bir ötelere özlem ve hep
bir kaçış isteğini… Halbuki ne çok hayallerimiz vardı seninle senden öte senden ziyade…şimdi geriye kalan ne ki sadece bir boşluk… sen öylece bahara alışmamış gibisin ya da uykusundan yeni uyanmış birinin mahmurluğu var üzerinde.

Ben ne zaman kar yağdığını görsem aklıma bahar gelir bir gün onun mutlaka geleceği… Belki ben göremeyeceğim ama hiç olmazsa onun varlığına daha önce tanıklık etmiştim. Şimdi ellerin üşüyor, görebiliyorum ısıtmak için ne kadar da çaba sarf ettiğini… Bazı insanlar susarak konuşurlar onlar başkalarından çok kendi ruhlarıyla konuşurlar çünk, onlar kalabalıklar içinde bile yalnızdırlar, bazen
bağırmak isterler belki ama bu bağırışları bir hakaret falan değildir sadece yüksek sesle bir şeyler söylemek isterler istedikleri sadece duyulmaktır. Onlar her ne kadar insanlardan uzak olsalar da severler aslında hem de onlardan daha çok severler. Çünkü onlar tüm duyguları derinlerinde saklarlar. Sende öylesin…

Gitmek istediğinin farkındayım çocuk, sana gitme demeyeceğim! Sen sevmezsin yaldızlı cümleleri… şairane değil sözlerim ama ne zaman seni görsem aklıma bir şiir gelir sen dalarsın ben bir şiir okurum ucunu hafif yakıp sen dalarsın ve gidersin uzaklara kaybolurken gözlerin gecenin karanlığında bir mürekkep damlar
kaderin denizine daha uzun bir yol var der daha vakit var mutlu olmaya, sabret der…

Ebru KARA
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Ebru KARA

BEŞİK TARLASI


BEŞİK TARLASI

Gün çiçeklerini ıslatır
Tarlalar
Senin parmaklarında
Korkuluklar sallar
Beşiğinde en güzel çocuklarını

Tarlalarda büyür
Beşik çocukları
Sallanır dururlar
Ömrün çıkrığında
Beşikler tenhalaşır
Dünyayı dûn uğruna
Sallanır,sallanır,sallanır
Korkuluklar
Beşik tarlalarında

EBRU KARA
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

İZ BIRAKMIŞ


İZ BIRAKMIŞ

Üşümüş gibi titrersin sokakta,
Pardesü giymiş yürürsün sokakta,
Boyun kavaktır gezersin sokakta,
Mecnunu andırırsın düşüncende!

Siyahtır saçların hüznü andırır,
Şakakların çökmüş yıllar andırır,
Yiğitliğin, mertliğini andırır,
Mecnunu andırırsın düşüncende!

Esmer teninde yıllar iz bırakmış,
Ellerinde nasırlar iz bırakmış,
Sözcüklerin semada iz bırakmış,
Mecnunu andırırsın düşüncende!

Haksızlığın karşısında susmazsın,
Doğrudan ayrılmadan susmazsın,
Adaletin yolunda da susmazsın,
Mecnunu andırırsın düşüncende!

Kader gülsün daima gül yüzüne,
Yokluk olmasın senin gül yüzünde,
Bir sevda bekkelrsin sen gül yüüzünde,
Mecnunu andırırsın düşüncende!

Hatay- Nokta/ İzmir 20/12/2014
Hüseyin  DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net


Tarih 21 Ara 2014 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

ENDAMIN YAKAR


ENDAMIN  YAKAR

Kirpiklerin bir ok vurursun candan,
Gözlerin yeşildir vurursun candan,
Saçların kıvrılır vurursun candan,
Neden mahzun durursun karşımda?

Selviyi andıran endamın yakar,
Gamzeli yanaklar süzerken yakar,
Ballı sözlerin içeriden yakar,
Neden mahzun durursun karşımda?

Siyahı tamamlamışsın pembeyle,
Narin yürüyüşün akar pembeyle,
Canları yakarsın allı pembeyle,
Neden mahzun durursun karşımda?

Rengarenktir boynundaki bağlama,
Gönülleri sırayla kendin bağlama,
İnce ellerinde güller bağlama,
Neden mahzun durursun karşımda?

Sohbetin can evinden köz yakınca,
Gönülleri içeriden köz yakınca,
Durulur mu aşığı köz yakınca,
Neden mahzun durursun karşımda?

Hatay- Nokta/ İzmir 20/12/2014
Hüseyin  DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net