Kastamonu Dipsiz Göl
Fotoğraflar:Canan Özdemir

Dipsiz Gölü Tabiat Parkı ve Çankırı

Merhaba bugünkü gezimiz Dipsiz Göl, Tosya ve Çankırı’yı kapsıyor. Ankara’dan sabahın erken saatlerinde Dipsiz Göle gitmek üzere yola çıktık.Çiftler Köyü içinden geçilerek Dipsiz Göle ulaştık.Çiftler Köyü oldukça gelişmiş yeşillik, sulak ana yolun içinden geçtiği bir köy. Dipsiz Göl bir krater gölü. Aralık ayının son günlerinin yaşandığı bir mevsimde göl buz tutmuş.Ancak saat 11 sularında ulaştığımız gölde güneş gülümsemeye başlamıştı.Buzun üzerinde iki sevimli ördek vak vak ederek yüzüyorlardı .Odun sobalı konaklama tesisi’nde çay içip, dinlendik sonra gölün etrafını fotografladım. Daha sonra kömür sobası ile ısıtılan bungalov evlere yerleştik.Dipsiz Göl çukurda kalıyor. Zirvesi oldukça yüksek. Zirveye çıkmak üzere yola çıktık. Ancak bir süre sonra yanlış yoa girdiğimizi anlayıp , diğer yola saptık. Epey yol aldıktan sonra kış mevsiminin etkisiyle karanlığın erken çökmesi nedeniyle zirveye 800 ,900 m kala bir kısmımız vahşi hayvanlara yem oluruz korkusuyla gerj dönmek zorunda kaldık.Arkadaşlarımızın bir kaçı tırmandı. Kızılcıklar olgunlaşmış,bir tarafımizda yemyeşil ağaçlar bir tarafımizda kar ve don . Mis gibi tertemiz bir hava ve oldukça yumuşak.Zirveye çıkan arkadaşlarımız üzerine yıldırım düşen bir ağacın yolu kapattığını ayrıca yukarlardan kopup gelen bir kayanın toprakta çukur açtığını söylediler. Daha sonra Kır Gazinosu’nda oldukça nefis bir alabalık ziyafeti vardı.Ş öminenin önünde biraz ısındık ve kahvelerimiz yudumladık.

Sabah kahvaltısından sonra Tosya’ya doğru yola çıktık.Tosya’da pirinç aldıktan sonra tarihi Mer’aş-i Abdurrahman Paşa Camii’ni ve hamamını gezip fotoğrafını çektik.Miladi 1584 ‘de yapı,lan camii Tosya depreminden sonra zarar gorse de restorasyonu yapılmış.Oldukça ferah, sade ve gözalıcı çinileri ile dikkat çekiyor. Mimar Sinan’ın talebeleri yönetiminde yapıldığı söyleniyor. Camii’nin müezzini atalarımizın abdestsiz camiinin bir taşını bile yerine koymaktan rahatsız olduğunu söyleyerek , beraberinde hamamının da yapıldıgını anlattı. Daha sonra tarihi çok eskilere dayanan evlerini  ve çarşısını panoramik tur olarak gezdik. Sonra da Çankırı’ya doğru yola çıktık. Çankırı’da bizi gezdirecek olan Naime Saltan hanımefendi ve ailesiyle Çankırı Yaran Evi ‘nde buluştuk.Yaranlık; kökeni ahilige dayanan ve Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük katkısı olan bir kültür.Çankırı’da ve Anadolu’nun bir çok ilinde özüne uygun olarak yaşatılmaya çalışılan yaranlık hem eğlenilen hem de eğitimin yapıldığı bir ocak.Yaranlar Evi’nde yöreye özgü gerçekten mükemmel yemekler yedik,sohbet ettik. Daha sonra Buğday Pazarı ve Nizamiye Medresesi’nde çay içtik.Kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarının tanıtıldıgı ve imal edildiği bir yer.Kaya tuzu,çarık ,yöresel kıyafetler, bakır kap kaçaklar gözüme çarpanlar.Biraz ötede de Bugday Pazarı Camii,diger yanda Çankırı haritası ,Türk bayrağı logosu ve iki keçi heykeli dikkatimizi çekiyor.


Şehir turunda henüz restarasyonu yapılmamış eski, köhne konaklar göze çarpıyor.Restarasyonu yapılırsa Safranbolu evleri gibi çok güzel olacak.Dr. R. Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi ‘nde 30 bin tarihi belge ve eser sadece Çankırı ‘ya değil Türkiye ve hatta Dünya tarihine de ışık tutacak nitelikteymiş.Büyük Camii,Kanuni’nin emriyle Mimar Sinan’ın talebelerinden Sadık Kalfa tarafından yapılmış. Duvarları ve mimarisi kesme taş,kubbe üstleri de kurşun kaplı camii nin onraımı yapıldığından içini  gezemedik.

Son olarakta Taş Mescid, Selçuklulardan kalma  bu güzel eserinde sadece fotoğrafını çekebildik, gezemedik.Böylece Çankırı’ya ve Çankırılı güzel dost Naime Hanımefendi ve ailesine  veda ederek yola koyulduk.Bir başka gezimizde görusmek umuduyla. Sevgiyle kalın.

Canan  ÖZDEMİR
www.kafiye.net