Kategoriler

Arşivler


Tarih 11 Oca 2015 Kategori: Nuray Çakmak

Sevdam Zay Oldu


Sevdam Zay Oldu

Kurbanın olmuştum yoluna senin
Gönlümü verdiğim,sevdam zay oldu
Sevgiyle dolmuştum soluna senin
Ömrümü verdiğim sevdam zay oldu

Beni yaradana şükür ederken
Sensin son umudum vuslatım derken
Gözlerime yaşlar doldurdun erken
Ömrümü verdiğim sevdam zay oldu

Bakınca maziye gördüğüm çile
Kol kola yürürüm dertlerim ile
Başka yar sevmedim rüyam da bile
Ömrümü verdiğim sevdam zay oldu

Elbet güneş doğar biter kederim
Tuz basar yarama dua ederim
Sırrına erdiğim ALLAH’ım derim
Ömrümü verdiğim sevdam zay oldu

Şiirler ağlıyor heceler bizar
Cümleler dağlıyor imgeler mezar
Kalemim ayrılık güftesi yazar
Ömrümü verdiğim sevdam zay oldu

Nuray Çakmak /  09.01.2015
www.kafiye.net


Tarih 11 Oca 2015 Kategori: Ahmet Çelik Ceyhan

Benmişim


Benmişim

Dün gece topladım yırtık resmini
Bir, bir yapıştırdım kafamda
Nedense bulamadım resimdeki eksiğini
Oysa tap taze dururken hafızamda.

Anladım ki artık yaz bitmiş
Belli ki mevsim artık hazan
Umutlar hayaller bir, bir gitmiş
İstesen de istemesen de mevsim sonbahar.

Garip bir seher kuşu idim
Bir kere olsun ötemeden büyüdüm
Korkarım kış çabuk gelecek
Sensin diyemeden gördüğüm.

Resimdeki eksik yere koydum kendimi
Tüm yırtıklardan, bir çıktı ortaya
Hepsi boş rüyaymış meğer
Sevdiğim gördüğüm benmişim meğer.

Ahmet Çelik
www.kafiye.net


Tarih 11 Oca 2015 Kategori: Gizem YEL

SENDEN SONRA VAZGEÇTİM AŞK’TAN


SENDEN SONRA VAZGEÇTİM AŞK’TAN

Bir zamanlar hissediyordum.
(Seni), sevdiğimi, sevildiğimi hissediyordum.
Alın yazım, kaderim, vazgeçilmezim olduğunu hissediyordum.
Şimdi yalnızca zannediyorum…
Her gün biraz daha vazgeçiyorum aşk’tan senden sonra…
Mesela artık hissedemiyorum.
(Seni), sevdiğimi, sevildiğimi hissedemiyorum.
Senin dışında hiçbir şeyi hissedemiyorum son zamanlarda.

Senden sonra,
Kapattım kalbimin kapılarını.
Alın yazım, kaderim, vazgeçilmezim dediğim,
Çok sevdiğimi zannettiğim ‘senden’ vazgeçtim.
Bir de senden başkasına aşık olabilme ihtimalinden…
Tüm kapılarını kapattım kalbimin.
Ne bir anahtarı var artık
Ne de o kapıyı açacak birine tahammülüm…
Yalnız sana açtığım kalbimin kapıları,
Artık sonsuza dek kapalı…
Gizem YEL
www.kafiye.net


Tarih 11 Oca 2015 Kategori: Gizem YEL

BUZ TUTMUŞ YÜREKLER


BUZ TUTMUŞ YÜREKLER

Kimse bilmez, hayatın ne denli dalgalı olduğunu,
Unuttuklarını ve unutamadıklarının ne kadar acı olduğunu,
Gözlerinde akan yaşların, yanaklarında kuruduğunu…
Gece başını yastığa her koyduğunda,
Gözlerinin rüyalara değil de geçmişe daldığını…

Kimse bilmez ayrılığın, yüreğine lapa lapa yağan kar misali dondurduğunu,
Donan yüreğinin, ısınıyormuş gibi yaptığını,
Ve yine bilmezler.

HER YÜREĞİN, BUZ TUTMUŞ BİR YÜREĞİ ISITAMAYACAĞINI…

Yaşıyormuş gibi yapan insanları, kimse bilmez işte.
Ağlıyor ama gülüyormuş gibi yapanları…
Gülüyor ama hangi yaşanmışlıkları ardında bıraktıklarını…
Başka gönüllere umut ışığı yakacaklarını
Ve güldürmek için gülmeyi unuttuklarını…
Çünkü bilirler, yalnız mutlu olma düşüncesinin bile bencillik olduğunu.

Bundandır.
Kendinden başkalarının da mutluluklarını istemeleri.
Onların gönüllerine umut ışıkları yakmaları.
İşte bundandır.
Zor bulunan sevginin değerini bilmeleri.
Bundandır.
Gülen gözlerinde bile bir damla yaşın her zaman bulunduğunu…

Gizem YEL
www.kafiye.net


Tarih 5 Oca 2015 Kategori: Zeynep ÖZÜGENÇ

SEVGİ ADASI


SEVGİ ADASI

Gönül dağından, çıkalım tura
Haydi dostlar kalkıp gidelim sevgi adasına.
Bir muhabbet kuralım ,sevgi deryasına.
Geride kalsın acılar mutluluklar sunalım
Bir gemi dolusu yüzelim
Allı turna olup uçalım göklere
Özgürce ,yakalayalım sevgiyi aşkı
Kucak kucak demet demet sunalım insanlara
Vakit geç olmadan gidelim dostlar
Sevgisiz yürekte olmaz sabahlar
Fayda etmez gelene,geçmişin izi var
Geçmişide unutmadan umutlarla bakalım geleceğe
Bunca zaman ne anladık hayattan
Acıyı acı,tatlıyı tatlı diyerek haz alalım tattan
Yaradan yaratmış her her türlü böcek nebattan
Herşeyi anlamadan yaşamadan gitmeyelim bu diyardan
Bir doğum,bir ölüm,bir ölüm yeni hayat
Korkarak yaşarsak olmaz ki yaşamak
Acıda var umutta aşkta sana
Hadi gel hadi gel al yaşa doya doya
Unutma bu sözümü sayma yalan
Seversen görürüsün, neler yaratmış yaradan
Umut kesme bugününden yarınından
İnsanca,kardeşce,özgürce haz alalım dünyadan.

Meyveye durdu dallar

31.12.2014
TC.Zeynep ÖZÜGENÇ
(Bir garipZeynep)
www.kafiye.net


Tarih 5 Oca 2015 Kategori: Remziye ÇELİK

ÇOCUKTAN ANNEYE MEKTUP


ÇOCUKTAN ANNEYE MEKTUP

Annem sen hep büyüksün derdi
Ben ne zaman bebeğin oldum
Ne zaman yaşadım çocukluğumu?
O zaman da yüreğim yumru kadardı
Şimdi de…
O zaman da, acılar iki kat büyüktü bedenimde
Şimdi de…

Hıçkırıyor içimdeki çocuk uykularımın orta yerinde
Süzülüyor gözlerinde kar taneleri lapa lapa
Yüreğindeki ezgiler eşliğinde yığılmış
İçim sırılsıklam uyanıyorum.

Umudun boynunu kırmışız
Boynu bükük ellerimde
Sol yanıma söz geçmiyor işte
Geçmiyor anne.

Okula yollarken telaşla, çekiştirerek saçlarımı tarardın
Söylenerek kızım işim çok diye
Bitire-bildin mi
Bir asıra yaklaşan ömründe? .

O günlerde çekilen birkaç resim var sadece
Ya yanda ya arkada durmuşum hepsinde de
Hiç kucağınızda bir resmim yok anne
Şimdi de aranızda bir ben uzaklarda
Bir tek ben gurbette

Ah be anne
Kalemim hüzün kusar elbette
Çünkü yüreğimde çok şeyler ukde
Ben de özlediğim sevgi dolu sözleri
Çocukluğuma ait güzel dizeler yazmak isterdim.

Yanakların nefessiz kalana kadar
Öpücük yağmurunda boğmak isterdim
Artık ruhumdaki dağlar karlı
Hatta damarlarımdaki kanım kuruyor

Şimdi de yıllardır kahır şarabını içmekten sızdım.
Boş vermeyi hala öğrenemedim diye
öyle bir resim hayal etmiştim ki
Hayata el verdim kol ister oldum Anne..

Remziye ÇELİK/Suzan ALPTEKİN

Bir bebek bir tek göbek bağıyla bağlıdır hayata ANNE

www.kafiye.net


Tarih 5 Oca 2015 Kategori: Melek KIRICI

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM


BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM

Geldi 5 Ocak… Bugün benim doğum günüm… Kırk altı yıl bitiyor artık.
Geriye dönüp bakıyorum. Geçmişteki yıllara… Güzel, acı, tatlı, hüzünlü, sevinçli, mutlu, mutsuz yıllara…
Dedem, anaokuluna erken yollamak için iki yaş büyük yazdırınca beni; herkesin “Küçül de cebime gir” dediğini hatırlıyorum. Giydiğim emanet kıyafetlerin öylesine üzerimde durduğu günlerde beni ne kadar büyük gösterdiğini biliyorum. Okula gitmediğim günler, tombul olduğum için beni birkaç yaş büyük olarak algıladıklarına kayıyor zihnim bazen.
Dert etmedim hiçbirini yıllarca… Öksüz ve yetim büyüdüm; ama sevgiyi öksüzlüğümde öğrendim. Sevmenin ne büyük bir nimet olduğunu, adeta yudum yudum içerek kavradım.
Kırk yaşıma kadar yaşımı hep sorun ettim beynimde. Hiç büyümek istemedim. Her doğum günümde “Yine mi?” nidaları çınladı iç sesimde. Kırk sonrası ise yavaş yavaş sevdim yaşımı. Kırk altıyı bitirdiğim bugün; artık kendimi ne kadar çok sevdiğimi iliklerime kadar hissediyorum.
Bu yaşıma kadar kendimi hiç bu kadar sevmemiş ve hiç fark etmemiştim ne kadar güzel olduğumu. Artık güzelliğimin bilincindeyim ve kendimi seviyorum. Ne mutlu bana…
Yaş almak ile yaşlanmanın farkını hiç anlamamışım ben; doğum günlerinde yaş büyümesi yaşlanmak değilmiş meğer…
Artık her geçen gün, hayatın getirip götürdüklerine daha çok hâkim olabiliyorum. Gelene, kötü niyeti yok ise, sevgiyle “Hoş geldin” diyorum ve seviyorum.
Yani hem kendimi hem başkalarını sevmeyi öğrendim kırklı yaşlarımda.
Yaşamayı da seviyorum artık. Baktığım her şey, hayatın her dakika filizlendiğini, güzelleştiğini hissettiriyor bana. Tek başıma sevdim hayatı; yaslanmadım kimselere. Gücümü hep kendimden aldım. Parasıyla, adıyla hava atanlardan olmadım. Güzelliği, güzel bakmayı öğrendim. Kimse bir şeyleri öğretmedi bana. Baktım hayata; almak istediğim sadece güzelliklerdi ve ben onları aldım.
Hissettiğim yaşımda yoluma devam ediyorum.
Bana olduğu kadar her insana mutluluklar diliyorum.

Melek KIRICI
www.kafiye.net


Tarih 5 Oca 2015 Kategori: Ömer Sabri KURŞUN

Uyandım Yine Bu Sabah Aynaya…


Uyandım Yine Bu Sabah Aynaya…

Bu sabah aynaya bakınca kendimi değil kocaman bir yürek ve o yürekte ondan da büyük bir sen gördüm. Neden diye sordum kendime. Ne vardı bu aynanın içinde? Gördüğüm bir sen vardın benden öte denildiği gibi sanki. Bir ben vardı benden uzakta bir sen, uzatıversem elimi aynanın içinden çekip çıkarabilecek kadar yakın, yanı başıma koyacak kadar gerçek.

Ama biliyorum her ne kadar içimde olsan da uzaktasın yine her zaman olduğu gibi. Gözlerime bakarken bile uzaksın gözlerimden. Kalbinin sesini duyuyorum içimde ama uzaktan gibi geliyor nefesin..
Yaprak döken gençliğimin satır aralarında, altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin, bir ‘seher’ vakti doğan güneş, bir ‘seher’ vakti kaybolan yıldız gibi. Kimi zaman yanımda, kimi zaman çok uzaktasın. Kimi zaman kalbimde çarpan, kimi zaman aldığım nefeste. Ama hep uzaksın bana, her ne kadar yakın görünsen de, elimi uzattığımda tutamadığım gökkuşağı gibi.

Bir soluk kadar yakın, yıldızlar kadar uzak derler aşk için. Uzanırsın yetişemezsin, yetişirsin dokunamazsın, dokunursun vazgeçemezsin, vazgeçersin ama unutamazsın.. Çünkü unutmana fırsat vermez aşk. Bir güneş batımında şimal yıldızı gibi bir görünür bir kaybolur..
Sende fırsat vermiyorsun bana, belki ben fırsat yaratmıyorum sana ama sen uyanınca uyandığına pişman eden, geri dönmek isteyip de dönemeyince çaresizlikten çıldırtan, hayatta sadece bir kez görülebilen bir rüya gibisin yaşamımda..

Nasıl uzaktaki yıldız parlak geliyorsa insana, hemen yanı başımda kalbimin içinde olduğunu sansam da uzaksın işte, belki de uzakta olduğum için tutkunum sana.
O nedenle unutulmazımsın, aşka ulaşamadığım için.. Şunu bil ki; ne seni unutmak gibi bir çaba var yüreğimde, nede aşkımı körükleyen bir rüzgâr, ne seni görmeden durabilecek kadar güçlüyüm, ne de kaybetmeye dayanacak kalbim var. Benim yaşamım sadece seninle bir hayal. Ama hayallerimi de unutmaya niyetim yok asla.
Ve senin de hayallerimi yıkmaya gücün..
Bazı insanlar hayalleriyle bazıları sevgileriyle yaşarlar, sevgileriyle ayakta kalabilenler ise umutlarıyla hayallerine ulaşır.
İşte ben onlardan biriyim yaşayıp gidiyorum kayıpların içinde yalnızlığıyla. Elveda demeyeceğim sana, dedirtemeyeceksin bana o kelimeyi.
Güneşin doğduğu yerde parlayan bir ışık görürsen bil ki senin için yanan bir kalp var orada…

Ömer Sabri KURŞUN (ösk)
www.kafiye.net


Tarih 5 Oca 2015 Kategori: Nazlı Saraç ORAK

Hem Aşk’tan Hem Kış’tan…


Hem Aşk’tan Hem Kış’tan…

Öncelikle selam ve sevgimle herkese mutlu yıllar diliyorum.

Bugünkü yazımın konukları ağustos böcekleri, yani sürekli cır cır öttükleri için bir diğer adıyla cırcır böcekleri.Bu soğuk havada nerden mi aklıma geldi?

Hem Aşk’tan hem KIŞ’tan…

Biyolojik ve AŞK yaşamlarıyla beni oldukça etkileyen bu canlıların gerçek hikayeleriyle yolculuğumuza başlıyoruz. Gerçek diyorum çünkü yıllarca La Fontaine masalındaki tembel Ağustos Böceği gibi olmamayı öğrendik. Hepimizin bu sabırlı ve çalışkan böceklere özür borçlu olduğumuzu belitmek isterim. Kışı olmayan bir canlının kışlık yiyecek biriktirmediği için karınca tarafından dışlanmış olması oldukça geniş bir hayal gücünün eseri diye düşünmüşümdür hep. Ve en önemlisi karıncanın bu kadar acımasız olduğundan kendinin bile haberi yoktu!

Gelelim ağustos böceklerinin gerçek yaşam öykülerine;

Adı üzerinde, ağustos ayından sonra hayatta kalmıyorlar. 3_4 hafta gibi ömürleri var. Ortalama 3_5 cm boyunda olan bu canlıların sadece erkekleri ötüyor. Karın bölgesindeki ses çıkarma organlarıyla yemek yerken dahi karın kaslarını kasarak hiç ara vermeden saatlerce ötebiliyorlar. Tek sebebiyse kendilerine eş bulabilmek. Dişilerinde ses çıkarma organı yoktur. Sanırım tembel olanlar dişiler diye de düşünmekten kendimi alamıyorum tam da bu sırada.

Erkekler dişi böceğe kendilerini beğendirmek için büyük bir sabırla saatlerce sesleriyle onlara kur yapabilir. Bu sebeple onların AŞK’larına hayran olmamak mümkün değil. Hatta bu sevdaları onların hayatına bile sebep olabilir. Seslerini duyan serçe ve diğer kuşlar onları kolayca bulup yemeleri de kaderlerinin acı tarafıdır. İyi yönünden bakarsak, AŞK’ına karşılık bulduğu erkek,dişi böcekle çiftleşme gerçekleştirir. Dişi ağustos böceği yumurtalarını ağaçların yarıkları arasına bırakır. Lavra olarak olgunlaşan bu yumurtalar, toprağa iner. Yıllarca ağaç köklerinin özsuyunu emerek en fazla 1 ay yaşamak için yeryüzüne tekrar çıkmayı beklerler. Yıllarca diyorum, çünkü bu süre 4 ile 17 yıl arasında değişmektedir. İnanılmaz olan bir gerçekleri de şu ki yıllarca toprak altında kalan bu lavralar dünyanın her yerinde aynı anda yeryüzüne çıkar ve uçarak 1 aylık yaşam serüvenlerine başlar.

Sizi bilmiyorum ama ben cırcır böceklerinin seslerini yaz boyunca keyifle dinliyor,onların AŞK’larına sesleri eşliğinde tanıklık etmekten mutlu oluyorum. Her Ağustos ayında şiire bezenmiş sözlerimi de kağıda döküyorum keyifle. Eğer siz, susmak bilmeyen bu canlılara tahammül edemeyenlerdenseniz, umarım bu yazıyı okuduktan sonra onları sevgiyle dinlersiniz. Şunun şurasında 1 ay yaşıyorlar. Ağaçlara kurulmuş bir senfoni orkestrası var olduğunu düşünün. Belki siz de bir kaç satır yazarsınız dallardan akan bu sesler eşliğinde.

(Hem AŞK’tan hem kıştan düşer bu hikaye aklıma…)

CIRCIR BÖCEĞİNİN SEVDASI GELİR

BİR SERENAD MİSALİ KULAĞIMA

DALLARDAN AKAN SESİNDEKİ UMUT

TOPRAĞIN BAĞRINDA BEKLEYEN AŞK’TI

VAKTİ ZAMANDAN GELEN

BİLİRİM..DUYARIM DERİNDEN!…

Nazlı Saraç Orak (Naz’ca)
www.kafiye.net


Tarih 4 Oca 2015 Kategori: Remziye ÇELİK

SAVUNMA S(I)ZIM


SAVUNMA S(I)ZIM



Öyle derin
Kara kış yaşadım ki
Gözlerindeki yaşlar sığ kalır

Göğsüm deki kazıdığım o iz
Yüreğimin çırpmasını engellerken
Yokluğuna armağan olsun ki
Artık kendime yabancılaşıyorum

En bilindik gölgelerimi
Biraz yağmurda
Birazda fırtınada
Bizi bizden koparan
Kör düğümde kaybediyorum

Artık Söküp alsan diyorum
Sağır ve dilsiz yanımı
Bu acı karşısında
Savunma sı/zım

Remziye ÇELİK
04.01.2015
www.kafiye.net