Kategoriler

Arşivler


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Işın ANDAÇ

YÜREĞİM


YÜREĞİM

İçimdeki acılar
Beni heran yakıyor
Söyleyecek sözüm çok
Yüreğimde yatıyor

Sevdim canı gönülden
Mazide kaldı birden
Sildim artık yürekden
Düştün artık gözümden

İstemem dönsen bana
Kıydın bilerek cana
Söyliyecek sözüm yok
Aşk bitti anlasana

Kendin için yaşarsın
Anlamadan kırarsın
Sen kendini ne sandın
İşte yalnız kalırsın
Işın Andaç 1998
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Sevim YAKICI

HİCRET


HİCRET

Kıskanmıştı yıldızlar kumlarını sahranın,
Veda tepelerinden akarken kutlu çile.
Hak davetini alan mübarek her çehrenin,
Hayasıyla nurlanan sureti değdi güle.

 

Saltanatı terk etti, gönlü imanla dolan,
Maldan mülkten vazgeçti ilahi emri bilen,
Sevr Dağına meyledip, Hıra’da güven bulan,
İki ak güvercinin takvası geldi dile.

 

Nefislerden arınıp ol Resul’e uydular
Mübarek duasıyla Rabbi vekil saydılar
Gözyaşı ırmağında başlarını eğdiler
Küfre meydan okuyup düştüler zorlu yola

 

Zulümden kaçan mümin çağa meydan okurken,
Doğan güneş semayı takva ile dokurken,
Yesrib halkı el açıp, isar ile şakırken,
Kuba mescitlerinden yayıldı nurlu hâle.

 

Dinin bekası için olmuştular muhacir,
Rabbim Allah diyene felahtı artık fecir,.
Müjdelenmiş hicrette ölçülemezken ecir,.
Yaratanın rızası berat oldu her ele.

 

Yerini saatini Mevlâ takdir etmişti,
On iki gün boyunca her anı sır tütmüştü,
Müstakbel asırlara mucizesi yetmişti,
Hikmet dolu özüyle ibret oldu her kula.

 

O en kutlu sınavdı kalpten inanan için
Teslimiyet hadsizdi aşk ile yanan için
Rabbinin rızasıyla yokluğa kanan için
Cennet müjdesi vardı, döndükçe harlı çöle

 

Bir ilahi nizamda sabrın doruk noktası,
Ahde vefa ettikçe silindi ruhun pası,
Hicretle tescillendi kardeşliğin alası,
Nübüvvetin nuruyla, erişildi  visale.

Sevim YAKICI
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Elvan USUL

YENI IKAMETIM


YENI IKAMETIM

Bu aşkın hilkati kesti cezamı,
Firkatin sillesi açtı yaramı,
Hangi duvarlara vursam kafamı,
Aşka hezimetim yakar sinemi.

Bahar dallarımda zifiri gece,
Baykuşlar ötüşür dilinde iğne,
Hazana dem vuran mevsimden özge,
Yare esaretim yakar sinemi.

Yarin yüreğinde ne gezer boran,
Kapattı gözünü aşkıma nadan,
Merhametsizliği göklerde nalan,
Gözde acziyetim yakar sinemi.

Elvan’ın payına düşmez mi keder,
Hicranın ihsanı şeytandan da şer,
Hançerin ifradı hazırlar makber,
Yeni ikametim yakar sinemi.

Elvan USUL
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Elvan USUL

GÜLÜNCE


GÜLÜNCE

Gülünce gözlerinin içi gülüyor,
Kendimi senden alamıyorum…

Ne güzel söylemiş şair. Gülmek kadar insana yakışan başka bir şey var mıdır?

İnsanın gözlerinin içi gülmesi, okyanusa vuran öğlen güneşinin ışıldaması gibi göz kamaştırır. Karşıdakine bir sakinlik, bir rahatlık verir ve güven ortamı hazırlar.
Misafirliğe gittiğinizde güler yüzle karşılanmanın sizde bıraktığı o güzel duyguları hatırlayın. Ev sahibinin ikram edebileceği hiçbir şeyi olmasa da o tebessüm ile size hal hatır sorması bile kâfi derecede doyuruyor insanı. Öyle tatlı oluyor ki o muhabbet şerbeti, iç iç tadına doyulmuyor. Bir de misafir de eşlik etti mi o tebessüm faslına, değmeyin paylaşımın coşturan o nadide saatlerine.
Ya resmi dairelerdeki tebessüm… Resmi bir daire işiniz var ve siz makam korkusuyla zor zar içeri giriyorsunuz ki; karşınıza, size tebessümle “hoş geldiniz” diyen bir makam sahibi çıkıyor. O tebessümle rahatlıyor, kendinize güveniniz yeniden geliyor ve siz de güler yüzle sakin sakin konuşuyorsunuz. Derdinizi öyle nazik dile getiriyorsunuz ki, makam sahibi de siz de ortak çözüm yollarını aramaktan zevk alıyorsunuz. Bir taraf bir sıkıntısının giderildiğine, bir taraf da bir vatandaşın sıkıntısının giderilmesinde vesile olduğuna seviniyor.
En derin tartışmaların ortasında artan hararetin, itfaiyecisi gibi yetişiyor bir tatlı gülüş. Birden ışık buluyor tartışmanın karanlıkta kalan yüzü. Belki de kavgayla neticelenecek bir atışmanın yolunu kesiyor. O bir damla gülüş, karşılıklı kırgınlıkların önüne bir set gibi çekiliyor
Ya hasta döşeğinde inleyen bir nağmenin güftekârı olmuyor mu içten gelen sıcacık bir tebessüm ile söylenen sözcükler. Hayat buluyor belki de hasta vücutlar. İlim dünyasını bir şaşkına çeviren, ölümcül hastalıkların kabuğunu kıran, o gülüşle gelen moral değil midir? Cana can kattığı kimse tarafından ret edilmeyecek kadar geçerli ve en derin yaraların merhemi kabul edilen o gülüş eczanelerde satılmıyor.
Her ne nerede, her kimle olursanız olun o gülüşün neticesini muhakkak bir gülüş olarak alacaksınızdır. Belki de kilitli kapıların ardında bir ışık olduğunu keşfedecek, ön yargıdan, stresten ve gerginliklerden uzak bir hayatın tadını çıkaracaksınız. Dudaklara gülüşü öğretmek çok zor değil.
Dilin özgürlüğü iki dudağa bağlıdır. Dudak gülümserse, dil nazik olur, dudak bir musluk gibi aç-kapa işleviyle kalırsa dil tazyikli su gibi sert olur. Sert sözün cevabı da sert olur neticesi de.
O halde bir tebessüm, bir gülüş, bir gülümseme… Gülmeye dair ne varsa, hepsini toplamak kendi hayatımıza yaptığımız en büyük yatırım olacaktır.

Gülümseyen dudaklarınız sizi yolda bırakmayacaktır. Gülücüklerle dolu bir ömür geçirmeniz dileklerimle.

Elvan USUL
Temmuz 2008
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

Unutma Beni


Unutma Beni

Nasır tutmuş avuçlarına,
Güller dökeyim.
Kuruyan dudaklarına,
Zem zem, olayım.

Güzel gözlerinin,
Esiri olayım.
Pas tutmuş kulağına,
Aşkımı fısıldayayım.

Yosun tutmuş gönlüne,
Sevgimi vereyim.
Öfkeyle eğilmiş cemaline,
Buseler vereyim.

Kızgın kelimeler dolu diline,
Bal, şeker olayım.
Kıskanan yüreğine,
Su serpeyim.

Sadakam dediğin aşka,
Dilenci olayım.
Adadığın adağa,
Kurban olayım.

Kırmak istediğin kaleminin,
Sanığı olayım.
Kurduğun idam sehpasının,
Mahkumu olayım.

İdam sehpama tekmeyi vurmadan,
Son arzumu sorarsan eğer,
Ömrünce unutma beni!
İşte! İdam sehpama, şimdi vur tekmeyi!..

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

O Kadir Yok Mu?


O Kadir Yok Mu?

Bu gece, üç, beş kadeh mey içtim,
Canım çıktı, derdimi anlatmaktan,
O Kadir yok mu? O kadir!
Yine öptürmedi, karizma surattan.

Birde şöyle, ters, sert bakmaz mı?
Ne diyeceğini, bu kadın şaşırmaz mı?
O Kadir yok mu? O kadir!
Yine baktırmadı, gülen taraftan.

İçim yandı, efkarlı naralar attım,
Kesin bu kez, hayranlığımı dile getireceğim,
O Kadir yok mu? O kadir!
Yine dilimi lal etti, bir taraftan.

Bu gece, üç, beş kadeh mey içtim,
Canım çıktı, derdimi anlatmaktan,
O Kadir yok mu? O kadir!
Yine öptürmedi, karizma surattan.

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Nilüfer SARP

KALEM TÜKENDİ

KALEM TÜKENDİ



Kalmadı hiç gücüm şiir yazmaya
Tükenmez dediğim kalem tükendi
Benzedi iğneyle kuyu kazmaya
Bitti kelimeler kelam tükendi

Büyük küçük aynı hürmet kalmadı
Kurudu ağaçlar rahmet kalmadı
Şükrü unutana nimet kalmadı
Dostlara verilen selam tükendi

Şehirler virane yandı yıkıldı
İnsanlık hapiste zincir takıldı
Ne sorun bilindi çare bakıldı
Umarsız davranan alem tükendi

Ortadoğu’da halk yanar ha yanar
Yara nasır tutmaz kanar ha kanar
Çocuklar ekmeği kanına banar
Cehalet diz boyu ilim tükendi

Gazze’de feryatlar arşa dayandı
Türkmenistan Musul kana boyandı
Ermeni belası yine uyandı
Sanmayın dünyada zulüm tükendi

Garibana yoktur bir tek gün rahat
Ahlaksızlık oldu en büyük sanat
Kalktı yer yüzünden şükür kanaat
Yazmaya mecal yok halim tükendi

NİLÜFER SARP
5 AĞUSTOS 2014
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Sema DAĞLI

YAPACAK BİRŞEY YOK


YAPACAK BİRŞEY YOK


Sen gittin ya sevgili,rengim sarardı,soldu,
Bütün dünyanın derdi benim kalbime doldu,
Çaresi yok bu derdin ne olacaksa oldu,
Sevenleri kahredip,sevmeyenler gidiyor,
Yapacak bir şey yok ki,hayat devam ediyor.

Günlerle acı çektim,hiç unuta bilmedim,
Terki-dünya oldum da,tek bir kere gülmedim,
Ölüme çok yaklaştım,ama neden ölmedim?
Sevenleri kahredip,sevmeyenler gidiyor,
Yapacak bir şey yok ki,hayat devam ediyor.

Gündüzlerim karardı,günüm ah ile geçti,
Yüreğim kan ağladı,gözümün yaşın içti,
Kederli bakışlarım senin resmini biçti,
Sevenleri kahredip,sevmeyenler gidiyor,
Yapacak bir şey yok ki,hayat devam ediyor.

Ne kadar nale çektim,lakin duyan olmadı,
Hayatımda,canımda neşeden iz kalmadı,
İçimdeki boşluğun ne yapsam da dolmadı,
Sevenleri kahredip,sevmeyenler gidiyor,
Yapacak bir şey yok ki,hayat devam ediyor.

Hayalinle uyandım,hasretinle dolaştım,
Fırtınalı deniz tek dalğalandım,ha coştum,
Hüsran derbeder etti,bulutlara yol açtım,
Sevenleri kahredip,sevmeyenler gidiyor,
Yapacak bir şey yok ki,hayat devam ediyor.

Sema Dağlı
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Öyküler

Seni Seviyorum Demek…


Seni Seviyorum Demek…

Birçok internet platformunda “seni seviyorum” sözünün değeri tartışılıyor ve sevgi üzerine, seviyorum, seviyorsun, seviyoruz denilmekte, coşkuyla anlatılmakta duygular.

Bunlardan bazıları coşkulu, sıcak magma gibi yakıcı. Bazıları da, buz dağlarının en zirvesinin soğukluğunda.

Sonuçta ikisi arasında ısı farkı olsada biri sıcaktan, biri soğuktan yakıyor yürekleri…

 

Ben de birçok şeyler yazdım ve yazmışımdır, halada yazarım bu konuda. Sevgi üzerine, aşk üzerine. Ama inanın bitmez ve derin bir konudur bu. Bir kere içine girmeye görün çıkamazsınız. Çıkmaya çalışsanız da çıkamazsınız. Kaybolursunuz konunun içinde…

 

Zaten bırakmaz sizi sarılır dört elle;”bırakma beni, anlat beni sevmeyenlere, âşık olmayanlar, sevgiye aşka ihanet edip arkasını dönenlere.” Diye haykırır avaz avaz…

 

İki kısa kelime ama bu aralar sadece kelime işte. Anlamını artık kimse düşünmez oldu. Değerini hiçe sayanlarsa çoğaldıkça çoğaldı.

Kimileri şımarıkça aldı bu sözü ağzına. Kimileri anlamını bilmez oldu. Kimileri hak etmedi. Kimileri değer bilmedi. Seni seviyorum dendi de, kime niye dendi kimse irdelemedi…

 

Hâlbuki ben hep utandım bu sözü söylerken. Dudaklarımdan dökülüşüne izin verirken hep tereddüt ettim.

 

Düşündüm hep; söylediğim anladı mı acaba?

Hak etti mi, değerini bilecek mi?

Yoksa savurup saçacak mı bu sözü mü, anlamını, büyüklüğünü bilmeden?

Bu iki kelimenin ben olduğunu, kalbimden çıkıp geldiğini anlayacak mı?

Anlayıp da o da sevecek mi? söyleyeyim mi, yoksa hissettireyim mi?

 

Ama söylemeden de olmuyor ki. İçinde sevginin yüceliğini yaşarken, sevdiğine onu sevdiğini, bağıra bağıra, duya duya, doya doya söylemeden de olmuyor ki…

 

İçinde sevgiden bir volkan varken, yanıp yanıp tutuşuyorken, onun anlamasını beklemek çok zor. Sadece davranışlarla anlatmak çok zor. Sesinle, sözlerinle, en içten gelen, anlamı gözlerine yerleşen seni seviyorum’larla anlatılabilir ancak sevgi…

 

Ama anlayana tabii. İşte hep ya değerini bilmez de sevdiğim beni yaralarsa diye korktuğum için söylemek çok zor oldu. Utandırdı tereddüde attı beni.

Buna rağmen, hiç korkmadan, karşılık alacağımdan emin olarak, rahatlıkla seni seviyorum dediklerimde var. Anneme, babama, kardeşime, sevgimi, seni seviyorum sözünü dilediğimce söyleyip haykırıyorum. Çünkü sevdiğim kadar sevildiğimi biliyorum.

 

Ya sevgimin değerini bilmezlerse diye korkmuyorum. Duya duya, doya doya, bağıra bağıra, sınırsızca, her an, her saniye, sevdiklerimi sevgime doyurmak istercesine söylüyorum…

 

Ama artık sevgiler yitirdi değerini. Oyun gibi bir şey oldu sanki.

 

“Seni seviyorum” sözü anlamı bilinmeden, değeri bilinmeden ağza alınır oldu. Sadece dış görünüş için, ya da menfaatler uğruna kullanılır oldu bu yüce iki söz…

 

Kalbe uğramadan, gayri ciddi bir edayla söylendi çoğu zaman. Telefon da veya mesajlarda öylesine, sıradan bir “ne haber” “nasılsın” der gibi kullanılıyor çoğu zaman.

 

Evet, “seni seviyorum” demek o kadar kolay ki. Şimdi gerçek sevenlerin işi zor. Çünkü ” kurunun yanında yaş da yanar” misali sevdiğine seni seviyorum dediğin de ya inanmazsa diye korkuyor insan. Belki de kalbi sevgi dolu olan bu korkuyla içine gömüp sevgisini söylemiyor…

 

Seni seviyorum demeliyiz ama duya duya. Bilsin karşımızda ki gerçekliğini.

 

Kalbimizdeyse sevgi haykırmalıyız doya doya. Anlatmak için sevgimizi.

Bu inançtaysa, bu sevgiyleyse söyleyelim bağıra bağıra. Ve açalım sevdiğimiz görsün diye kalbimizi…

 

Sevgiyle kalın. Anlamını bildiğiniz ve bilinen “seni seviyorum” lar hiç eksik olmasın hayatınızdan…

Ömer Sabri KURŞUN
www.kafiye.net


Tarih 20 Ara 2014 Kategori: Öyküler

Dostlara gün/ aydın olsun…


Dostlara gün/ aydın olsun…

Ayazda bekletilip soğutulmuş sudan içeceksin, sonra ayaza çıkıp kendini ayaza vereceksin, soğuğu iliklerine kadar hissedeceksin, işte sana mutluluğun ilacı, bu kendini görmeni sağlayacak en büyük ilaçmış derler ki biz kendimizi topluma göre uyarlamaya çalışmak zorunluluğumuz yüzünden asıl kendimizi unutuyoruz. Farkında olmadan yaşadığımız süreçte sakince oturup düşündüğümüzde yaşantımızın hep başkalarına adanmak üzerine inşa edildiğini anlayacağız.

Ne yapmak mı gerekiyor?.
Onu da her birey kendi doğrusunda düşünüp karar verecek. Hayatı bizim için koşullandırılmış adanmışlık üzerine inşa eden bir yapı içerisinde kendimizi bulup sevebiliyorsak, sevgimizi çoğaltıp dağıtabiliyorsak ne mutlu bize… Çünkü devam eden bir yaşamın… biz içindeyizdir halen… ve o sevgiyi çoğaltıp dağıtmak gibi sorumluluğumuz var diyorum, geçmişimizden alıp geleceğimize devredeceğimiz mirasa…

O halde;
gece karasını Tanyeri kızıllığına devrederek başladığımız güne, yüzümüzü ağaçların dallarından döktüğümüz çiğ taneleriyle ıslatıp, gözlerimizi güneşle açalım.
Yıldızlardan çaldığımız yaşamın sadeliğini güne katarak yarına neşe içinde ulaşmak, haftaları yıldız sadeliğinde ve güzelliğinde geçirmek, geleceği güzelleştiren bugünün sevinçleri, düşleri, mutlulukları, özlemleridir diyor ve diliyorum ki; hep gerçek dostluk, arkadaşlık her adreste yanınızda olsun… şunu da biliniz ki; dostluk ve arkadaşlık her adreste insanın yanında olmalı, yoksa o dostluk dostluk değildir…

Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetle sabahınıza tekrar ”MERHABA” diyerek hafta sonunuzun sevdiklerinizle şiirlerin bahane dostlukların şahane olduğu bir gün olarak geçmesini diliyorum.

Sevgi ve muhabbetimle…

Ömer Sabri KURŞUN
www.kafiye.net