Kategoriler

Arşivler


Tarih 17 Oca 2016 Kategori: Ümran YILDIRIM

Yeni Bi Güne

Yeni Bi Güne

Yeni bir güne merhaba diye seslendi!
İçimde ki cılız, ağlamaktan benzi sararan küçük kız.
Oysa ki çekip perdelerini,
Sisli bir akşamda kilitlemişti gözlerini…
Süslü sözlerle kalbini yeni yeni inşaa ediyordu,
Dünde ve dününde tanıştığı maskeli düş arkadaşıyla.
Yudum yudum umudu, sevgiyi içerken
Gözlerinin deryasından,
Sırılsıklam ortada kalacağından habersizdi o an.
Topluyordu güven tarlasında göğe boy veren sevgi başaklarını
Sonrasında kiralık gülücüklerinden taşınıp
Gözyaşı sahipliğine ulaşacağını bilmeden.
Yüzünün ve kalbinin kaç rengi ile tanışacaktı
Kaçıncı kiracısı olacaktı kalp evine aldığı
Kaç mutluluk oyunundan sonra bitecekti maske görevi?…

Oysa ki yeni güne içten bir merhaba diye seslendi
İçimde ki cılız, ağlamaktan benzi sararan küçük kız.
Tek isteği, umudu güne sürmekti düş arkadaşıyla
Ellerinde tebessüm fırçasını kalıcı rengine boyamaktı.
Bilmeliydi! Bir defa olsun gözlerine derin bakmayışını,
Gözlerini gözlerine sürme diye sürmeyişini.
Bilmeliydi! 
Saklı kalıntılara ulaşacağını
Ve enkazın altında kalacağını.
Bilmeliydi!
O gözler kiralık bir mevsimin
Son demleriydi…

Oysa ki yeni güne merhaba diye seslendi
İçimde ki cılız, ağlamaktan benzi sararan küçük kız.
Unutmuştu! Düş arkadaşının çıkardığı maskeleri.
Üşüyordu geceden kalma hüzzam sessizliğinde
İçinde biriktirdiği sevgi ve güven yumağı
Tel tel geceden gündüze sarkıyordu.
Bir kovalamaca vardı kalbinin yalnız odalarına
Ayrılığın bestesi yankılanıyordu koridorlarında.
Dokunsa kapı kollarına, elinde kalacak
Duvardan sızan hasretin lekesi
Haykırsa, sesi ulaşmayacaktı
Düşünü ç/alan çoktan yola koyulmuştu.
Düşleri sahipsizdi şimdi.
Ardından rüzgârlar savurdu yüzünün atlasını
Bilinmez bir veda şarkısı el salladı ardından.
Hani verilen o sözler, edilen yeminler diye mırıldandı,
İçimde cılız, ağlamaktan benzi sararan küçük kız
Ne ses veren vardı
Ne sesini duyan!… 

Ümran Yıldırım
www.kafiye.net


Tarih 16 Oca 2016 Kategori: Onur BİLGE

KAVUŞAMAYIZ

KAVUŞAMAYIZ

Seninle ay ile güneş gibiyiz 
Göklerde salınır buluşamayız 
Birimiz doğarken batar birimiz 
Kıyamete kadar kavuşamayız

Okyanusta esir ıssız çift ada 
Bütünün payları müşterek payda 
İki uzak ağaç aynı ormanda 
Sarılmak isteriz ulaşamayız

Üzerlerimize gölgemiz düşse 
Hasret ateşinde kalbimiz pişse 
Erisek dağılsak bu nasıl işse 
Dokunamayız biz bulaşamayız

Olmamız imkânsız aynı sadakta 
Aynı yaydan çıkan oklar olsak da 
Hedef tahtasında yerler alsak da 
Mesafeli kalır yaklaşamayız

İkimiz de artı değerli kutup 
Farklı adreslere yazılan mektup 
Kaynaktan fışkırsak yolu unutup 
Aynı denizlere doluşamayız

Büyüler yaptırsak muska yazdırsak 
İkimize tek bir kabir kazdırsak 
Son damlaya kadar kanı sızdırsak 
Bir kere el ele tutuşamayız

O Nur emreylese gelsek nazara 
Canımızdan bezsek ölsek kazara 
Vasiyet etsek de aynı mezara 
Konarak yan yana haklaşamayız

Onur BİLGE
www.kafiye.net


Tarih 14 Oca 2016 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

KAFİYE.NET RADYOMUZDA

KAFİYE.NET RADYOMUZDA  canlı yayın ve ya bant yayın yapacak dj arkadaşlar aranmaktadır.  
Başvurularınız için  

           kafiye54@hotmail.com   ve ya     ”Hüseyin Durmuş- Face ” adresinden ulaşabilirsiniz. www.kafiye.net radyo.

14.01.2016  Perşembe !!!!!!

KAFiYE.NET RADYO VE SOHBET

SEVGİLİ DOSTLARIMIZ. RADYOMUZ UZUN BİR ARADAN SONRA TEKRAR YAYIN HAYATINA BAŞLAYACAKTIR. BİZİ TAKİP EDİNİZ. 

 

En kısa zamanda sizlerle beraber olacağız.

Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net


Tarih 14 Oca 2016 Kategori: Nesrin Önem

Yarenler Dergahında

Yarenler Dergahında
Gönül bağında salkım salkım üzümdür
Aşkınla sarhoş eder, yüreğinin içinde
Dökülür dillerinden manalı kelimeler
Kendini alamazsın, yarenler dergahında

Sevdalı gönüllerin derdine ilaç gibi
Derindeki yarası huzurla şifa bulur
Unutturur derdini paklanır içi dışı
Hüsrana dalamazsın, yarenler dergahında

Kenetlenir kalpleri sımsıkı düğüm ile
Çözülür hep dilleri aşkınla gelir dile
Hüneri sergilerken aklına gelmez hile
Duyarsız kalamazsın, yarenler dergahında

Öyle saftır kalpleri yalan riya hiç bilmez,
Dostluğa önem verir, düşmanlığa akıl ermez
Dürüstlüğü seçtikçe, araya şeytan girmez
Nefsine uyamazsın, yarenler dergahında

Baldan tatlıdır diller, bülbül gibi şakırken
İşlenir yüreklere, nakış nakış ilmekle
Ne çok şeyi öğretir, rahatlatır bilmekle
Yanlışı duyamazsın, yarenler dergahında

Nesrin Önem Demir
14 01 2016
www.kafiye.net


Tarih 14 Oca 2016 Kategori: İlknur Özgün Yıldırım

Gerçekler Soğuk Üşütür Ellerimi

Gerçekler Soğuk Üşütür Ellerimi
Yıl 2016… Kızıma

Okuyucularım bilir; ayda bir muhakkak öykü tadında, kendimle yetmezlik ve hatalarımla yüzleşirim. Birinci tekil kişiden dile gelince yanıt alabilmek için içimi dökme ihtiyacı duydum. Günlerden pazar. Saat 02.54’idi uyku tutmamış bir bardak ılık süt içeyim dedim. Kendi kendimi azarlarken kızım uyanmış salona gelmiş farkında değilim. Elinde 17 inci yaş gününde kendisine hediye ettiğim dolma kalemle;

‘’Aaa sen mi geldin tatlım?’’ derken, yüzümdeki şaşkınlık ifadesi korkuya bıraktı ardından lafımı kesti:

‘’Anlaşıldı anne ya sen bu gecede uyumayacaksın sana tavsiyem içindekleri bir an önce kâğıda döküp rahatlaman.’’

Uzun masum bir bakışmadan sonra geldi yanağımdan öperek;

‘’Biliyor musun anne, dinlerken anlattıkların hep içimi burkar. Olsun bunca zorluk içinde senin bir umutla haykırışlarını seviyorum. Baksana felaketler, savaşlar, yağmalamalar insanların rahatça hayatlarına karıştı. Korkuyorum anne, dört elle hayata sarılmayı korkuyorum. Yoksulluk üzerken; biz çocukların hayallerinin sönmesini düşünsene?’’

‘’Merak etme her şey yolunda’’ derken, boynuma atılmasıyla gözyaşları yüzümü ıslattı.

‘’Ellerin, anne diyorum ne kadar da sıcacık. Biliyor musun, yanındayken kendimi ne kadar güvende hissediyorum. Bir yüzüme bakıp da güldüğünde yanağımdan öptüğünde ben yüzümün o tarafını silmiyorum, düşünüyorum da anası babası olmayanları. Ömürlerini tutuk evlerinde geçirenleri, taş duvarlar arasında çocukluğumu düşünemiyorum… Derdimi anlattığımda beni dinleyip çözüm üretiyorsun. Hiç konuşmak istemediğimde sorulara boğmuyorsun, anlatacağım şeyin heyecanını paylaşıyorsun, sana bağırdığımda seni üzdüğümü farkındayım sonra gelip özür dilemem hiç yaşanmamış gibi davranman… Ya çok konuştum anne iyi ki varsın, ben artık yatmaya gidiyorum, seni seviyorum.’’

O bunları düşünedursun ‘anlaşılmak’, kolay bir iş değildir, emek ister. Hele ki gizlenmiş anlatamadığın o kadar çok şey varsa boğazında düğümlenen. O an bir karar aldım başkaların doğrularıyla zorla yaşamaktansa kızımın kendi yanlışlarıyla hayatını severek yaşamalı dedim.

Dile kolay, tam 18 yıl… Hiç düşünmüyorsam içimdeymiş gibi ona her an dokunmak istiyorum, sarılmak, dizimde saçlarını okşamama izin vermesini… O canımın bir parçası. Doğum gününe beş ay kaldı. Bir de oğlum var diğer parçam, öğretmenlerinden övgü ile kendinden söz ettiren, gözümden birkaç damla yaş aktı. Ne güzel insanın bir kardeşi olması, ona sarılıp ağlaması, oyun oynaması, eğlenmesi…

Anlatamıyorum kendime hâlâ saçlarıma dolansalar diyorum. Ahh yok mu şu evlatlarımın kokusu, mavi bulutlardan öğrenseler de terk edilmeyi, düşlerime yanaşan hep bir gemi, yolculuklarında yastıklarına dökülsün istemiyorum ıslak gözyaşları. Her çocuğun ki gibi tartışmaları, çatışmaları, dargınlıkları var elbette bana üzüntüyü yaşatsalar da çok çabuk unuttuklarını da biliyorum çünkü küçük dokunuşlar onları hep mutlu etmiştir.

Kim bilebilirdi ki hayatımın 46 yılını, şu otuz beş saniyesi, nasıl da değiştirebileceğini. Kurşun acısı gibi içimde çığlıklar gelip saplanmış yıllarca sırtıma. Özgürlüğüm alınmış elimden ama ben özgürlüğünü tekrar vermeliyim bu sefer başka başka hikâyelerde düşler denizinde keşfedilmemiş bir kelebek olarak çiçekten çiçeğe konar gibi. Sonuçta herkes anlaşılmayı bekliyor; ama kimse, kimse tarafından anlaşılamıyor. Keşke testiyi kırınca değil, öncesini de görebilselerdi, sıcacık düşlerim vardı gözlerinden bakmaya doyamadığım. Keşkilerin imkânsızlığına eşit bugüne değin hayatım ama artık değil.

Evet, yanlış anlamayın. İzmir’deyim koca bir şehir, nefes alıyorsam da içimdeki ateş, ‘eski dost dediklerime’ anlatamayacak kadar kırgın. Kimse bilmez beynimde tanımlıyorum çocuksu sevinçlerimi, kalbimde biliyorum yanıp tutuşurken hüzünlerim, yüreğime sahip olmuş dondurucu şubat ayazı. Ah yok mu şu güven duygusu, davranışlarımda gösterse de sevgiyi sevmeyi hala anlamış değil oysa her birini mayalayan kendi gönlüm. Benim için ne iyi, ne kötü, ne olduysa onu bile hala bilmemem ne acı… Açsam defterimi hatırlasam, yüzleri kim güldürdü kim ağlattı diye, unuttum geçmişi desem. Yalan hâl bu iken, hâlâ arıyorum ruhumun en derinliğinde, kalbime işlenmiş.

Oysaki koskoca bir kadın olmuş üstelik iki çocuk annesi yeri geldiğinde başının çaresine bakacaktır diyenleri duymuyor değilim. Benim merak ettiğim tek bir şey var; Acaba güçlü derken kim(ler) anlamadı duyduklarından ve anlatılanlardan yola çıkarak bu kadar ağır travma üstüne travma yaşayanları, sanırım bunlara da alışacağız. İmrensek de, kıskansak da türlü türlü insanlar, hayatlar gördük, okuduk, izledik…

İşte yine sabah oldu. Ağlıyorum, ağlayacağım içim rahatlıyor. Sonrada boş verip yatağıma giriyorum. Sabah olunca anlatacağımı kâğıt defter üzerinde paylaştığımı görüyorum. Anlaşılmak, kolay bir iş değil. Neyse ki hayat devam ediyor, kulağıma ‘’Anne nerde benim çoraplarım bir diğeri, anne ya geç kaldım neden kaldırmadın erkenden… Hanım ya bana diğer kemeri getir birde şu kareli gömleğimi. İlk kez bu kadar net fark ettim. Meğer özgürlük onların yüzlerini görünce maviye her yerden bakabilmekmiş, yanımda olsunlar başka bir şey istemem ben.

İlknur Yıldırım Özgün____ 14. 01. 2016 perşembe
www.kafiye.net


Tarih 13 Oca 2016 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

Bendeki Şans

Bendeki Şans

Selam Sevgili dostlarım. Hayırlı akşamlar dilerim. Ben o kadar şanslıyım ki sevgili dostlarım(!) Size bu şansımı anlatmaya kalksam, hepiniz bir kilo pirzola yemiş kadar olursunuz. Haydi sizler için bir akşam keyfi olsun. elinize sıcak çayınızı alın ve yazdığımı da çok dikkatli okuyun. Nekadar çok şanslı(!) biri olduğumu da öğrenin.

Bu gün Konak/İzmir katlı oto parkının altında bulunan migros mağazasına gittim. Bir aile dostumu ziyarete gideceğim için; peynir, krem peynir, makarna, bulgur, pirinç, toz şeker, ayrıca migrosun kendi imalatı olduğunu söyledikleri ve kilosunun 21.45 olduğunu söyledikleri indirimli sucuktan bir kangalını kendi evime, diğerini de aile dostuma götüreyim diyerek aldım.

Akşam üzeri aile dostumun evine vardım. Elimdeki Migros poşetlerini görünce sitemkar oldular. Ben işi tatlıya bağlayarak malzemeleri dolaba ve korumaya alın dedim. Evin hanımı getirdiklerimden pirinç paketini açmış. Hemen bir pilav yapayım demiş. Aradan 5 dakika geçti ki beni mutfağa çağırdı evin hanımı. 

– Hüseyin Bey! Allah aşkına, bu pirinci nereden aldın?
– Konak, Migros mağazasından aldın. Hayırdır?
– Bunun içerisinde kurtlar geziniyor. Et kullanmama gerek yok!
– Tamam, kalanı torbaya koyalım. Ben Migrosa gidip paramı geri alayım. Bu arada bir de şu pilavlık bulgura da bakalım. Hele bir getir bakalım.

İnanın sevgili dostlarım, bulgur paketi gelinceye kadar duanın bini bin para idi. aman kurt çıkmasın diye bütün bildiğim duaları yapıyordum. 

– Buyur Hüseyin bey, ne yazık ki bulgur da aynı durumda. İndirimli olanı almayacaksın.

İnanın sevgili dostlar, başından ta ayak tırnaklarıma kadar sanki bir ton kaynar su aşağıya indi. Pirincin, bulgurun kurtlu çıkmasına mı yanayım yoksa hediye olarak dostlarımla böyle bir olumsuzluğu yaşadığıma mı yanayım? 

– Ben biraz sonra çıkacağım. Sen paketleri bir torbaya koy, ben hemen çıkayım. 
– Yemek yeseydin, beraber olsaydık. Çay koyayım, en azından bir bardak çay iç.
– İşlerim var, ben beklemeyeyim. Bana izin dedim ve evden çıktım.

Sevgili dostlarım, ben hemen Konak Migros mağazasına gitmek için otobüs, metro diyerek markete ulaştım. Kasiyerin yanına giderek marketin sorumlu müdürünü sordum. Kasiyer, bana neden görüşmek istediğimi sordu. Ben de kafam zaten çok kızmış durumda; bu gün aldığım pirinç ve bulgur kurtlu çıktı. Bu konuyu görüşeceğim, dedim. 
Sonunda marketin müdürü ile görüştüm. elimdeki torbaların barkotunu okuttum. Kasa fişini gösterdim. Sonunda pirincin ve bulgurun parasını aldım. Müdür beye; bundan sonra bu Migrosun kapısından hiç bir Allahın kulu beni içeriye sokamaz, dedim.

Evet sevgili dostlarım. İşte ne kadar şanslı(!) biriyim değil mi? Haydi sizlere hayırlı akşamlar dilerim. Sağlıcakla kalın sevgili dostlarım.

Hüseyin DURMUŞ
emekli edebiyat Öğretmeni
şair yazar
www.kafiye.net


Tarih 13 Oca 2016 Kategori: Nilüfer SARP

MASAL GİBİ

MASAL GİBİ
Bir şişenin içinde hapsolmuş cin gibiyim
Bu ne biçim düşünüş, ne biçim bir hesaptır 
Sanki dünya sırtımda yaşlı hecin gibiyim
Bilemem bu yaşamım ömrümde hangi baptır

Kaf Dağında oturan bir masal devi miyim,
Ankaları yakarak küllerini savuran?
Yüzyıllardır beklenen bitimsiz sevi miyim,
Yüreklere girerek aşkla yakıp kavuran?

Gezdim, gördüm olaylar fazlaca şişirilmiş
Masallar âleminde; bahtsız yaşayan çoktu
Sanki kara kazanda ateşsiz pişirilmiş
Sevda sofralarının tadı yok tuzu yoktu

Bir yola çıktım ki sır, sırlar ile çevrilmiş
Birini çözdüm derken doksan dokuzu kaldı
Neye el attı isem baktım ki devşirilmiş
Gözlerimde buğular, kalbimde sızı kaldı

Ağzı dili bağlanmış adamlar, kadın, erkek
Verilen vazifeyi yaparlar uslu uslu 
Dikkat ettim baktım ki hepsi oldukça ürkek
Hepsinde boyun bükük, bakışlar puslu puslu

Gecenin bir vaktinde uçarken Kaf Dağına
Ankanın kanadında tıpkı bir masal gibi
Nil rüyadan uyandı girdi gizem bağına
Gördü gülü titrerken rüzgar yemiş dal gibi

NİLÜFER SARP
www.kafiye.net


Tarih 13 Oca 2016 Kategori: Yegane Sercuvarlı

YAZARIM DERİN-DERİN

YAZARIM DERİN-DERİN

BELENMEDİN HİÇ ZAMAN SEVDAMIN BELEYİNDE,
DERTLE YOĞURDUN BENİ,ELEDİN ELEYİNDE,
DÜŞÜNMEDİN DÜŞERSİN,ÖLERSİN YÜREGİMDE,
TOZA KUMA BELENER KALBİMDE TAXDIN,YERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN- DERİN.

GÖNLÜME,YÜREGİME YOL BULUP SALAMMADIN,
BU OCAĞA,BU ODA KÜL DÖKÜP QALAMMADIN,
CAN-CAN DEMEDİN BANA, BAŞIMA DOLAMMADIN
HER DAKİKA HER SAAT DEYİŞDİ FİKİRLERİN,
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERN-DERİN.

YENE YANIP DÖKÜLÜP KÜL OLUPDU OD OCAQ,
HİS BASIP DUMAN OLUP QARALIP HER TİN BUCAQ
ARTIK BİR YOL GÖRÜNMÜR, SÜMÜYE DEYDİ BIÇAQ
BUZ BAĞLADI BU YER GÖK, ARAMIZ OLDU SERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN-DERİN.

NE VAXTDANDI GÜLMÜREM, AÇILMİYOR YÜREGİM
KABUL OLMUR İSTEYİM NE ARZUM NE DİLEYİM
BU KIRILMIŞ YÜREKLE NASIL ÖMÜR SÜREYİM
ÖNÜNÜ KESEMMEDİK QEMİN,DERDİN, KEDERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN-DERİN.

YOL AÇIKDI,SONA TEK ONSUZDA GEDECEKDN,
DERTLERLE İMTAHANA BİR ÖMÜR BOYU ÇEKDİN,
BEN BUYUM ANLAMADIN BİLMEDİN BİLECEKDİN
OLMADI HİÇ BİR ZAMAN DOĞRU SÖZÜN, KESERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN-DERİN.

BEN ÇOXUNUN DEYERİN QİYMETİNİ VERMİŞEM
SEVGİNİN ELASINI YAŞAMIŞIM GÖRMÜŞEM,
BÖYÜK-KÜÇÜK YERİNİ UŞAĞ İKEN BİLMİŞEM,
KAHRAMANI OLMUŞAM BU BÖYÜK DİV ESERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN -DERİN.

KALBİM İNCİYİB, KÜSÜB BÜTÜN DÜNYADAN SENNEN
O BAXÇADAN,O BAĞDAN BU GÜNNEN YOK-DÜNENNEN
YILDIRIM TEK ŞIĞIYIP YAPRAK GİBİ ESENNEN
İÇEMMEDİK BU AŞKIN BADESİN SERİN- SERİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN-DERİN.

SÖKÜLDÜN YÜREGİMDEN,GÖZ YAŞIM YUDU SENİ,
SOVURDU YERE-GÖYE, DEYİRMAN ÇEKDİ DENİ,
VURDU DAĞA DEREYE O BEMBEYAZ KEFENİ
BU DA BENİM BU GÜNÜM, YAZMIŞAM MİNDE BİRİN
SÖZÜMDE MENA ÇOXDU YAZARIM DERİN-DERİN.

Müellif_ Yegane Sercuvarli
www.kafiye.net


Tarih 8 Oca 2016 Kategori: Nazlı Saraç ORAK

ESKİ BİR MELODİ

ESKİ BİR MELODİ
Eski bir melodi eşliğinde,
Yokluğuna yazıyorum şimdi tüm sözleri..
Korkuyorum..korkuyorum sevgili
Ya bir gün.. her sözüm aynı anlama çıkarsa?
Aynı yerde durup SEN’sizlik yazarsa bütün harfler?
İşte bu yüzden ölüme terkediyorum yokluğunu
Ve beni SEN’in uzağına atacak imkanlı olmayan ne varsa
Herşeyi..

Tesadüflere karşı geliyor her duygum
Reddediyor BİZ’e dair tüm sıradanlığı
Hani demiştim daha dün
”İnandığın kadar gerçektir hayaller..”diye
Bir de;
”Tutturmak gibi bulutlara sevmek lazım”demiştim
BİZ inanmadık mı hayallere?
Tutunmadık mı göğe astığımız bu sevdaya?..

Yine aynı şey oluyor
Hissizlik sarıyor her yanı
Açmıyorum gözlerimi..açmıyorum
Görmemek için titreyen bedenimin,
Duvar dibine vuran siyah gölgesini..
Gözkapaklarıma sürüyorum parmak uçlarımı
Omuzlarım kırılıyor tam bu sırada
Bir zamanlar boynumdan uzanan 
Heybetli duruşları geliyor aklıma
Acıyla gülümsüyorum..

Kaç gecenin koynuna yatırdım verdiğin acıları
Hatırlamıyorum
Şimdi yokluğun hepsini bir bir hatırlatıyor
Oysa unutmak ve sana tutunmaktı tüm çabam
Bir masal fantazisi gibi murada ermek belki de

İşte sevgili yokluğuna yazıldı tüm sözler
Ne suç eski melodide ne de harflerde
Tek suçlusu SEN ve geceye yazdığın SEN’sizlikte..

Nazlı Saraç Orak (Naz’ca)
www.kafiye.net


Tarih 7 Oca 2016 Kategori: İlknur Özgün Yıldırım

SABAH-I ŞERİFLERİNİZ HAYR OLSUN

SABAH-I ŞERİFLERİNİZ HAYR OLSUN

“Gününüz hayırlı ve bereketli olsun arkadaşlar…”

Ah bir eylem ne olur bir ilham deyip başlıyorum güne ‘Bismillah’.. Hayalini resmetmek resminden önce kim istemez ki kaleme yazdırmayı…

İzmir ‘de yağmur sel almış gidiyor,yağıp bitiriyor bırakın düşünmeyi içine daldırıyor onca yüzleşmenin miskin adımları.Şimşekler ardı ardına çakıyor da korkma yüreğim ne olur bari sen korkma.Yalnızlık kokuyor sokaklar, işitilmeyen feryatlarında selamsız insanlar bir başka suskun bu şehir bu gün gözlerimde. Ev sahipliği yapacak onca göz yaşı, ardından gelecek midir tattığı yabancı gülümsemeler . Yıllar içerisinde uzak duran hayatlar… Kanadı kırık ve uçmasını bilmeyen kuşlar mı desem yoksa özgürlüğünden taviz vermeyen… Bir şeye nişan almalı diyor ; rol dediğin derin bir kuyu keşke ipi kısa olmasa.

Şu yağmurun altında ıslansak sen ve ben kendi ağacımızın gölgesinde otursak, dikilmemiş bir ağaçtan bahsediyorum. Ağacımızın kovuğuna saklanmışken içimizi kemiren şüphe ve zayıflık, güçlü inançlarımız olsa da geleceği merak etme nasıl olsa gelecek desen.Ya pişmanlıklar, aklımızdan gitmeyecekler,silinmeyecekler hayallerin yerini almadıkça biz hiç yaşlanmayacağız demi?

Suçu işleyeni yargıla duygularımı yitirme benden ne olur. Yüreğim dediğim dün ve bugün hayallerimi süsler, en büyük çınar bir tohumda. Tehlikeli diyorum hayal kurmak. Olsun kim olduğumun aynası ya sen ona bak her şeyin mümkün olduğunu unutma.. Yalnızken ve gözlerin kapalıyken gördüğün rüyalarla gözlerin açık paylaşıyor iken gördükleridir diyorum.Gülüşünü çok özlediğim, sabahına vardığım soğuk odaların haddi hesabı yok kimsesizliğin sessizliğinde çoğu yürek bir onu biliyorum… …Peri masalı deyip; yağmurun gözyaşım oIduğunu kimse anIamadı, sen biIe…

İlknur Özgün Yıldırım____07.01.2016 Perşembe

www.kafiye.net