Kategoriler

Arşivler


Tarih 26 Ağu 2012 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

ZAFERİ YAŞARKEN

ZAFERİ  YAŞARKEN  

              Sevgili dostlarım, dünyada o kadar çok hızlı teknolojik ve siyasal yapı değişimi olmaktadır ki bu değişime insanlar çoğu zaman ayak uyduramıyorlar. Devletleri meydana getiren uluslar; çıkarlarını gözeterek yeni oluşumları meydana getirmekte ve ortak çıkarları doğrultusunda da olsa kendilerinin ULUS (DEVLET) olma özelliğinden kesinlikle ödün vermemektedirler. Kendi ulus çıkarlarını ön planda tutarak çalışmalarını yürütmektedirler. Gerekirse bulunmuş oldukları bu kuruluşlardan kendi çıkar ve ulus olma özelliklerini korumak için bulundukları kuruluşu terk etme ve ayrılmayı gündeme getirmektedirler. Kendilerinin istemedikleri bir başka devleti içlerine almada büyük bir zorluk çıkarmaktadırlar.
              Değerli dostlarım. Zafer Bayramını yaşarken içim burkuluyor bu senede. Sevinci ve acıyı bir arada yaşıyorum. Yurdumuzu bölmek ve yurdumuzun bir parçasında başka bir ülke adıyla devlet kurmaya kalkan PKK terörü ne yazık ki her gün bir hüzün, her gün bir acı yaşatmaktadır bizlere. Bıçak kemiğedayanmak üzere. Birlik, dayanışma, acılara göğüs germe nereye kadar sürecek bilemiyorum. Ancak bu ulusun sabrını fazla denemeye, test etmeye bir son versin iç ve dış güçler. Ülkemizde idam cezası yok. Biliyorsunuz bazı Avrupa ülkelerinde idam cezası yok. Ancak geçen sene bir Avrupa ülkesinde 72 kişinin katilinin 22 yıl hapis cezası almasına basın, siyasiler ve bazı adalet yetkilileri neredeyse isyana varacak bir durum içerisine girdi ve şimdi ölüm cezasının tekrar getirilmesinden yana harekete geçmeye başlıyorlar. Bu cezayı katilin fiiline karşılık düşünüyorlar. Peki biz de ne yapılıyor? Hem şehit veriyor, hem de topraklarımızın bir kısmının koparılması istenmekte. Bazı basın mensupları, bazı milletvekillerinin de desteğiyle gözü dönmüş terör örgütü kan gölü üzerinde yürümeye devam ediyor. Bizde neden hala idam cezasının konulması düşünülmüyor? Bizde ne zaman idam cezası yeniden uygulama alanına geçecek. Bu idam cezasının; vatan hainlerine, vatanı bölmeye çalışan ve güvenlik güçlerimize karşı silah kullanan teröristlere, bunlara yardım ve yataklık eden siyasilere, bazı basın mensuplarına, yöneticilere neden uygulanmıyor? Ülkemizde idam konusunun yeniden gündeme gelmesi ve bu konunun tekrar siyasilerce düşünülmesini istiyorum sevgili dostlarım. Bunda haksız mıyım?    
              Değerli dostlarım. Benim asıl üzerinde durmak istediğim büyük zaferin bizlere neler düşündürmesi gerektiğidir. 22.Ağustos.1922 de başlayan, 26.Ağustos.1922 tarihinde büyük bir zafere dönüşen başarıya değinmek istiyorum.
               “ Hiç şüphe edilmemelidir ki; Yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada atıldı. Ebedi hayatı burada canlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada sinmiş olan şehit ruhları Devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. 1” 
                Evet sevgili dostlarım. Mustafa kemal Atatürk, bu sözü ile ULUS (DEVLET) olma özelliğimizi ne güzel dile getirmektedir. Bundan 90 yıl önce Afyon / Kocatepe’de başlayan ve “ Ordular, İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri.” Sözü ile yurdun 9 Eylül 1922 de Yunan askerinin Ege Denizi’ne dökülmesi ile son bulmuştur. Daha sonra ise geride kalan ufak birliklerin yurdu terk etmesinin yanı sıra yurdumuzu işgal eden, İngiliz, İtalyan, Fransız askerleri birer birer terk etmişler.
              Bu öyle bir zaferdir ki; Çanakkale meydan savaşını kazandığı halde müttefiklerimizin yenilmesi nedeniyle galip bir ulus masa başında mağlup ilan edilmiş ve toprakları işgale başlamıştır. Çanakkale zaferindeki Türk askerinin başarısını hemen unutan itilaf devletleri bu seferine Anadolu topraklarında hak ettikleri ikinci yenilgiyi bir daha tatmış ve koşulsuz olarak topraklarımızdan ayrılmışlardır. Bu önemli zaferin yıl dönümünü kutluyoruz şu sıralar sevgili dostlarım.
            Anadolu’yu işgal eden Yunan ordusu 3 yıl boyunca, başta İzmir olmak üzere; Uşak, Afyon, Balıkesir, Eskişehir, Aydın, Kütahya yörelerinde köy halkını, masum kadınları, çocukları kurşuna dizmiştir. Hamile kadınlarımızın karınlarındaki ceninleri süngüleri ile çıkartırken büyük zevk almışlardır. Birçok genç kızımız ve analarımızın ırzına geçilmiştir. Bu yapılanlar elinde silah bulunmayan Anadolu insanıdır. Ama savaş döneminde aynı işlemi Ermeniler de Doğu ve kuzey doğu Karadeniz’de aynı işlemleri bizler için yapmış ve kendileri yapmamış gibi bütün yapılanları bizim üstümüze atmaktadır.   
            Anadolu’da Yunan askerinin yapmış olduğu bu mezalim acaba bir soy kırım değil midir? Savaş halinde de olsa birinin elinde silah yok ise ona ateş açamazsınız. Ancak tesirsiz hale gelmesi için esir alabilirsiniz. Kaldı ki Anadolu zaferini kurşunumuzun yetmediği yerde yumruklar, baltalar, oraklar… Bu büyük zaferi kazanmamıza neden olmuştur. Ben tarihçilerimize sesleniyorum. Ortada bu kadar belge ve deliller varken her gün yeni yapay belge sunan Ermeni ve Yunanlılara karşı ne zaman karşı harekete geçeceğiz? Yunanlıların Anadolu’da yaptıklarını savaş nedeniyle oluyorsa “KATLİAM”a, savaş değil de yapılanların bir “SOYKIRIM ” olduğu söz konusu ise bu durumu bizler neden uluslar düzeyinde bir çalışma yaparak haklılığımızı ve o şehit edilen ecdadımızın hakkını aramıyoruz?  Şehit edilen o çocukların, anne rahminden anne sağ olduğu halde karnı yarılarak öldürülen ceninin, sonra ölüme terk edilen o annelerimizin Uluslar arası adalet mahkemelerinde aramıyoruz? Bu konuda neden sesimiz çıkmıyor.? Yunanlısı, Ermeni’si kurduğu lobilerle daima bizleri sıkıntıya sokmak için uğraşırken aynı lobileri bizler ne zaman kuracağız?
             Evet Anadolu’yu Türkleştirmek. Anadolu’yu Türkleştirmek önemlidir. Anadolu’nun Türkleşmesi değil; önemli olan Türkleşen Anadolu’nun Türk Ulusunun çatısı altında yükselmesidir. Bilgi, beceri, deneyim ve teknoloji çağında dayanışma ve kardeşlik ilkesinde bu ülkeyi yükseltelim. Ulus olarak varlığımızın devamını sağlayalım. Zaferin yıl dönümünde şu soruları kendimize soralım. Bu güne kadar; bu zaferde  bizim için şehit olan ecdadımızın hangi isteklerini yerine getirdik? On yılda yurdumuzu demir ağlarla örerken Atatürk’ün ölümünden sonra bu hızlı kalkınma neden gerileme gösterdi ve biz bu teknolojik ilerlemenin neresindeyiz? Ulus ve toplum olma özelliğinin neresindeyiz? Geleceğin genç nesli olan çocuklarımız için neler yapıyoruz.? Bize emanet edilen bu topraklar üzerinde biz emanetçiler bu güne kadar neler yaptık? Akşam olunca yatağa yattığımızda acaba bunların cevabını verebilecek miyiz, ne dersiniz? Bugün uzay çalışmalarının hızla yayılması, bilgisayar teknolojisinin sayesinde birçok kolaylığın sağlandığı bu günlerde bizler kendimize ne zaman çeki düzen vereceğiz? Bu vatanın kalkınması ve yükselmesi için neyi bekliyoruz hâlâ? Eğreti de olsa bu kalkınma için elimizi şu taşın altına sokalım artık.
               “ Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgusudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir ulusun en yenilmez silahı ve koruma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk ULUSUNUN idaresinde ve korumasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir. Yüksek ve inkılâpçı bir kültür seviyesine varmak için, önümüzdeki yıllarda daha çok emek vereceğiz. Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir ve terbiyesinde kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek, ana siyasamızın açık dileğidir. 2”  
               Evet sevgili dostlarım. Sizleri fazla sıkmak istemiyorum. 90 yıl önce kanla, şehitlerle, ceninlerle bize emanet edilen şu topraklar üzerinde yeniden bir kalkınma hamlesini hep birlikte başlatalım. Hiç kimse de bana ne demesin. Bana dokunmayan misali olmaksızın çalışalım. Bizlere hangi şartlarda ve zeminde bu vatanın nasıl emanet edildiğini unutmayalım. Ulu önder Mustafa kemal Atatürk’ün “ Artık bütün gücümüzü; bu ülkenin kalkınmasına ve imarına harcayacağız.” Sözünü bir an önce kendimize şiar edinelim ve tatbik alanına koyalım. Yoksa her şeye geç kalacağız. Güneş her gün doğabilir, ama biz geç kalırsak doğacağı bu toprakların bir gün bir başkasının elinde olduğunu görüp üzülmesin. Kalın sağlıcakla. 
            

 İzmir. 26.08.2012
 Hüseyin  DURMUŞ
 Emekli Edebiyat Öğretmeni
 Şair  Yazar
 www.kafiye.net                                                                                   

1) Mustafa Kemal Atatürk / ağustos 1924/ Zafertepe – Çalköy       
2) Mustafa Kemal Atatürk /1935  ( Atatürk’ün T.T.B. IV, s. 573)


Tarih 26 Ağu 2012 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

GÜNAH MI?

GÜNAH MI?

Doğrunun şimdi günahı nedir?
Bu yaşamda eğrilik mi önemlidir?
Günahsızın sevabı hep mi yenilir?
Bir kahpe kurşun ile şehitliğe erişilir.

Güneş bir daha doğmak ister mi ki?
Aydınlık seninle beraber olur mu ki?
Sahtekarlar her yanı çevirir mi ki?
Bir kahpe kurşun inan seni şehitliğe götürür!

Dağın zirvesinde beklerken aç, susuz
Güneşin yakıcılığı, gecenin ayazı, onsuz!
Bir de bekleyenin özlemi olursun uykusuz,
İnan bir kahpe kurşun seni yere serer!

Göz yaşın yere damlamasın şimdi senin,
Düşünme sen geride kalanı, inan sevin,
Vücudundan damlayan kanın her zerresin,
Sadece bir kahpe kurşundur seni yere seren!

Sabah akşam, senin için duacındır anan,
Kardeşin hakkın helal etmiştir her an!
Dostların seni unutmayacak, buna inan,
Bir kahpe kurşundur inan seni şehitliğe götüren!

Aklın geride kalmasın Mehmetim şimdi,
Damlayan kanın düşmanı boğar şimdi,
Ben nöbete geldim, vatan şahlandı şimdi,
Bir kahpe kurşundur inan seni şehitliğe götüren.

Davutlar/  18.05.2006
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair  Yazar
www.kafiye.net


Tarih 26 Ağu 2012 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

AÇAMADIM

AÇAMADIM

Aşk bahçesinin kapısını açamadım,
Muhabbetin güzel kapısını açamadım,
Nazlı yare giden yolun önünde,
Sevgi dolu yolun kapısını açamadım!

Dostluk bağının gönül erenlerinde
Gül yüzlü yarin o pâk sinelerinde
Nazlı yare giden yolun önünde
Sevgi dolu yolun kapısını açamadım!

Eğlenme gün erken olur derler,
Bir daha bekleme, güzeldir derler,
Aşk yolunun o önündeki engeller,
Sevgi dolu yolun kapısını açamadım!

Dost ister isen erken davran,
Kul ol, ağyar ol, durma davran!
Tel tel olan zülüflere şimdi davran,
Sevgi dolu yolun kapısını açamadım!

Güzelliklerin doruğunda sevdanın,
Gamzeli olan yanağın, açılan goncanın,
Mis gibi kokan, uğruna nazlı goncanın,
Sevgi dolu yolun kapısını açamadım!

                                                                 
 Davutlar / 28.04.2006
Hüseyin DURMUŞ 
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair  Yazar

                                                    www.kafiye.net   


Tarih 25 Tem 2012 Kategori: Esra DEREL

…G Ö N Ü L H I R S I Z I M……

G Ö N Ü L   H I R S I Z I M
Yetmez mi  yazdıklarım, artık inansan biraz;
Gözyaşımı taşıyor yağmur yüklü bulutlar..
Diner sol yanda ağrım, gönlüme etmesen naz
Çok geç kalmadan bırak, yeşersin tüm umutlar…

Hep hüzündür hep keder, okursan şeceremi;
Şaşırırsın ulaşsan, bir gün bendeki bene.
Sana açık bıraktım kapımı penceremi,
Açmam çalan olsa da, aldırmam  her gelene..

‘Seviyorum’ dedin de kalp tahtına oturdun;
Seninle yaşanılan güzel bir günüm vardı.
Rüya gibiydi her şey, tüm zamanı durdurdun,
Öksüz yetim canımı, sevdalı kollar sardı…

Nefes gibisin bana, sen yaşama nedenim;
Bir an yatsam göğsüne, dinecek ağrım sızım.
Nasıl şifadır bilsen, ilaçtır tene tenim,
Kayıtsız kalamadım, sana gönül hırsızım !

Saymak istemiyorum, bir yıl daha geçiyor;
Gecikme geleceksen.. Sevdan esaretimdir..
Ecel şerbeti hasret, gönül her gün içiyor,
Gittiğin gün yürekten, bil ki kıyametimdir !

ESRA DEREL-İSTANBUL
www.kafiye.net

Tarih 18 Tem 2012 Kategori: Esra DEREL, Şiirler

…D E M E D İ N….

DEMEDİN (Esra Derel)

Nasıl terkedip gittin bırakıp beni burda;
Arama sorma sakın vakit tamam demedin..
Yem eyledin kalbimi sonunda kuşa kurda
İnanmazsan inanma bu intikam demedin..

Elin olsun her sevinç, her mutluluk, her neş’e;

Bana hep keder sundu senelerim peş peşe.
Zerre korku duymadın etmedin ki endişe
O da Allah’ın kulu, duyar mı gam demedin..

Çöktü tüm haşmetiyle, üstümüze melali;

Eylülde gitti gider, bağlarda bozum hali.
Zor olsa da bastırdım gönülde ihtilali,
Neden sesin kesildi, sabah akşam demedin..

Var mı ben gibi seven, kalbini dilip sunan;

Her şarkı her namede aşkımdır bil okunan.
Bir gizemli çağrıdır, bak kapına dokunan
Esen rüzgarlar ile yolla selam demedin..

Bütün renklerim yasta, memnunum ben karadan;

İnce ince kan sızdı kabuk tutan yaradan.
Kul hakkını sorgular, bir gün elbet Yaradan
Etme sakın hakkını, bana haram demedin.

Telefonda son kalan mesajını okurken;

Gözümden akan yaşla, cana kefen dokurken.
Söyle ele geçen ne, çekip gittin de erken
Yazma ardımda sakın, vermem ilham demedin.

Yokluğunda eririm, kurudu kemik ilik;

Artık canım çekilir damardan iplik iplik.
Beklemeye zaman yok su gibi aktı gençlik
Yaklaşırız zevale yakın encam demedin.

Esen Eylül rüzgârı bana hüzünler taşır;

Bulutlarla gözyaşım yağmur olur ağlaşır.
İnanırım haberim sana mutlak ulaşır
Perde kapandı artık, bitti dram demedin..

ESRA DEREL
25.09.2010-İSTANBUL
www.kafiye.net


Tarih 13 Tem 2012 Kategori: Kevser DOSTAGÜLER

SÜRGÜNÜM

SÜRGÜNÜM

“Gel diyorsun gelmem, gücendim sana
Ömrüm heba oldu,dargınım dargın.
Demet demet güller gönderme bana
Affetmem imkânsız,kırgınım kırgın.

Terk edip de gittin bir sabah erken
“Vicdanın yok mu hiç”dedim giderken
Bir gün yola çıkıp gelecek derken
Bekledim yolunu,gerginim gergin.

Sensiz gecelere şahitti odam
Yosun tuttu evim,ey kalpsiz adam
Bir kere hatrımı sormadın madem
Şimdi uğraşamam,yorgunum yorgun.

Özür diliyorsun karşımda ezik
Peşimden hiç koşma zamana yazık
Buralar susuz çöl yolları bozuk
Issız yerlerdeyim,sürgünüm sürgün.

Fırtına borandın esip savurdun
Nar-ı ateşinle yakıp kavurdun
Şakıyan dilimi “lal”a çevirdin
Taşralı susuyor,durgunum durgun.

Taşralı/Kevser DOSTAGÜLER
www.kafiye.net


Tarih 13 Tem 2012 Kategori: Esra DEREL

BU KADIN

Mustafa ZORLA_Bu Kadn_Esra DEREL

BU KADIN

Cana can olman için, seni Haktan diledim;
Bir kere anlamadın, duymadın ki yâr beni!
Gelirsin bir gün diye, hep gönlümü eğledim,
Koşarak kollarıma, demedin ki sar beni.
Sensiz geçen her âna, takvime diş biledim,
Cana can olman için seni Haktan diledim.

Sen bahar meltemimdin, güneşimin ışığı;
Doğ ufkuma demiştim, aydınlansın dünyamız.
Yık gel tüm engelleri, sevindir bu aşığı,
Bitsin bütün hasretler, gerçek olsun rüyamız.
Sevmedim senden başka, gönlümün yakışığı,
Sen bahar meltemimdin, güneşimin ışığı.

Üzülmezdim anlasam, neydi benim günahım?
Vicdanınla hesaplaş, artık azap çekerken.
Gecelerim sersefil, olmuyor ki sabahım,
Özür için geç ama, sevinmek için erken.
Tutacak nasıl olsa, bir gün ettiğim ahım,
Üzülmezdim anlasam, neydi benim günahım?

Sor bir kere kendine, samimi mi sevgin sor;
Konuş ya da bir kere, var ise itirazın.
Unutulmak mı yoksa, unutmak mı daha zor?
Çekilmiyor ki senin, ne sitemin ne nazın,
Özlemler deste deste, ayrılık yürekte kor,
Sor bir kere kendine, samimi mi sevgin sor.

Bak bir keman ağlıyor, belki sesi ulaşır;
Bir hüzün dolu beste, anlatıyor vedayı.
Benden sana son kalan sevgiyi alır taşır,
Bulamazsın bir daha, böyle kutsal sevdayı,
Hayrete düşer âlem, gören gözler kamaşır.
Bak bir keman ağlıyor, belki sesi ulaşır..

Anla artık ne olur, sevdi seni bu kadın;
Çok beklettin sen O’nu, ne zaman geleceksin?
İlk fırsatta demiştin, süprizse tek muradın,
Vuslatı tat Onunla, murada ereceksin.
En ücra köşesinde, kalbinin saklı adın,
Anla artık ne olur, sevdi seni bu kadın…

ESRA DEREL
01.05.10-İSTANBUL
www.kafiye.net


Tarih 9 Tem 2012 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

Mutluluğa Hasret Gözlerim

Mutluluğa Hasret Gözlerim

Dostluklara küsen bir gönlüm,
Güzelliğe hasret bir ruhum,
Sevgiye susamış bir kalbim,
Mutluluğa hasret gözlerim!

Can dediklerim çekildiler!
Dost bildiklerim çekildiler!
Yar sandıklarım çekildiler!
Mutluluğa hasret gözlerim!

Gerçek aşkı tatmaya özlem,
Karşılıksız sevdaya özlem,
Sevgili olunmaya özlem,
Mutluluğa hasret gözlerim!

Yavru hasreti beli büken!
Beyaz gelinlik beni büken!
Bir bayrama öfkesi büken!
Mutluluğa hasret gözlerim!

Sıla özlemiyle yatarken,
Kardeş yardımı beklenirken,
Doktor hep kapında beklerken!
Mutluluğa hasret gözlerim!

Gülücükler yapmacık olmuş!
Gerçek yüzler; kaypacık olmuş!
Dost bir elde; ikicik olmuş!
Mutluluğa hasret gözlerim!

Der Hüseyin kahretmek olmaz!
Kör faniyle sohbetmek olmaz!
İlimsizle ilmetmek olmaz!
Mutluluğa hasret gözlerim!

İzmir / 08.07.2012
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net


Tarih 9 Tem 2012 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

TİKTAK TİKTAK

TİKTAK  TİKTAK

Gökyüzündeki yıldızlara bir bak,
Mutlulu insanlara dağıtacak.
Kehkeşanlar sıralanmışlar bir bak,
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Çobanyıldızı ufukta; gidiyor!
Kutup yıldızı bana gülümsüyor.
Bir yıldız var, bana doğru geliyor,
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Hani gülümseyen yıldızım nerede?
Gece bana gelecekti; nerede?
Gamzesini gösterecek, nerede?
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Ay dolunay olmuş gönüle girer,
Bağrımı yaralayan yıldız güler,
Körfezin sularına sessiz iner!
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Boynu bükük beklerim güzel perim!
Sevda deryasında seni gözlerim,
Umudun pençesinde; sen, sen derim!
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Bir gece daha sona erdi sessiz,
Beklenen peri gelmedi sebepsiz,
Gönül duvarım yıkıldı, desteksiz!
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

Der Hüseyin bekleme sabah oldu!
Aşk ile gülümseyen serap oldu!
Gönül kapın hep kırıkla doldu!
Saat karşımda tiktak, tiktak, tiktak!

İzmir / 08.07.2012
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net


Tarih 2 Tem 2012 Kategori: Gülşen ÖZKÖK

SINAVA SON

SINAVA  SON

Sınav üstüne sınavlarda perişanlık çekerim.
Gah terlerim, gah gülerim.
Ağzımı açıp çıkamam salondan.
Hocaya itiraz edemem;
Beni sınava alma diyemem,
Sınavlarda zor sorma diye,
Odasına kuyruk oluruz.
Dualarla açılırız gökyüzüne
Birer birer mest oluruz.
Kaza olur, meydanda olay
Olayın tam ortasında ise ben;
Kağıtlar verilir sıra sıra
Aklım karışık olsa bile,
Yeisimi atarak bir yana,
Düşer başım sağa sola.
Son soruda yorularak
Artık takatim kalmaz ama
Teslim ederken kağıdımı,
Sabırdan hamur olmuşum
Hocanın elinde yoğrulmuşum.
Alır kağıdı elimden
Tam not verirken,
Birden “ama” diyerekten
Başlar konuşmaya;
“Bir sonraki sınavın daha zor
Olacak bunu bil” diye
Yeter hocam, etme hocam
Yüzüm gülsün, beni yakma hocam
Mücadele, sabır derken
Hayatın yükü gelir ağır
Biraz dinleneyim lütfen!
Sendense amenna!
Merhametin sonsuz herkesten.
Ben isterim makamına,
Al beni de uzmanlığa.
Yanına yakın et beni de!
Gönlüme gir iyiden iyiye!
Tek korkum gazabın olsun,
Sana hizmet yeminim olsun,
Sana kulum; ahdim olsun.
Hocam sılam, memleketin olsun
Ne olur,  sınavlar son bulsun!

Gülşen ÖZKÖK
www.kafiye.net