Kategoriler

Arşivler


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Ümran YILDIRIM

Biraz Şaşkın Ve Dalgınım…

Biraz Şaşkın Ve Dalgınım…

Sanki hayatın yükünün ve yüksekliğinin üzerinde değilim de
Onlar benim içimde bir yer edinmişler
Ve oturuyorlar içimde.

Her çocuk olmak isteyişimde,
Düşündükçe,düşlerim düşüyor o yükseklikten
Daldıkça uzaklara,yüklerimin gemileri geçiyor içimden.

Baharın yeşiline arkamı dönmem,
Baharın renklerine saygımdandı.
Ve belki üstümün başımın kirlenmiş yanını,
Giysilerimin yırtığını saklamamdı.
Ne kadar saklasam da
Ve yamalansa da o giysiler
Çocukça aldığım büyük yüklerin yırtığını,
Kapatamazdı kalbimden…

Kaç kilo ederdim bu hayatın içinde bilmem
İçimde onlarca yükümle,
Kilolarcasının üzerindeyim işte.
Biraz şaşkın,biraz dalgınım.
Büyümüş çocuk yanımla
Boynum bükük,
Hayatı öyle seyre daldım…

Ümran YILDIRIM
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Zülfiye DÖNMEZ

ÖZLÜYORUM

ÖZLÜYORUM 

Bitirdik desekte özlüyorum
Onu düşünerek 
Yaşıyorum
Vaz geçemiyorum 
Hala deliler gibi seviyorum 
Sonu olmıyacagını 
Bile bile şu deli gönlüme 
Söz geçiremiyorum
Unutamıyorum ışte 
Tek bildigim bitirsekte 
Onu hep sevip sayacağım 
Benım hayatımda tek 
Bitmiyen bir aşk olarark 
Yaşayacak 
Nasıl bir güneş gibi dogduysa 
Öylede pırıl pırıl kalarak 
Kalbimde çıkmıyacsk 
Ayrılıgımız acı versede 
İkimizde suçsuzuz 
Onu suçlayamam 
O benim en güvenilir 
En saygın dostum olarark 
Kalbimin en derinlerinde 
Yaşamaya devam edecek 

Zülfiye DÖNMEZ
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

Sevgilim

Sevgilim

Aşkımız olamaz rezalet, 
Olsa olsa, olur asalet! 
Şimdi yan, yanayız farz/et, 
Vuslatımızın hayali bile, 
Sevgilim inan ki; Cennet! 

Sensiz saraylar sefalet, 
Seninle çadırlar Kraliyet! 
Şimdi kavuşamayacağız farz/et, 
Hicranın hayali bile, 
Sevgilim inan ki; felaket! 

Aramıza girmesinler, dua et, 
Sevdamız bize, olmasın eziyet! 
Şimdi aşkımız lekelendi, farz/et, 
Kirlenen yüreklerimizi, düşünmek bile, 
Sevgilim inan ki; kıyamet! ..

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Bilgehan EMİRŞANOĞLU

Hadi Uy Gitsin

Hadi Uy Gitsin

Aşık olayım mı? Hadi ol gitsin! 
Şeytana uyayım mı? Hadi uy gitsin! 
Bana yakışır mı? Hadi sev gitsin! 
Yeniden yanmak mı? Hadi yan gitsin! 

Aşık oldum eyvah! Vah diyecekler. 
Şeytana uydum ah! Laf edecekler. 
Yakıştı eyvallah! Aşk görecekler. 
Yandım yandım Allah! Dert verecekler. 

Kim ne derse desin! Öğüt istemem. 
Herkes vazgeç desin! Ondan vazgeçmem. 
Alem bin dert versin! Çekip gidemem. 
Allah sabır versin! Onu silemem. 

Aşık oldum eyvah! Vah diyecekler. 
Şeytana uydum ah! Laf edecekler. 
Yakıştı eyvallah! Aşk görecekler. 
Yandım yandım Allah! Dert verecekler…

Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Elvan USUL

BULUNMAYI BEKLEYEN GERCEKLER

BULUNMAYI BEKLEYEN GERCEKLER

Nur suresi 3. ayetine göre, zina eden biri ile zina etmeyen birinin evlenmesi haramdır. Evliliklerin pek çoğu da maalesef haram üzere gerçekleşmiştir. Bu durumda Allah’ın haram kıldığı bir evlilik yapan insanların, dünyada veya ahirette mutlu olabilmesi, onların çocuklarının hayırlı veya doğru yolda olabilmesi ne derece mümkün olabilir? 
Cinselliğin konuşulmasını bile ayıp sayan bu toplum, ne yazık ki farkında olarak yada olmadan harama, günaha, yanlışa batmış durumda. Şimdi soruyorum. 
Hz. Muhammedin getirdiği dini, Kuran-ı Kerim’den daha doğru kim söyleyip aktarabilir? 
Falanca hoca, filanca hoca bırakın birbirini yemeye devam etsin. Biz hakikati arayalım. Bugüne kadar yanlış seçim ve isteklerimiz olduysa da bugünden sonra Hakkı bulmaya gayret edelim.
Bundan yüz yıl önce bir gazetenin yazdığı haberle bugünkü arasında hiç bir fark yok. Yüz yıl önce; eşini bıçakladı, evden kaçtığı için öldürüldü, okumasına izin verilmeyen kız küçük yaşta evlendirildi, falanca vuruldu, filancanin mahkemesi sonuçlandı, müebbet hapse mahkum edildi, şu sürgün edildi, bu görevinden azledildi, şu ülkedeki iç savaş sürüyor, bu ülkedeki savaşa Türkiye yardım edecek, şu kadar asker yolda, mecliste vekiller kavga etti. Bugünkü haberlerden ne farkı var? O halde birşeyler yanlış gidiyor. Bir toplum yüz yılda hiç mi değişmez?
Bu toplum “ayıp” kavramını, fesat düşünceyi, sui zanda bulunmayı, bilmeden konuşmayı, medyada konuşulan pek çok söze inanmayı, bireysel yaşam adı altında bölünüp dağılmayı ve daha pek çok yanlışı öyle çok benimsemiş ki, bu yüzden hurafeler, haramlar, adaletsizlik, güvensizlik, sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayıcılık gibi pek çok olumsuzluk almış başını gidiyor. 
Dünya’ya bakın, sürekli Kuran’ı Kerimi ezbere en güzel okuyan hafız yarışları yapılıyor. Çok güzel. Peki neden, “Kuran’ı Kerimi en doğru anlayan, en doğru tefsir eden” yarışmaları düzenlenip ön plana çıkarılmıyor? İnsan ancak anladığı bir konuyu düşünebilir ya da uygulayabilir. İşte bizim toplumumuzda da en büyük sorun bu. “Allah benden ne istiyor, O bana neyi emrediyor neyi yasakliyor” diye merak edip bir Kuran meali okumak yerine “falanca filanca hoca böyle diyor” diyip uygulamayı tercih ediyor. Hal böyle olunca, gerçekler ne yazık ki hurafelerin arasında kaynayıp gidiyor.
En başta da dediğim gibi, sadece bir ayet, pek çok insanın nasıl bir haram içinde olduğunu apaçık gosteriyor. Diğer ayetlerin de mealini okuyup anladığımızda acaba daha ne kadar doğru bildiğimiz yanlışlar olduğunu fark edeceğiz? O halde doğruyu, iman ettiğimiz doğru kaynaktan öğrenme yoluna gitmeliyiz. Aksi halde ahir zamanın fitnesine kapılır hem dünyamızı hem de ahretimizi kaybederiz.
Hata, günah insanlar içindir. Tövbe, pişmanlık ve dua da insanlar içindir. İkisi birbirini tamamlamak zorundadır. 
Cümleten hayırlı geceler diliyorum. Allaha emanet olun. 

Elvan USUL
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Elvan USUL

ACIMASIZ

ACIMASIZ

Fırtına olup dalgalandirdın yüreğimi, 
Kopardın kalan tek yaprağımi dalımdan.
Işıl ışıl estin tenimi okşar gibi,
Çaldın şu gönlümü sol yanımdan. 

En hakiki duyguma attın pençeni,
Yaktın aşk koruyla bir nebze acımadan. 
Şimdi sarardı yaprağım, baharım zifiri,
Merhametsiz mi yarattı söyle seni yaratan?

Elvan USUL
www.kafiye.net


Tarih 24 Şub 2014 Kategori: Berat Bahure ANTEPLİOĞLU

SELAM SÖYLEMEYİ UNUTMA YENİ AŞKINA

SELAM SÖYLEMEYİ UNUTMA YENİ AŞKINA

Hadi hazırlan yolculuk zamanı geldi.
İkimizde ayrı ayrı yollara,
Başka gönüllere yolcuyuz artık.
Gençliğimi, yaşayamadığım yazımı, sonbaharımı,  kırgınlıklarımı,
Ve sevgisiz bıraktığın hayatımı da koydum yüreğine,
Sana azık olsun diye.
Özgür bıraktım seni maviliklere.
Artık kanat çırpabilirsin pembe bulutların üzerine.
Hatırlar mısın? Sana hep derdim ya!
Hani bir damlacık sevgiyi çok gördün diye .
Artık onu bile söyleyemiyor dilim.
Olmuyormuş.
Demek ki ! baştan sevilmeyince, sevilmiyormuş.
Sevgisiz geçen onca yıl, onca acı, kader mi desem ne ? 
Sana nasıl hitap edeceğim,
Onu bile bilemiyorum artık.
Gerçi, hayat arkadaşım sandığım zamanlarda bile
Bilememiştim ya, ne acı.
Sahi !!! biz hiç arkadaş bile, olamamıştık seninle değil mi?
Hep iş güç, hep fırtınalarla savrulduk,
Başka hayatların ellerinde.
Az çekmedik be.
Anlayamadık, sevgiyi de, özlemeyi de. 
Hayran kalırdım hep başkalarıyla sohbetlerine,
Neden benimle sohbet etmiyor diye içim içimi yerdi.
Olmadı olamadı işte…
Hatırlıyor musun?
Sana çocukluk yapmaya çalışırdım beni görmediğinde.
Sonraları alıştım, beni görmemezlikten gelmelerine.
Aslında, alışmamıştım da hırçınlıklarım ondan dı hep.
Hele sen giderken seyahatlere,
Nasıl korkardım, sana birşey olacak diye
Hırçınlaşırdım, küserdim.
Neden yalnız bırakıyorsun?
Diyemezdim.
Dilimde,  pek varamazdı ya söylemeye
Kırgınıklarım ağır basardı illede?
Aslında, inatcıydım bende.
Özlerdim ama diyemezdim..
Hadi sen de itiraf et sen de söylemedin hiç beni özlediğini.
Gerçi sevmemişsin ki!!
Sevseydin, ben  hissederdim inan ki.
Neyse vakit geldi, bekleyenini bekletme artık.
Yine gitmelerin geldi aklıma.
Bu sefer geri dönmelerin olmayacak.
Ondandır duygusallığım belki .
Gerçi, hep duygusaldım ya .
Kırmalarını kaldıramazdım
Huy işte.
Sen bana bakma inan inan ağlamayacağım.
Sen kızarsın ağlamalarıma da,
Kahır yapmalarıma da
Sonuçta seni uğurluyorum senin mutluluğuna…
Ne var ki bunda?
Hadi güle güle.
Uğurlar olsun sana.
Sakın selam söylemeyi unutma,
Yeni aşkına…..

Berat Bahure Anteplioğlu
03.04.2009 02.29 Melbourne
www.kafiye.net


Tarih 21 Şub 2014 Kategori: Nezahat KAYA

Yüreğin Ortasına Eder Misin Misafir

Yüreğin Ortasına Eder Misin Misafir
 Gülüşüne takıldı unuttuğum yeminler
Bir anı ötekine devreden zaman gibi
Dahası şaşkınlıktan nasıl da bünyem inler
Kıyısına çarpılan köhnemiş liman gibi

 

Sorsan gözbebeğime bu bir sevda ayini
Ruh; ateş, gönül; kazan içten içe kaynadı
Apansız gelişmenin sözcüklerde tayini
Bulunmadı bir türlü acaba neydi adı

 

Sana bakan tarafım istilada, cephede;
Ağrı koydu şurama ister bil ister bilme
Altüst olan hislerim ’ kalma’ diyor ’şüphede’
’Görmek için sineni daha fazla eğilme’

 

Cümleme kefil olan tarafına varınca
Sınırları yok edip yüreğimde ufalan
Perdeler ağır ağır açılsın kararınca
Göğsümün tahtasında ferahlasın dar alan

 

Kader, kısmet hatrıyla aynı yerde derilen
Manevi iklimlerde birbiriyle yoğrulsak
Ömrümüz tanık ise önümüze serilen
Hayat basamağına adım atıp doğrulsak

 

Biraz sabırsız huyla ama kendimden emin
En içten kararımla edip kederi devir;
Gelişimi dinlese kulak kesilse zemin
Yüreğin ortasına eder misin misafir.

 

Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net


Tarih 21 Şub 2014 Kategori: Hatice Eğilmez KAYA

Neydi Bizim Noksanlarımız

Neydi Bizim Noksanlarımız

Hatice Eğilmez Kaya

Faniliğinden ötürü deni bulduğumuz dünyayı çirkinleştiren, kötüleştiren ve kirleten sadece bizleriz. Bizler bir yönümüzle kamilsek bir yönümüzle pek aşağılardayız. İnsanlığın bugünkü içler acısı halinin suçlusu tek tek hepimiziz.

 

 İyilerin ve kötülerin yarıya yarıya olduğu düşüncesine çoğu kez inansam da kötülerin sesleri o kadar yüksek çıkar ki iyiler azınlık zannedilir. Salt aciz ve savunmasız kimselere zulüm değil kötülerin mesleği, kötüler güçsüz buldukları her canlıya zulmederler. Mecazi de olsa dört köşesi kanlı bu kurtlar sofrasında baba oğluna, anne kızına, tam tersi oğul babaya, kız anneye, eşler birbirine, komşu komşusuna, patron çalışanına zulmedebilir… Bu zincir böyle devam eder gider…

 

 Doğada kaotik silsilerden oluşan vahşi bir döngü var. Vahşi döngünün varlığıdır aslında doğal dengeyi ayakta tutan. Kurt kuzuyu yemese nesli tükenir, kartal annesinin yanından yavrusunu çalmak zorunda… Üstelik bu işi yapınca hüzünlenmesi vaki değil. Doğada işler böyle yürür, insanlarda da durum üç aşağı beş yukarı bu şekildedir. Belki daha da acımasız… Aslında olmaması lazım ezeli ve ebedi teçhizatınızdan ötürü. Bazılarımız bu savaş halinde şanslıyız, bazılarımız şanssızız. Şanslılık bile bu durumda göreceli ve derecelidir. En şanslıdan en şanssıza doğru bir piramidin parçalarıyız. Piramidin en tepesindekilerle en aşağısındakiler arasında inanılmaz uçurumlar var.

 

Böylesine karamsar bir tabloda ümitvar olmaya mecburuz. Yine de insanlıktan ümidimizi kesemeyiz. Nasıl herkes kendi evinin önünü temizlediğinde şehir temizlenirse her birey önce kendi özündeki olumsuzlukları yok ederse problemlerin çözümü kolaylaşır.

 

Ücra ya da kalabalık bir sokakta mendil satan bir çocuk iri, ela gözleriyle bize baktığında yüreğimiz nasır tutmuşsa bile o bakışların gizli lisanı ta içerimize sızar.  Söylenmeyip sezilenler hep mi hep bize dairdir.  Kendisi minicik, hengamesi kocaman bu çocuğun ailesindeki en tehlikeli yoksunluk maddi yoksunluk değildir. Evrensel bazı manevi değerlerimiz bulunmakta ki bunlara haiz olmak için herhangi bir dinin mensubu olmaya, herhangi bir milletten gelmeye de fazlasıyla ihtiyaç yok. İnsan olmaya azmetsek kâfi.

 

 Vicdanı olmayan, merhameti olmayan, adalet duygusundan habersiz, sadece kendi nefsini düşünen insanlar zengin de olsalar fakir de olsalar durum vahimdir. Güzel ahlak sahibi olmayan insan bir de fakir ve cahil olursa çocuğunu geçim kapısı olarak görür elbette. Kağıt mendil satan, evvel zamanın ipek mendillerinden habersiz bu güzeller güzeli çocuğu gördüğünde haline şükredenlere bilmem ki ne demeli…

 

Bizden sonraki nesillere sevgiyi miras bırakabilmemiz için çocuklarımızın tertemiz dimağlarına saldırıdan vazgeçmemiz gerekir. Onları korudukça ve besledikçe insanlığımızı da koruyup beslemiş olacağız. Onların yumuşak yün çilelerini anımsatan elleri, küçücük ayakları, ışıltılı bakışları, fenalıktan azade vicdanları ezeli ve ebedi sılamızdan haber verir. Dünyaya geldiğinde bir melekten farksız olana zulüm insanlığa yaraşmaz.

 

Yaşlı bir kadın görüyorum oturduğum semtte. Ağzı yaşmaklı, ayakları mesli yaşlı bir kadın… Sabahları bir yerlere giden, akşamları bir yerlerden dönen… Ağır aksak fakat hoş ritimli bir yürüyüşü var. Sakin sakin, bastonuna yaslanarak, eli yaşmağında yürüyor, hep yürüyor. Çalışmaya gidiyor dense değil. Çalışamayacak kadar yaşlı zira. Dilenci gibi bir hali de yok. Duydum ki gelininde kalırmış; her sabah kızına gider, her akşam kızından dönermiş. Yağmur, kış, poyraz, güneş, sarı sıcak dinlemeden her gün gidilen bir kız evi, her gün dönülen bir gelin evi… Hakkında yaz yazabildiğin kadar. Bilinmez ki huzurevlerine terk edilen yaşlılara mı üzülsek yoksa evlatlarının yanında onlardan çok uzaklara sürgün edilenlere mi?

 

Gücümüzün yettiğine merhamet kalp aynamızı cilalar. Saldıran ve öldüren yanımızı törpülemezsek kanatsız uçmanın sırrına eremeyiz. Bakınız bencil yanımız yüzünden ne dağ başındaki çınar azade. Ne de su kenarlarına inen gazelimiz kaldı. Sessizce, sitemsizce terk ettiler bizi.

 

Yirminci Birinci Yüzyılın albenili fakat eskimiş çehresine, bazen esefle bazen sayısız hayalle baktığımız bu çağda hatırlamalıyız neydi bizim noksanlarımız: Cehalet, yoksulluk ve nifak. Aynı hallerimiz bugün de var. Savaşımız onlarla olmalı.

Hatice Eğilmez KAYA
www.kafiye.net


Tarih 17 Şub 2014 Kategori: Zülfiye DÖNMEZ

OLMAZ MI SEVGİLİ?

OLMAZ MI SEVGİLİ?

Ölü denizler gibi suskunluklarım
Büyüdükçe büyüyor içimde
Üzülüyorum özlüyorum.
İnan ki sevgilim özlemin
Çok büyüktür bende
Gözlerimden yaşlar
Yüregim durmadan sızlar
Bedenim ateşler içinde yanar
Bu aşk benim boynumu büker
Hasretlik canımı yakar
Okyanus okyanus olmuş
Büyütmüşüm aşkımı içimde
Her aklıma geldiginde
Şiirlerinle ısıtırım bedenimi
Uykusuz gecelerde
Hep ruyalarımdasın inan
Hayallere dalıp gıdıyorum
Bir akşam üstü seninle
Deniz kenarıında el ele dolaşırken
Görüyorum kendımıi,
Birden şenlenıyor gözüm gönlüm
Sanki hıdırıllez geldı ısındı bedenim
Hadi artık ansızın çıksan gelsen
İmkansızı başarsan dıyorum
Gönül bahçemi yeşertsen
Suskunluklarım bitirsen
Özlemimi sona erdirsen
Düşledigim hayallere kavuşsam
Olmaz mı sevgili ?
Yeter gel bitsin bu hasret

Zülfiye Dönmez
www.kafiye.net