şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Ruhunu karartan acı gizinde
Yüreğini yakıp üzendir şair
Hicran yarasıyla köz olan özde
Mecnun gibi çölde gezendir şair …
Aklına geleni döker heceye.
Sevdasını saklar sessiz geceye.
Sır gibidir benzer o bilmeceye.
Rakamları tek tek çözendir şair.
Alfabeyle yalnız iken dertleşir
Cümlelerle bütün olur mertleşir.
Bazen mazlum olur bazen sertleşir
Zorba oyunları bozandır şair.
Naziktir hep kalbi hemen kırılır
Kalemine silah deyip sarılır.
Halkın öncüsüdür koşar yorulur
Milletin önünde düzendir şair
Rabia’nın olmaz asla hatası.
Ekmeği aşıdır her bir kıtası.
Vatandır bayraktır onun sevdası.
Tüm güzel sözleri yazandır şair.
Rabia Saylam Taşdemir 22/10/2013
www.kafiye.net
Dalgalanan denizde sürüklenen sandaldım
Rüzgârla ilerledim nice ülkeler aştım
Bazen kâbusla kalktım bazen düşlere daldım …
Yılmadım yenilmedim zorluklarla savaştım
Şimdi yıpranmış eski delik deşik sandalım
İstesem yüzer miyim kırılmadan son dalım?
Hep imrendim salınan gemilere yatlara
Ulaşmak imkânsızdı ama peşinden koştum
Aldırmadım motordan fışkıran feryatlara
Bazen sindim sularda bazen tufanla coştum
Neden küçüğüm diye isyanlara bulaştım
Gün geldi şükür ettim sükûnete ulaştım.
Yaladım denizlerin bitmek bilmez tuzunu
Onca suyun içinde susuzluktan kavruldum
Yüreğimde sakladım kuzeydeki buzunu
Her an batabilirdim fırtınayla savruldum
Gücenmedim hayata dik durmaktı tüm gayem
İnancımdı içimde sakladığım sermayem.
Çekildim duruyorum sahilde bir kumsala
Gece soğuktan donup güneşte yanıyorum
Beni eskiten doğa ne yapar ki kum sala
Kıymetini bilmedim gençliği anıyorum
Koynumda yuva kurmuş türlü çeşit örümcek
Zamanla dağılırım kaçınılmaz tek gerçek.
Afet İnce Kırat
www.kafiye.net
Yağmurlu bir gece,
Yağmur; gözlerin kadar hırçın,
Gözlerin kadar yakıcı.
Gözlerin bir sırdı benim için…
Yapmasaydım bunca yanlışı;
Nasıl bulurdum doğruyu?
Her şey gözlerinde saklıydı işte.
Gözlerin bir sırdı benim için…
Bazen; sevgi ve şefkat dolu;
Bazense; acı ve kızgınlık…
Nedenn böylesin sevdiğim?
Gözlerin hep bir sırdı benim için.
Gözlerin gözlerin gözlerin;
O yemyeşil gözlerin…
Hadi anla,hadi anla artık!
Gözlerin bir sırdı benim için…
Uyan!
Hadi uyansın herkes.
Anla!
Hadi anla aşkımı da; itiraf et aşkını…
Gözlerin bir sırdı benim için…
ÜLKÜ KORKMAZ
www.kafiye.net
Korkularım
Çiçekten mayınlar döşemiş umutlarıma
Sensizliğin nefes alışları
Can çekişiyor sol yanımda
Yalnızlığın pimini çekeceğim
Titreyen bakışlarımda
Yüreğim bölünecek olsa da
Buzdan on bin parçaya
Bir uğur böceği uçuyor
Parmak uçlarımdan
Köşebaşları tutuluyor
Tüm ıslak sokakların
Hatıralar bir bir dökülüyor
Küflü saklılarımdan
Gözlerinde üşüyorum
Yazgısı kara akşamların
Kapı arkalarına gizlenmiş
Yine dilsiz yürekler
Kumral saçlarını rüzgara bırakmış
Gece gözlü hüzünler
Sancılar nefesini tutmuş
Sabırsızca beni bekler
Hayaller hep böyle mi
İmkansızlıklara yenik düşer?
Gülşen EKER
www.kafiye.net
DİBİNE VURDUM HÜZÜNLERİN
Dibine vurdum bu akşam hüzünlerin
Ayrılığın sen kokan mevsimlerinde
Puslu yalnızlıklara umutlar tütsüledim
Kanayan nefes alıp vermelere
Yağmur rengi gülüşün değdi de bir kere
Nasıl da ıslandı susuz düşlerim
Tam ortasından okkalı bir darbe
Seninle vurmuştuk biz koyu kara hasretlere
Ya kaçıp saklandığım senli zamanlar
Eli ayağına dolanırdı öksüz duyguların
Şarkılar söylerdi keyifle sevinçler
Issız sokaklarında gözyaşlarımın
Şimdi ise umarsız yokluğun misafir olmuş
Tadını çıkartıyor rehin yüreğimin
Nerde durup bir soluk borçlandığım kolların
Sana koşuyor bak kimsesiz kalan yanlarım
Gülşen EKER
www.kafiye.net
Yılların acıları sızıyordu yüzündeki derin çizgilerden. Gözleri demir atmıştı Marmara’ya, neredeyse bir asra yaklaşmış zaman ötesinden. Anıları gibi bulanıktı bakışları. Öfke miydi içindekiler, özlem mi, yorgunluk mu belli değildi. Dağılmış, beyazlamış, çatık kaşları öfkeyi hissettiriyordu. Neden öfkeleniyordu acaba? Daha dikkatli bakmalıydım, görmek için, görebilmek için.
Yüzüne vuran ışıkta bir çocuk canlanmıştı adeta. Kumral bukleli saçlarını tutturduğu kırmızı kurdelesi titriyordu döndükçe. Bir bayram sabahı atlıkarıncadaydı, dönüyordu rüzgârla yarışarak. O dönüyor, zaman dönüyor, gelenler geldiği yere dönüyordu, o gün babasının döndüğü gibi. Telaşla gelen dayısı, durdurup mutluluğu, indirmişti acı dolu dünyaya. Kalabalık evlerinin önünde belki de ilk kez gözlerindeki ışık sönmüştü, saçlarının buklesi gibi. Kırmızı fırfırlı elbisesinin rengi solmuştu birden, göremiyordu parlak ışıklarını, yüzü de öyleydi. Çözümleyemediği nedenle…r karıştırıyordu kafasını. Şimdiki yüzünü kaplayan kırışıklıklara benziyordu aynı. Nereden gelip nerede bittiği belli olmayan çizgiler bir anda o bayram sabahına götürmüştü yaşlı kadını benim gözümde.
Zor yıllar geçmişti peş peşe, çocukça aşklar başlamış, bitmişti masmavi gözlerinde. İçindeki küçük titreşimler unutturmuştu bazen sıkıntılarını. Ama sadece bazen…
O gün bindiği atlıkarınca gibiydi hayat, dönüyordu sürekli. Bazen mutluluktu gördüğü, bazen hasetle bakan insanlar, bazen de karanlık yüzler, aynı ölüm gibi.
İçinde büyüttüğü isyanlar okunuyordu yüzünden, belli ki ses çıkaramamıştı haksızlıklara, yokluğa, itilmişliğe. Burnunun duruşu anlatıyordu bunu bana. Güzel bir kadın olduğu bu yaşta bile belliydi, zamanında havada duran burnu yeri gösteriyordu şimdi. “Az kaldı” diyordu sanki.
Sımsıkı kapalıydı dudakları, alışkındı belli ki susmaya. Konuşmaya susamış gibiydi, çatlak ve kuru. Ne söyleyecekti ki konuşabilse. Belki de hor görülmüştü yıllarca, dayak yemiş yemek istediklerini yiyemese de. Gözlerinden sonra en büyük acı izi solgun dudaklarında kalmıştı.
Yine bir bayram sabahıydı, çocukları izliyordu. “Kim bilir hangi kızın hayatı sönecek bayramı yaşarken?” diye düşünüyordu. Yüzündeki derin çizgilere inat geçmişin silik izleri vardı yüzünde.
Lunaparkta atlıkarınca dönüyordu, dünya gibi, gelenlerin gideceği gibi, rüzgâra inat, zorluklara inat. Başı dönüyordu kadının, atlıkarınca gibi.
Afet İnce Kırat
www.kafiye.net
MUTLULUĞA GELİNLİK GİYDİREMEZSİN
Başka isimlere karışır adın,
Yılların duvağını indirirsin,
Sen sakın üzülme canım,
Mutluluğa gelinlik giydiremezsin….
Sevdaya köle olunmaz,
Kendi içinde boğulup gidersin,
Sen onu beklerken her vakit o başka birine gider,
Sen görmezsin.
Mutluluğa gelinlik giydiremezsin….
Aklından çıkmaz olur anılar ,
Daha dün yaşanmıştı dersin,
Unutma sen ilk değilsin.
Mutluluğa gelinlik giydiremezsin…
Sabır taşın çatlayana kadar sende onu beklersin,
Ama aşk beklemek değil,
O yanında olsun istersin.
Mutluluğa gelinlik giydiremezsin….
Kırılır kalbimin kapıları ,
Ben neredeyim o nerelerde,
Sevgiye emek vermek gerekir,
Yoksa boğulursun gözlerinde,
Sende bir gün sevmek istersin,
Mutluluğa gelinlik giydiremezsin….
Gülcan KORKMAZ
www.kafiye.net