Kategoriler

Arşivler


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Nesrin Önem

ANNENİN YERİNİ KİMSE ALAMAZ


ANNENİN YERİNİ KİMSE ALAMAZ

Annedir şefkatte bağrına basan,
Yalandır başkası aklında olsan,
Hasretler çeksen de uğrunda yansan,
Annenin yerini kimse alamaz.

Anneler haklıdır yavrusu anlar,
Canını acıtsa yüreği sızlar,
Dualar eder hep sana bağışlar,
Annenin yerini kimse alamaz.

Kapıda camlarda yavruyu gözler,
Kimseler özlemez o candan özler,
Ağlayan gözleri bizlerden gizler,
Annenin yerini kimse alamaz.

Secdeye kapanır gizlice ağlar,
Dualar eder de içini dağlar,
Yavrusu gurbette karalar bağlar,
Annenin yerini kimse alamaz.

Saçları bembeyaz örmüş ikiye,
Durmadan yol gözler bakar geriye,
Hançerler saplanır yaşlı yüreğe,
Annenin yerini kimse alamaz.

Kurbanım yoluna annem ben senin,
Ağlarsın durmadan yaşlı gözlerin,
Hasretin çekilmez beter özlerim,
Annenin yerini kimse alamaz.

NESRİN ÖNEM DEMİR
09 .10 2014
BURSA
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Nesrin Önem

SİTEM


SİTEM

Ahkamlar keserek yürek sesi kesince,
Namlunun ucundan mermi geri dönünce,
Bilinmez içinde hali perişan harap,
Tek çaresi Allah gerisi yalan azap,
Yaradan kayırır bilir, ümit kesince.

Zakkumlar açınca güller boynunu büker,
Bülbüle sığınır damla damla yaş döker,
Zalime boynunu eğer acımaz boşa,
Ne yaşarsa onu çeker gelirse başa,
Anlamaz halini önünde beli büker.

Kelin merhemi olsa sürer kel başına,
Derdini dinlerde acımaz göz yaşına,
Güçlüler eziğe atarlar tekme kazık,
Zavallı gençliğin zindana döner yazık,
Çareler arayıp dönersin tek başına.

Kadere sitemler ,ahlar hiç bitmez mi ?
Mazlumun çektiği yazısı silinmez mi ?
Darbeler yedikçe gönül bıkmaz alışır,
Garip ezildikçe tek Allah’ı karışır,
Mahşerde sorgular sorulur bilinmez mi ?

NESRİN ÖNEM DEMİR
12. 10 2012
BURSA
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Hüsnü DÖNMEZER

SEVDA ÇIKMAZI


SEVDA ÇIKMAZI

Acı eksende beklemez sevda giderken
Dudağı yakar kıskançlık dil susar durur
Dünyamın lavı kararır arzu biterken
Volkanımın küllerine hasretler vurur

Kurşuna dizilir her an ondaki ismim
Kargı boğumunda sevdam takılır kalır
Gönül perçeminde susar eskimiş sevgim
Bağlanmış arzular aşkı yakar kavurur

Yüreğin öznesi ağlar duman tüterken
İmgesel duygular aşar gökteki sihri
Aşk yıldızın kuyruğunda sitem ederken
Gönül suyunda yıkanır ayrılık zehri

Artık yok olmuştur umut sevgili gitmiş
Çıkmaz sokaklarda kalmış yüreğin közü
Sevda kaybolmuş o anda sevmeler bitmiş
Vefasıza tükenmiştir gönlümün sözü

Hüsnü Sönmezer 12.ekim.2014
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Safiye SAMYELİ

İNCİTME EY TABİP


İNCİTME EY TABİP

Sakınırım bil ki onu gözümden
İncitme ey tabip nazlı yâri mi
Umulmaz dertlere düştü yüzümden
İncitme ey tabip nazlı yârimi

Görenler sanıyor bu adam deli
Yıllardır dinmiyor gözünde seli
Hasret ağır geldi büküldü beli
İncitme ey tabip nazlı yârimi

Ayrı ayrı ilde yanıyoruz biz
Gizli gizli içten kanıyoruz biz
Pervaneler gibi dönüyoruz biz
İncitme ey tabip nazlı yârim

Neşteri vurunca titrerse teni
Bil ki düşünüyor o anda beni
Onu üzer isen af etmem seni
İncitme ey tabip nazlı yârimi

Kalbine dokunma orda ben varım
Ben onunum oda benim bir yarım
Ben onsuz olamam yırtılır zarım
İncitme ey tabip nazlı yârimi

Gören beni mesut sanıyor ama
SAMYELİ şahittir çektiğim gama
Sevdalı gönüle tutar mı yama
İncitme ey tabip nazlı yârimi

Safiye SAMYELİ
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Yegane Sercuvarlı

GERİYE DÖNE


GERİYE DÖNE

YANIB KÜLE DÖNÜB KÖZ DE, OCAK DA,
YERİNDE KALIBDI O TAŞ, O DAĞ DA.
ESDİ RÜZGARLARIN YELİ BUDAĞ DA
HOŞ HABER GETİRE BU BAHAR YENE,
O ÖTEN GÜNLERİM GERİYE DÖNE.

TANRI SENİ BİLDİ RUHUMA YAKIN,
SENİ SEVMEK OLDU BÖYÜK GÜNAHIM.
KİPRİYİNİ KALDIR GÖZÜNE BAKIM,
SIKMA YÜREGİMİ BU AKŞAM YENE ,
O ÖTEN GÜNLERİM GERİYE DÖNE.

DÜNYADA GÖZÜMÜN MURAZI KALIB ,
HAYATDAN TALEDEN NARAZI KALIB.
DAHA GÜZELLERİN NAZI AZALIB,
TUTMA GÖK YÜZÜNÜ BULUDUM, YENE,
O ÖTEN GÜNLERİM GERİYE DÖNE.

HİSSİM DUYĞULARIM AYAĞA ENMEZ,
GÖZE GÖRÜNMEZDİ İLAHİ DİNMEZ,
HER KİMSE KALBİMİ OKUYA BİLMEZ,
BİR HASRET GÖNLÜMÜ ÜŞÜDÜR YENE,
O ÖTEN GÜNLERİM GERİYE DÖNE.

MÜELLİF YECANE SERCUVARLI 03.02. 2001. K.
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Sema SEZER

BÜYÜK HAYALLERİM OLMADI


BÜYÜK HAYALLERİM OLMADI

Hiç büyük hayallerim olmadı benim
Bir saf çoçuk gülüşler
Yağmurda ıslanmış çimler
Ve oyun oynayan çıplak ayaklar
Ahşap bir evin kokusu
Bahçemin gülleri
Ve annemin örme iple kurduğu salınçak
Aynı sokağın küs kalamayan çoçukları
Barışınca sımsıkı sarılışları
Bizi okşayan şarkıları
Notası bozulmayan bir yaşam şarkısı
Kendi olan yüzler
İkilik bilmeyen yürekler
İçten gelen kahkahalar
Ekşimeyen suratlar
Benim hiç büyük hayallerim olmadı
Ve bütün hüzünlere rağmen
Gönlümde bir bahar hep benimle yaşar
Taze çiçekleri.uçuşan kelebekleriyle
Bir bahar hep benimle yaşar…….

SEMA SEZER
12/10/2014
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Nezahat KAYA

Gülüşüne


Gülüşüne

Gülüşün sevda taşır gözlerimin ferine
Gölgelenmiş bulutlar çıkamaz seferine
Bayramlık sevinçlerim yoklarken hafızamı
Yakışmaz gözyaşına boş yere ağlaması
İçerimde cem eder gönlümün bağlaması
Sanmam ki delilikten yüreğin çağlaması
Yüzümün kızarması sormamışken rızamı
Gülüşün sevda taşır gözlerimin ferine
İlham alan bulutlar çıkamaz seferine

Bu telaşlı hallere tanıktır gün ışığı
Şüphesiz bilir zahir cümle âlem aşığı
Coşkum kendimden önce sarmışken tüm azamı
Bir küçücük kıvılcım rehin alır kafesi
Bakışına tutuklu unutulan nefesi
Alıp veren ben miyim taşkınlık neyin nesi
’Vay halime’ demeler dilimde arıza mı
Alelade hiç değil ayağın dolaşığı
Gülüşünün üstünde büyüttüm sarmaşığı

Seni senden istemek cana büyük nimetken
Arada can taşımak sabrıma büyük etken
Necatım teslim alır güçlü muhafazamı
Ulaşıp makamına dilekçemi yazarım
Özlemi başlığına fail diye kazarım
Son sözüm der ki sana ’cemaline nazarım’
Zatına teşrif etmek apansız bir kaza mı
O sımsıcak gülüşün bağrımda kıyametken
Söyle nasıl susayım olanlar hakikatken.

Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Elvan USUL

SEYR Ü BEŞERDE BİZ


SEYR Ü BEŞERDE BİZ

Nice zamanlarımıza kıyıp da boş işlerin yolunu tuttuğumuz şu dünyada, okumaya, öğrenmeye ve farklı fikirleri özümsemeye önem veren siz değerli okurlarımla birlikte olmanın hazzını duyuyorum. Yaklaşık 16 yıldır gerek fikirlerimi gerekse hislerimi gönül dünyamda hapsetmeden siz okurlarımla paylaşıyorum. Ve “mutluluk paylaşımdır” felsefesini kendime bir açı edindiğimden beri başarılı, mutlu ve hümanist bir insan olma yolunda emin ve ilerleyici adımlar atmaktayım. Temennim ve arzum bu felsefe ile tüm ülkem insanına mutluluğu ve beraberinde getirdiği başarıyı nakşetmektir. Zira insanoğlu mutlu olduğu sürece kendinde, iyi işler yapmanın gücüne erişebilir. Bu sebep itibariyle hakiki yaşamın her türlü hile, riya ve olumsuzlukları önünde boyun eğen değil, aksine mücadeleci akıllı tavırlar ile güçlü insan olmanın yolunu kendimizi tanımakla açacağız. Kişinin kendisini bilmesi, adının ne olduğunu nereli olduğunu bilmesi değildir. Kişinin kendini bilmesi, yaratılış gayesi ile birlikte hangi olaya hangi tepki ile yaklaştığını, bu tepkileri nasıl sergilediğini ve bu tepkilerin gerekçesinin ne olduğunu bilmesidir. Dolayısıyla insan yaşadığı toplum ile bir bütündür ve asla yalnız yaşayamaz. O halde insanın toplum içerisindeki davranışları, hisleri ile toplumun dini, kültürel, ahlaki, kanuni ve görgü kurallarını da bilmek durumundayız. Bizler Denizli ilimizin ilçe, köy ve çeşitli muhitlerinde yaşayan insanlarız. Kendi kültürümüzü en iyi bilmesi gereken yine biziz.
Çağımızın gerek çalışma koşulları gerek teknolojik gelişmeleri gerekse globalleşme sebebiyle yavaş yavaş kendimizden uzaklaştığımızı görmekteyim. Bir toplumun temel taşı olan ailelerin parçalandığını ve bu sayının giderek arttığını hepimiz bilmekteyiz. Özellikle ilimiz Denizli bu konuda rekor kırmaktadır.
Yine esnafımız feryadı figan etmekte “iş yok, müşteri yok, para yok” diyerek ağlamaktadır. Memurumuz alım gücünün zayıflığından şikâyet ederken ederken bir bakmış ki emeklilik çağı gelmiş gezmeye başlamış. Çocuklarımız kendi aralarında öyle bir yarışa hazırlanma telaşına girmiş ki, acaba bir üniversite kapısından ben de girebilir miyim diye panik atak olmuş. Mezunlarsa başka bir telde sek sek oynamakta. Minik yavrularımız bile dertli, hiç mutlu değil. Neden Ayşe’nin ayakkabısı çok güzelmiş de babası ondan almamış. Ahmet’in yürüyen robotu artık çok sıkıcıymış internet oyunları daha iyiymiş. İlla ki bilgisayar alınmalıymış. Hangi yaşta olursa olsun her insanın muhakkak ki bir derdi var. Önemli olan derdi kendine dert etmemektir. Ve hayatın bize kazandırdıklarını düşünmek yeni kazanımlar için mücadeleci bir ruha sahip olmak insan olmanın en hakiki vasıflarından biridir. Bunu böyle bilir ve yaşama entegre edersek mutluluğun, başarının ve hakiki manada insan olmanın zaferini kutlarız.
Her Perşembe yaşamın artı eksi yönleri ile insan ilişkileri konusunda yeni kültürel pencerelerden bakacağız hayata. Toplum olarak dünyanın neresindeyiz, neleri başarmış, neleri kaybetmişiz, neleri yanlış, neleri doğru biliyoruz, biz kimiz? Tüm bu soruların yanıtlarını her hafta burada, son noktanın kültür sayfasında okuyabilirsiniz. Biz sizden gelecek mailler sayesinde daha çok ivme kazanarak zamanımızı okurlarımızın gönülleri ile mübadele edeceğiz. Saygılarımla.

08.03.2008
Elvan USUL
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Elvan USUL

TÜRKİYE ÖLMEYECEK


O günden bugüne ne mi değişti?

Satıcılar güçlenerek çoğaldı…

TÜRKİYE ÖLMEYECEK

Yıllar var ki, Türk’ü çekemeyen, onun ilerlemesine katlanamayan, “Türkiye ne ölsün ne de yaşasın” diyen pek çok ülke var yeryüzünde. Çağdaşlaşma yolunda, bilim alanında kendi ilerlemelerini kaydedip zirvede olmak isteyen bu ülkeler, Türkiye’nin refah içinde ilerlemeci bir zihniyetle attığı adımların sesinden ürktü. Sesi susturmanın tek yolu ise ülkemi başka karışık işlerle meşgul etmekti. Böylece Türkiye terör kargaşası ile iç savaş yaşayacak, iç savaşın faturası millete kesilecek ve yüzlerce şehit haberiyle tüm ülke tek konuda kilitlenecekti. Aynı zamanda bu ülkeler diğer, dünya üzerinde kurguladıkları oyunları karambolda rahatlıkla hayata geçirebileceklerdi. Bu düşünceyle ülkeme terör örgütü üyelerini akın akın gönderenler, kısmen hedeflerine ulaşsalar da hala Türk’ ün damarında özgürlük ve beraberliğin dolaştığını idrak edememişler.
Tarihten de bilinen bir gerçek süreçle “bu vatan bölünmez” sözü semaları çınlattı her şehit haberi ile. Ve biz ülkem insanının nasıl kendine dost olduğunu nasıl tek yürekte buluştuğunu defalarca gördük. Ellerimizde Türk bayrağı, yüreğimizde iman ve dilimizde teröre lanet sözleriyle sokaklara döküldük. Askerimizi yalnız bırakmadık bu çetin savaşta. Bu çetin savaşı sıcağıyla yaşayan, ülkemi koruma gayesiyle can veren şehitlerimiz için kalemlerimizle kurşun sıktık elin gâvuruna. Sesimizle gösterdik gayretlerinin boş olduğunu. Hele ki bir ana kuzusu daha şehit oldu diyince haber bültenleri daha bir fazla sarıldık birbirimize.
Ramazan, bayram nedir bilmeden hedefleri doğrultusunda sinsi stratejileri ile doğu bölgemize musallat olan bu terör, bir gözümüzü ve bir kulağımızı doğuya kilitledi. Doğru. Lakin diğer gözümüz hakikatleri aydınlığıyla görmekte, diğer kulağımız ise çatlak seslerin kaynağını tespit edebilmektedir. Hepsinden mühimi sarsılmaz bir yürekle kimin dost kimin düşman olduğunu idrak edebilmekteyiz. Karınca yuvasını dağıtacaksak yuvadan çıkan karıncaları tek tek öldürmenin çözüm olmadığını bilmekteyiz. Birini öldürsen biri gelecektir arkasından. O halde yuvanın yerini bulup onu hedef almalıyız ki kısa sürede terör belasından kurtulup bu ülkenin muasır medeniyet olmasını sağlayabiliriz.

Amaç belli, yol belli, kişi belli… Zor olan ne?

Şehitlerimizi rahmetle anıyor, teröre lanet üstüne lanet üstüne lanet yağdırıyoruz. Türkiye’yi öldüremeyeceksiniz. Türkiye ölmeyecek.

Elvan USUL
22.10.2007
www.kafiye.net


Tarih 12 Eki 2014 Kategori: Elvan USUL

BANA ARKADAŞINI GÖSTER 2


BANA ARKADAŞINI GÖSTER 2

(Gençlik Arkadaşlıkları)

Değerli okurlarım, geçen haftaki yazımda çocukluk arkadaşlıkları üzerine durmuştum. Bu hafta ise, pek çok ebeveynin sıkıntı yaşadığı gençlik arkadaşlıkları ve ailenin öneminden bahsedeceğim.

Çocukluk döneminden henüz yeni yeni gençlik dönemine geçmekte olan çocuklarınız, bazı durumlara göre büyük bir insan iken bazı durumlarda ise hala küçüktürler. Bu büyük küçük arasında sıkışıp kalan çocuğunuz sonunda size “ bir karar verin artık, büyük müyüm, küçük müyüm?” diye serzenişte bulunur. Aslında çocuğunuz haklı. Arkadaşları ile birlikte seyahat etmek isteseler, “sen daha küçüksün” der izin vermezsiniz. Kardeşiyle bir sorun yaşadığında “ sen büyüksün, ablasın – abisin” kardeşine dokunma” dersiniz. Şimdi o, küçük mü büyük mü? Hadi karar verin. Evet. Hayat içindeki bazı olay ve olgular karşında büyük, bazen de küçük olabilir. Bunun izahını yapmaz, hep neticede büyük-küçük kavramlarını söyler durursanız, işte evdeki o çelişkiler ve bazen de kurmaya çalıştığınız otoriteden kaçış aramaya başlayacaktır göz bebeğiniz. Hatta kimsenin fark edemeyeceği bir gizlilikle, kendini arkadaş çevresine atmak isteyecektir. Henüz kendisini tanımamış, git-gel sürecinde kimlik arayışı yaşayan çocuğunuz; arkadaşlarının yanında değer aramaya başlayacak, kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Tıpkı, bir bardak sodanın içine atılan zeytin taneleri gibi onların birer ikişer davranışlarını içene alıp, iniş-çıkışlarla kendine mal etmeye çalışacaktır. Zeytin tanelerinin kısa süren mücadelelerinin akabinde dibe vurması nasıl kaçınılmazsa, çocuğunuzun arkadaşlarından aldığı o davranışların yerleşmesi de kaçınılmazdır. Şayet, kendine mal etmeye çalıştığı davranış olumlu ise ne ala. Lakin günümüz örneklerine baktığımızda, olumlu davranışların arkadaşlar içerisinde pek de rövanşta olmadığını görmekteyiz.
En yaygın ve en basit örneği; anne babanın hiç sigara kullanmamış olmalarına karşın, çocuklarının zaman içinde tiryaki olmalarıdır. Ya da uyuşturucu, alkol bağımlısı olmalarıdır. Hiçbir toplum tarafından kabul görmeyen bu davranışlar, yine pek çok çocuğun, gencin itiraflarıyla şöyle açıklanmaktadır. “ Arkadaş kurbanı oldum”.
Peki; nedir çocuğunuzu arkadaş kurbanı eden nedenler. Aslında o kadar çok ki, sadece en yaygın olanlardan bir kaçını sıralayayım.

Anne- babanın çocuğu bir insan olarak değil de, evin yaramaz bir kedisi gibi görmesi.
Anne- babanın çocuğun yanında veya haricinde sürekli kavga edip onu bir kenarda bırakıp kendi dertlerine düşmeleri,
Anne- babanın çocuğa aşırı özgürlük vermesi veya özgürlüğünü aşırı kısıtlaması,
Anne- babanın çocuklar arasında dengeyi tam olarak sağlayamaması,
Anne- babanın çocuğunun eğitimi ile yeterli düzeyde ilgilenmemesi,
Geliri düşük ailelerin çocuğuna yeterli izahatta bulunamaması,
Geliri yüksek ailelerin çocuklarının her istediğine evet deyip boyun eğmesi,
Anne- babanın çocuktaki yeni davranışları fark edememesi,
Çocuğun evdeki otoriter yapıya olan tepkisini dışarıdaki arkadaşlarında yansıtmaya çalışması,
Çocuğun kimlik arayışı sürecinde (yaklaşık 12- 22 yaş) ona yeterli bilgi verilmeyip desteklenmemesi. Vb.
Neticede çocuğu yetiştirecek olan evvela aile, okul ve toplumdur. Siz çocuğunuzu aile içinde sağlam karakterde ve sık dokunmuş bir halı gibi dokuyamazsanız; çocuğunuz okul ve çevresindeki arkadaşlarından ve toplumdan bir takım davranışları ilmek ilmek alır içine. Ve o ilmeklerin, o halı tamamen bitmeden sökülüp atılması gerekmektedir. Aksi halde tamamlanmış, camekâna konmuş olan bir halının ortasındaki lekeli bir ilmeği söküp atmak çok çok zordur. Takdir edersiniz ki; demir tavında dövülür. Sosyal yaşam içerisinde çocuğunuz elbette ki, artsıyla eksisiyle bir hayat idame etmektedir. Size düşen ise; ona doğru olan yaşam öyküsünü yazıp yaşatmanız değil, öyküyü okuyup onun yaşamasını sağlamanızdır. Bırakın çocuğunuz, ana temadan ayrılmadan doğaçlama oynasın hayat tiyatrosunda. Siz hem seyirci, hem yönetmen, hem suflör hem de oyuncu olun onun sahnesinde. Sizi arkadaşı gibi gördüğü o sahnede, sizin tecrübe ve sözlerinizden daha çok etkilenecektir. Tüm bunları yaparken, hangi rolle çıkarsanız çıkın karşısına; daima ölçülü olun. Kazanan hem siz hem çocuğunuz hem de toplumumuz olacaktır.

Elvan USUL
Ocak 2008
www.kafiye.net