SEYR Ü BEŞERDE BİZ

Nice zamanlarımıza kıyıp da boş işlerin yolunu tuttuğumuz şu dünyada, okumaya, öğrenmeye ve farklı fikirleri özümsemeye önem veren siz değerli okurlarımla birlikte olmanın hazzını duyuyorum. Yaklaşık 16 yıldır gerek fikirlerimi gerekse hislerimi gönül dünyamda hapsetmeden siz okurlarımla paylaşıyorum. Ve “mutluluk paylaşımdır” felsefesini kendime bir açı edindiğimden beri başarılı, mutlu ve hümanist bir insan olma yolunda emin ve ilerleyici adımlar atmaktayım. Temennim ve arzum bu felsefe ile tüm ülkem insanına mutluluğu ve beraberinde getirdiği başarıyı nakşetmektir. Zira insanoğlu mutlu olduğu sürece kendinde, iyi işler yapmanın gücüne erişebilir. Bu sebep itibariyle hakiki yaşamın her türlü hile, riya ve olumsuzlukları önünde boyun eğen değil, aksine mücadeleci akıllı tavırlar ile güçlü insan olmanın yolunu kendimizi tanımakla açacağız. Kişinin kendisini bilmesi, adının ne olduğunu nereli olduğunu bilmesi değildir. Kişinin kendini bilmesi, yaratılış gayesi ile birlikte hangi olaya hangi tepki ile yaklaştığını, bu tepkileri nasıl sergilediğini ve bu tepkilerin gerekçesinin ne olduğunu bilmesidir. Dolayısıyla insan yaşadığı toplum ile bir bütündür ve asla yalnız yaşayamaz. O halde insanın toplum içerisindeki davranışları, hisleri ile toplumun dini, kültürel, ahlaki, kanuni ve görgü kurallarını da bilmek durumundayız. Bizler Denizli ilimizin ilçe, köy ve çeşitli muhitlerinde yaşayan insanlarız. Kendi kültürümüzü en iyi bilmesi gereken yine biziz.
Çağımızın gerek çalışma koşulları gerek teknolojik gelişmeleri gerekse globalleşme sebebiyle yavaş yavaş kendimizden uzaklaştığımızı görmekteyim. Bir toplumun temel taşı olan ailelerin parçalandığını ve bu sayının giderek arttığını hepimiz bilmekteyiz. Özellikle ilimiz Denizli bu konuda rekor kırmaktadır.
Yine esnafımız feryadı figan etmekte “iş yok, müşteri yok, para yok” diyerek ağlamaktadır. Memurumuz alım gücünün zayıflığından şikâyet ederken ederken bir bakmış ki emeklilik çağı gelmiş gezmeye başlamış. Çocuklarımız kendi aralarında öyle bir yarışa hazırlanma telaşına girmiş ki, acaba bir üniversite kapısından ben de girebilir miyim diye panik atak olmuş. Mezunlarsa başka bir telde sek sek oynamakta. Minik yavrularımız bile dertli, hiç mutlu değil. Neden Ayşe’nin ayakkabısı çok güzelmiş de babası ondan almamış. Ahmet’in yürüyen robotu artık çok sıkıcıymış internet oyunları daha iyiymiş. İlla ki bilgisayar alınmalıymış. Hangi yaşta olursa olsun her insanın muhakkak ki bir derdi var. Önemli olan derdi kendine dert etmemektir. Ve hayatın bize kazandırdıklarını düşünmek yeni kazanımlar için mücadeleci bir ruha sahip olmak insan olmanın en hakiki vasıflarından biridir. Bunu böyle bilir ve yaşama entegre edersek mutluluğun, başarının ve hakiki manada insan olmanın zaferini kutlarız.
Her Perşembe yaşamın artı eksi yönleri ile insan ilişkileri konusunda yeni kültürel pencerelerden bakacağız hayata. Toplum olarak dünyanın neresindeyiz, neleri başarmış, neleri kaybetmişiz, neleri yanlış, neleri doğru biliyoruz, biz kimiz? Tüm bu soruların yanıtlarını her hafta burada, son noktanın kültür sayfasında okuyabilirsiniz. Biz sizden gelecek mailler sayesinde daha çok ivme kazanarak zamanımızı okurlarımızın gönülleri ile mübadele edeceğiz. Saygılarımla.

08.03.2008
Elvan USUL
www.kafiye.net