Seni Seviyorum Demek…

Birçok internet platformunda “seni seviyorum” sözünün değeri tartışılıyor ve sevgi üzerine, seviyorum, seviyorsun, seviyoruz denilmekte, coşkuyla anlatılmakta duygular.

Bunlardan bazıları coşkulu, sıcak magma gibi yakıcı. Bazıları da, buz dağlarının en zirvesinin soğukluğunda.

Sonuçta ikisi arasında ısı farkı olsada biri sıcaktan, biri soğuktan yakıyor yürekleri…

 

Ben de birçok şeyler yazdım ve yazmışımdır, halada yazarım bu konuda. Sevgi üzerine, aşk üzerine. Ama inanın bitmez ve derin bir konudur bu. Bir kere içine girmeye görün çıkamazsınız. Çıkmaya çalışsanız da çıkamazsınız. Kaybolursunuz konunun içinde…

 

Zaten bırakmaz sizi sarılır dört elle;”bırakma beni, anlat beni sevmeyenlere, âşık olmayanlar, sevgiye aşka ihanet edip arkasını dönenlere.” Diye haykırır avaz avaz…

 

İki kısa kelime ama bu aralar sadece kelime işte. Anlamını artık kimse düşünmez oldu. Değerini hiçe sayanlarsa çoğaldıkça çoğaldı.

Kimileri şımarıkça aldı bu sözü ağzına. Kimileri anlamını bilmez oldu. Kimileri hak etmedi. Kimileri değer bilmedi. Seni seviyorum dendi de, kime niye dendi kimse irdelemedi…

 

Hâlbuki ben hep utandım bu sözü söylerken. Dudaklarımdan dökülüşüne izin verirken hep tereddüt ettim.

 

Düşündüm hep; söylediğim anladı mı acaba?

Hak etti mi, değerini bilecek mi?

Yoksa savurup saçacak mı bu sözü mü, anlamını, büyüklüğünü bilmeden?

Bu iki kelimenin ben olduğunu, kalbimden çıkıp geldiğini anlayacak mı?

Anlayıp da o da sevecek mi? söyleyeyim mi, yoksa hissettireyim mi?

 

Ama söylemeden de olmuyor ki. İçinde sevginin yüceliğini yaşarken, sevdiğine onu sevdiğini, bağıra bağıra, duya duya, doya doya söylemeden de olmuyor ki…

 

İçinde sevgiden bir volkan varken, yanıp yanıp tutuşuyorken, onun anlamasını beklemek çok zor. Sadece davranışlarla anlatmak çok zor. Sesinle, sözlerinle, en içten gelen, anlamı gözlerine yerleşen seni seviyorum’larla anlatılabilir ancak sevgi…

 

Ama anlayana tabii. İşte hep ya değerini bilmez de sevdiğim beni yaralarsa diye korktuğum için söylemek çok zor oldu. Utandırdı tereddüde attı beni.

Buna rağmen, hiç korkmadan, karşılık alacağımdan emin olarak, rahatlıkla seni seviyorum dediklerimde var. Anneme, babama, kardeşime, sevgimi, seni seviyorum sözünü dilediğimce söyleyip haykırıyorum. Çünkü sevdiğim kadar sevildiğimi biliyorum.

 

Ya sevgimin değerini bilmezlerse diye korkmuyorum. Duya duya, doya doya, bağıra bağıra, sınırsızca, her an, her saniye, sevdiklerimi sevgime doyurmak istercesine söylüyorum…

 

Ama artık sevgiler yitirdi değerini. Oyun gibi bir şey oldu sanki.

 

“Seni seviyorum” sözü anlamı bilinmeden, değeri bilinmeden ağza alınır oldu. Sadece dış görünüş için, ya da menfaatler uğruna kullanılır oldu bu yüce iki söz…

 

Kalbe uğramadan, gayri ciddi bir edayla söylendi çoğu zaman. Telefon da veya mesajlarda öylesine, sıradan bir “ne haber” “nasılsın” der gibi kullanılıyor çoğu zaman.

 

Evet, “seni seviyorum” demek o kadar kolay ki. Şimdi gerçek sevenlerin işi zor. Çünkü ” kurunun yanında yaş da yanar” misali sevdiğine seni seviyorum dediğin de ya inanmazsa diye korkuyor insan. Belki de kalbi sevgi dolu olan bu korkuyla içine gömüp sevgisini söylemiyor…

 

Seni seviyorum demeliyiz ama duya duya. Bilsin karşımızda ki gerçekliğini.

 

Kalbimizdeyse sevgi haykırmalıyız doya doya. Anlatmak için sevgimizi.

Bu inançtaysa, bu sevgiyleyse söyleyelim bağıra bağıra. Ve açalım sevdiğimiz görsün diye kalbimizi…

 

Sevgiyle kalın. Anlamını bildiğiniz ve bilinen “seni seviyorum” lar hiç eksik olmasın hayatınızdan…

Ömer Sabri KURŞUN
www.kafiye.net