Kategoriler

Arşivler


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Nesrin Önem

GÖNÜL SEVERSE


GÖNÜL SEVERSE

Yaşarsın dünyayı tozpembe gelir,
Bağlanır dilleri gönül severse,
Cennetin bahçesi öne serilir,
Derilir gülleri gönül severse.

Yüreğe seslenir hoş sesi ile,
Gözlere yansıtır aşk baksın diye,
Kalp sesi dinletir sırf bile bile,
Sırtlanır yükleri gönül severse.

Canlanır bedeni tüğ gibi uçar,
Etrafa neşeli kahkaha saçar,
Kederler bir anda yok olur kaçar,
Kıvırır belleri gönül severse.

Karamsar tavrına bir perde çeker,
Haykırır dünyaya içini döker,
Nefreti kinini o anda söker,
Değişir halleri gönül severse.

Dünyaya değişmez saçın telini,
Sadece isteği olmak gelini,
Göğüsler afetin zorlu yelini,
Bırakmaz elleri gönül severse.

NESRİN ÖNEM DEMİR
03 12 2014
BURSA
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Sema SEZER

GÖZYAŞIN DÖKÜLÜR HİÇRANLA BOŞA


GÖZYAŞIN DÖKÜLÜR HİÇRANLA BOŞA

Dertleri yazdıkça gülerdin bana
Çok şey anlattım ben dağlara, taşa
Hâl mi bıraktın hiç vefâsız yârim
Gözyaşın dökülür hicranla boşa

Yılların geçer hep acıyla boşa
Sorarsın suçunu dağlara, taşa
Arkanda gözü nemli yâr bırakınca
Gözyaşın dökülür hicranla boşa

Ağlasan kim duyar kimler sarar ki
Feryâdı figânın neye yarar ki
Boğulmuşsun yasa kimler anlar ki
Gözyaşın dökülür hicranla boşa

SEMA SEZER
02/12/2014
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Sema SEZER

SEN BENİMSİN YÂRİM


SEN BENİMSİN YÂRİM

Sen benimsin yârim hiç diyemedim
Ne acılar çektim hiç bilemedin
Bilmem neden özür hiç dilemedim
Ne acılar çektim hiç bilemedin

Aşkının anısı artık gönülde
Var mı kalan bir şey şimdi elinde
Şimdi unut dersin kalmasın dilde
Ne acılar çektim hiç bilemedin

Sözün geçerken hep gözüm nemlenir
Sevdâ bahçemde aşk senle demlenir
Selâmından mahzun gönlüm şenlenir
Ne acılar çektim hiç bilemedin

Yaktığın ateşi nasıl görmedin
Sen hiç mi yanıp da beni sevmedin
Yuvamı mutluyken zindan eyledin
Ne acılar çektim hiç bilemedin

SEMA SEZER
01/12/2014
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Ali Bilecen

SUS BARİ


SUS BARİ

Sulanmış beyninle ahkâm keserek
Aklından geçeni durma kus bari
Yaşına bakanlar olgun sansınlar
Yanlışı savunma ayıp sus bari.

Sakatat etlerden olmaz kavurma
Arif meclisinde sözcük savurma
Gerçek ortadayken burun kıvırma
Kanayan yaraya parmak bas bari.

Açlığı bilmezsin işkemben toksa
Siyasete soyun hünerin çoksa
Adalet dağıtan vicdanın yoksa
Suçluyu koruyup suçsuz as bari.

Yüreği taşlaşır sevgi sermeyen
Her yola başvurur aklı ermeyen
Görüntüsü bozuk meyve vermeyen
Faydasız dalları buda kes bari.

OZANMERDAN her dem dostluğa aday
Karanlığı böler semadaki ay
Duygu adamıyım demesi kolay
Gönüller okşayıp biraz es bari.

ALİ BİLECEN/OZANMERDAN/03/12/2014
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Nigar AGIR

ŞİİR VE BEN


ŞİİR VE BEN

Bir şiir yazyorum ki ,
Gece gündüz dilimde olan,
Gündüzleri hayallerimi süsleyen,
Geceleri ise rüyalarımı
Bir şiir yazıyorum ki,
Bazen uykuda bile,
Bir şiir düşüyor,
Önce yüreğime sonra dilime
En sonunda da kaleme,
Yazıyorum yazıyorum bıkmadan yorulmadan,
Şiirin ahengine kaptırmışım ruhumu,
Gündüz mü gecemi çözemiyorum.
Kapılıp gitsin isterse erisin bitsin,
Şiirimi yazmaya kağıt bulamıyor,
Bazende kalbime yazıyorum
Bir şiir yazıyorum ki,
Geceleri güneş gibi ortalığı aydınlatmalı
Mehtaba bakarken nasıl gözlerimiz kamaşırsa,
Benimde gönül sarayımda ki
Şiirime bakınca gözüm kamaşıyor,
Bülbülün ötüşün de, seherde kuşların zikrinde,
Ben hep Rabbimin sevgisini
Önce yüreğime, sonra şiirime katıyorum.

NİGAR AĞIR
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Sema SEZER

GÖZÜM YAŞLA DOLAR


GÖZÜM YAŞLA DOLAR

Gözüm yaşlar döker ben hiç silemem
Gözde hasret kalpte sevdân olunca
Ateş nasıl yakar inan bilemem
Gözde hasret kalpte sevdân olunca

Gece, gündüz kanar hep şu bağrım
Bir gün dinmez benim şu kalp ağrım
Aşkım inan bana bu son çağrım
Özde hasret kalpte sevdân olunca

Yârim anla beni artık ne olur
Gönül yandığında beden hep kahrolur
Bir selâmdan bile kalp neşe bulur
Sözde hasret kalpte sevdân olunca

Âşıksan yaşarsın işte öylece
Seni seveli oldum tam bir bilmece
Kalmadı sabrım çözelim gel de
Közde hasret, kalpte sevdân olunca

SEMA SEZER
03/12/2014


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Sema DAĞLI

SENİ SORUYOR


SENİ SORUYOR

Ne kadar meraklıymış tanıdık tanımadık,
Çoktan görünmüyorsun eller seni soruyor.
Ayrıldık,ayrı düştük hedefe varamadık,
Birlikte ektiğimiz güller seni soruyor.

Aşkımızın sorağı yayılmış elden-ele,
Seni kıskanıyordum her çiçeğe,her güle,
Bir zaman şen,bahtiyar senle verip el-ele,
Birge yürüdüğümüz yollar seni soruyor.

Nazaramı geldik biz,oysa nasıl severdik,
Sevdamızı her kese tarif edip,överdik,
El-ele,göz-gözeydik derdi candan kovardık,
Sevgimizden bahseden diller seni soruyor.

Gidişinle kalbime hasretini yaydım ben,
Günleri,saatleri birer-birer saydım ben,
Kalbimin kabuğunu azap ile soydum ben,
Gözlerimden başlayan seller seni soruyor.

Ayrılığın hasreti yoluma qam sepiyor,
Bu zavallı yüreğim hala sana tapıyor,
Tamarımda ,canımda fırtınalar kopuyor,
Boşuna harcadığım yıllar seni soruyor.

Sema Dağlı. 22.11.14
www.kafiye.net


Tarih 3 Ara 2014 Kategori: Saffet ÇAKIR

HER ŞEYE RAĞMEN


HER ŞEYE RAĞMEN

Karabulutlar salkım salkım
Rüzgar yine ifil ifil
Bende sancılı hasret
Güneş yine tarıyor sarı saçlarını
Kirpiklerin yağmurdan yeni ayrılmış
Gökkuşağı rengarenk
Hala ekmek kokuyor ellerin
Bir şey söyleyecektin söyleyemedin
Koltuk üstünde uyuyor kedin
Dağların doruklarında sen bir çiçekken
Turnaların düğünü var, ceylanlar suya inerken
Kırk ikindi yağmurlarında ben ıslanırken
Hayat devam ediyor işte, her şeye rağmen…

SAFFET ÇAKIR
www.kafiye.net


Tarih 27 Kas 2014 Kategori: Aynur AKINÇAY

BEN KURDUM HAYALLERLE DÜŞLERLE DÜNYAMI


BEN KURDUM HAYALLERLE DÜŞLERLE DÜNYAMI

Içemediğim bade,bade,
Şarapsın bardağımda.
Virane gönlüme Doğan,
Serapsın hayatımda
Hayaller avutur,hayaller yaşatır,
Gerçeklerin yalan dünyasında
Bir içimlik bir tattı oysa yaşam
Gerçekler acı olmasaydı hayatta
Sarıldım hayallere hülyalara
Benim Dünyam böyle
Mutlu oldum hayatta
Insanlar yalan,hayat var olan
Hayaller güzel gerçekler talan
Virane gönlümü avuttum hayallerle
Mutluluğu yakaladım sonunda ellerimle
Kalbime bir Sancı girdi aniden
Ittim bir kenara sendin o gerçekten
Dünya’nın yalanı,Dünya’nın talanı
Ben kurdum hayallerle düşlerle Dünyamı…

Aynur Akınçay
www.kafiye.net


Tarih 27 Kas 2014 Kategori: Hatice Eğilmez KAYA

Nimet Mevla’dan Gelir


Nimet Mevla’dan Gelir

Nimete saygı, Anadolu felsefesinin çok önemli bir halkasını oluşturuyor. Anadolu insanı, maddi manevi varlığımızın sürdürülebilmesi için sahip olmamız gereken her şeye gönülden saygı duyar. Yolda gördüğümüz bir ekmek parçasını zarar görmeyeceği bir yere kaldırmak, israftan kaçınmak, mecbur kalmadıktan sonra çöpe yiyecek atmamak için çaba göstermek bu saygının naif birer tezahüründen ibaret… Nimete saygının en karşısında selam durulası nedeni ise her türlü nimetin nereden geldiğini bilmek ayrıcalığıdır.

Nimet elbette Mevla’dan gelir. Bu hakikati fark etmek aslında başlı başına bulunmaz bir nimet… Şükür ise muhteşem bir makam, “insanım” diyebilmenin olmazsa olmazlarından… Ne mutlu bu makama erebilene! Peki, şükür nasıl ifade edilir? Halkımız nimetlerin tek kaynağına olan şükrünü bazen “Çok şükür” diyerek bazen de “Elhamdülillah” diyerek ifade eder.

Kedilerin nankör olarak değerlendirilmeleri bahsinde mutasavvıfların bir kısmı şöyle bir değerlendirmede bulunurlarmış ki düşünüldüğünde çok doğru bir değerlendirmedir bu. Onlara göre kediler nimetin asıl kaynağını bildikleri için sahiplerine fazlasıyla iltifat etmezlermiş. Bazı insanlar teşekkür edemezler, ağır gelir teşekkür etmek onların nefislerine. Oysa kedilerin hafif kendini beğenmişliğe çalan bu hâlleri, böylesi bir nedenden değilmiş anlayacağımız…
Koskocaman –belki de küçücük- ve masmavi bir gezegende yaşıyoruz. Konuğuz burada, hem de pek pervasız bir konuk… Yolcuyuz burada, hem de pek umarsız bir yolcu… Sayısız varlık sarhoş etmiş çoğumuzu. Ezelî bir mecliste, ebedi bir sılanın varlığından haberdar edilmiş olsak da ve zaman zaman gerçeği anımsayabilsek de genellikle dünya nimetlerinin güzelliğine meftun, çakırkeyif dolaşıyoruz ortalıkta. Oyalanıyoruz varlığı ve yokluğu tartışılası olan maddî oyuncaklarla. Yaşlı bir kadın, oğlumun kıyafetlerini katlarken beni bir süre izlemiş, sonra da “Hepimiz evcilik oynuyoruz; biz devrimizi tamamladık, şimdi evcilik sırası sizde.” demişti. Bu söz, dünya nimetlerinin bizleri teselli etmedeki acziyetini özetler nitelikte.

Ne zaman “Nimete şükretmek gerek!” denilse Yunus Emre’nin “Elhamdülillah” redifli ilahisini anımsarım. Kendi kendime sorarım kimler “Elhamdülillah” demeli, diye. Varlık sahibi olanlar mı? Yokluğa sabredenler mi? Sevilenler mi? Yoksa sevebilenler mi? Sağlıklı insanlar mı? Hastayken bile isyan etmeyenler mi? Mecazda ya da zahirde hiç yanmayanlar mı? Pişmek için yanmak gerektiğine inananlar mı?

Muhabbet renkli bir hırka, sohbet ehli olmakla kazanılır. Hacivat’ın Karagöz’den sille yemek pahasına sevdiği bir şey muhabbet… Yâr ile yaran, ile tatlı tatlı sohbet edebilmek demek… Hani “Yar bana bir eğlence medet!” deyip gölgesi meydana düştüğünde dilekte bulunuyordu ya Hacivat: “Bir dostum olsa ben söylesem o dinlese, o söylese ben dinlesem.” diye… İşte bu hırkayı giyebilmek de ne güzel bir nimet, giyebilen “Elhamdülillah” demeli.

Kibir ve haset gönüllerde kir… Gönle sessizce girer onlar, yavaş yavaş yerleşir. Kâinata ve insana kem gözlerle bakmamızı sağlar, dost edinmemizi güçleştirir, birilerini düşman bilmemizi kolaylaştırır onlar. Uzak durursak onlardan yücelerde dolaşırız; yakınımızda dolanmalarına izin verirsek düşer, düşer, düşeriz… Şükürler olsun bizleri bu iki düşmanın ağlarına yakalatmayana…
Elif doğrudur hem de dosdoğrudur. Sanki kâinatı ayakta tutan odur. Eğrilikle işi yoktur, cihan şümul bir alfabenin başını çeker bu yüzden. Tıpkı elif gibi dosdoğru olmak, eğri olanı kovmak yaraşır insana. Yalandan uzak, hakikate yakın yaşamak, Hakk’ı tanımak, yalnızca O’nun kulu olmak muhteşem bir nimet… Bu nimete erişebilen de “Elhamdülillah” demeli.

Âşık yansa da şanslıdır. Aşkın narından kemikleri sızlasa da sevebildiği için, böylesi kutlu bir ayrıcalığa sahip olduğu için şanslıdır. Mecnun dense de ona, halk içinde melûl, mahzun dolaşsa da üstelik… Kalbi taştan olanlar, hiç kimseyi sevemeyenler fakirdir; onlar zengin. Bencil olanlar, kalpsiz olanlar acizdir; onlar güçlü… Vuranlar, kıranlar çirkindir; onlar güzel. Kötüler çürür, onlar her dem taze kalır. Öyleyse sol yanında sevebilen bir kalbe sahip olanlar da şükretsinler hallerine.

Soyut bir köşk insan gönlü… Kolayca kırıldığı için sırçadan olduğu söylenir. Bu köşkün kırılmasını sağlayan en meşhur etken dildir. Kötü bir sözle yerle bir olur gönül köşkümüz. İmarı imkânsız hâle gelir. Postu insan gönlüne yaymak ne güzel… Orada bulunmaz güzellikler, paha biçilmez hazineler var. Bu köşke girebilene, sevdiği kadar sevilebilene ne mutlu! Hamd ve senalar yükselmeli onun dilinden göğe…

Başka canlılar için karınlarını doyurmak, rahat bir ortamda barınma imkânına sahip olmak yeterlidir çoğu kez. Oysa bir insanlar hava kadar, su kadar muhtacız huzura. Diken üstündeymişiz gibi hissederiz kendimizi huzuru bulamadığımız bir mekânda. Huzurumuzu kaçıran da genellikle ya kendimiz oluruz ya da türümüzden başkaları. Kavgasız, sitemsiz, sevgi ve saygının hüküm sürdüğü bir hayat isteriz her zaman. Cahit Sıtkı’nın “Memleket isterim, yaşamak sevmek gibi gönülden olsun; olursa bir şikâyet ölümden olsun!” diye tarif ettiği yurdun en önemli özelliği huzur. Ve ne yazık ki fani ayaklarımızla, boşu boşuna dolaşıyoruz huzuru yakalayabilmek umuduyla. Çünkü gurbet hicrandan ibaret aslında… Yine de sevinmeliyiz bir parça huzur yakalayabilirsek fani dünyada. Nimete şükrün gereği, cömertçe çevremizdekilerle paylaşabilmeliyiz bu nimeti.

Varlık bilmecesinin önemli bir parçası olduğumuza göre, sırlara yakınlığımızdan ötürü açıkçası sadece nefes almakla, dünya üzerinde başıboş dolaşmakla yetinmek değil görevimiz. Dilimizin döndüğünce, aklımızın yettiğince Hakk’ı terennüm etmeli, Hak’tan yana olmalıyız ki şükrümüz varlığını ispat etme ayrıcalığına erişsin…

Hatice Eğilmez Kaya
www.kafiye.net