şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Pazar günleri geç kalkmak, belki de yaşamımın tek lüksüdür. O gün de öyle olmuştu. Kalktığımda eşim mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordu. Her pazar olduğu gibi, kahvaltıya oturmazdan önce köşedeki bayiden gazetelerimi, sonra da yolun üzerindeki fırından, daha yeni çıkmış sıcacık simitleri alıp, eve dönmüştüm. Bir diğer pazar keyfim de kahvaltı masasında gazete okumaktır.
Çoğu orta halli aile gibi Rıdvan Bey de yılbaşını her sene çoluk çocuk ailece kutlardı. Bu yılbaşı da diğerlerinden pek farklı olmamıştı. Farklı olan tek şey bazan onların bir komşuya gitmeleri, bazan da yakınlarının ailecek onlara gelmeleri olurdu. Bu yılbaşı akşamı da bunlardan biriydi işte. Akşama doğru bacanağı Kazım ve karısı ellerinde hazırladıkları yemeklerle çoluk çocuk eve doluşmuşlardı.
Dilek’in yüreğine dokundu, çatallandı sesi; devam etti okumaya. “Annemi çok seviyorum abla. Bana çok iyi davranıyor” diyordu. “Anne” demişti kardeşi başka birine. Ne kadar özlem duymuştu ki bu kelimeye, çok içten söylemişti kocasının annesine.
Neden her şey son zamanlarda üstüne üstüne geliyordu ki? Derya nasıldı acaba? Bari o sıcak sevgiyle yüreğini, güzel yemekle midesini; anne, baba sesleriyle ruhunu doyuruyor olsaydı. O’nu bu kadar özleyeceğini düşünmemişti doğrusu. Acaba kendisi içinde mi evlilik kurtuluş yolu olacaktı?
Evde kahve ne gezerdi ki? Çaya su koyup rengi beyazlayana kadar içerlerdi hep. O nedenle çaydanlığın iki ayrı parçasıyla çay demlemesini bilmiyordu Derya. Bildiği çay demleme usulü çok basitti. Küçük, tek parça çaydanlık vardı evde. Su az kaynayınca çay parmak uçlarıyla tutulur, çaydanlığın içine bırakılırdı. O halde komşudan aldıkları bu çaydanlıkta nasıl çay demleyecekti şimdi? Aklı iyic
Devam etti Derya…
-Seval Teyzenin yeğeniyle onun annesi çok iyiler. Ben ona anne diyeceğim dede… Ne olur, beni çok seviyorlar; ben artık anne demek istiyorum. Evlenmem için yaşım küçük ya; nikâhı sonra yapacakmışız ya da vekâlet vermeliymişsiniz. Dede kızma bana ne olur… Artık bir ailem olsun istiyorum. Ben aşık oldum dede…
-Hayır kızım. Allah sevdiği kullarının hayatlarını biraz daha zorlaştırır ki; daha çok güçlensinler ister. Sen yat kalk dua et ki, Allah’ın sevgili kulusun. Güçlü, zeki ve her şeyden önemlisi mutlu bir kızsın. Hadi ağlama, sil gözyaşını.
Dilek etkilendiği bu sözlerle çoktan silmişti bile gözyaşlarını. Devam etti dedesi:
Tam Dilek’in elinden tutup dışarı çıkarıyordu ki; dedesi seslendi.
-Kızlar gelin bakalım. Bir mektubumuz var.
Mektubu görür görmez dedesinin elinden kapıverdi Dilek.
-Dedeciğim açıyorum…
Dedesi burnuna değdirdiği dilini çekip gülümsedi önce; Dilek cevabı beklemeden açmıştı bile mektubu.
Bir Dilek Dile Hayattan – 13 -Halacığım mektup sizde mi? Okuyabilir miyim? Dilek bunu halasına söylerken üzülüyordu aslında. Sanki güvensizlik gibi düşünmezdi inşallah. Halası O’na çok iyi bakmış, çok yakınlık göstermişti. Öğretmenleri de çok iyi insanlardı ve kendisini çok seviyorlardı. Nereden çıkmıştı bu? -Okuyabilirsin kızım. Az sonra kalkıp vereyim. Önce sormak istediklerin varsa sor tabi. […]
Ela , varlıklı güzel genç bir hanimdi. Ailesinin yanında güven içinde ve sıkıntisiz yaşıyordu. Güler yüzlu ve dinamik iyilik severligi ile hayat dolu bir ruh hali vardı.
Kardeşleri yurt dışında yaşıyordu. Evli, çoluk çocuk sahibi ve kendi hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlardı.