Kategoriler

Arşivler


Tarih 30 May 2015 Kategori: Safiye SAMYELİ

KÖR KUYU

KÖR KUYU

Ne yakamozun olsun ne ay düşsün gecene
Ne baharların gelsin ne şems doğsun yücene
Ne gönlün bir yâr bulsun nede kavuş ecene
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

Gönül bahçelerinde gül değil zakkum açsın
Menekşeler laleler misk değil zehir saçsın
Kan ter içinde uyan kâbustan uykun kaçsın
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

İtibarı olmasın ağzından çıkan sözün
Derde derman bulmasın ne oğlun nede kızın
Bir gün olsun dinmesin benden yâdigar sızın
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

Pişmanlığın bedeli sarsın tüm bedenini
Başın yastığa düşsün bulama nedenini
Kaysın avuçlarından tutama gidenini
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

Vebalimle kavrulup özün piştiği yerde
Utancından ağlayıp gözün şiştiği yerde
Gecelerin koynunda közün düştüğü yerde
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

SAMELİYİM kuyular boğar mı sandın beni
Ne fırtınalar gördüm değil ki bunlar yeni
Düştüğün o kuyudan çıkartmam gayrı seni
Sende benim gibi dön körkuyunun içinde

Safiye  SAMYELİ
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nazlı Saraç ORAK

Gülümsediğim Kadar Zenginim

Gülümsediğim Kadar Zenginim

Bugünlerde asık suratlı insanlara fazla mı rast geliyorum,yoksa onlar mı çoğaldı bilmiyorum.Gülümseyerek her şeye bakan ben,böylesine kolay ve sonuçları harika olan bu eylemden vazgeçmeyi hiç düşünmüyorum.

Elbette kişisel ve dünya sorunlarının kaygısını ben de yaşıyorum herkes gibi.Ama onları kendime yük etmeden hayatın içindeki varoluş gerçeklerini kabul ederek mücadele ediyorum.Böylece savunma gücümü geliştirip, kendime öz güvenimi arttırıyor ve dik durabiliyorum zorluklar karşısında.Gülümsemek hatta gülmek kısmını ihmal etmeden hayatı yaşamak çok da keyifli ayrıca.

Gülümsemek her an her yerde kullanabileceğimiz harcadıkca artan bir zenginlik.Üstelik tıpkı esnemek gibi bulaşıcı etkisi var.Bir ortamda gülümserseniz mutlaka bir çok kişi size eşlik edecektir emin olun.Kendinize ve onlara sağladığınız yararlarsa saymakla bitmez.

Şu an bir tebessümle yazıyı okumanızı dileyerek, bir kaç yararına göz atalım istiyorum birlikte.

Gülümsemek,kan akışından kalbe kadar bir çok sağlık sorununu engelliyor,bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıkları yenmemizi sağlıyor,sindirim sistemini çalıştırıyor,kan şekerini dengeliyor ve kilo vermeyi kolaylaştırıyor.

Gülümsediğimizde stres hormonlarının salgılanması yavaşlıyor,bize mutluluk veren endorfin hormonunun salgısı artıyor.

Gülümseyen kişilerin kendine güven duygusu artıyor.Dolayısıyla öğrencilik ve iş yaşamıyla birlikte her alanda başarıya ulaşması mümkün oluyor.

İyi bir uyku uyumuş etkisi yaratıp,vücuda dinginlik sağlıyor.

Vücuttaki ağrı ve acıları azaltıyor

Somurttuğumuzda kullandığımız kas sayısı gülümserken kullandığımızın en az 6 katı fazla.Bu da suratımızı asmak için çok enerji kullandığımızı gösteriyor.Yani gülümsemek en tembel kişi için bile en kolay eylem.

Suratımızı asmak için bu kadar kas kullanınca daha erken kırışan ve yaşlanan bir yüze sahip olacağımızı da hatırlatmakta yarar var.

Sözün özü şudur ki;

Suratınızı asarsanız yaşlı görünümlü,mutsuz,başarısız ve kısa ömürlü,

Gülümserseniz sağlıklı,genç,mutlu,başarılı ve uzun ömürlü olursunuz.Tercih sizin.

 

Gözlerimdeki ışıltı

Dudaklarımdaki bahar düştü yüzüne

Küçük bir eylemdi yaptığım

Gülümsedim sadece

Nazlı Saraç ORAK
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Gülbahar KOÇAK

HACEMMİ…

HACEMMİ… 

Ellerini aç Hud’aya
Benim için yalvarmaya
Sevgimizi yüce kılsın
Hacemmi asıl duaya.

Ben onu çok seviyorum
Oda beni öyle sevsin 
Öyle oku üfle onu
Bekletmesin çabuk gelsin.

Huşu ile dön kıbleye
Al elinde tesbihini
Utanırım söyleyemem
Onu çok istediğimi.

Ah Hacemmi sorma bana
Kalbimdeki yanan harı
Nasıl anlatayım sana
Bak benzim oldu sapsarı.

Hacemmi getir kantarı
Aşkım ağırdır kefede
Yaradana sığınırım
Allah Günahım affede.

Bahar FİDAN İzmir. 05 /29/ 2015
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nigar AĞIR

KABEM SANA GELECEĞİM

KABEM SANA GELECEĞİM

İkidir aynı rüyayı görüyorum hayır olsun inşallah, Kabe ye gidecekmişim,ondan önce bir etkinliğe katılmışım,şiir etkinliği galiba orada bütün okul arkadaşlarımı görüyorum onlarla hasbıhal ediyoruz derken zaman su gibi akıp geçiyor. Son anda arkadaşlar benim hazırlık yapmam gerekiyor Kabe ye gideceğim diyorum.

Aralarından zar zor ayrılıyorum bırakmıyorlar,eve geliyorum valizimi her şeyi apar topar hazırlıyorum.tam evden çıkı cam, olamaz diyorum olamaz, daha benim pasaportum gelmedi. Son bir hışımla çıkıyorum yola düşüyorum Allah’tan ümit kesilmez belki ben uçağa bineceğim sırada elime ulaşır diye düşünerek dua ederek yoluma devam ediyorum orada film kopuyor uyanıyorum gerçek gibi o kadar güzel ki rüya bile olsa Rabbım o güzel duyguyu bana yaşattı ya binlerce şükürler olsun bu rüya dan şunu anlıyorum ki son ana kadar bile olsa Allah’tan ümit kesmeyin Rabbı’min mucizesi o kadar çok ki sınırsız. Daha zamanım var galiba öyle düşünüyorum Rabbım ne zaman bana kısmet etmişse o zaman giderim inşallah.Her güzel şeyi paylaşmak güzeldir bende paylaşmak istedim.
Ben kuru ağaç olsam dallarım yere değerdi herhalde,çünkü her daim,Allah’a secde ederdim.Ah dünya işleri bırakın peşimi, beni ibadetten itaatten geri koymayın, yüreğimi dağlamayın. Bırakın beni namaza durayım.öğle ezanı saati ezanı Muhammediye okunuyor, bu dünya yerinde duruyor namazımız geç kalmasın.

Dinin direği namaz gözümüzün nuru namaz, önce namaz önce namaz.

Nigar AĞIR
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nigar AĞIR

BİR RÜYA GİBİ

BİR RÜYA GİBİ

Bir rüya gibi geçse de yıllar,
Omzumuzda da dünyanın ağırlığı var,
Mutluluk değilde, ömrümüzü saran,
Yaradanın sevdası var,
Onca derdimiz olsa da,
Dilimiz de zikri,
Kalbimizde çiçek açan pırıl pırıl coşkusu var,
Belki cennetleri gezmedik ama,
Cennetin kokusunu getiren dualar var,
Bu ahir zamanda,
İmanımızı korumak için
Verdiğimiz savaşlar var,
Abdestle yıkanan bedenler,
Secdeye koyduğumuz başlar var,
Daha ne isteyelim ki Rabbım senden,
Bizlere nice nice ikram ettiğin nimetler var,
Şükürler olsun Allah’ım,
Senin sevgin yüreğimizi okşar

 
NİGAR AĞIR
15/9/2014


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nigar AĞIR

ŞİMDİ ÇOCUKLAR

ŞİMDİ ÇOCUKLAR

Hikaye, masal, roman şiirlerle büyüdük hepsininde ayrı güzel yeri vardı.hikaye, masal, romanlarla hayallere daldık, şiirlerle de ayrı zamanın rengine boyandık.Bazen çocuk olduk uçsuz bucaksız enginlerde çocuksu masum hayallere daldık,bazende şiirin masum gölgesinde ilham perisiyle tanıştık, gönlümüzden kopan kağıda kaleme yakışan, yazan ellerin, kalemle arkadaşlığına ortak olduk. Bazen ağlattı anılarımız, bazende gülmekten yerlere yattık.İşte yazıyorsan yazılarını yaşıyor gibi yazacaksın ki o zamanın fecrine eresin,yazıların bir geçmişin tarihini anım satsın

Şimdi çocuklar çok şanslı,hayallerini ve hangi dersi daha çok seviyorlarsa onda kendilerini geliştirebiliyorlar. çünkü teknoloji ve imkanlar çoğaldı, düşünün biz derslerimizi yardımcı kitap bulamayınca kütüphanelere giderdik ama şimdi, internette her şeyi bulabiliyor araştırma yapabiliyorlar. Önceden yıllık ödev denirdi, şimdi performans ne güzel bunda da çocuklar yeteneklerini ölçebiliyor ders yaparken hem zevk alıyor hem de kendilerine güvenleri geliyor. benim favorim en çok sevdiğim ders türkçe edebiyat, bayılıyorum bu derse, ömür boyu dersim bitmeyecek edebiyattan ömür boyu öğrenip araştıracağım edebiyat tarihini dört bir koldan.Şimdi bile tarihimize ışık tutan edebiyatçı, ulema,şair ve ilim adamlarımızın eserlerini, yazılarını bulamıyorum netten kütüphaneden araştıracağım. Tarihimizi araştırıp,bu konular hakkında yazılar yazmayı çok seviyorum ama zaman yetmiyor.

İnsanları seviyoruz, insan olmayı seviyoruz,yardımlaşmayı,paylaşmayı,doğruları söylemeyi, doğruları yazmayı,cahil kalmamak için ömür boyu okuyup araştırmayı, cahillere iyiliği aşılamayı,ama nedense hep bizim söylediklerimiz işine gelmeyen nerede haset fesat varsa bizi buluyor. Ama şuna inanıyorum ki belki Yaradan bizim sayemizde doğru ve dürüstlüğümüzle onlara hak ettikleri dersi bizim vermemizi istediğindendir bizi vekil kılmıştır.O yüzden de doğruluktan dürüstlükten şaşmadım hiç bir zaman bizlerde örnek olmalıyız çevremizdeki insanlara hem davranışımızla hem de ahlakımızla,Allah’a olan sevgimizi yaymalı ve doğruyu anlatmalıyız her yazımızda,şiirimizde, insanlık çevresine faydalı olandır diye düşünüyorum.İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır,

NİGAR AĞIR
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nigar AĞIR

HAFIZAYI ZORLAMAK

HAFIZAYI ZORLAMAK

Her gün bir deyim yada o güne has yaşanan olaylardan etkilendiğim için bu konularda yazılar yazmayı da çok seviyorum. Özellikle ders çalışırken matematikte bir konuyu fazla derin den düşünmemek gerektiğini anladım.

Mesela bu sorunun cevabı neden böyle olmuş ki şöyle olsa daha iyi olurdu gibiler den kafa karıştırmamak adına kendimce aman dedim ne yapacaksın üzümünü bağını sorma, yap işte, nasıl oluyorsa matematiği keşfetmek sana mı? kaldı diyerek eğlenerek ders çalışıyorum. Yoksa biraz eğlenceye vurmadığın zaman dersler o kadar ağır basıyor ki ne okuduğunu anlayabiliyor insan ne de yazdığını, ben böyle hayattan da zevk almak adına her şeyi güzel bir şekle çevirmeyi kendime ilke edindim.

Ama şu var ki her şey zamanında yetişen meyve gibi,güzel ve tatlıdır.Bunu en güzel örneği de ağaç yaşken eğilir, eğilip bükülmeli insan çaba harcamalı çünkü zaman çok kıymetli hazinedir.Bunu da insana en çok yıllar öğretir.Müzisyenin şarkıda söylediği gibi çal kemancı hiç bitmeyecek bu şarkı, hayatta öle hiç bitmeyecek,sorunlar, dertler, matematik gibi adeta yıllarca icatlar yapılacak, hep bir şeyler keşfedilecek.

Ama kardeşim bu kadar icadın bu kadar matematiğin içinde,insan da makine değil ki bir yere kadar her şeyi hafızada tutamaya biliyoruz insanız sonuçta, yani demek istediğim her şey olduğu kadar.Hatta öyle değil mi? zaten kader de ne varsa o yaşanıyor.

Ne önüne geçebiliyoruz ne arkasına,gözü tok gönlü olmak gibi mesela,ne versen elinle o gider seninle, bazen de diyorum ki keşke beynimiz her bilgiyi kaydedebilsek unutmak diye bir şey olmasaydı belki hırs olabilir bunun adı, ama en çokta çalışma azmi,keşkeleri sevmediğim kadar, tembelliği de sevmiyorum.

Nigar AĞIR
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nigar AĞIR

ANNE OLMAK

ANNE OLMAK

Anne olmak, eş olmak, yoldaş olmak,çocukların her işinde rehber olmaktır,bir nevi karıncadır anne, evin içinde döner durur.Temizlik, yemek,evin içinde olan her şey en çokta annelerin elinden geçer.

Anneler her şeyin iyi olmasını ister ailesi ve çocukları için,dertleri olunca üzülür uyuyamaz anne,ellerine çöp batsa ciğeri yanar,sürekli pervanedir, babalarda öyledir yemeyelim şimdi haklarını ama anne bir başka yaratılış bakımında da anne bir bal arısıdır.

Arı gibi çalışır evin işi evin işi hiç bitmez,çocukken düşünürdüm saçımı süpürge ettim ne demek diye şimdi anlıyorum annelerin hakkı ödenmez,daha yazacak çok şeyler var bu konuda ama tadında bırakayım yarına da bir şeyler kalsın.Bu konuları daha açılımlı araştırırız inşallah.

NİGAR AĞIR
29/05/2015
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Nilüfer SARP

CEREN’İM

CEREN’İM

Uzun saçlı inci dişli
Ahu gözlü Ceren’imsin
Tatlı dilli nur bakışlı
Çok da nazlı Ceren’imsin

Kirpiklerin sanki oktur
Güzellikte eşin yoktur
Pek bilmişsin lafın çoktur
Güzel sözlü Ceren’imsin

Cıvıl cıvıl bülbül gibi
Mis kokulu bir gül gibi
Mor menekşe sümbül gibi
Çiçek özlü Ceren’imsin

Çok şekersin tatlısın sen
Ne severim bile bilsen
Senin için ölürüm ben
Kalpte gizli Ceren’imsin

Mevsimlerden bahar gibi
Coşup çağla pınar gibi
Dal budak sal çınar gibi
Gönlü hazlı Ceren’imsin

Dilerim ki bahtın gülsün
Mutluluklar seni bulsun
Doğum günün kutlu olsun
Melek yüzlü Ceren’imsin

NİLÜFER SARP
www.kafiye.net


Tarih 30 May 2015 Kategori: Melek KIRICI

Bir Dilek Dile Hayattan – 26

Bir Dilek Dile Hayattan – 26

Dedesi, bahçe kapısını açıp torununu gözü yaşlı görünce, hastalıklardan ve yaşlılıktan dayanıksızlaşan vücudu titremeye başladı. Güçlükle, soluk soluğa yaklaştı torununa. 

-Ne oldu kızım? Kim ne yaptı sana? 

Dilek, dedesinin bu halini görünce kendini kontrol altına almaya çalıştı. O an gerçekleri daha iyi görmüştü. Dedesi ve babaannesi çok yaşlanmıştı. Kız kardeşi mağdurdu; uygun olmayan bir evlilik yapmıştı. Şimdi ‘Abi’ dediği akrabasıyla evlenmesini istiyorlardı. ‘Allah’ım!’ dedi, ‘Allah’ım!’ ve sustu.

Dedesi de durumu anlamıştı. 

-Dur hele kızım, dur! Üzülme… İstemezsen zorla bir şey yok. Kimse seni zorla evlendiremez. Ben ölmedim daha! Hadi çıkalım yukarı. biraz konuşalım. Gel kızım. 

Dilek sokuldu dedesine. Ağaç kovuğuna sığınan kuş gibi sesi soluğu kesildi. Küstü o ana, küstü duyduklarına, küstü onu üzenlere; küstü işte her şeye. 

Dedesi ‘Ben torunumu üzmem.’ Dedikçe, babaannesi kaş göz işaretiyle ‘Öyle deme, yüz bulmasın.’ der gibi hareketler yapıyordu. 

Babaannesi kızının isteklerini torununa ileten aracıydı. O’nun rahat etmesini istiyordu. Kızı da oğluna eli yüzü düzgün, huyunu suyunu bildiği yeğenini almak istiyordu. Kimsede kötü niyet yoktu da niyetin kendi yanlıştı.

O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi görünüyordu ortam.

Ertesi sabah ağlamaktan gözleri şişmiş halde uyandı. Mezun olduğu en mutlu gününde, en beklemediği bir durumla karşı karşıyaydı. Öyle bir durum ki; nereye baksa gerçekle yüz yüzeydi. Hepsi iş birlik içinde, sözüm ona Dilek’in rahat etmesi için uğraş veriyorlardı. Gençlere soran yoktu bile. ‘Biz sizin bir ömür beraber yaşamanızı uygun gördük, siz de ister misiniz?’ diyen yoktu. Belki zorlama olmayacaktı; ama artık her gün, her yaşanana benzetilerek gündeme gelecekti bu konu. 

Babaannesi buruk bir ses tınıyla çağırdı torununu.

-Dilek! 

Ses yoktu. 

-Dileeek! Hele gel, az otur yanıma da bir şey diyeceğim sana. 

Dilek kıyamazdı babaannesine. Zaten yürüyemezdi ki… Yıllarca iki göz odada, dizlerinin üstünde iş görüp bir karış camdan dünyaya bakmıştı ve o dünyasından gelen sesi, dünyanın kendisi sanmıştı. Korkmuştu dışarıdan, geceden, ölümden… Oğlunu, gelinini toprağa verdikten sonra, zaten tutmayan ayakları güçsüzleşmişti her gün biraz daha. Dilek yanına geldi babaannesinin. Yaşlı kadın yere bakarak konuşmaya başladı. 

-Kızım, Allah hayır etsin; babanı rüyamda gördüm… 

Senaryoyu hissetmişti Dilek. Babaannesinin bu huyu vardı. Bir şeyin olmasını çok istediğinde, ölmüş anne ve babasını devreye sokar, rüya gibi mesaj ulaştıran durumlarla süsler, sözünün dinlemesini isterdi. Dilek nereye geleceğini bilerek ve artık kaçış yolunun hiç kalmadığını hissederek buruklukla dinlemeye başladı. İçinde hiç kötülük olmasa bile, bu isteğiyle en büyük kötülüğü yaptığının farkında değildi babaannesi. Devam etti rüyasını anlatmaya… 

-Baban diyordu ki; ‘Anne, Dilek’i ablamın oğluyla evlendirin de rahat etsin. Bizim de gözümüz arkada kalmasın; huzur içinde yatalım.’… Ah kızım ah! Malum oldu bak babana… Bari onların hatırına bir ‘He’ de, takalım yüzükleri’ 

Dilek nasıl acı bir durumla karşı karşıya kaldığının farkındaydı. Halasının kapıyı açıp içeri girmesiyle, kuyruğu sıkışmış bir kedi gibi acı çektiğini hissetti.

Nasıl evlenirdi abi gördüğü biriyle? Hem o kişinin de haberi yoktu. Kararı halası ve babaannesi vermişti. Amaç ise; dede ve babaanne sağken, iyi bir yere teslim etmekti torunlarını. Halası yaklaştı Dilek’e… 

-Kızım, babaannen demiş sana. Biz düşündük taşındık, oğlumla seni baş göz etmeye karar verdik. Beraber oturur, gül gibi geçinir gideriz. 

-Hayır hala! İstemiyorum. O benim abim ya! Üstüme gelmeyin; istemiyorum!

Bunları söyleyip, o ana kadar zor duran gözyaşlarını etrafa serpiştirerek içer odaya geçti. Halası çok bozulmuştu. ‘Kız ortada kalmasın, evimde hem gelinim hem kızım olsun’ düşüncesindeydi; ama bu ret cevabı onu çok üzmüştü. Hatta kızmıştı Dilek’e… Artık eskisi gibi davranamayacağı belliydi. Reddedilmenin acısını uzun yıllar atamayacaktı üstünden.

Sadiye yengesine gitti apar topar… Sarıldı boynuna ve sürekli ağladı. Sessiz kaldı kadıncağız. Acı çekmemesi için dua ediyordu. Ağlamaya az ara verince sadece bir soru sorabildi Dilek’e… 

-Kızım babaannene ya da dedene bir şey mi oldu? Neden bu acı içinde kıvranman? 

-Yok… 

Kolay kolay bu denli ağlamazdı. Ürkmüştü Sadiye Yengesi. Başını sıvazlayıp oturttu yanına. Bir bardak su uzattı sonra… 

-İç bir iki yudum. Yaslan arkana ve hadi anlat bana kızım. Neler oldu böyle?

26. bölüm sonu…
Devam edecek… 

Melek Kırıcı 
www.kafiye.net