Kategoriler

Arşivler


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Melek KIRICI

Kovadaki Okyanus

Kovadaki Okyanus

Merhaba, 

Şiirkolik’i tanıdığım ilk günlerde, bir ‘Aile’ sözcüğü çağrışımı hissetmiştim. İşlerimin yoğun olduğu zamanlarda, yazamasam da okumadan geçemiyordum. Sonradan anladım ki; sadece çağrışma değilmiş ve bizzat bir ailenin içindeymişim ben. Hep mutlu oldum bu güzel ailede… 

Bakış açıları, güzellikler, mutluluklar görecelidir derler. Kişiye, kişiliye, bakış açısına göre farklılıklar olabileceğini düşünürler. Belki de çok haklılar. Farklıdır mutlaka kavramlar kafalarda. 

Ben neden mutluydum Şiirkolik’te? Bunu düşündüm bir an… Öyle ya; göreceliyse mutluluklar, tanımı lazım mutluluğumun. 

Günün seçkilerine itirazı hiç görmemişsem, adaletin varlığını hissederim. ‘Yorum yazdın, yazmadın’ gibi bir kısır döngüye girilmemişse; gösterişten uzak, edebi değerler için yazıldığını düşünürüm. Güne göre çizgi sapması yerine kalıcı bir yol kendini hissettiriyorsa, ‘Kararlılık vardır’ derim. Hepsinden önemlisi, her şey edebiyat adınaysa daha ne isterim? Nasıl mutlu olmam? 

Bundan böyle ‘Kovadaki okyanus’ başlığı altında sizlerle beraber olmamı istedi Sayın Işın Ergüney. Benim için bir onurdu ve anında, hiç düşünmeden ‘Tamam’ dedim. O halde kendimi tanıtmalıyım… 

1968 Sinop doğumluyum ve iki çocuk annesiyim. Çocuk derken; ikisi de üniversite mezunları tabii… Hep böyle bir alışkanlık yer ettiğinden kısa bir ifade olarak öyle yazdım. Lise mezunuyum. O yıllarda, çok zor şartlar altında okuyabildim. Hep çalışmak zorunda kaldığım için yazamadım; ama hep karalayıp bıraktım bir kenara. Erteledim yazmayı özet tanımıyla… 

Çocuklarımın yüksek okulu kazanmaları ve ablamın da burada yaşaması nedeniyle yedi yıldır Kıbrıs’ta yaşıyorum. En kuzeyden en güneye, hırçın dalgalardan sakin denizlere gelmek kolay olmadı tabi. Ancak kendimi de burada buldum diyebilirim. Daha rahat yazmaya başladım. Hala çok çalışıyorum; ama dinlenme saatlerimi yine de yazmaya ayırıyorum. 

Kovadaki Okyanus adlı köşemde sizlerle nice yazılarda buluşmak umuduyla… 

Sözcüklerin Gücü 

Yaz sıcağında giyebileceği en kapalı kıyafeti seçmişti güzel kadın. İlerleyen yaşına rağmen hala dişi, hala çok güzel, hala enerjikti. Bunu kendisi hiç dile getirmezdi. Utanırdı belki de. Yeni tanıştığı arkadaşları, dostları, akrabaları; kısaca herkes söylerdi. Yürüdüğünde herkes bir dönüp bakar, için için ‘Ah!’ çekerlerdi bu sıra dışı güzellik karşısında. Hele o gülüşü… Bayılırdı herkes gülüşüne ve gülümsetmek için mutlu etme yarışına girerlerdi sanki. 

Verilen adrese giderken, her zamanki gibi heyecanını besleyip içine sığmaz hale getirmişti. Dolu doluydu. Hiçbir plan yapmamış, ön konuşma da hazırlamamıştı. Yüzünün astarı gibiydi gülümsemesi. İçini yansıtırdı. 

Kendisine belirtilen adrese gelmişti. Kapıdan çıkmakta olan yakışıklı bir adamdan yardım istedi. Sesindeki heyecanı sadece yüreği değil, bedenindeki tüm sinir sistemi hissediyordu. 

-Merhaba… Burada yeni açılan çağrı merkezine başvuruda bulunacaktım. Hangi katta acaba? Yardımcı olur musunuz lütfen? 

Sesindeki tını adamı büyülemişti. Hayranlıkla baktı kadının gülücükleriyle zenginleşen görüntüsüne… 

-Tabii hanımefendi. Üçüncü katta, tam karşıdaki kapıdan aradığınız işyerine ulaşabilirsiniz. 

Uzaklaşırken adam da gülümsüyordu hafifçe başını eğerek. 

Ferda, diz üstündeki hafif mini eteğinin açığa çıkardığı, bronzlaşan balıketi bacaklarının daha da açılmaması için, düzgün adımlarla üç katı da çıktı. Dikkat ederdi zaten yürüyüşüne. Kapıyı açan, ismini sonradan öğreneceği Nazlı Hanım’dı. 

-Buyurun, salonda bekleyebilirsiniz; ama daha önce, görüşme için sekreterin randevu defterinde isminizin olup olmadığını sorup onaylatın isterseniz. 

Sekreterin odasını eliyle ve beden diliyle gösterip başka odaya geçti Ferda’yı karşılayan kadın. 

Kalabalığı gördüğünde, oldukça şaşkınlık yaşadı Ferda. Her zaman olduğu gibi kendine güveni müthiş, enerjisi üst düzeydeydi. Bekleme salonunda, etrafta oturanların süzen bakışlarına sıcak gülümsemelerle cevap verip görevli sekreterin yanına gitti. İsmini söyleyerek kendini tanıtıp, sıralamada olup olmadığının kontrolünü rica etti. Sekreter, önce kendini tanıtıp elini uzatarak tokalaştı Ferda’yla. 

-Ben Mürüvvet… Görüşmeniz telefonda söylediğim saatte. Buyurun, bekleyin lütfen. 

Bekleme salonunu göstermişti eliyle. Heyecanlı bakışların üzerinde olduğunu hissediyordu Ferda. Odada bulunan herkese göz gezdirdi sevgi dolu ifadelerle. Nerdeyse hepsi kızı ya da oğlu yaşındaydı. Hemen yanı başından gelen ‘Merhaba’ sesine döndü. Genç bir kızdı. 

-Siz de çağrı merkezi için mi başvuruda bulunacaksınız? 

-Evet! 

Gülümser bir ses tonuyla cevapladı. Kızın alaycı bir tavrı vardı sanki. Az da olsa canını sıkmıştı Ferda’nın. Sanki ‘Biraz büyüksünüz bu iş için.’ deyip, bakışını kaçırmadan Ferda’ya bakıyordu. Alışıktı aslında bu tarz ani gelen can sıkıcı sorulara. Çok cesur olduğunu göstererek attığı adımlarda, cesareti kırık kişilerin yıldırma politikasıydı bu. Tanıyordu bu tavrı. Gülümsedi genç kıza: 

-İsminiz neydi hanımefendi? Size nasıl hitap etmeliyim? 

-Sevcaan… 

Kız, resmen sözleri gevelemişti. Ferda devam etti dinlendiren ses tınısı ve huzur veren kelimeleriyle. 

-Benim adım da Ferda… Memnun oldum tanıştığımıza. Biliyor musunuz, bu iş tam da bana göre ve ben bu işi almaya geldim buraya. 

Sevcan, duyulur bir sesle güldü. Alaycı gülüşe oturduğu yerden eşlik edenler de olmuştu, kızgın bakanlar da. 

Bir saat süren bekleme sonunda sırası gelmişti. Sekreter davet edip işyeri sahibinin kapısını açtı. İçeri girdiğinde şaşkınlığını gizleyemedi Ferda. Vücudunu hafif öne uzatarak, avuç içleri işverene bakar halde iki yana açıp konuştu: 

-Ama siz… Bana adresi veren siz değil miydiniz? Görüşmemi gerçekleştireceğim, iki dudağınız arasından çıkan cevaba hazır olduğum siz miydiniz yani? 

Adam ayağa kalkıp ‘Bayar ben’ deyip tekrar yerine oturarak konuşmasına devam etti: 

-Ferda Hanım buyurun oturun lütfen. Sizinle karşılaştığımda heyecanınız ve güzel enerjiniz tamamen bana yansıdı. Bu farklı durumu her zaman hissetmek maalesef mümkün olmuyor. Tüm telaşınıza rağmen, sesiniz ve bana yansıyan doğallığınızla kurduğunuz cümlelerde beni şaşırtmayı başardınız. Sizi ekibimde görmekten mutluluk duyarım. 

Ferda gözlerini ayırmadan pürdikkat dinliyordu patronunu. O kadar emindi ki işi alacağından… Ufacık bir kuşkusu bile yoktu. 

Bayar Bey sustu. Ferda, sesi konuşmasa da mimikleriyle ‘Buyurun sorun’ diyordu sanki. Gelecek sorulara hazırlıklı olduğunu hissettiriyordu. Tekrar söze başladı Bayar Bey: 

-Dışarıda otuz başvuru var. Her biri değişik alanlarda üniversiteyi başarılı sonuçlarla bitirmişler. Her ne kadar bilgileriniz bana önceden ulaşmış olsa da şu an hepinizi aynı derecede gördüm. Söyler misiniz Ferda Hanım, neden sizi bunca kişiye değişmeliyim? 

Ferda yüzündeki ifadeyi bozmamıştı. Konsantre olduğunda kolay kolay kimse bozamazdı. 

-Ben bu işe sahip olmak için şu an buradayım. Kendimi hiç bu kadar hazır hissetmemiştim. Aç bir kurt gibi verilen görevleri yapmak için sabırsızlanıyorum. Sadece ben değil, telefonun diğer ucunda tüm müşterilerimiz benim ikna kabiliyetimle tanışmayı bekliyor. Siz hazırsanız, ben de hazırım bu ekipte yer alıp enerjimi ve çalışkanlığımı paylaşmaya. Siz cevap verdiğinizde, ben sizin elinizi sıkıp ‘Hayırlı olsun’ diyerek bu odadan çıkacağım. Sizin, çalışanlarınızla aynı zeminde yer aldığınızı gördüm. Herkes aynı hizadan bakıyor birbirine; sizin bana baktığınız gibi Bayar Bey. 

-Umarım size layık bir işveren olurum. Yarın uygunsanız işe başlayın lütfen… Haa, unutmadan Sekreter Hanım’a da uğrayın çıkmadan; size yardımcı olacaktır. Hoş geldiniz, hayırlı olsun Ferda Hanım. 

Ferda, zaferin mutluluğuyla sekreterin yanına gitti. Tebrik edildikten sonra uzatılan zarfa bakarak ‘Bu ne?’ der gibi baktı sekretere. 

– Bayar Bey’in kesin kuralıdır. İşe her başlayana, bir süredir işsiz olduğunu ve ihtiyacı olabileceğini düşünerek küçük bir miktar avans hazırlar. Hem ayrıca, bununla bir ekip olduğumuzu da kanıtlamış olmaz mıyız Ferda Hanım? 

Teşekkür edip zarfı aldı ve çıktı Ferda. 

Gururluydu. Kimse bilmiyordu üniversitede iki çocuk okuttuğunu. Kimse bilmiyordu çantasında beş kuruş bile olmadığını. Acındıracak laflarla kendini küçültmeyi tercih etmemiş, aksine yeteneklerini ve yapabileceklerini söylemişti patrona. 

Mutluluk maddesel ve görsel olmamalıydı zaten. Herkesin, kendi enerjisinin gücünü anlamak için etrafında toplananlara bakması yeterli olacaktı. 

Bir kez daha inanmıştı sözcüklerin gücüne…

Melek KIRICI
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Ali Bilecen

BAŞKA YERİM YOK İŞTE

BAŞKA YERİM YOK İŞTE
Açma derin yaramı deşerek sorma bana 
Neresinden başlasam beceremem çok işte.
Yazılımı istersin anlamadın galiba 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

Dağları yalar geçer zirveye çöken duman 
Yayları bayram eder sevdamı çalsa keman 
Gözlerin yol gösterir dalıp gittiğim zaman 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

Gönlümde yer bulmayan kırmızı halı serse 
Bülbül olsam susarım bağımda gonca derse 
Yönümü döner miyim dünya tahtını verse 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

Kaybolup gidiyoruz zamanın deliğinde 
Gonca olup sokulsam saçının beliğinde
Kanat çırpar yüreğim duygular eşliğinde 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

Yer verdiğin mekana koşarak gidiyorum
Canlı cansız nesneye seni sevdim diyorum 
Şahit olsun gök kubbe itiraf ediyorum 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

OZANMERDAN yorulur maziye çattığımda 
Damarımda atarsın sol yana yattığımda
Bismillah diye evden adımı attığımda 
Sana çıkar yollarım başka yerim yok işte.

ALİ BİLECEN/OZANMERDAN/26/06/2015
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Ali Bilecen

FATIMA-TÜZ ZEHRA

FATIMA-TÜZ ZEHRA

Cennet kadınlarının mübarek Seyyide’si
Resulün can paresi Fatıma”tüz Zehradır
Ol rahmet âleminin seçkin muhlis kulları 
Hatice, Meryem, Asiye, Fatıma Müberra’dır.

Resulü Enbiyayla Hatice”tül Kübra”nın 
İzzetle yaratılmış en küçük paresidir 
Peygamberin goncası, eşi Ali abanın 
Ehlibeytin anası, ol Kevser suresidir.

Dört yüz miskal gümüştü kesilen mehirleri 
Allahın hikmetiyle birleşti iki sema. 
Muhabbetle bağlandı sevginin nehirleri 
Şahit oldu evrenle, sahabeyi ulema.

Altı yüz on dört Mekke’de nur misali doğarak 
Nesli Muhammed onun soyundan zuhur etti. 
Lakabı Zehra, Betül ibadetle yağarak 
On beşine basınca Murtaza’yı yar etti.

Merhamet, güzel ahlak Resulü Muhammet’ten 
Asalet ve Cömertlik Hatice’den mirastır 
Tüm yaşamı boyunca ayrılmadı himmetten 
Fedakârlık, paylaşım, enginlik ona hastır.

Hasan, Hüseyin, Muhsin, Gülsüm, Zeynep, Rukiye
Ecdadı Muhammedi mutluluğa bürüdü. 
Acıyla kıvranırken yalvararak Baki’ye 
Atasından altı ay, sonra hakka yürüdü.

Hassas, yufka yürekli deryaydı bilgelikte 
İman dolu kalbiyle bağlıydı yuvasına. 
Samimiyet, saygı da her hali eşsiz nükte 
Zikirle seher vakti kavuştu Mevlasına

Tevekküle sığınıp boyun büktü kadere 
Istırabı arttıkça üzüntü cana yetti. 
Ayrılık hasretiyle yenik düştü kedere 
Ramazanın içinde ruhunu teslim etti.

OZANMERDAN/ALİ BİLECEN
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Ali Bilecen

GİZLİ NUMARA

GİZLİ NUMARA
Muhabbet ehlini candan seçerim 
Edepten yoksunun lafına bakmam. 
Şu deli gönlümün emrine uydum 
Deryalar aşarken damladan korkmam.

Yıldırmaz şakiler yolumu kesse 
Bağrımı açarım karayel esse 
Tatsız sohbetinde bulunmaz hisse 
Cahil kelamına kafamı takmam.

Haşere yayılır kaynak kururken 
Yosun bayram eder dalga vururken 
Mantık hesabıyla ezmek dururken 
Kanatsız pireye yorganı yakmam.

Üstünde dolaşmam dolambaç rayın 
Okunu düşünmem gerdiğim yayın 
Huyunu, husunu bildiğim çayın 
Tuna’ya dönüşse bendine akmam.

Aşkın badesini içmem çalarak 
Bülbüle sevdayı sormam dalarak
Dünya servetini göze alarak 
Temelsiz binaya bir çivi çakmam.

Cananın bakışı Merdana emir 
Her doğan güneşle tükenir ömür 
Allahın adıyla attıysam demir 
Sevdiğim yürekten saniye çıkmam.

ALİ BİLECEN/OZANMERDAN/01/07/2015
www.kfiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Ali Bilecen

DENSİZ


DENSİZ
Ezber konuşursun papağan gibi 
Erdemi seçerdin olsaydın kinsiz 
Uzaktan öksürsem ödün kopacak 
Gizli numaradan arayan densiz.

Aklını taşımaz güçsüz bedenin 
Sorguya çekmekte nedir nedenin 
Ayarına düşmem bakır madenin 
Gizli numaradan arayan densiz.

Titrek ses tonunda dilin meselli 
Şerrini kusarak buldun teselli 
Yüreğin yeterse adresim belli 
Gizli numaradan arayan densiz.

Sanata dönüşür kumaşta limem 
Terbiyem üstümde kötü laf demem 
Edebinle çık gel ben adam yemem 
Gizli numaradan arayan densiz.

Kafanda kurduğun senaryo timdi 
Sana yel vererek dolduran kimdi 
Muradına erdin kına yak şimdi 
Gizli numaradan arayan densiz.

Piyasa yaparsın ucuz feninle 
Hesabım bulunmaz asla seninle 
Sap samanı kattın cahil beyninle 
Gizli numaradan arayan densiz.

Muhabbet bahrine belden dalınca 
Kekeledin ahlak dersin alınca 
Sataşmayı seçtin zorda kalınca 
Gizli numaradan arayan densiz.

MERDANIN bağrında tutturma çengel 
Doğruyu bulmakta kuruntun engel 
Vicdanınla yüzleş korkunu yen gel 
Gizli numaradan arayan densiz.

ALİ BİLECEN/OZANMERDAN/02/07/2015

NOT:Değerli dostlar sosyal toplum icinde asalak hastalıklı beyinler hep var olmuştur hayat devam ettikcede olacaklardır. Kıymetli bir dostuma yapılan saygısızlıgi edebi şiir diliyle empati kurarak dile getirdim. takdirlerinize bıraktım.

www.kfiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Ali Bilecen

HAZRETİ ALİ


HAZRETİ ALİ
Beş yüz doksan sekizde, Ebu Talip, Fatma’dan 
Yirmi bir mart sabahı Mekke’ye güneş doğar. 
Haşim’i soy bağından kundakla sarmalanmış 
Kâbe’den çıkan bebek cihanı nura boğar.

Künyesi Ebul Hasan, Ebu Turab konarak 
Ali ismi verilip, Murtaza’sı eklenir. 
Muhammed amcasının yardımına koşarak 
Beş yaşına gelince bakımını üstlenir.

On sekiz yaşına dek ahlak, edep, erkânla 
Muhammet Mustafa’nın feyzinden nehir olur. 
Nübüvvet geldiğinde tereddütsüz Furkan’la
İslam’a ilk inanan, genç yaşta mahir olur.

Fatımat-ı Zehra’yla kurduğu evlilikten
Hasan, Hüseyin Muhsin, hazreti oğulları. 
Ehlibeyt zincirinin halkası bu çelikten 
Gülsüm, Zeynep, Rukiye, Allah’ın nur kulları.

Peygamberin damadı amcasının oğludur 
Matemine büründü otuz üç yaşındayken. 
Yürüyen Kuran derler zikri Allah yoludur
İslamiyet hız aldı devletin başındayken.

Cemel, Sıffin, Nehravan,Hayber, Bedir savaşı 
Allah’ın Arslan’ının gurur zafer tablosu 
Zülfikar’ın önünde diz çöktü küffar başı 
Ayrılığı başlattı Muaviye kaosu.

Resulün katıldığı savaşlarda sancaktar 
Tebükteki seferde Medine’de yoldaydı. 
Medine’ye hicrette Hak yolunda cüretkar 
İzzetle yatağında öz canını yok saydı.

Yönetim ve dürüstlük, ahlak ve adaleti 
Cesaret, paylaşımı gösterdi insanlığa. 
Ruh bedenden çıkınca yoktu dünya zilleti 
Hak yoluna sererek tapınmadı varlığa.

Osman şehit olunca, halifelik makamı 
Karışıklık içinde dört yıl dokuz ay sürer. 
Ayşe, Talha, Zübeyrin anlaşılmaz ahkamı 
Basraya çekilerek kırılmaz surlar örer.

Çıkarmadı üstünden edep denen libası 
Tüm yaşamı boyunca bağlı kaldı ayete. 
İlim irfan mektebi, ehlibeytin babası 
İbni mülcem elinde erişir şahadete.

Necefe defnedilir, Şahı Merdan Murtaza
Allah’ın Arslanının dolamaz asla yeri. 
Kardeşlik perçinlendi hoşgörü aldı hiza 
Harun Reşit devrinde yaptırılır kabiri.

O ilmin kapısıdır ırmaktır gönüllere 
Güçlü vicdan sahibi adalet abidesi. 
Doksan dokuz esmayı zikir etti güllere 
Cennette müjdelenen deryanın nabidesi.

ALİ BİLECEN/OZANMERDAN
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Saffet ÇAKIR

BEYAZ ATLI SÜVARİ

BEYAZ ATLI SÜVARİ

Medine de gül dağıtan serverin bu mektubu 
İşte insanlığın beklediği beyaz atlı süvari bu! 
Haber veriyor bir sürgünden ötelerden 
Yarin yüreğinden kalkan kelebekler 
Bir sevda ülkesinde bizi bekler. 
Ey gönül keyfince şad oldum sanma 
Kayıp giden baharlara boş yere yanma! 
Ölümsüzlük istiyordun gözün aydın! 
Günlerin sayılı bugün yarında 
Dünya denilen bekleme çadırında 
Dağılsa da finale doğru gözlerindeki bulut 
O yâr senin, sende onun gayrısını unut 
Ne mutlu ki korudun bu cevheri 
Üzülme mevsimlerden olsa da zemheri 
Yürü geldiğin yöne doğru ey gönül eri! 
Seni senden bin kat daha iyi bilen var 
Ayrılışa üzülme gözyaşını silen var 
Sevin çığlık at dönüşüne, bakma geri 
Bu fani dünya sadece bir sürgün yeri. 

SAFFET ÇAKIR
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Gürhan OLCAYTÜRKAN

Komşusu Açken


Komşusu Açken

İftar sofralarını gösteriş sofralarına çevirmeyelim dostlarım. Aç yatıp kalkan onca insan varken israftan kaçınalım..

Komşusu açken yatan bizden değildir, 
Demiş Yüce Peygamber, 
İsraf etmek en büyük haramdır, 
Demiş Yüce Kuran’ı Kerim.

Evine bir somun ekmek götüremeyen baba, 
Almış günahsız bebeğini çıkmış dama.. 
Cinnet geçirmekte, gözyaşları içinde, 
Bir lokma ekmek ekmek diye feryat etmekte.

Aynı saatlerde bir masada beş kişi, 
Az pişmiş, çatal kirli, ekmek bayat demekte. 
Çöpe giden yemeklere puanlar vermekte.

Yemekteyiz mi? Yoksa Ölmekteyiz mi? 
Ayranımız yok evimizde, 
Beğenmeyiz nimeti içimizde..

Bir anne çocuğunu okutabilmek için, 
Okul tuvaleti temizlemekte, 
Sofraya bir parça et getire bilmek için, 
Bir baba gece ek işe gitmekte.

Ya bizlere kim puan verecek. 
Paralarımız mı? 
Eşyalarımız mı? 
Amelleriz mi? 
Kalplerimiz mi?…………….

Gürhan Olcaytürkan
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Gürhan OLCAYTÜRKAN

İlk Nefesimde

İlk Nefesimde

İlk nefesimde seni solumak
Güne başlamak seninle
Çiğ tanesi gibi avuçlarına birikmek
Yüz sürmek tenine
Ve 
Filiz vermek güne bakana
Tebessüm olmak dudaklarına
İlk nefeste seni solumak
Mümkünse 
Yüreğimi yüreğine kat
Canımı canına kat
Sar beni
Kimsesizlikten al
Çoğalayım sana
İlk nefeste seni solumak
Bir boncuk yumağıydı avuçlarımda ovuşturduğum
Bir mavilikti gökyüzünden gözüme kondurduğum
Gerçek sevdalar yürekte dumansız tüter
Ateşi dili yakar
Konuşamazsın
Susarsın
İlk nefeste seni solumak
Avuç içi sevdalar ektim
Gül koksun
Sen koksun diye
Yollarını beklemek bile özel…
Bir nefes ki,
Bir adıma 
Bir ömür adanacak kadar güzel……….

Gürhan Olcaytürkan
www.kafiye.net


Tarih 3 Tem 2015 Kategori: Gürhan OLCAYTÜRKAN

Ben Kim Miyim?

Ben Kim Miyim?
Hep soruyorsun ya sen kimsin diye bana, 
Ben kim miyim anlatayım öyleyse sana..

Senin ellerindeki bir fırçayım çoğu zaman, 
Mahremindeki sevgiliyi çizerken…

Bazen zeytin gözlerinden süzülen damlayım, 
Yanaklarındaki benden kalan izleri silen..

Bazen suskun haykırışlarınım, 
Tüm engellere inat dudaklarından akan..

Sofrandaki ekmek bandığım aşınım bazen, 
Tadını senden aldığım, avuçlarında kandığım..

Bazen düşüncelerindeki ihanetim, 
Yürek sesine coşkularına, sevinçlerine engel koyan..

Utangaç bakışlarınım çoğu zaman, 
Kaçamak gözlerindeki bakışı örten göz kapakların gibi..

Ben kimiyim diye soruyorsan hala bana 
Aynaya baktığında gördüğün ben., 
Yüreğinde sevgisini haykıran sesim ben.. 
Avuçlarında seni sıcaklığıyla terleten elim ben……

Gürhan Olcaytürkan
www.kafiye.net