şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
ÖZLEDİM
Nasıl anlatılır anlatamazdı
Öz naçar kalırdı anlatamazdı
Özlem söylenir mi dudak ucuyla
Ruh da yargılanır yalan suçuyla
Öyle aralı ki başı ucuyla
Dil yanar diyeti anlatamazdı
Hasret bitmez ateş yakar kavurur
Küllenir sanırsın yalımı vurur
Yüreğe saplanır damarda durur
Kan yanar kasveti anlatamazdı
Nasıl anlatılır anlatamazdı
Köz naçar kalırdı anlatamazdı
Kaşla göz arası gönül okutan
Mekik mekik kayıp sevda dokutan
Bir bakışıyla bir roman okutan
Göz bile niyeti anlatamazdı
Nasıl anlatılır anlatamazdı
Göz naçar kalırdı anlatamazdı
Çocuklarımı özledim!
Simit yedim, peynirle
Ev yemeklerini…
Beynim uyuştu, uykusuzluktan! ..
Bir de gülmeyi…
En çok seni…
EVİM EVİM – 2 – SABAHLAR
Hayatla ölüm arasındaki çizgide
Bugün Postadan
Bugün postadan Çok Kıymetli Kalemimiz Can Dostum Sevgili Aynur Hazar’ın Kuş Renginde Gökyüzü şiir kitabı cemre tazeliği ve tadıyla uzakları yakın eyledi Aşk’la…
Göğümüz göğünüzün renginde, dilinde, duruluğunda, sıcaklığında ve kutsallığında Aşk’la…Aşk’ın taçlanmış halinden damıtılmış bir imbik hassasiyetiyle ruh eşini bulan yürek mabediniz biz okuyucuların muhtaçlığına o kadar güzel açılmış ki….
Herşeyin süratle tüketildiği zamane yıllar da, o aşklar bulanın sımsıkı sarıldığı, yüzlerinde binbir kokulu çiçeklerin açtığı tutkulu dizeleriniz de, o kuşun kanadı dokundu işte yüreğimize…
“Ben seni özlerken mesela
Bakmışım elim yine şiire gitmiş
Kalbim bu dünyanın dışında
Kendine yeni bir mesken bulmuş”……
Hasan Hüseyin’e olan tutkunuz buram buram dizelenmiş, altını sık sık çizdiğiniz aşk’ın kıblesinde her gönülün saf tutması bizim de dileğimiz….
” Şiir Azaldıkça Artar Zulüm” derken hangimiz baladlara düşmedik ki? Kimden ve neden bilmeksizin koyu gölgelere gebeyken ölüm, hiç bu kadar acıtmamıştı şiirler içimizi…
Her biri birbirinden nefasetli, kıymetli “Mutluluk Kitabı”nın mürekkebiyle dile gelen nesirleriniz yürüdü sol yanımızda, özlemlerin ellerimizden tutuşunu hissettik Hazarkuşu’nun çığlığında…
Can Dostum; bu güzel eseri vücuda getiren sevgi dolu yüreğinizden öpüyorum sizi, şükranlarımı yolluyorum sonsuz sevgimle…
Nuray TUNÇ
www.kafiye.net
KIRKÜÇYILLIK FÎ
Başı boş dizeler kalır
Eksik yaşanmışlıkların içinde
Birine umud dersiniz
Hayâl diğerine…
Oysa başı boş dizeler’den hep
Yeniden doğar
Göğün kıyısında ki kuşlarla,
Yaşlanmayan ağaçlar…
Böyle düşünür bilirim Neruda,
Böyle yaşar Duncan
Schopenhauer’in metafiziğinden geçer,
Fî ve kadınlar…..
NRYTNÇ|FİKİR&SANAT
Nuray TUNÇ
www.kafiye.net
Merhaba,
Günlerdir yazacak birşeylerim var. Fakat yorgunluktan kafamı toparlayıp o hissi ele alamadım bir türlü. Demişler ya geç olsun güç olmasın. Hem bekleriz değil mi Ali?
Şuanki hâle hasret kalmışım. Ne zamandır bunu yapmıyorum bilmiyorum. Bu belki sizin için günlük ve sıradan bir şey olabilir fakat benim için ne de ayrı. Uzun uzun zamandan sonra koltukta ayaklarımı uzatıp zap yapıyorum. Farkında olmadan mutfakta vakit geçirmekten de tiksinmişim. Bir müddet bilgisayarımı falan da görmek istemiyorum. Aslında bir müddet insan da görmek istemiyorum. Şiir de. Ve içine anlam doldurduğum her şeyi de. Böyle anlamsız anlamsız programlar izleyip kafa boşaltmak ve gribimi en kısa zamanda gecirmek istiyorum. Hatta biri bana çay demlesin, hep el üstünde tutsun pohpohlasın da istiyorum. Bir de mumkunse portakal çiçeği dizsin istiyorum. Mathilda’nın gonderdigi fanzin hâlâ postanede, onu da alsın istiyorum. (Bu arada özür dilerim Mathilda, alacağız söz.gunlerdir unuttum ben onu orada e sen de hatırlatmadın, neyse o bende)
Dün eve gelip uykuya attım kendimi. Ömer’i arayıp nolur beni uyandırma anahtari çektim sen gelirsin dedim. Saatlerce uyudum. Sonra sağolsun omer bir şeyler hazırlamış uyandım ki yutkunamıyorum. Bu yazın ilk dondurması deyip deyip her şeyi hop mideye indirmek senin neyine. İyi olur.
Birkaç gün dinlenip derslere başlamayı planlıyorum. Vize final bitince de hemen kpss. Yarın Ömer ygsye girecek, ilk defa kendim olmadan birini beklicem. Stressizlik çok hoş. Dün Mine’ye bıraktım hangi filmi istiyorsan ona girelim dedim. Beklediğim film yoktu. Annemin yarasi diye bir filme girdik. Neden bu kadar çok beğendim bilmiyorum. Salon bomboştu. Bir yanımda Mine vardı diğer yanim boştu. Ben yinede elimi boş olan yere de koydum. Filmin sonunda mine de bende oturduğumuz koltuklarda kendi içimize katlanmis, en sessiz şekilde aglamayi sonlandirmak için cirpiniyor birbirimizi de çırpıyorduk. Ben çok çırpınıp yoruldum.
Bu arada insanın çok yemek seçen bir eşi olmamalı. Ömer felaket yemek seçiyor. Sebze mebze hak getire. Bu yüzden ne yapacağımı çoğu kez bilmiyorum. Bugün kuru fasulye yapıp Ali’ye ithaf ettim. Ben şiirden uzak mı kalacaktım az önce öyle mi demiştim. Ah kübra. Diyorum çokça zaman.
Ali mi kim. O benim masalım. Az önce mutfakta uğraşırken masalla ilgili bir ton cümle kurmustum kendi kendime. Ama malum ki yazmayınca her şey uçuyor canımız sağolsun.
İnsanın arada bir masala kaçması ya da orada durması en büyük insan için bile abes karsilanmamali. Düşünsenize masallarla büyütülmüyor muyuz. Misal çocuk değilim ama kitapligimdan yığınla masal kitabı cikarabilirim size. Henuz anne değilim ama ve bir sürü de ninni kitabı. Hatta iki bebek bekleyen misafirime ninni kitabı vermiştim. Doğmadan annelerinden onlara birer hediye. Belki ilerde beni bile anarlar. Bu yüzden masallar ve ninniler herkes içindir. Önemli olan bunu tasavvur edebilmektir, idraktır.
*Dünyadan kübraya ali.
Hatice Kübra ÖKTEM
www.kafiye.net
DİVANE GÖNLÜM
Sevdiğim o dosttan ayrı kalalı
Hasretiyle yanar divane gönlüm
Zaten şu biçare gönlüm yaralı
Nasıl derim ona banane gönlüm
Gönülde müşkül’üm olmadı tamam
O’na kavuşmaktı benim şu çabam
Bir noktaya bakıp daldım bir zaman
Zaman zaman düştü hayale gönlüm
Gitmedi gönlümden çektiğim tasam
Gülmez oldu yüzüm kalmadı neşem
Sırtımda bir urba elimde asam
Garip garip gezer avare gönlüm
Zahiride cismim adem oğludur
Sürdüğüm yol Ehl-iBeyt’in yoludur
Kırklar meclisinin ayak çuludur
İşte böyle çıktı meydane gönlüm
Bizim Kul Yusuf’ta dile getirdi
Nadi Ali duasıyla bitirdi
Ham meyveyi oldurupta yetirdi
Elbet birgün erer kemale gönlüm.
Yusuf Aslan.
Gün saymazken yerinde, gece yüklü demine
Dışarda fırtınalar yıksa da ortalığı
Hayat kısa vadede iz düşüyor zemine
İnsan gözü doyumsuz toplarsa dünyalığı
____Rotasız gemilere hudut mudur beklemek
____İstek ve arzularda sukût mudur beklemek
Sevmek bedel istiyor, gönül seraba düşkün
Sevgi talih elinde uçan beyaz güvercin
Hoyrat düşüncelere mazhar olanlar pişkin
Mahçup şarkılarıyla sızlanırsa nazenin
___İç geçiren sinede umut mudur beklemek
___Gülşenin bahçesinde mesut mudur beklemek
Yaşadığı hüzünle insan yorgun perişan
İçinde acısını dağıtıp yayılırsa
Kör talihin alnına tekrar aldığı nişan
Kaderin oyununda şansızlık sayılırsa
___İkilemli sözlerde yahut mudur beklemek
___Yoksa vicdan sesinde barut mudur beklemek
Vefa koyaklarında saklı bin bir pencere
Varlığını üstünde gezdiren diyar ile
Zuhur eden güneşle varıp gelinen yere
Eteğinde baharla doruğunda kar ile
___Arşın kapılarında bulut mudur beklemek
___Sonsuzluk deryasında hoşnut mudur beklemek
Köşe başları dolu, gelen çadır kuruyor
Kendimizi nasıl da uydurmuşuz akışa
Zahir olan her şeye ayın şavkı vuruyor
Yumup kalp gözümüzü sürüp ömrü yokuşa
___Hayatın safhasında soyut mudur beklemek
___Gayri mevcut yürekle somut mudur beklemek
___ Yoksa tüm eylemlerde komut mudur beklemek.
Gecenin bir yarısı aniden uyandırıp
Ayine duran vurgun aklımı deler geçer
Yüreğin kubbesini içten içe yandırıp
Dağınık duygulardan saklımı eler geçer
Her perdede bir nağme vakitleri vurunca
Lâl kesilen dilimde hayra kader kurunca
Gidenler geri gelmez neden diye sorunca
Kupkuru feryatlarım kulağı yalar geçer
Anlatmak mümkün değil sağır sultan geceye
Efsunlar âleminde göz kırpsa da niceye
Karanlık ortasında kalp denen bilmeceye
Kaygıyla ve sessizce mutluluk diler geçer
Aldığım nefesten mi neden daralır içim
Gönle ferahlık veren haller olmazsa, hiçim
Değil anlaşılmaya, imalar biçim biçim;
Yıpratıp duyguları maksadı siler geçer
Kopuşurken bir şeyler şu sancılı serimden
Düşleri döke saça oynatıyor yerimden
Özlem yağmurlarını akıtırken terimden
Gözüm, ırağa düşen şehire dalar geçer
Vedalar ki önümden inatla kaçışırken
Soluğumda hüzünler buharla uçuşurken
Acılar; sevinçlerle birlikte saçışırken
Bilmezler ki bağrımdan kimbilir neler geçer
Değil mi ki söz düşmez ağırlaşan cüsseye
Yaşandı, yaşanacak yazılanlar hisseye
Cansız avuçlarımın hesabı yok kimseye
Tutunduğu boşluğa nedamet salar geçer.
VEDİLİLƏR,VEDİ BİZSİZ QALIBDI!
Göyçəlilər,dağılmayın Göyçədən!
H.Arif.
İndi sönüb o,yerlərin çırağı,
Külə dönüb alovlanan ocağı,
Soyuyubdu indi isti qucağı,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
Quruyudu yaşıl donlu bağları,
Çoxalıbdı sinəsində dağları,
Qəribsəyir indi Vedi dağları,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
Qərib ruhlar hey dolanır başında,
İzimiz var o,yurdun hər daşında,
Qəlbi gülməz qəriblikdə quşun da,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
Səmasında qara yellər dolanır,
Qəm odunda xoş günləri qalanır,
Dərd həsrətə,həsrət dərd calanır,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
İndi onun nə dərdini bilən var,
Nə də qanlı göz yaşını silən var,
Oyur onun ürəyini intizar,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
Ağlar qalıb indi Şiddi,Qaralar,
Həsrət odu daş qəlbi də paralar,
Ürəyini oyur,üzür yaralar,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
Zaur indi batıb ağır bir yasa,
At yurdum,doğma kəndim Xalisa,
Ömür yolum oldu orda çox qısa,
Vedililər,Vedi bizsiz qalıbdı!
23.fevral.1994.
www.kafiye.net