şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Şimdi Üşüyorum
Bugün yokluğun içime bir kor gibi düştü birden nedeni yokken ağlamalar, ruhumda fırtınalar esiyor. Her fırtına sonrası kalbimden bir parça kopuyor ve darmadağın oluyorum. Çok zormuş sensizlik, telefondaki sesin bile yetiyormuş, canım deyişin soğuk bir kış gününde sımsıcak bir yorgana sarılmak gibi senin sevgin beni sarmış sarmalamış. Şimdi üşüyorum bir çocuğun ihtiyaç hissetmesi gibi kollarının arasında sonsuz güveni duymak istiyorum.
Sanki bir buzun üstündeyim. Buzlar kırılıyor, çöküyorum, gömülüyorum sulara. Avuçlarımın arasından akan sular gibi sanki kayıyorsun yavaş yavaş ellerimin arasından. Seni sevdim ve seviyorum.
Bilmiyorum artık hayat yolunda nasıl bir yön çizerim sensiz, senli günlerim diye iki bölüme ayrıldı hayatım. Sen ve ben, ateş ve su gibiydik. çok zıt bir ikili benim kalbim ateş, sense tek ilaç, ama sensizliği tercih ettim ama yapamıyorum. Seni sensiz yaşamak bir fırtına gibi kopuyor, köpük köpük sarsılıyor. Seni istiyor seni ruhumun derinliklerine bağırıyorum; gel yeter diye. Dokunmak istiyorum, sarılmak istiyorum, dudaklarında eridiğim an gibi durdur saatleri.
Geceler olmasın, güneş hiç doğmasın, sen yoksun, nasıl olsa yeni doğacak sabahlarımda sen yoksan; yarınlarımda ne anlamı var? Doğmasının güneş, esmesin rüzgarlar, senle olamıyoru,m sensizde demiştin ya bende ne senle ne sensiz olamıyorum.
Biz ne iyi bir sevgili olabildik nede arkadaş karabasanlar bastı. Yokluğumuzda ama yan yana iken hiç sorun yaşamadık. Leylaklar, sümbüller açtı gönül bahçemizde diyemedik birbirimize. Sensiz olamıyorum, gel artık, söylesek bile inandıramadık.
Sen gönül bağımda açan bir güldün. Hiçbir zamanda solmayacaksın. Seni sevmek bir ibadet, şimdi sabah akşam günde beş kez değil benim ibadetim, yirmi dört çarpı altmış kez ibadet ediyorum ben. İçtiğim suda, yürüdüğüm yolda sen ve hayallerim var. Sana sarıldığım an birlikte gülmelerimiz doyasıya yaşanmışlıklar var. Benim ayrılığım bile onurlu olacak, onurlu olmak için gözyaşlarımı içime akıtacağım. Hiç kimse bilmeyecek senin için ağladığımı ama sonsuza giden bir yolda ben seni sevdim ve seveceğim ama sana gel demeyeceğim.
Lemide ÇAKIR
www.kafiye.net
Bugün senin doğum günündü babam. Ve ne tesadüf ki yıllar sonra doğan torununun doğum tarihi de aynı idi. Her yıl torunun Şebnem ile birlikte pastanızdaki mumları üflerdiniz. Ve her yıl tüm aile bir arada olduğumuz için şükrederdik.
Bu defa yoksun babam. 28.01.2008 pazartesi günü mübarek ezan sesleri arasında son nefesini verdin. Tek tesellim senin elden ayaktan düşmeden, acı çekmeden huzur içinde yatağında aramızdan ayrılman. Allah bunu nasip etti sana çok şükür. Evimizde hiç ölümü hissetmedik sen hasta yatağındayken, hep iyi olacaksın diye dualar ettik ve hep birbirimize son ana kadar böyle hissettirdik. Ama yetmedi dualarımız, aramızdan ayrıldın. Ve biz hala buna alışabilmiş değiliz. Alışmakta mümkün olmayacak zaten. Sadece yokluğunu kabullenmek zorunda kalacağız çaresiz. Sen bizi hep hayata güçlü hazırladın. Zaten hayatını da hep bize adadın. Eminim ardında bizi güçlü bıraktığın için, varlığındaki gibi yaşamamızı isterdin. Öyle yapmaya çalışıyoruz bizde. Dimdik ayakta hayata sıkı sıkı bağlı birbirimize destek olarak bir aradayız ve hep bir arada olacağız.
Her birimizin doğum gününde olduğu gibi yine sofra kurduk babam. Yine ailece yemek yedik. Çünkü hayat devam ediyor. Ve birbirimize üzüntümüzü hissettirmeden, acımızı içimizde yaşayarak, yüzümüzde tebessümle bir aradaydık. Sanki sende bizimleydin.. Ama bu defa ortada üflenecek mumlar yoktu. Sensiz bir doğum gününde torunun da bunu yapamadı….
Ölümünü sindirmek kolay değil babam. Senden rahmetli diye bahsetmek canımı acıtıyor. Ölen köpeğimle konuştuğum gibi seninlede konuşuyorum sürekli. Bir arkadaşım ölenin ardından konuşacak bir kişi bile kalmadığında o kişi ancak o zaman ölür demişti. Senin varlığın, senin ismin hiç unutulmuyor ki. Sen bu yüzden aramızda yaşıyorsun daima, unutulmuyorsun Unutulmayacaksın.
Bir arkadaşımız hangi esnafa gitsem nereye gitsem babandan bahsediliyor dedi. Öyle iyi bir insandın ki ardından hep iyiliklerin, yüreğinin güzelliği, bonkörlüğün, güler yüzün konuşuluyor.
Dükkanın üst kat komşularından biri her sabah servis beklerken babanız beni içeri çağırırdı soğukta bekleme kızım derdi, iyi bir insandı diye senden bahsetti. Apartman komşumuz ise başka bir şey anlattı başsağlığı dilemek için geldiğinde.
Bir akşam elinde karpuz ile eve gelirken rastlamışsın kapıda. Ondan bıçak istemişsin, karpuzun yarısını kesip ona vermiş eve öyle çıkmışsın. Ardından yaptığın iyilikler konuşuluyor, eli bol gönlü zengin babam, hayatta iken duyduğum gibi gurur duyuyorum seninle. Evladın olduğum için ne kadar şanslı olduğumu sürekli hissediyorum.
İyiki doğdun babam. İyi ki senin evladınım. İyi ki bizi yüreğinin güzelliği ile yetiştirdin. Bıraktığın ekmek teknesinde kurduğun aile içinde varlığındaki gibi bir yaşam sürmeye devam ediyorsak bilki sayende.
Huzur içinde yat babam.
Seni seviyorum ve hep seveceğim
Ortanca kızın
Şule AKAR
05.02.2008
Saat: 23:30
www.kafiye.net
Bir Veda Belkide Son Görüşmemiz!
Bir veda belki de son görüşmemiz
Bir veda belki de dost kalacağız dememiz
Bir veda belki de son kez söylenen sözler
Bir veda belki de benimsin kelimesinin son izi
Birkaç dakika sessizliğe
Yankılanan gözyaşlarının aşkı
Dudaktan çıkan kelimelerin yaşı
Gözdeki nemden gelir
Sus tek kelime söyleme
Yağmurlar eşlik etsin sensizliğin sesine
Yağmurlar senin şehrinde üzerine yağsın
Ben şehrimde sırılsıklamım
Son günlerde anlamıştım terk ettiğini
Konuşmalarında ki ısırdığın dudağının kanaması
Yüreğinin sesini dilinin hapsetmesi
Gözlerindeki kaçamak bakışlar
Vedaya hazırlanırlardı oysa
Son günlerde anlamıştım terk ettiği
Hayallerin yetmediğini
Düşlerin yetim kaldığını
Yalnız gecelerin soğuğunda
Çaresiz yapayalnız kaldığını
Aşkın sıcaklığını
Yaşayamadıklarını bir başka dilde aradığını
Biliyordum
Duvağını bu gönül açamadı belki
Hasretlik şehirlerimizi sardı
Gurbette bazen ölüm bir eve iki kez uğrar
Boş mezara kılınır namazlar
Mahremin karasına karışır
İki ayrı duaya
Tek âmin…
Gürhan Olcaytürkan
www.kafiye.net
Yağmurlu bir bulut, gezer göklerde.
Bir yağmur yağarsa, sen beni düşün.
Gönlüm yangın yeri, kaldım közlerde.
Kalbimde sen varsın sen beni düşün.
Yürekde bir yerde, sen beni düşün..
Seni görürüm ben, baktığım yerde.
Benim gönlüm düştü, çekilmez derde.
Yaramda kapanmaz kaldım kederde.
Kalbinde bir yerde, sen beni düşün.
Yüreğinde kaldım, sen beni düşün..
Can özümsün benim içimde sevdan.
Yan yana olursak, tez geçer zaman.
Çok mutlu olurum, sen yanımdaysan.
Kalbimde sen varsın sen beni düşün.
Yürekde bir yerde, sen beni düşün..
Tutuştum ciğerden yaktın sen beni.
Geçmiyor tek günüm, anmadan seni.
Hep seni yaşarken, kaybettim beni.
Kalbinde bir yerde, sen beni düşün.
Yüreğinde kaldım, sen beni düşün..
01.03.2014
ALİ ANAR
www.kafiye.net
DARISI TÜM KURBANLARININ BAŞINA…
ŞEYTAN
Nasıl bulaştım bilmem, gaflete düştüm zâhir
Cevher iken sarrafta, kahpe dilde tartıldım
Kumpasta bir numara, müfterilikte mahir
Allah’ım sana şükür, bir şeytandan kurtuldum
Suratında kalmamış, rahmetten tek damla nur
Kurtlanmış bozuk maya, kokuşmuş ekşi hamur
Tutulacak yanı yok, baştan aşağı çamur
Allah’ım sana şükür, bir şeytandan kurtuldum
Çıkarcı fitne fücur, hırsı büyük boyundan
Bunca iyiliğime vazgeçmedi oyundan
Ne elinden yenilir, ne içilir suyundan
Allah’ım sana şükür, bir şeytandan kurtuldum
Yalakadan bir güruh özünü bile bile
Tarafını tutarlar, ne dersen de; nafile
Dolaşır melek gibi yüzünde maske ile
Allah’ım sana şükür, bir şeytandan kurtuldum
Yakasına yapışıp hesap sorardım lâkin
İslâm terbiyesini alana yakışmaz kin
İlahi adalete bırakıp durdum sakin
Allah’ım sana şükür, bir şeytandan kurtuldum
Mücella Pakdemir
www.kafiye.net
Yangını körükleyip durma artık ne olur
Gönlüme son darbeyi vurdun ya nasıl olsa
Gözlerim bundan sonra her zaman ağlar durur
Istırabı gönlüme koydun ya nasıl olsa
Bilemedim aşkımı tutup atacağını
Tatlı aşıma bir gün acı katacağını
Gönlümden koşturarak çıkıp kaçacağını
Her şeyimi üstümden soydun ya nasıl olsa
Beni bana bırakma al götür istiyorsan
Hatıram olsun derim bende kalsın diyorsan
Rüyanda görmediğin günleri gözlüyorsan
Bulamazsın ahımı duydun ya nasıl olsa
Üzülüp de ağlama sakın hiç kederlenme
Kendine hep sahip ol öyle bak hederlenme
At gönlünü her yere toparlanıp derlenme
Artık şimdi çok özgür oldun ya nasıl olsa
Hüsnü Sönmezer 12.haziran.2014
www.kafiye.net
Çınar Ağacının Gölgesinde Aşkımız Ölümsüzleşiyor
Hicran ruhumu, usul usul, yaktıkça,
Hasret okyanusunda, boğulacak gibiyim.
Sanki hatamın, günahını ödüyorum.
Bana kırgınsın şimdi ve beni,
En büyük ceza ile cezalandırdın.
İnsanlığından mahrum bıraktın.
Yaşlı gözlerinde, küllenir közler,
Kızgın sözlerinde, gücenir güller,
Dargın yüreğinde, kirlenir Ülker!
Ay yüzünde yanar, Ülker yıldızı!
Ruhum yandıkça, tenim üşüyor.
İçimden atamadığım sen,
Unutmak mümkün mü seni?
Kaç kez, kapına geldim de,
Bir türlü, içeriye giremedim.
Çünkü…
Bahanelerim tükenmişti.
Sen bilmezsin,
Neredeyse bahaneler fabrikatörü olacaktım.
Bahane bankam, iflas etti!
Ve kendimi sensizliğe hapis ettim.
Şimdi…
Çınar ağacının gölgesinde aşkımız ölümsüzleşiyor.
Oysa… Şu an, yanımda olsaydın eğer,
Eskiden olduğu gibi,
Beraber dertlerimizi paylaşırdık.
Yüreklerimizi sonsuzluğa uçururduk.
Sen, benden gittin, gideli,
Dünyam alt, üst oldu.
Gönlümde ki; güller, tek tek, soldu.
Saadetim, hüzne daldı.
İlkbahar, hazana demir attı.
Kara kış kapıma düştü, yar!
Senli, benli günler, mazide kaldı.
Seninle tanıştığımız gün,
Aklımdan hiç çıkmıyor.
Bir tesadüftü tanışmamız.
Seni tanıdığım gün, ay sadece bana,
Doğmuş gibiydi ve yüzünde dolunayı gördüm.
Ayın on dördün de, gördüm dolunay,
Ayna cemalinde, sanki Doğan ay,
Ah gülmelerin de, tutulur güneş!
Ayın on dördünde, kalbe düşen ay…
Senli günlerde, ben çok şanslıydım.
Gözlerine bakınca, sanki Nemrut dağından,
Güneşin doğuşunu görürdüm.
Dilinden dökülen kelamların da,
Hidayete ererdim, tel tel!
Ayna cemaline bakınca, kendimi Cennet’e,
Kavuşmuş gibi hissederdim.
Temiz yüreğini tanıdıkça,
Kutsal kitabı açar gibi,
Yüreğini açıp, bakmak, öpmek,
Okumak gelirdi içimden!
Bastığın toprağı, kutsal topraklar gibi,
Diz çöküp, öpmek isterdim.
Ellerimi tuttuğun an,
Kalbimin ritmi bozulur,
Ve duracak gibi olurdu.
Tebessümlerin canıma, can katardı.
Kahkahalarında hayata tutunurdum.
Yeşili “o” kadar güzel anlatırdın ki;
Zümrüt’e benzetir/din.
Sayende gözümün önünde,
Göremediğim harika doğayı, fark etmiştim.
Cahil kalan tarafıma, bilgilerini sunup,
Saatlerce bıktırmadan, kendini dinletip,
Beni mest etmeyi başaran ilk kişiydin.
Ukalalık taslamadan, anlatırken sen,
Sanki masal diyarlarında gezerdim, ben!
Senden başkasını dinlemeyen,
Belki de çokbilmişlik taslayıp,
Kimsenin söylediklerini anlamayan ben,
Eşsiz sesinin tınısında bilgilenir,
Kütüphane gibi olur,
Aydınlığa kavuşurdum.
Hele divan edebiyatından sunumlarında,
Gönlüm serenatlar eşliğinde coşardı.
Seninle yarışmak için, tüm ilhamı,
Zincirler esirim yapar, nice şiirler yazardım.
Şiirlerde…
Sana olan hislerimi söylemeye çalışırdım.
Ben, sana vurgun, sana tutkundum.
Önceleri farkında bile değildin.
Evet, her şeyi bilen sen,
Benim platonik aşkım olduğunu,
Çok zaman sonra, anlayabildin.
Anladın da elin, kolun bağlıydı.
Beni en çok üzen şey neydi?
Bilir misin?
Senin de bana, çok zaman önce,
Benden de önce âşık olduğunu anlamaktı.
Bir taraftan sevinçliydim,
Bir taraftan da hüzün dolmuştum.
Aslında ben sana değil de,
İnsanlığına âşıktım galiba…
Bu mısralar, bu itirafım,
Bizim aşkımızın hikâyesidir.
Senden bir türlü vazgeçemiyorum.
Neden mi?
Yazacağım mısraları, tüm dikkatinle, oku!
Senden nasıl vazgeçerim?
Oku, ey sevgili oku!
Seni terk edemem, benim kanımsın.
Senden vazgeçemem, benim canımsın.
Kanımsın, canımsın, seni unutup,
Ruhumdan silemem, benim anımsın…
Senden vazgeçersem eğer,
Bil ki;
Dininden dönmüş, kâfir gibi olurum.
Seni bırakmam mümkün değil!
Çünkü…
Ay yüzlü sultanım, güneşsin bana,
Gözlerin vatanım, aşığım sana!
Sözlerin fermanım, ateşsin bana,
Sana müptelayım, canım efendim!
Sultanım…
Gözlerine bakmayı,
Bilsen nasıl özledim!
Gönlümdeki sevdayı,
Bilsen nasıl gizledim….
Bilgehan Emirşanoğlu
www.kafiye.net
Bülbül müsün aşk mısın?
Kaktüse şakır mısın?
Yoksa sen, gülistanda,
Kaktüse aşık mısın?
Garip bir çoban mısın?
Bana ney çalar mısın?
Yoksa sen, asumanda,
Çoban yıldızı mısın?
Ay mısın, dolunay mısın?
Güneşe aşık mısın?
Yoksa sen, semalarda,
Güneşsiz ağlar mısın?
Sevda hırsızı mısın?
Gönül çalan mısın?
Yoksa sen, saraylarda,
Gönülsüz Sultan mısın?
Aşk mısın, sevda mısın?
Ruhumu okşar mısın?
Yoksa sen, dolunayda,
Ruhuma bakan mısın?..
Ay mısın, dolunay mısın?
Güneşe aşık mısın?
Yoksa sen, semalarda,
Güneşsiz ağlar mısın?
Bilgehan Emirşanoğlu
14/06/2014 01/04
www.kafiye.net
Dünya avuçlarına konsa da,
Bedenin gözlerle dolsa da,
Âlem senin için baksa da,
Sen beni göremezsin.www.kafiye.net
Ela, kara, yeşil, mavi, kahve,
Her renge boyasan da nafile,
İnmedikçe gözlerin yüreğine,
Sen beni göremezsin.
Bir garip elvandır, derdi fani,
Kör olana görünür cismani,
Temizlemezsen gönül evini,
Sen beni göremezsin,
Elvan usul
Mayıs 2008
www.kafiye.net