Kategoriler

Arşivler


Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Gülsüm Hicran ÇAÇUR

HAZAN MEVSİMİ


HAZAN MEVSİMİ

Düşünceler ne kadar ÖZ
Ay karanlığında kaç kere keşfe çıktı. Duygular
Ruha güneş mi olur? Gülen yüzler
Gönül perdemin gün ışığına
Ihlamur ağaçların gölgesi mi? Düşer!
Darmadağın olmuş düşünceler
Hilal ile yıldız yana gelmez mi? Hiç!!
Sevda melekleri de hazan mevsimin için mi ağlar
Gökyüzünde toplanıp uzak memleketlere gitmenin
Hesaplarını yapar göçmen kuşları,
Bulutlar hazan mevsiminde daha mı çok çoğalır.
Ağaçların yemyeşil yaprakları saramış solmuş,
Yerlerde sarının hakimiyetimi var.
Ağaçların yakarışlarını, isyanlarını mı? Duydu..
Kara bulutlar…
Yanık toprağın bağrına, dağlara, taşlara,
Yaz mevsiminde susuz kalan kuruyan topraklara
Sicim sicim yağmur olup gözyaşı mı akar?
Huzurun resmi duygulu gönüllerde işlenmiş
Saran ağaçlara dallara inat!
Umutlar sararmaz m?
Hazan mevsiminde.

Gülsüm Hicran Çaçur-Şanda 09/07/2014
www.kafiye.net


Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Gülsüm Hicran ÇAÇUR

Bir Selam, Bir Tebessüm

Bir Selam, Bir Tebessüm

09 Ağustos 2014, 14:56
Bir Selam, Bir Tebessüm
Bir selam göndermek, bir gönül sormak… Bir tebessüm, nedir ki bu modern çağ denilen teknolojinin merkezinde yaşayan insanlara gereksiz geliyor. Belki de yalnız, sadece kendi kabuğunda yaşamak istiyor şimdiki nesil, insan.
Aslında yanlış değil ki… Beyni dolu, gözleri kızarmış, hayal kurmayı bile bilmiyorlar. İş, para, mevki, almış her şeyin yerini. Kartpostallara yazılan tebriklerimizin sonunda. Kime yazdıysak: yengeme, ağabeyime, dayılarıma, amcama, dedeme selam söyle diye ekleriz.


Şimdi tebessüm bile bize zor geliyor. Çatılmış kaşlar, düşünceli ve içten hesaplı bakışlarla, geleceğe yapılan yatırımlar derdinde herkes. Surat niye tebessüm etsin ki? Maddi beklentilerden yoksun; kazanç yok, gelir yok. Tamam, sen merak etme ben hallederim bana güven dedikten sonra yırtılan hamili yakın kartları varken niye tebessüm edilsin ki!
Niye selam gönderelim ki dostumuza? Bizi hatırlayıp kapısını çalıp borç mu isteyeceğiz? İstesek de söylenecek sözler mu’tad değil midir hep? “inan yok, yok bende de inan, keşke olsaydı” ya da “ne hikmetse istemeden az önce kredi kart borcu ödenmiş, ya da okuyan evlatlara para gönderilmiştir.” Ya da “bir saat önce gelseydin verirdim, inan şuan cebimde iki ekmek alacak param yok.” Sonra teskin edici dualar: “Allah yar ve yardımcın olsun, artık kredi kartları var, bankadan çekilen uzun vadeli muhtelif krediler var: çek al değil mi?”

Niye selam göndersin ki sana? Ev temizlenecek, ortalık dağınık, yeni kalkılmış, yemek masası bile toplanmamış… Şimdi sırası mı yani? Sana ikram edilecek bir bardak çay için, bir fincan kahve için hem kardeşim hangi devirde yaşıyoruz artık.


Adım attığım yerler kahve diyarı kahve durakları. Git iç ya da orada içelim. Kirlenmesin evdeki fincanlar değil mi yani? Korkar olduk. Saklanır olduk… Kendi değerlerimizden, dostluklarımızdan, arkadaşlıklarımızdan… Korkar olduk. Nasıl korkmayalım ki! Televizyonlardaki diziler, filmler hep bu örneklerle dolu. Dizilerdeki zengin ailelerin lise öğrencisi evlatlarının özel şoförleri var. Kaçıramayacağım diziler başladığında telefonları kapatıp, konsantre olmuş şekilde izlemek varken… Amcanın kızı eşinden ayrılmış çok mu önemli “Binbir Gece” dizisindeki ihanetten. Ellerimizdeki akıllı telefonlar, çocuklardaki tabletler… Sırası mı şimdi kapı zilinin çalıyor olup kapıdaki akrabanın gelmesi. Balon patlatmada az kalsın rekor yapacaktım. Bu rekor, kime karşı kendime kaşı. Boş farkında olan kim? Kapı azıcık açılıp; çok yorgunsun, uygun değilsin biriyle sohbet etmeye. Yok, bugün hal hatır sorulmasın be ya! Ben ararım seni uygun olunca otururuz, konuşuruz, değil mi yani? Hayat bizim, bizler toplumun bir ferdiyiz. Ama hangi toplumun? Elektronik ağların mı bu da güzel. Bir iki üç fark etmez az olsak da ben varım diyorsan.

Sermayesi sıfır olan gülümsemeleri satın almak istiyorsak ve satmak istiyorsak, hemen bugün bu sabah evimizden çıkmadan evdekilere, apartmandan çıkmadan ekmek almaktan gelen komşumuza, yolda gördüğünüz tanıdıklarınıza güler bir yüzle, GÜNAYDIN DİYELİM. Şaşırtalım zihnimizi, şaşırtalım duyularımızı, şaşırtalım komşularımızı, şaşırtalım tanıdıklarımızı dinlerin, kanunların amacı da ne ki? Hoşgörü, selam, tebessüm. Sadakalarınız kuruşlarla olmasın tebessümle olsun. Sünnetleri yerine getirmenin en kolay ve hafifliğini yaşayarak kazanalım. Peygamber Efendimizin şefaatini, tebessüm, güler yüz, günaydın bir selam. Tanımadığın kişileri tanıma yolu, Sevdiklerini gönlünde taşıma yolu, Pozitif enerji akımını akıtmanın yolu. Varım, demenin yolu… Evet sen de varsın, farkındayım, demenin yolu bir tebessüm, bir selam, bir güler yüz…

Gülsüm Hicran Çaçur-Şanda
www.kafiye.net

Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

SABRETMEK KALDI BANA


SABRETMEK KALDI BANA


Kırmızı gömleğimle ilk görünce sen beni.
Nasıl da kaçıverdim bırakıp öyle seni.
Ürkek kumrular gibi izledim pencereni.
Seni çok uzaklardan özlemek kaldı bana.

Ak düşmüş saçlarını nasıl ağarttı zâlim.
Dut yemiş bülbül gibi susarım bitti kâlim.
Yaktı özlem korların dayanmaya yok hâlim.
Felekten muştuları gözlemek kaldı bana

Yine kor uzaklığın döşendi yollarıma
Yine kar sensizlğin sarıldı kolarıma
Beraberce felekten gizlice bir an çaldık
Anılarla yaşayıp , sızlamak kaldı bana

Sanki esti zamanlar bir rüzgar gibi geçti
Ayrılığın kılıcı beni tam candan biçti
Bilmem ki zalim felek neden hep beni seçti
Taş basılı bağrımı közlemek kaldı bana

Mavilerim çalındı bana hep kızıl kaldı
Ömrümün ummânına bir deli akrep daldı
Hayallerim yetimdi, bineğim kırık saldı
Yazgımın cilvesini izlemek kaldı bana

Şimdi sen uzaklardan bana mendil salllarken
Ümitsiz bir bûseyi yanağıma yollarken
Efkârım sevincimi son sür’atle sollarken
Özlemin ettiğini bezlemek kaldı bana

Kalbimi kilitledim küstüm artık aşka ben
İçimde sönen koru alevlendir tek bir sen
Hasretle yanan nârsın yüreğimde ah bir sen
Bağrımdaki ateşi gizlemek kaldı bana

Seni yazmış alnıma kalemin keskin ucu.
Sonra da aldı benden Bir Tek Kanun Koyucu.
Sensizlik öyle acı,,yokluğun can vurucu.
Başımı öne eğip özlemek kaldı bana.

Yüzünü bir yudumcuk görmek bile güzeldi
Aşk bağından üzümü dermek bize özeldi
Sonra da gözyaşıyla el sallamak bedeldi
Kan revân yollarını dizlemek kaldı bana

O dalgın bakışında efkârlı hâre vardı
Sanki visâl bir hayal ümitler sana dardı
Tam vedâ zamanında yüzünü keder sardı
Şimdi çok uzaklardan izlemek kaldı bana

Sevim Çiçek Karadeniz  (Sevo Can Çiçek)
14.8.2014 /01:46
www.kafiye.net


Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

AYRILIK VAKTİ


AYRILIK VAKTİ

Minicik yuvamız bize saraydı.
Özlem içimizde derin yaraydı.
Saatler bir sussa zaman duraydı.
Ama geldi çattı ayrılık vakti.

Bir tadımlık visâl meyleri içtik.
Sevda bağlarından el ele geçtik.
Kor gibi leblere bûseler biçtik.
Bizi çabuk sattı ayrılık vakti.

Kör talih bizi ezdi yoğurdu.
Sonra ayrı dağa savurdu.
Gönlümüzü kızgın sacda kavurdu.
Cana elem kattı ayrılık vakti.

Senden ayrılmak çok zor gelse de.
Elvedâ deyişin içimi delse de.
Yüreğim ağlarken, yüzüm gülse de.
İçimizi yaktı ayrılık vakti.

Göz göze zaman tarifsiz hoştu..
Saatler sel gibi, yelkovan koştu..
Can cana değdi ya gerisi boştu.
Kara kaşı çattı ayrılık vakti.

Sevgiyle bakmıştı dalgın gözlerin..
İçimden çıkmaz ki tatlı sözlerin.
Nereye baksam senin izlerin.
Ciğerime battı ayrılık vakti.

Ümitsiz kal dedi gözlerin bana.
Çaresizce dedim elvedâ sana
Ayrılık yollarında ben yana yana
Bizi çöle attı ayrılık vakti.

Sevim Çiçeçk Karadeniz  (Sevo Can )
15.8.2014 02;54
www.kafiye.net


Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

YAZMAK YALIN ATEŞLERDE SEVE SEVE YANMAKTIR


YAZMAK YALIN ATEŞLERDE SEVE SEVE YANMAKTIR

Ne güzeldir gecelerin mahreminde kalemle hasbıhâl.

Gönül göğümün sisli bulutlarından ha yağdı ha yağacak sağanaklrı döküvermek sayfalara

Kırık dökük incilerimii çocukça bir heyecanla sayfalara satır satır dizivermek,

Sağanağa hasret kızgın çöllerde dolu dizgin tümcelerle, deli dolu kalemine yaslanıp yalınayak yürümek,

Herkes uykunun bilmem kaçıncı düşündeyken o suskun, kara lacivert gecelerde kalemle aşkın sürmesini çekmektir mısraların kara gözlerine .

Her bir harfin tutkulu leblerinden tek tek. yıldızlarıa öpücükler kondurup kaçmak.
Şuh kahkahalarla kalemin koluna girip, salına salına aşka yürümektir patika yollarda,.

Yokuşları soluk soluğa tırmanmak, sonra da uçurumlardan bırakıvermektir kendini engin denizlere.

İçin için feryatları salıvermek sayfaların kucağına, kalemin hüzünlü gözlerinden çağan gözyaşlarıyla hıçkıra hıçkıra ağlamak…

Devasız yazalak hasta misali uzanmak satırların ıslak zemheri döşeklerine, sonra da yalın ateşlerde cayır cayır yanmak,

Yarini sitemlerine el mahlum boyun eğip, “eyvallah gül-i nârım , kahrın da hoş, lutfun da deyip, satırların gizli tünellerinden kalem yordamıyla itiş kakış yürüyüp, sonra da gün ışığını bulmaktır.

Ahh yazmaakk…
Kelebekler misali seve seve,
Yana yana dosta uçmak,
Sevdâya uyanmaktır İbrâhimce ateşlerde.
Gülistânıı bulmaktır sabırla, gülüşlerde.

Sevim Çiçek Karadeniz
25.12. 2013  Saat; 04 :10
www.kafiye.net


Tarih 15 Ağu 2014 Kategori: Sevim Çiçek KARADENİZ

VURSALAR ŞU ÖZEMLERİ


VURSALAR ŞU ÖZEMLERİ

Özlem, …. Ağıtlarını kimsenin göremediği içten içe bir ağlayis, yada O, yârdan ayrı gurbette yaşayış …Ve hasret dolu, Himalayalar’ın dağ zirvesine sahip yücelikte bir arzulayış..…Ama özünde canları közleyen mağmaları barındıran beş harf iki hece bir sözcük.. Yüreğimizin yağlarını eriten bizi yoğurup, şekillendiren, aşk fırınında pişirip, olgun insan yapan bir işlemin, acı veren, ama olgunlaştıran sürecinin adı..

Bir döngü özlem. Kış bahara, yağmurlar rüzgarlara, rüzgarlar bulutlara, bulutlar yağmur damlalarına ,Topraklar sulara biz ise sevdiklerimize hasret.

Özlemlerin hası sevdiklerimizin gül cemâlinde gizlenen , ötelerden, taaa ötelerden kudret bakışlarını cilveleriyle kırparken, şahdamarımızda atıp duran gerçek özlemimiz olan Özlemleri Yaratan’a hasretiz biz aslında… .O’nun cilvesiyle her bir özlem , yepyeni özlemlere gebe..Yaşam sandallarımızda asılmışız küreklere , içimize yuva yapmış özlem kuşlarının yanık ötüşleri, dudaklarımızı yırtarcasına derin “ooff” çekişlerimize karışırken, özlenmek ve özlemek ikileminde, efkâr ummânında akar gideriz.

Ama ne var ki en çok özlediklerimizden visâl haberi alsak, geciktiririz bazen kavuşmaları. Kaçamak “gel” çağrılarımız, nedense ağzımızdan çıkan yarım yamalak yinelemelerdir. Biliriz ki kavuşmalar, özlem duygumuzu köreltecek, özlem bittiğinde hep bir yanımız eksik kalacak. Bu nedenle en çok özlediklerimiz ,hiç kavuşamayacak olduklarımız..

Eyy özlem..Herkesin koynuna cilveyle girip, çıkarsın da, bir tek bana mı hoyratça yârenlik edersin. Niye nefes aldırmaz sadece yutkundurursun sen..Yastığı başıma koyduğumda duvarla gözüm arasındaki beş adımlık mesâfeemm… Ey özlemim visallerin son nefesimde mi saklı senin.. Özlediğim o ses ,ötelerde cennet bahçesinde mi yankılanacak “geldiimm ” nidâsıyla… .Cennet güneşinin şavkı gözlerine ne zaman vuracak..? O bir çift sevecen bakışlar, hasretinle üşüyen yüreğimi ne zaman ısıtacak.?

Ahh şu gitmeler…Nice gönüllerden, nice iç çekişlerine, nice hıçkırıklara sürülmeler….Gitme vaktinin acı sirenleri çaldıysa, kim tutabilir ki gidenleri..Umutsuz elvedâlar asılı kalır buruk tebessümlerle yüreklerde..Geçiyordum, uğradım dercesine , canda canânın son bûselerinin dudak payı kalırcasına… Başlar artık iki kişilik düşünceler..Gel de soluklan hadi , gel de ciğerlerin bir nefeslik sigaradan payını almasın şu bir bir göz kırpımlık dünyada.. Şimdi ne söylesem ,ne yapsam, nasıl dayansam aah özlemlerim sana , gülümseyerek mi, yoksa ölümseyerek mi ?

Söyleyin eczâcılar, özlemek illetine devâ olan olan bir ilaç var mı.? Hangi ilaç dermân olur özlem yarasına.?
Ahh kesip alsalar hekimler şu illeti kökünden kazıyıp…

Yaşam özlemsiz, özlem sevgisiz, sevgi sevgilisiz olmaz… Yüce Kanun Koyucu böyle takdîr etmiş. Ve bu buruk duyguyu kullarının gönüllerine yüklemiş. Kaçışımız yok, bir yandan kavuşurken sevdiklerimize, bir de bakarız içinde yakıcı özlemler barındıran elvedalar demişiz..

İşte böyle…:/ İnanoğlu ,yürekleri katıksız hüzünlerinin, özlemlerinin, sevdalarının, bazen sevinçlerinin hüzne dönüşen kavurucu lodoslaıyla savrulur gider . Şu uçsuz, bucaksız hayat ummânının, yutmaya hazır dev dalgalarına rağmen, uzaklardaki sevdiklerimize kavuşmak için tüm gücümüzle çabalarken, attğımz hasret kulaçlarımızla yorgun düşer kollarımız…Dar hücrelere, zor dönemeçlere sokar bizi özlemlerimiz ahh özlemlerimiz…

Amaa şu var ki ,eğer beklenen dönecekse özlem ne güzel …. Özlüyorsa eğer özlenen, özlem çoookk güzeell….

Sevim Çiçek Karadeniz  (Sevocançiçek)
11 Kasım 2012 02:30
www.kafiye.net


Tarih 14 Ağu 2014 Kategori: Karacakız Elif AKTAN

ÇAĞIR BENİ SULTANIM


ÇAĞIR BENİ SULTANIM

 

Ruhum kanat çırparak uçmak istiyor sana,
İlahi aşkınla yak,çağır beni sultanım…
Gönül yalan dünya’dan göçmek istiyor sana,
İlahi aşkınla yak,çağır beni sultanım…

 

Kuru canından başka sermayesi olmayan,
Bu kulunu rızana talip eyle Ya Rabbi…
Dünyevi savaşlarda asla esir olmayan,
Bu acizi nefsine galip eyle Ya Rabbi…

 

Doksan dokuz ismini birer birer okudum,
Cemalini dilerim görmeyi nasip eyle…
Kelamınla yaşayıp yüreğime dokudum,
Huzuruna imanla varmayı nasip eyle…

 

03.01.2014 / K.E.AKTAN
www.kafiye.net


Tarih 14 Ağu 2014 Kategori: Karacakız Elif AKTAN

SÖZDE KALMIŞ


SÖZDE KALMIŞ

 

İstenmediğim kalpte,hanede hiç kalamam,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki sözde kalmış…
Gururumu çiğneyip ayak altı alamam,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki közde kalmış…

 

Elimden tut demiştin,ben gönlünden tutarım,
Yalan dolu aşkları sevgin ile atarım,
Yeter ki sen ol dedin ömrüme aşk katarım,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki gözde kalmış…

 

Elinden tuttum ama yüreğim ağır geldi,
Demek “kurban olurum” demen bir tür gazeldi,
Helal etmem aşkımı sevdam sana özeldi,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki sizde kalmış…

 

Gözlerime dalarak şarkılar okuyandın,
Ellerim ellerinde sevdanı dokuyandın,
Aşkın beste gibiymiş,nota bitti,uyandın,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki tizde kalmış…

 

Dürüst seven kadına heves için kıydın sen,
Aşkınla sarhoş edip,”bitti” deyip aydın sen,
KARACAKIZ ELİFi nasıl hiçe saydın sen,
Ben yürekten sevmiştim,senin ki izde kalmış…

 

Karacakız  Elif  AKTAN
www.kafiye.net


Tarih 14 Ağu 2014 Kategori: Karacakız Elif AKTAN

SUSTU YÜREĞİM


SUSTU YÜREĞİM

Gönlüm küstü her şeye,ne yar ister ne de aşk,
Sahte yüzler den bıktı,artık sustu yüreğim…
Sevmiyorum demek zor,Kaf dağın da kaldı meşk,
Sahte sözler den bıktı,artık sustu yüreğim…

Aşkım demek çok kolay,hakkı nı veren var mı?
Sevdiğine bağlanıp,sıkı sarılmak ar mı?
Koca Dünya sevene sevilene hep dar mı?
Sahte gözler den bıktı,artık sustu yüreğim…

Yasak aşk olmuş moda,meydanlar da yok yiğit,
Bıkınca bahane bol,ya kıskançlık ya da git,
Biraz cık direnirsen,ya kenesin ya da bit,
Sahte izler den bıktı,artık sustu yüreğim…

KARACAKIZ; unutma,çok sevmek yürek ister,
Yaşayan gönüller den,dağılır bir bir sis ler,
Gözler ayna dır kalbe,bunu söyler tüm his ler,
Sahte yüzler den bıktı,artık sustu yüreğim…

Karacakız Elif AKTAN
www.kafiye.net


Tarih 14 Ağu 2014 Kategori: Karacakız Elif AKTAN

Gitme Demem


Gitme Demem

Sen,sana yakışanı kolay olanı seçtin,
Sen, kendine ayrı yol bana sensizlik seçtin,
Sen,gönlümün hatası belki hak etmez hiçtin,
Gitme dur demem artık,sen bitmeyi seçmişsin…

Gönlüm kul,köle idi bakan gözün görmedi,
Bahanen hep boldu yar kalbin izim sürmedi,
Yanılıp gülmüş yüzüm sevdan huzur vermedi,
Gitme dur demem artık,bize kefen biçmişsin…

Bir gün dönerim dedin beni çocuk mu sandın,
Boş vaatler ederken söyle ne kadar yandın,
Adını zikredeni günde kaç defa andın,
Gitme dur demem artık,sen sevgimden geçmişsin…

Kendime lanet etsem belki bana az gelir,
Aşktan anlamayana feryat etsen caz gelir,
Kalbi olmayan yare mızrap vurur,saz gelir,
Gitme dur demem artık,sen kanımı içmişsin…

KARACAKIZım yeter,değmez üzülme boşa,
Kadrini bilmeyene günah döktüğün yaşa,
Keşke gönlün verseydin toprağa,dağa,taşa,
Gitme dur demem artık,yaban elde açmışsın….

Karacakız Elif AKTAN
www.kafiye.net