Kategoriler

Arşivler


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Aylin AKGÜN

GECENİN RENGİNDE KAYBOLUYORUM


GECENİN RENGİNDE KAYBOLUYORUM

Gecenin renginde kayboluyorum,
Yankılanır sesler sanki beynimde,
Kimsesizliğim de yok oluyorum!
Göz kırpan yıldızlar, ağlar benimle,

Kayıp giden zaman ömürden çaldı,
Uzattığım eller havada kaldı,
Vefasız doldukça yandıkça yandı,
Göz kırpan yıldızlar, ağlar benimle

Haykırsam, bağırsam kime ne sanki?
Duysa da feryadım umursanmazki?
Dert çekmeyen beni anlamaz bilki!
Göz kırpan yıldızlar, ağlar benimle.
Aylin AKGÜN
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Ömer Sabri KURŞUN

Silinmeyen Acılar


Silinmeyen Acılar

Bir zamanlar liseli bir kız vardı
Billur sesiyle şarkılar söylerdi
Deniz susar, onu dinlerdi
Rüzgâr şarkılara eşlik ederdi

Bir gün şehirde müzikli eğlence vardı
Şarkılar söyleniyor, dans ediliyordu
Şehir halkı sahil boyu toplanmıştı
Takvimler, Temmuz 1968’zi gösteriyordu

İşte o gün, liseli kız ve annesi
Hasta ziyaretine gitmişti
Komşuları genç adam, yatağında bitmişti
Müziğin ritmi, açık pencereden duyuluyordu
Hasta adam, kızdan bir şarkı istiyordu

Genç kız tüm yoksulluğu ve coşkusuyla
Sahneye koşmuştu
Yıllardır hayalini kurduğu mikrofonla buluştu
Ve sazlar eşliğinde, coşkuyla başladı şarkıya
‘Gurbet Elde Her Akşam Battı Bağrıma Güneş’

O güzel ses ve şarkı sanki şehri kaplamıştı
Binlerce kişi ayakta alkışlamıştı
Hasta adam şarkıyı dinlerken ölmüştü
Genç kızın geleceği o şarkıyla sönmüştü
O şimdi nerede, nasıl, yaşıyor mu bilinmez
Yaşanan nice acılar silinmez…

acıların çınarı
01. 02. 2011
Ömer Sabri Kurşun
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Safiye SAMYELİ

BIRAK GİTSİN


BIRAK GİTSİN

Adını andığında yanmıyorsa közlerin
Mum gibi yavaş yavaş erimeye gerek yok
Girmiyorsa kulağa değersizse sözlerin
Bıçak sırtı yollarda yürümeye gerek yok

Bıçak sırtı yollarda yürünmez bir başına
Ya dikene basarsın yada sivri taşına
Ömrü olan insanın neler gelmez başına
Boş hayaller peşinde çürümeye gerek yok

Çürütürsen bedeni lokman hekim ararsın
Kimseler çare olmaz yaran kendin sararsın
Ben nerde hata yaptım der ellere sorarsın
Seninle olmayanı sürümeye gerek yok

Sürüsen de nafile çizmiştir o yolunu
At gözlüğü gözünde görmez sağı solunu
Zorlama hiç kendini Rabbim görür kulunu
Her suçunu af edip korumaya gerek yok

SAMYELİ’ der utanma kaldır hadi başını
Bir vefasız uğrunda boşa dökme yaşını
Gereksiz yük taşıma dök etekten taşını
Sonu meçhul olanı aramaya gerek yok

Safiye  Samyeli
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Belgin Turan SATICI

Bir Fincan Kahve Olsam


Bir Fncan Kahve Olsam

Bir fincan kahve olsam
Bu yazıyı okumaya başlamadan önce kendinize bir kahve yapın; özellikle de bol köpüklü bir Türk kahvesinin lezzeti eşliğinde bu yazıyı okumanızı öneririm.
Çünkü bu yazı ne Baykal’ın çarşafa bakış açısını, ne son zamanlardaki tecavüz, taciz olaylarını ne de küresel krizi içeriyor.

Kahvenizi içerken sadece kahveye dair bilgilerle meşgul olacaksınız.
Öylesine çok kahve çeşidi olmasına karşın kahve isimlerinin aynı kökenden geldiğini görüyoruz. Café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee…

Kahve çeşitlerine gelince; Espresso, Espresso Decaf, Espresso Lungo, Espresso Ristretto, Espresso Machiato, Cappucino, Caffe Latte, Caffe Mocha, Caffe Americano, Turkish Coffee, (Türk Kahvesi)Filter Coffee, (Filtre Kahve), Caffe au Lait.

Bu kahvelere yöresel ve aromalı kahveleri dahil etmedim.
Espresso, mırra gibi acı ve koyu kıvamlı bir kahvedir, ama hazırlanışları farklıdır.
Mırranın tadına yakın ama hazırlanışına uzak biri olarak annem imdadıma yetişiyor. Tam bu satırları yazarken arıyor. Ne yapıyorsun, diyor. Kahve üzerine bir yazı yazıyorum diyorum. Esprimi de ekliyorum bu yazıyı yazıncaya kadar kaç fincan kahve içeceğim belli değil; her kahve sözcüğü beynimi tekrar tekrar kahve içmeye davet ediyor. Burnuma mis gibi çekilmiş kahve kokuları geliyor. O kavrulan taneleri çekilmeden kıtır kıtır yemek istiyorum. Bir tür kahve krizi tuttu beni. Bir an önce bu yazı bitirmeliyim, diyorum. Gülüyor annem. Anlatmaya başlıyor. Diyor ki- dedenin kahvesi bir törendi adeta. Ne çok açık ne de çok koyu halde kavrulan kahve koyu iri şekilde çekilir ya da havan benzeri kapta çok inceltmeden dövülür. Genişçe bir kapta kaynatılır, durulduktan sonra tortusundan ayrılır, süzülür ve su eklenir. Birkaç kez bu işlem tekrarlandıktan sonra kenarları oymalı mangala bakır işlemeli cezve veya güğüm (Yandan kulplu, boynu uzun bakırdan su kabı) oturtulur ve burada kahve koyu bir kıvama gelir. Deden sabah uyanınca bir şeyler atıştırıp mırrasını özel kulpsuz fincanından iki yudum içer güne öyle başlardı. Akşam yemekten sonra bu şölen devam ederdi. Annem bunları anlatırken geçmişe uzanıyor, arada bir iç çekiyordu. Bunu arada duraklamasından, bazen konudan kopup o günleri yad etmesinden anlıyordum.

* * * *

‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane’ desek de bir fincan kahve dostluğun, paylaşımın, karşılıklı sohbetin vazgeçilmezidir.

Yanında getirilen bir bardak suyun çeşitli anlamları varmış. Meğer eskiden dantel örtülü o gümüş tepsilerde bir bardak suyun anlamı da farklıymış.Eğer misafir toksa kahveyi alırmış. Açsa suyu. Tabi o zaman hemen sofra kurulurmuş. Böylece misafirin durumu, çok ince bir nezaketle anlaşılırmış.

Bir görüşe göre de kahveden önce su içilmesinin sebebi ağzın temizlenip, kahvenin tadının daha iyi alınması için olduğu söylenir.

En çok bilineni telve ağza gelir oda acımsı bir şeydir onu gidermek için içildiği zaten herkesçe bilinir.

* * * *

Kahvenin hayatımıza giriş şekilleri farklıdır. Kız istemeye giderken yapılan kahvelerin ayrı bir anlamı vardır. İçerde bazen bir büyüğün bol köpüklü yaptığı kahveleri genç kızlar kendileri yapmış gibi süzülerekten getirirler. İçilen, içilemeyen ama ses çıkarılmayan sır dolu kahveler…

Bazen sırf muzurluğuna damadın sabrını ölçmek için kahvenin içine atılan tuz mutfakta gülme konusu olur.
Tuz deyince bununla ilgili tuzlu kahveyle ilgili okuduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.
Çok güzel bir genç kızla bir delikanlı bir partide tanışırlar. İkisi de utana sıkıla bir kafeye giderler. İkisi de çok gergindir. Derken kahveler gelir. Delikanlı kahvesine tuz ister. Kız çok şaşırır delikanlı anlatmaya başlar. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi.

Bu tatla büyüdüm ben.

Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan, der. Bundan sonra muhabbet koyulaşır ailesini, çocukluğunu anlatır; sonra kız kendinden bahsetmeye başlar.

Tuzlu kahve aralarındaki muhabbeti artırır.
Hikayedeki prens ve prenses evlenir hayatları boyu çok mutlu ve mesut olurlar.
Tabi eşi yıllar boyunca kocası seviyor diye kahvesine bir kaşık tuz atmayı ihmal etmez.
Kırk yıl sonra adam vefat eder. Sevgili karısına “Ölümünden sonra açılmak üzere” bir zarf bırakmıştır. Satırlarında şöyle der: “Sevgilim, bir tanem, lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti.

Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok…
İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.

Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.

Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da…”
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattır.
Lafı açıldığında bir gün biri, kadına “Tuzlu kahve nasıl bir şey?” diye sorar.
Gözleri nemlenir kadının…
Çok tatlı!.. der…

* * * *

Bu bayram sevdikleriniz, konu- komşunuz, akrabalarınız sizi ziyarete geldiklerinde,
özenerek içinize sevginizi katarak bakır cezvede onlara köpüklü bir Türk kahvesi yapın. Karşılıklı oturup eskilerden bahsederken kahve ve çikolatanın kokuları birbirine karışıp sohbetinizi süslesin.

Bu bayram kahveler başka türlü tat versin dostluğunuza. Yudum yudum tadına vararak için kahvelerinizi… Kim bilir içtiğiniz kaçıncı kahvedir bu.

Kim bilir hayatta sağ kalıpta huzurla içeceğiniz daha kaç kahve içme şansınız olacak.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle, sevdiklerinizle nice güzel bayramlara…

Acı Kahvem


Bal rengi gözlerin,

Karışmış kahveye,
Bir yudum kahve,
Bir yudum bal,
İçer gibiyim.
Gözlerin konuşsun,
Tan ağarıncaya dek,
Yine de doymam,
İçerim yudum yudum…
Geçmiş günlerdeki,
Tüm kederler silinsin,
Derbeder, per perişan,
Kalmadık mı sanki,
Gece yalnızlığa,
Gebe kalınca,
Yeter ağlama,
Feryadın dinsin,
Dostluğun ilelebet,
Varsın kahveler bitsin,
Kırk yıllık muhabbetin,
Gönülde adı kaldı,
Damağımda hâlâ,
Kahvenin tadı kaldı.

Belgin Turan 03/12/2008
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Gülsüm Hicran ÇAÇUR

Sen Sadece Git Yeter!


Sen Sadece Git Yeter!

Ruh varsa bedenden önce canlanır soyut duygular,
İnanmadığın dermansız aşkta, kalp bedenden önce ölür.
Unutur mu hiç insan başına taç yaptığı sevdasını….!

Sen sadece git yeter!
Ölmek mi, ölümden korkmak mı?
Hangi çağda aşkı ümitsiz sevdalı kazandı!
Hangi yürek terkedilmeyi kabullendi.

Sen sadece git yeter!
Doğrulara yalan karıştığında, acıya tatlı eklesek n’olur
Güneş sıcaklığıyla yeryüzünü ısıtıyor, senin bedenin hala soğuk .
Zihninde başka başka sevdalar varsa hepten beter.

Sen sadece git yeter!
Ay ışığında, sahilde gezinirken;
Sessizce bıraksam ellerini, anlamasa yüreğim.
Bulutlar bile ağlasa sessiz sessiz..

Sen sadece git yeter!
Seni hep beklesem bile sokak köşelerinde
Unutmazsa da ela gözlerim bakışlarını
Yalan sevdana nokta koymak çok zor olsa da.
SEN SADECE GİT YETER!


Gülsüm Hicran Çaçur-01/09/2014
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Sema DAĞLI

Bir Gün


Bir Gün

Sakince,sessizce bir çekip gittin,
Aşkımı,ruhumu perişan ettin,
Bilerek ömrüme bir hüzün kattın,
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Saldın ayak altta aşkı,ülfeti,
Taptadın Rabb veren ali kismeti,
Göğksüme yükledin acı hasreti,
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Öyle yaraladın seven kalbimi,
Dağ da taşıyamaz şimdi derdimi,
Düşman muradına böyle erdimi?
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Git,gittiğin yerde mutsuz olunca,
Dışlanıp sokakta yalnız kalınca,
Atılmış çiçek tek vaktsız solunca,
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Mutsuzluk bulacak izini senin,
Yarin saymayacak sözünü senin,
Göz yaşın kör etse gözünü senin,
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Bu tale yolların sert gelecektir,
Ah- nalen göklere yükselecektir,
Halini her gören pek gülecektir,
Bir gün düşeceksin ayaklarıma.

Çeksende her zaman onların nazın,
Yüzüne duracak oğulun,kızın,
Asla gülmeğecek hayatta yüzün,
Bir gün düşücüksin ayaklarıma.
Sema Dağlı
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Sabiha Serin

SON KEZ ÖPÜYORUM GİT GÜLE GÜLE


SON KEZ ÖPÜYORUM GİT GÜLE GÜLE

Gül açtıran busem kalsın seninle,
Tutuştuk bir daha yine el ele,
Boynuma sarılıp bakarken bile..
Son kez öpüyorum, git güle, güle.

Ekmekli aşımda sendin ilacım,
Olmuştun başımda saf altın tacım,
İçimde olmazsan, dinmiyor acım..
Son kez öpüyorum, git güle ,güle..

Susma hadi söyle kimi gözlersin?
Buğulu gözlerin, neden gizlersin?
Bilirim gitmeden.. yine özlersin..
Son kez öpüyorum, git güle, güle..

Kolay mı bu aşkı bırakıp gitmek?
’Hoşca kal’ diyerek ’sözü’ terk etmek,
Kaderim olsa da.. tükenip, bitmek..
Son kez öpüyorum git, güle, güle.

Git artık ne olur çektirme acı,
Dostlar meclisinde olduk yabancı,
Hiç yoktan içime çöktü bir sancı..
Son kez öpüyorum, git güle, güle

Veda vakti desek, gönlümüz gitmez;
Böyle şahesere mısralar yetmez,
İlahi aşk denen.. yücedir bitmez..
Son kez öpüyorum, git güle, güle.

Sanma unuturum, başımdasın can;
Çarşıda, pazarda, aşımdasın can;
Suskun gecelerde, düşümdesin can..
Son kez öpüyorum, git güle, güle…

SABİHA SERİN
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Sabiha Serin

GÜLÜM


GÜLÜM

Bahçemde gezerken aklıma düştün,
Çiçekten kokunu alıyom gülüm.
Solarken gül benzim solgun renginde,
Maziyi seninle buluyom gülüm…

Bir zaman toplayıp gülün dermiştim,
Gönlüme bir huzur neşe vermiştin.
Her nere gittiysem seni sevmiştim,
Seninle bahtiyar oluyom gülüm…

Baharda tomurcuk olup açarsın,
Ruhuma gün gibi doğup uçarsın.
Vuslatın gönlüne cevher saçarsın,
Yokluğunda sensiz soluyom gülüm.

Ne sevdalar görüp neyi fethettin,
Nice âşıkların bağrında tüttün.
Sen’ ki bu sevdaya şahitlik ettin,
Hep seni gördükçe doluyom gülüm.

Gönlümü renginle açmıştım oysa(!)
Yürek benek, benek, eğer aşk buysa…
Yıkılsa tüm cihan tüm âlem duysa,
Senin için Vallah ölüyom gülüm.

SABİHA SERİN
www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Sabiha Serin

TOKAT GÜZELLEMESİ


TOKAT GÜZELLEMESİ

Kelkit vadisi’nin bu güzel şehri,
Uğurla, şuurla yönlüdür Tokat.
Gerdanlık misali ırmağı, nehri..
Şairle, şiirle ünlüdür Tokat.

Tokat’ın yaprağı sofralarda şah,
Dolması pek güzel deyin maşallah,
Değmesin hiç nazar korusun Allah..
Mutfakta, kilerde şanlıdır Tokat.

Gazioğlu Han’da yazma dokunur,
Her nakışta mani, şiir, okunur.
Gelinlik kızlarım kına yakınır..
Nakkaş mekânında canlıdır Tokat.

Samsun, Ordu, Yozgat, Sivas’a yakın,
Gümenek’te piknik var diye çıkın.
Bey sokağı görmeden, dönmeyin sakın,
Şenlikte şölende ünlüdür Tokat.

Niksar ovasında, buğdaylı ekmek,
Cevizli bat ile çemeni yiyek,
Kilimi, halısı, göz nuru emek..
Niksar suyu ile ünlüdür Tokat.

Surları kırları gezsek yan yana,
Sulusaray deyip sarsak bir cana,
Tokat kışı çok sert demeyin bana..
Kışın da Yazın da canlıdır Tokat..

Reşadiye Termal sor öğren nerde,
Şifa bulur gelen, her türlü derde.
Can Ballıca’da, Reşit dere’de..
Kaval Niksar dese anlıdır Tokat.

Görürüz vadiye düşse yolumuz,
Yaylalarda aynı çiçek balımız,
Artova, Başçiftlik sanki dilimiz.
Tarlada bahçede şenlidir Tokat.

Kimi elma tatlı, kimisi mayhoş,
Halk sohbetlerinde havalar bir hoş,
Çekilsin halaylar, düğünlerde coş..
Turhal’da şekerle ünlüdür Tokat.

Her yanı hazine her yeri eser,
Dört bir yanı cennet, bakmasın küser.
Yayla rüzgârları türküyle eser..
Yeşilyurt müzede, hanlıdır Tokat.

Pekmezi ekmeğe sürülüp yenmiş,
Camiler yüzünü tarihe dönmüş,
‘Geldim, gördüm, yendim’ burada denmiş,
Zile’de gözleme unludur Tokat.

İskender ovası, Canik dağları,
Ballıca yaşatır, eski çağları,
Erbaa yöresi, yeşil bağları..
Pazar türküsünde canlıdır Tokat.

Tufan tepe’ye çık, kalmasın darda,
Almus barajının ünü burada,
İçilir sıcak çay, köz semaverde,
Orman evleriyle ünlüdür Tokat.

On beşli türküyü bağda okudum
Taşlı yollarında mekik dokudum
Yol çatına işli bir mendil kodum..
Yanık Türkülerde ünlüdür Tokat

Efsane Şair’in Tokat Sevdası..
Recep, Ayhan bizde, Recai sesi.
Şebinceviz olsun dağların süsü
Okulda kışlada şanlıdır Tokat

SABİHA SERİN

KAR TANELERİ adlı
ikinci Şiir Kitabımdan…

Not: Türkiye genelinde geleneksel olarak tertiplenen Özellikleri ve Güzellikleriyle İllerimiz ve İlçeleri Konulu 12.Hikmet Okuyar Ödüllü Şiir Yarışması `nın sonucunda “TOKAT GÜZELLEMESİ” isimli şiir TÜRKİYE BİRİNCİLİK Ödülü almıştır.19.5.2009

www.kafiye.net


Tarih 8 Eyl 2014 Kategori: Sabiha Serin

DATLI SİVAS’IM


DATLI SİVAS’IM (Sivas Şivesi ile)

DATLI SİVAS’IM

Neydip nişler ganasıya Sivas’ımı tanıdırım
Zabaha dek uyhu dünek yoh osanmadan yazarım
Enük cücük bilsin diye adetleri ağnadırım
Essah seni bek severim toprağı datlı Sivas’ım

Ne gaynana ne gaynata niyeysem artuh sevülmez
Gelin andılır oturur, yemek bile bişiremez
Gandırırlar gocasını evcümanlık ne bilemez
Geleneği belledirim gençlere datlı Sivas’ım

Gocalar da garısını atasına değişirler
Emekleri unudarah utanmadan çemkürürler
Kendi enük cücüğüne sevgu saygu oğredmezler
Unuduldu vah el öpmek, adeti datlı Sivas’ım

Toprağını eken yok ki herif otursun gahvede
Sonra da hep sızlanırlar iş yok ki hani nerde
Halbusam ki ekmeğini daşdan çıharır iş çok her yerde
Ahali bek tembel oldu, parkta oturur datlı Sivas’ım

Aha Ramazanda geldi hatırlansa fuhareler
Bir gab yemek götürerek birçok sevap işleseler
Her gün iftar sofrasında aç olanı düşünseler
Verir Allah gısmetini insanı datlı Sivas’ım

Kış devlüğü unuduldu büberler gurudulmuyor
Peskütanı tanımıyorlar ki, kelecoş bişirilmiyor
Yuha, fetil erişte açılmıyor ohlava ellenmiyor
Gıymalıklar yapardukya hey gidi datlı Sivas’ım

SABİHA SERİN
www.kafiye.net