Kategoriler

Arşivler


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Zeynep ÖZÜGENÇ

SEVDAM VAR SİZE


SEVDAM VAR SİZE

Aşk var, bahçem de
Sevgi var,lehçe’m de
umut var ,bohçam da
Sarmaya geldim….

Hadi gelin,durmayın !
Halim,nedir sormayın!
Beni,hakir görmeyin !
Yanmaya.geldim.

Dünyanın,en tatlısı dil
Sen,sen bunu böyle bil
Gözyaşı nı , akıtma sil
Çiçeklerin,şahı gül
Sermeye geldim.
29.04.2014
ZEYNEP ÖZÜGENÇ (BİR GARİP ZEYNEP)
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Remziye ÇELİK

Sahi Sen Ne Zaman Büyüdün Çocuk


Sahi Sen Ne Zaman Büyüdün Çocuk

Hadi büyü çocuk
Bak artık o maviler eski mavi değil
Ellerinden tuttuğun umutların artık büyüdü
Eskisi gibi sakın düşme çocuk
Kanayan sadece dizlerin değil yüreğin olur

Sakın ağlama çocuk
Gözyaşların sel dostların el olur
Yırtık cebinde ki paralar düşerken para olur
Çalınan kapın paslı sürgüler ardında mahzen olur

Olur da düşersen çocuk
Düşürme kursağındaki bir lokma ekmeğini
Aslanın ağzında ekmek paylaşanı çok olur
Kırk kanat geçinirsin oda zehir olur

Deki ben büyüdüm çocuk
Sakın gölgesinde büyüdüğün çınar kurumasın
Yüreğin mahşer yeri olur ateşinde yanarsın
Gönlü zindan olanın yari toprağa yar olur

Dostum var diye dostuna güvenme çocuk
İşi biten işgüzarlar kendi çöplüğünde aslan olur
Sahi sen ne zaman büyüdün çocuk
Hayata rest çıkarcılara ders verir oldun

Remziye ÇELİK
09.09..2014/02.17
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Ömer Sabri KURŞUN

Bu Gün Günlerden 9 Eylül


Bu Gün Günlerden 9 Eylül

Bu gün günlerden 9 Eylül, bu gün İzmir’e Güneş bir başka doğdu, sanki doğum sancıları yoktu, gülerek baktı İzmir’e, dağların üzerinden körfeze… Müjde veriyordu tebessümü Egenin incisi İzmir’e…
Bu gün İzmir yeniden doğdu ve Dünyaya haykırdı; “Bu millet esir edilemez… Öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler…”

Dokuz Eylül Anadolu İnsanının Özgür Birey Özgür İnsan olma tarihinin başlangıcıdır…

Bugün İzmir’in Kurtuluş Günü; emperyalizmin Anadolu topraklarından sürüldüğü denize döküldüğü gün…

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaş yolculuğu 9 Eylül 1992’de İzmir’de sona erdi. Mustafa Kemal ‘in önderliğindeki ulusal özgürlük ve kurtuluş savaşının kazanıldığı o büyük utkunun adıdır 9 Eylül.
1 Eylül 1922 Mustafa Kemal tarihi emrini verdi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!..”
Bağımsızlık ateşi ile yanan Türk Birlikleri bir an önce İzmir’e girmek için yıldırım gibi ileri atıldılar.

Türk birlikleri 1 Eylül’de Uşak ve Kütahya’ya ertesi günde Eskişehir’e girdiler. Batı Anadolu kentleri birbiri ardına geri alınıyordu. 4 Eylül’de Alaşehir, Buldan, Kula Söğüt. 5 Eylül’de Bilecik, Bozöyük, Simav, Demirci, Ödemiş, Salihli; 6 Eylül’de Akhisar, Balıkesir. 7 Eylül’de Aydın, 8 Eylül’de Kemalpaşa ve Manisa’ya Türk ordusu giriyordu.

Türk ordusu İzmir önlerindeydi artık. ”3 yıl 3 ay 25 gün” süren savaş sona eriyordu. İzmir’de ulusal isyanın ilk kurşununu sıkarak işgalci Yunan Efzun Alayının bayraktarını Karataş’ta yere indiren gazeteci Hasan Tahsin’in başlattığı mücadele yine aynı kentte noktalanıyordu.

9 Eylül 1922 saat 11.00; Türk Süvarisi İzmir’e girmiş ve Konak’ı zapt etmiştir. Teğmen Ali Rıza ve bir erle hükümet konağının merdivenlerini yıldırım hızıyla adımlayan Binbaşı Şerafettin Bey ikinci kattaki balkonda duran Yunan Bayrağı’nı indiriyor yerine Türk Bayrağı’nı çekiyordu. Halk coşku içinde özgürlük türküleri söylüyor ulusal kahramanını Mustafa Kemal Atatürk’ünü bekliyordu artık.
Ve Mustafa Kemal Atatürk 10 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.

Atatürk’ün 1 Eylül’de Dumlupınar’da verdiği ”Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” emri 9 Eylül 1922’de İzmir’de noktalanırken yalnızca Türkiye için değil dünyanın bütün ezilen ulusları için yeni bir çığır açılıyordu…

”Bu tarih insanların silahlardan uzaklaştığı bir zamanın adıdır.”
“Bu tarih toplumu yönetim gücünün kaynağı olarak “millet iradesi” gösterilmiş İstiklal Savaşının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin itici gücü olmuş “tam bağımsız ve demokrat bir Türkiye” yaratma süreci başlatma tarihidir.”
“Bu tarih Osmanlı cemaat düzeninin “tebeası-kulları” “vatandaş-yurttaş” kimliğini kazanıp “özgür birey-insan” olabilme tarihidir…”

“1922’ yi anımsadık
Eylül 9’ u geçti geçecek…
Gözlerimdeki ıslaklığı sorarsan
Bin Eylül silinmeyecek…

Ve o gün bir ders verdi tüm Dünya insanlarına Atatürk, şu sözleriyle; ‘Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez!.’ Bizde ders aldık mı bu sözlerden!..”

Güzel İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünü kutluyor, başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyor, tüm İzmir’li hemşehrililerime sevgi ve muhabbet yolluyor, saygıyla selamlıyorum…

Ömer Sabri KURŞUN/çınar
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Şevki KAYATURAN

ÇİLEDİR DÜNYA


ÇİLEDİR DÜNYA

Kimisi köşklerde kimide yatta
Kazısı doğduğu günden ayakta
Kurulduğu günden hep aynı hatta
Göçeni konanı bitmeyen dünya.

Kimisi denizde kimi yalıda
Gezip dalaşan var ipek halıda
Kahvaltıda eksik olmaz balıda
Yoksula zindandır çiledir dünya.

Kimisi otelden evine gelmez
Her gün birisiyle gezer evlenmez
Yaptıkları hoş görülür söylenmez
Garibe sevdası zor gelen dünya.

Kimisi var inanmaz hiç Allah’a
Giydiğini giymeyen var bir daha
Bastı mı araba, kalkıyor şaha
Eşeği olmayan köylüm var dünya.

Kimisi öksürse kaçar dışar
Yanında metresi evdedir karı
Gününü gün etmek en büyük kârı
İlaç bulamayan canlar var dünya.

Kimisi var şampanyalar açıyor
Yıl başına Avrupa’ya kaçıyor
Dansözlere dolar, avro saçıyor
Ekmek alamayan insan var dünya.

Kimisi var, sözü özü bir değil
Kayaturan, harama etmem meyil
Benim istediğim dünya bu değil
Parayla adalet satan var dünya.

( 31.12.2010 Saat 08.20 )
Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Şevki KAYATURAN

ADALET DEĞİL


ADALET DEĞİL

Adalet olmalı mülkün temeli
Hak, hukukla tecellisin etmeli
Suç işleyen cezasını çekmeli
…..Âdil bir yargının, önünde eğil.
…..Geç gelen adalet, adalet değil.

Yürümesi için dünya çarkının
Âdil hüküm, adalete saygının
Dili, dini, rengi olmaz yargının
…..Bağımsızsa hukuk, önünde eğil
…..Geç gelen adalet, adalet değil.

Adaletin terazisi bir milim
Oynayınca bil ki vahimdir halim
Çıkmamalı üç beş yılda bir zalim
…..İndirirse tokat, önünde eğil
…..Geç gelen adalet, adalet değil.

Mantar gibi her gün hırsız bitiyor
Ceza caydırmıyor suça itiyor
Esrar, eroinle canlar gidiyor
…..Önlüyorsa hukuk, önünde eğil
…..Geç gelen adalet, adalet değil.

Kayaturan, paralıysa adalet
Bu sistemde huzur bulamaz millet
Ayaklar altına düşmeden devlet
…..Dur diyorsa hukuk, önünde eğil
…..Geç gelen adalet, adalet değil.

( 24.01.2011 Saat : 21.33 )
Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net

 


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Şevki KAYATURAN

KARA TOPRAK


KARA TOPRAK

Bir tohum atarız sen on verirsin
Hakikatli yarsın sen kara toprak
Elin yüzün yırtsak sen gül verirsin
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

Ölüm altta, dirim üstte barınır
Ne kadar kirletsek yine arınır
Senden geldik yine sana varılır
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

Üzerinde bin bir çeşit bağın var
İrili ufaklı ne çok dağın var
Bağrında yatacak bunca sağın var
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

Çeşit çeşit bitkin gülün var senin
Her bölgede farklı tenin var senin
Çözülmedik nice sırrın var senin
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

Envai çeşitli hayvan barınır
Rızkın sende bulur karnın doyurur
Rabbim ayıp örter diye buyurur
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

Kayaturan, bir gün olur postumla
Kefen giyer getirirler üstümle
Yatarım bağrında bende dostumla
Hakikatli yarsın sen kara toprak.

(02.02.2010 Saat: 22.33)
Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Safiye SAMYELİ

AŞKIN KÖLESİ


AŞKIN KÖLESİ

Susmuş ise dillerim sormana gerek var mı?
Dil sussa da gözlerim seni anar sevdiğim
Aşka aşık gönlümü yormana gerek var mı?
Senin için gönlümün gözü kanar sevdiğim

Seni bir gün görmesem sara nöbetim tutar
Kararır kaşım gözüm nabzım tavanda atar
Günde yirmi dört saat başım yastıkta yatar
Yalnızlığın koynunda tenim yanar sevdiğim

Kurur dilim dimağım su içip aş yiyemem
Atlas libas sunsalar kol kaldırıp giyemem
Haber salın yârime çabuk gelsin diyemem
Züleyha hallerimi gören kınar sevdiğim

Hayalin ile dolu bu şehrin her bucağı
Aşkın sinemde kibrit gönlüm ise ocağı
Kollarında bulmuşum aradığım sıcağı
Çektiğim tüm acılar sende diner sevdiğim

Suskunluğuma bakma uzak değilim senden
Sen Yusuf ben Züleyha davet bekleme benden
Bir şafak vakti çık gel kokun gitmeden tenden
Azrail kılıcını bende dener sevdiğim

Ey geceme şems gibi doğan nurlu hilalim
Resmet hadi cismimi sensin benim helalim
Sen gönlümün sahibi bende köle Bilal’im
Yaradan SAMYELİ’ni böyle sınar sevdiğim

Safiye  SAMYELİ
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Harun YILDIRIM

NE ZAMAN GELİRSEN GEL


NE ZAMAN GELİRSEN GEL

Gelir dedim ümidi kesmedim yarim senden
Nazına doymadıgım ne zaman gelirsen gel
Ne alacagın kaldı ne verecegin benden
Yazına doymadığım ne zaman gelirsen gel

Vardır bunda bir hayır sabred gönül dur biraz
Bülbülün bağrı yanık gonca güle sor biraz
Sanki güneş dogacak umutlarım var biraz
Güzüne doymadığım ne zaman gelirsen gel

Özlüyorum kokunu gel diyenim nerdesin
Elinle göz yaşımı sil diyenim nerdesin
Vay benim hasretimden öl diyenim nerdesin
Sözüne doymadığım  ne zaman gelirsen gel

Her akşam yanağından sessizce akacağım
Dudaklarım bir volkan tenini yakacağım
Vallahi ilk gün gibi gözüne bakacağım
Gözüne doymadığım ne zaman gelirsen gel

Saklanan umutlarım gündüzlerimde zahir
Senin olmadığın gün aldığım nefes zehir
Bize şahit olacak istanbul denen şehir
Dizine doymadığım ne zaman gelirsen gel

Sakın vurup göçürme saltanatı tahtı yar
Bizim gibi sevenler ya ölür ya bahtiyar
Sanmaki ölenlerin hepsi bütün ihtiyar
Yüzüne doymadığım ne zaman gelirsen gel

HARUN  YILDIRIM
08/09/2014
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Belgin Turan SATICI

Babam ve Ben…

Babam ve Ben…

 

Babamı özlemek mi? Ben o coşan duygumu dindirmek için kendimi tam kaptırmamayı unutmayı seçtim. Desem de yine de inanmayın. Ben onun, olsa ayağının tozu olurum. Çamaşır makineleri yoktu. Annem tam bir Osmanlı kadını, evinin her türlü emek gerektiren işini sanki ibadet eder gibi yapardı ve halen de öyle. Evde sanki birçok şey kutsal gibi geliyor bana. İtinayla serilen, okşanarak katlanan çamaşırlar, sanat eseri gibi dizilen dolaplar, çekmeceler…

Babamın pantolonu ütülerken annem, kendince yaptığı ütü masası diye kullandığı yerde ve şöyle demişti; Allah onun ayağının tozunu eksik etmesin, evimden… Bu sözün anlamını ve derinliğini tozun eksikliğini yaşayacağım zaman çok daha iyi anlamış olmakla kalmayacak bir kadının eşine söylediği bu duayı hiç unutmayacaktım.

Hayat üniversitesi denen şeyin ne olduğunu eğitimin kıymetli fakat öncelikle insanın ruhunu, bedenini terbiye etmesinin dahası kendini yontmasının ne olduğunu babamdan öğrenmiştim.

Bu kadarla da kalmıyordu ondan öğrendiklerim…

‘Sakinlik’ bu duyguyu yaşatan bir insanı tanıyorum. Sakinlik, huzurun ayak sesleri…

Onunla uzun uzun sohbetler ederdik ne zamandan beri ben kendimi bildim bileli fakat ona göre doğduğum andan itibaren.

Öyle bir erkek ki, hem böylesine hoş alımlı,  hem böylesine sakin, ılımlı, hoşgörüyle yoğrulmuş bir insan ona efsunlanmamak mümkün değil.

Derdi ki; “insanın hamuru, mayası iyi olacak” kızım. Bu hamur denen şey çok önemli, birini görürsünüz, davranışları, tutumu sizi kendine ya çeker ya iter.

En zor, en çaresiz, en yorgun ve yoğun zamanlarında dahi güzel ve kıymetli anları bulup buluşturup;  serin, huzur dolu bir ağacın altında bulurduk kendimizi ailece. Maksat bir arada olmak, yenilen, içilen yemekler, ardından keyifle ama kelimenin tam anlamı keyifle içilen çaylar hep bizlerin yüzünde o tebessümü görmek ve alıp onu yüreğine dokundurmak içindi.

Güneydoğu Anadolu’nun sıcak ama tutucu bağrında doğan bir bebekken babam tabuları yıkmış benim için bir erkek evladın doğumuna ne kadar çok sevinilirse işte öyle sevinmiş.

Bir babadan onay alınamayacağı isteklere o ‘tamam’ demiş.

Üniversiteyi okumak istiyorum “tamam.”

Folklorda oynamak istiyorum “tamam.”

Arkadaşlarla buluşacağız “tamam.”

Bahçede oturup kitap okuyacağım “tamam.”

Doğu’nun kabul edemeyeceği belki sıradan ama oraya göre daha birçok tabuyu yıkmıştı babam sırf benim o güzel hatırım için.

O gittikten sonra bir daha hiç toparlanamayacağız sanmıştık annem, ben ve kardeşlerim büyük bir şok yaşıyorduk. 52 yaşında genç bu dünyadan gitmesine mi yansak? Benim doğumum için gelen annemin ve kardeşlerimin yanında olmayışı ve evde talihsiz bir şekilde yüksek tansiyondan yere düşüp bir gece orada kalmasına mı yansak? Kaybımızın, katmer üstüne katmerliydi acısı.

Günlerce rüyalarıma girdi. Aslında ölmediğini yaşadığını zannedip durdum…

Aslında biz onu çok özlüyor ama belli etmiyorduk. Bir kandırmaca oynadık bir süre, acıyla dolaşıyor, dünya meşgalelerine dalmış gibi yapıyor ama asla hafiflemiyordu acımız.

Ben ofiste gelip geçen herkese anlatırken, annemde parkta gördüklerine acısını anlatıyordu sonra bir gün itiraf ettik birbirimize.

İşte ayağının tozu olmak öyle önemli bir şeydi. O tozun şimdi olması ne iyi olacaktı.

15.07.2014
Belgin Turan SATICI
www.kafiye.net


Tarih 9 Eyl 2014 Kategori: Belgin Turan SATICI

Silkelenin!

Silkelenin!

Silkelenin!

Gönül gözünüz açıksa, dünyayı renklerle, seslerle, dokunuşlarla algılıyorsanız, vicdan denen o iç sesiniz arada bir sizi yokluyorsa, nedenli nedensiz gülüp, ağlıyorsa gözleriniz ve bazen bin bir çeşitle bazen bir lokma ile doyuyorsa karnınız, dostlarla bir araya gelip karışlıklı kahveler eşliğinde sohbetler dökülüyorsa yüreğinizden, başınızı koyduğunuz gibi bazen deliksiz, kâh uykusuz geçiyorsa geceler, kırlarda ruhunuz arınıyorsa yaşıyorsunuz demektir, müjdeler olsun!
Ben bilirim dostluğun dibini, bilirim sözcüklerin derin anlamını, bilirim sözcüklerin ifade ettiklerini bazen edemediklerini…
Vefanın her türlüsünü gördüm, vefasızlığı tanırım nerede görsem.
Aşkların tonlarını, gülüşlerin sahtesini bir çırpıda tanırım.
Gözlerdeki feri, gözlerdeki sevgiyi, kini, yakarışı, ağlayışı, gülen gözlerin güzelliğini anlarım bir bakışta…
Dünya nimetlerine tamah ettiğimiz zamanları, kimilerinin delice hırsını, hırsızlığını bazen bilmezlikten gelirim, son damla düşene kadar sabır hanemden…
Şimdi günlerden arınma günü, şimdi kırgınlıkların temizlenip, yalanların doğrulanma zamanı…
Bazen haksızlığı yediremiyoruz kendimize çünkü karşı taraf haksızlık yaptığının ya bilincinde olmuyor ya da işine gelmiyor. Birilerinden gördüğünüz nahoş davranışlara saplanıp kalınca kendinizi kaybedip yitirebilir, göz göre göre tüketebilirsiniz. Nasılsa Allah’ın takdiri adaleti vardır, işler gün gelir.
Sevgili okuyucularım, benim de haksızlığa, vefasızlığa dayanamadığım kendimi o döngüden kurtaramadığım durumlar olabiliyor. Kendimi boş yere üzdüğüm zamanları geri getiremiyorum.
Eğer kendinizi başkalarının yaptıkları ya da yapmadıkları ile heder ederseniz yavaş yavaş kişiliğiniz değişmeye başlar. Eski neşeli, hoş sohbet yaratıcı halinizin yerinde kırgınlık ve öfke nöbetleri olur.
Şunu unutmayalım. Ölümden başka her şeyin çaresi vardır. Başkalarına nasıl bir fırsat verdiniz de size karşı dürüst davranmadı önce bunu sorun kendinize. Sonra derinden nefes alarak yeniden kendi değerlerinize, kendi iç hazinenize dönün orada kim bilir ne güzellikler gizli, uyuyor belki de, onun hafifçe başını okşayın, gülümseyin ağlamazsın kırılan içinizdeki çocuk, gülün Ona…
Sevgi enerjisine geçtiğiniz zaman sevgi ile ilintili güzellikler çevrenizi saracaktır, tıpkı yeni açan bir tomurcuk gibi tıpkı sabahın ilk ışıklarının pencerenizden yüreğinize akması gibi tıpkı denizin masmavi sakin elini tutmak, tıpkı doğa ananın kucağı uyumak gibi…
Her şey bütün döngü benim yararıma hizmet ediyor…
Seviyor, seviliyorum…
Affettikçe arınıyor, hafifliyorum.
Rahat bırakıyorum, olması gereken oluyor, kolaylıkla…
Bundan daha iyi nasıl olur başka neler mümkün? Yeni pencereler açıyorum, aydınlığa…
Özgür bırakıyorum kendimi, saplantılarımdan…
Ve öyle de oldu.

04 Temmuz 2014, 16:15
Belgin TURAN  SATICI
www.kafiye.net