şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
En çok ağlarken yalnız ve kimsesiz olur insan. Yürek ağlamadan göz ağlamaz. Eskiden çok değil dört yıl önce ağlayanlara kızar ve onları zayıf olmakla suçlardım.Sinirlerimin Çelik kadar sağlam olduğunu sanar ve iddia ederdim.
Oysa yaşamamıştım yaprak dökümünü ve hazan mevsimine çok var sanıyordu yüreğim. Başım boş başaklar gibi havada, yüreğimde günlük tasalar dışında ağırlık yoktu.
Koştum ve yerden kaldırdım, oturttum dudağı patlamıştı ve kanıyordu. Çantamdan ıslak mendil ve kağıt mendil çıkarıp yüzünü temizleyip kanayan yere tampon yaptım. Arkadaşları ise gözleri korkudan büyümüş şekilde şaşkınca bakıyordu. Çocuğun tekrar bisiklet kullanmasını sakıncalı gördüm. Yanlarında telefon olup olmadığını sordum. Anneleri evin dışında ellerine telefon vermiyormuş.
Dünden beri haberleri izliyorum. Ünlü bir sunucu beyefendi otel odasında öldürülmüş. Herkes üzgün ve acısını paylaşıyor. Birde olayın diğer tarafı bir kadın var ölen. Önce bir adamı öldürmüş sonra kendi canına kıymış.
Paylaşımlara baktım herkes katil diye kadına yüklenmiş. Sadece düşündüm ve merak ettim. Kadını o noktaya hangi ruh hali getirdi acaba diye.
Rüzgar gibi koşardık bakkala, sokakta arkadaşlarımızı görür havadisleri öğrenirdik. Sabahları gazete alır heyecanla sayfalarını okurduk. Mobil telefon, apartman görevlisi, güvenlik, internet ile market alışverişi ve market bile yoktu. Televizyon 7/24 açık değildi . Her evde de yoktu. Yayın saati kısıtlıydi fakat o bile bizi mutlu etmeye yetiyordu. Yazlık sinemalar ise sosyalleşme yeriydi.
Yağmur yağıyor gökten inceden inceye. Damlalar telaşsızca düşüyor Arnavut kaldırımı taşlara. Taşlar memnun gökten yağan inci tanelerinden, kuyumcu vitrini gibi parıldıyor yüzleri. Belkide zenginliğinin farkında bu sebeple bu kadar sessizce mutluluğunu sermiş yüzüne.
Bazıları Kurban kesimine karşı ve kurban kesileceğine git bir fakirin bir yıllık gıda gereksinimi karşıla diyor. Ben kurban bayramında kurban kesilmesine karşı değilim. Sadece kurban Etlerinin gerçekten ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasına, kurbanı zenginlik göstergesi ve gösteriş olarak kesmeye, payları da varsıl insanlara dağıtmaya karşıyım.
Canın bile emanet olduğu ve hangi anda senin o çok sevdiğin değerli bedenini terk edip gideceğini bilemediğin bir yaşam içinde senin olan ne var acaba?
Bu kadar kıskançlık ve hırs içinde BEN, BEN diye dolaşırken toplu iğne başından küçük bir kan pıhtısının beyin damarlarını tıkaması sonucunda beyin kanaması geçirmen an meselesi,
Günlerdir dalga sesinden başka ses gelmiyor kulaklarıma. Arada feryat eder gibi martı çığlıkları duyuluyor, sanki kavga ediyor gibiler. Koskoca ummana sığamamışlar gibi hırçın sesler çıkarıyorlar. Deli Deniz’in kuşları de deli. Yayılın Deniz’in uzak yerlerine hoşlanmıyorsanız birbirinizi görmeyin sanki sizi kafese koymuşlar!
Dün sabah saat 10:00 sularında Erikli’den kürkçü dükkanına doğru yola çıktım. Yazlığı açmak kolay fakat kapatmak her zaman için çok zor olur. Bazen bu kadar sıkıntıya değer mi diye düşünüyorum sonra başımı kaldırıp Körfez’in ve Tuz gölünün manzarasına bakınca değer diye düşünüyorum. Huzurlu ve sakin yaşamı, yazarken bana büyük kolaylıklar sağladığı için Körfez’ime haksızlık ettiğimi düşünüp o düşünceleri Ege’nin esintilerine bırakıyorum.
Osmanlıda, derdini kimseye anlatamayan fakirler ihtiyacı olduğunda gecenin geç saatlerinde sadaka taşının yanına para almaya gelirlermiş. Parayı aldıktan sonra, kalanını kendisi gibi ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi ile bırakır ve sadakayı bırakana kalbinden duasını edip dönermiş.