HERKES KENDİ HAYATINI YAŞAR 

Ne güzel çocuklardık biz yetmişli yıllarda kaldık. Apartman görevlisi dışarıdan gelir sadece merdiven silerdi. Ekmek ve ufak tefek alışveriş çocukların işiydi. Yaşı ilerlemiş komşuların ekmeğini almak bizi mutlu ederdi.

Rüzgar gibi koşardık bakkala, sokakta arkadaşlarımızı görür havadisleri öğrenirdik. Sabahları gazete alır heyecanla sayfalarını okurduk. Mobil telefon, apartman görevlisi, güvenlik, internet ile market alışverişi ve market bile yoktu. Televizyon 7/24 açık değildi . Her evde de yoktu. Yayın saati kısıtlıydi fakat o bile bizi mutlu etmeye yetiyordu. Yazlık sinemalar ise sosyalleşme yeriydi. 

Sanal değildik biz gerçektik. Samimi, kızan, hesap soran hakkını arayan dobra insanlardık. Menfaat için eğilmez, minnet etmezdik. Herkes herkesin karekterini bilirdi. Sonsuz güvenirdik ailemize, komşularımiza, semtimizde yaşayan insanlara güvenirdik. Sokaklar güvenli komşular iyi insanlardı. Hemde isimleriyle bilirdik. Hatta Paşalı olmak diye bir kavram vardı bizde. Nerede yaşıyorsun sorusuna sadece Paşa derdik. O kadar paşa isimli semt varken İstanbul’da herkes Kocamustafapasa dediğimizi hemen anlardı. 

Ayrıcalıktı Paşa’da yaşamak bir yanı Samatya’dan Marmara denizine, diğer yani Yedikule bostanlarına, diğer yanı Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültelerine uzanan geniş bir semtti paşa. İstanbul’un sur içinde kalan, eskiyi ve yeniyi en iyi harmanyan, dar sokakları IHLAMUR kokan, akasyaların açtığı dallarında kuşların cıvıldadığı yaşayan bir semtti paşa. Mutluyduk biz birlikte olmaktan ve gururluyduk Paşalı olmaktan.

O vakitler kimse kimseyi kullanıyor diye düşünmez ve elimizden ne geliyorsa Allah rızası için yapardık. Büyüdük ve ne olduysa bize bizden sonra zihniyet ve yaşam koşulları değişti daha doğrusu biz değiştik.

Yazın yazlıklara göçerdik orada farklı komşularımız olurdu. Olmadı her çeşit tatil beldesine gittik. Kesmedi bizi bayramlarda yurt dışına kaçtık.

Otomobil sahibi olduk durakta beklerken yapılan sohbetleri unuttuk. İş yaşamımızda kendimize göre çevre bulduk ve eskileri unuttuk.
Daha sonra ise o soğuk yüzlü korumalı sitelere geçtik ve herkesi unuttuk. Artık ederimiz ve değerimiz konut ve otomobil ile ölçüldü. Birde marka giysiler giyer olduk. İnsanlık ve sevgi yok oldu unutuldu.

Hayattan yaş aldıkça da etrafımızda bulunanların sayısı azaldı. Keza biz insanlara bencil olmayı ve en önemli benim demeyi öğrettik. Kafamızı duvara vurmadan, olumsuzluk yaşamadan başka hayatlardan ders almadık.

Kısaca dünya dönerken biz yönünüzü batıya çevirip sadece batının işimize gelen yönlerini aldık ve kendi hayatımıza yama yaptık. Şimdi giysi eskidi ve yama yapılan yer açıldı.

Şikayet etmeye hakkımız yok. Ne hâyâl ettiysek onu yaşıyoruz.

Sevgi ve saygı ile kalınız. 

Nejla  Bilgin
www.kafiye.net