şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Yalanlardan
Yalanlardan şikəst olan inamdı ,
Nahaq yerə gəl məni az inandır .
Alovumdan alışarsan amandı ,
Sönsəm əgər boğularsan tüstümə .
Nəfəsimi yollar yordu, yel uddu ,
Izlərimi yağış yudu, yer uddu ,
Onu bil ki , səni çoxdan unutdum …
Ürəyimdi dyanıbdı qəsdimə .
Kim bələdçi , kim nabələd bu yola ,
Vay o kəsə bələdçisi kor ola .
Yaxın gəlmə , el içində söz olar ,
Uzaq dayan kölgəm düşər üstünə .
SEVDAM ÖYLE BÜYÜK Kİ
Kırk mum diktim bu gece, aşkımızın büstüne.
Otuz dokuzu sönse, biri yanar sevdiğim.
Öyle çok sevmişim ki, gül koklamam üstüne.
Dikeni göze batar, içim kanar sevdiğim.
Yarıyı geçse bile, kütükte yazan yaşım,
Karlar yağsa üstüme, birden ağarsa başım,
Doyamam ki sevmeye, seksen olsa da yaşım.
Sevdayı bilmeyenler, beni kınar sevdiğim.
Sevgide kuralım yok, sınırsızca severim.
Dilimi dağlasalar, gözlerimle överim.
Biri kem gözle baksa, dilim durmaz, söverim.
Bu halimi görenler, deli sanır sevdiğim.
Senin için döşedim, içimdeki köşkümü.
Bir ömür bekletsen de, eksiltmem hiç meşkimi.
Kalp gözüyle bakıp da, gören olsa aşkımı,
Dili tutulur inan, kanı donar sevdiğim.
Huriler saf tutarlar, aydınlanır zifirim.
Yaklaşmayın hiç derim, o yârdir tek ahirim.
Yâr; akdimden dönersem, ben en büyük kâfirim.
Gökten inen melekler, beni dener sevdiğim.
Hasret yaksa, kavursa, çöle çevirse beni,
Kan sersem yollarına, sarartsam da bu teni,
Son nefeste yine ben, seni isterim seni.
Çektiğim tüm acılar, sende diner sevdiğim.
Attığım her adımda, sana çıkmazsa yollar,
Kırılır umutlarım, yana devrilir kollar.
Salâmı okutsalar, öldü diyerek kullar,
Fırsat tanır Azrail, geri döner sevdiğim.
Safiye SAMYELİ
www.kafiye.net
Hazan vakti gülşenime bülbül oldun ey sevgili!
Mest olmuşum yüreğinde sunduğun hep mey sevgili
Yakamoz olup düşünce gözündeki parıltılar
Nur yüzünü kıskanıyor semadaki ay sevgili
Sana olan hasretimi zaman ile anlatamam
Bir dakika asır olur saniye de ay sevgili
Aklıma her düşüşünde depreşirken yaralarım
Gözlerimden damla değil akar deli çay sevgili
Cümle cihan bilir oldu meftun olan ahvalimi
Artık sen de insaf eyle vaveylamı duy sevgili!
Bana ağyar sana ayan gönlün kapısına vardım
Aşk ehlinden verileni sadakaya say sevgili
Sırrın naif ellerinde hasbihalim hep kendimle
Çehreme düşen hüzünden alır mısın pay sevgili
Varlığınla mest olmuşum faveranım kendimde
Neyzenin o nefesinde inliyor bak ney sevgili
Itirazım olur mu hiç senden gelen hicranıma
Hicranım kalbime sürme başım üzre hay sevgili!
Dönüverir gökyüzünün aşkla yanan yıldızları
Kelamın ok’u bendeyse senden gelen yay sevgili
Adanmışlık ikliminden bulut olup yağmaz isem
Bakma hiç gözüm yaşına kes başımı kıy sevgili!
Sündüs Arslan AKÇA
www.kafiye.net
Sur’a Sus Üflemek
Her gece tazelenmiş bir hasretin koynunda sabahlarsın. Ebem kuşağının açacağı vakti beklerken gözlerin, sabrına boyun eğişini an be an izlersin.
Bekleyiş umudu gizinde saklamıştır yıllarca. Bekleyiş hasrete dostluk etmiştir ömrünce. Nice bağrı yanık âşıkların âh’ını biriktirmiştir.
Aşka düşen yâre yarenlik etmiştir zor zamanında.
Yâre giden yolun her sapağında yön kaygısı düşer yüreğine. Ve susar, gözlerini kapatır, bütün sessiz hallerin sesinde yüreğini dinlersin usulca. Ve yüreğinin sesine doğru gidersin.
Köşe başındaki yasaklı elmanın kokusu düşer burnuna. Ellerin dala uzanır. Nefsinin ısrarına yenik düşersin. Bekleyiş süresi uzadıkça vuslat geceyi vurur. Hicrana bürünen hayaller devşirir ömrüne.
Şafağı beklerken, eksik yanlarımın çığlıkları kulaklarımda. Sur’a sus üflemek ne denli zor ise, eksik yanlarımın çığlıklarını da bastırmak o denli zordu. Sol yanımızda hiç susmayan kuşun vicdanına sığınıyorum. Bir nefes soluklanıyorum.
Her eksikten yeni yeni bütünler üretme çabasındayken tükeniyorum. İçimde bir geç kalma korkusu. Yürekte vuslatın sessiz telaşı…
Hatırlamak, unutmamak için ne yapmak lazım. İlla ki, Rabbin ufaktan bir titretmesi mi gerekiyor, bilemiyorum.
Bildiğim, geliş sebebimizden günbegün uzaklaşmamız. Bu uzaklık öyle bir vakte dayanıyor ki, bütün ruhumu ateşe veriyor.
Telaşlarımızın, koşturmalarımızın boşluğuna düşüyorum. Her birini sorguluyor, sual yağmuruna tutuyorum. Cevapsız kaldıkça suskunluğum kat be kat artıyor. Tarifsiz bir can ağrısına tutuluyorum. Yatağım, yorganım dikenlerle döşenmiş gibi. Kalp kor içinde, beden üşüyor. Ben titreyişin ateşinde yanıyorum. Bulutlanıyorum ve ben bulutlandıkca duman çöker gözlerime…
Şimdiler de dumandan göz gözü görmez oldu. Toprak bağrını açmış bekliyor, gökyüzü avuç içlerine akıyor damla damla… Hüzün hikâyeleri birikiyor Anadolu’da. Her kapı tokmağı ardında yüreği yanık ana babalar saklıyor. Acı kol geziyor sessiz çığlıklarını bırakarak.
Kan yol aldı yürüyor Fırat boyunca. Hırçın sevdaların suyu, göz yumuyor bu akışa.
Yürekçe tekleşmenin bekleyişine koyuldum bu günler. Acı gönüllere pay edildikçe azalırdı. Yoktu bizim gönül ortağımız bizden başka. Yangın bizimdi, yanan bizdik. Yandıkça pişen de biz olmalıydık.
Susturmalıydık içimizdeki çok sesliliğin dilini. Hoyratça ortalıkta dolanamazdı bu ara. Yasımız vardı çokça, emanetleri vardı boynumuzun borcu.
Aşka aşkla gidenler düşüyor aklıma. Bırak diyor bir yanım gidene yanmayı. Sen haline yan!
Hangi vakit aşk düşerse aklıma, aşka doğru kanatlanıp uçasım gelir. Telaşa kapılır, zamansız uçmanın yorgunluğu düşer payıma.
Ah bir telaşın koynunda ömür tüketen !
Ömrüne bereket…
Sündüs Arslan AKÇA
www.kafiye.net
“Kusursuz değilim” lafım kendime
Beni benden iyi özüm tanıyor
Duruşum anlatır neler bendime
En sessiz cümlemi sözüm tanıyor
Kimi gün şükürsüz bunca nimete
Sandıklar dolusu gelmez kıymete
Gördüğüm ne varsa geçti zimmete
Doymayan yanımı gözüm tanıyor
Hiç kimse sezerek içimi bilmez
Yakına erişip yakamı silmez
Kırığım, döküğüm zaten eksilmez
Derdimi, telinde sazım tanıyor
Eskiyen seneler verdi demine
Yaşlandım diyorum var mı yemine
Tabanım hırslanır toprak zemine
Dermansız halimi dizim tanıyor
Ne desem aksine çıkıyor tersi
Direnen tarafım biraz da asi
Sabrımı zorluyor arada hepsi
Tasamı paylaşan kozum tanıyor
Bir kere şad olup gülsem içimde
Neleri saklarım bin bir acımda
İncinen bağrımda, aklar saçımda
Hicranı derinde gizim tanıyor
Bilmedim kimlerdi dostun erbabı
Pazarlık payımda yoktu hesabı
Getir el basayım varsa, kitabı
Ar ve günahımı yüzüm tanıyor.
Hayat ekseninde bilir yerini
Beş vakit zamanda yoklar kibrini
Niyeti bu işte…Böyle birini!
Geçtiği yollardan tozum tanıyor
SERZENİŞ
Ateş çemberi oldu Oğuz neslinin yurdu
Uyan artık uykudan böyle uyku mu olur
Toplansın zafer için turan denen şu ordu
Hırsından bize kafir dehşetinden kan solur
Ateş çemberi oldu Oğuz neslinin yurdu
Donup kalma mermerden yapılmış heykel gibi
Parçalanıyor şafak bombaların altında
Bak kan gölüne dönmüş ayaklarının dibi
Ecnebinin gözü var senin saltanatında
Donup kalma mermerden yapılmış heykel gibi
Gaziler şereflidir şehitler ise şanlı
Erer bu mertebeye ölümü göze alan
Bu nasihat sanadır dinle ey delikanlı
Bir şehidin ardından tarihtir arda kalan
Gaziler şereflidir şehitler ise şanlı
Bunca zulme zevala dayanmaz yüce dağlar
Çobansız sürülere efkârlanıp sustun mu?
Ateşinden gül açmaz küser kızgın bağlar
Sen kartal şahinlere buhranlanıp pustun mu?
Bunca zulme zevala dayanmaz yüce dağlar
Öz gardaşım deyipte sarmıştım kucağıma
Sardım sarmaladım da misafirsin demedim
Şimdi sen mi göz diktin yattığım ocağıma
Üç öğün aşım var dı bir gün sensiz yemedim
Öz gardaşım deyipte sarmıştım kucağıma
HARUN YILDIRIM
www.kafiye.net
GÖRÜNTÜ
Sonbahara giren çeyrek ömürde
Felek her kareyi boyalar durur.
Geçim derdi binmiş kulun sırtına
Dünya meşakkati oyalar durur.
Bulmayı istersen cevher derinde
Cahil at oynatır bozgun yerinde
Karayel esince günün birinde
Şapkası düşünce foyalar durur.
Ateş nara döner çelik kovada
Sevgiyle yerleşir huzur yuvada
Yol almak güçleşir puslu havada
Karanlık çökünce yayalar durur.
İnsanı kâmilin edep ütüsü
Belaya sürükler kulun dürtüsü
Suyla baş edemez toprak örtüsü
Dağın yamacında kayalar durur.
Gül boynunu bükmez bülbül öttükçe
Çamurlu yollara dayanmaz ökçe
Gülmeyen talihe yeter dedikçe
Çilenin içine mayalar durur.
OZANMERDAN susar kopunca hatlar
Azalar beyinden almaz komutlar
Yürek yorulunca donar umutlar
Gönül hız keserek dayalar durur.
ALİ BİLECEN/OZANMERDAN/23.02.2016
www.kafiye.net
Bir Yük Var Bende
Sensiz kaç şiir doğdu
Nefessiz kaldı gecede bilir misin?
Kaç dize sızıyla kapattı gözlerini
Geceye gömdüm bilir misin?
Bu kaçıncı yetim düşüydü sevdamın
Damlamadan yürekten akması
Bi damlada hayat bulmak isterken
Sonu bulması..
Ben aşkı düşledim hep
Kucağıma alıp sevip okşayamadım
Sancılı düşüklerimin yasında tutuştum..
Seni unutmak istediğim gecelerde bile
Seninle sabahladım..
Kaçak vagonlardan sızmış
Mülteci sevginle ıslanan şiirlerim
Nasıl tutuşmak istiyor bir bilsen?
Zamansız açan çiçeklerim
Solmaya mahkumdu rengi biçilmeden..
Bulutlara yüklediğim
Kelimelerin kanattığı
Bir hasret var içimde
Taşıyamadığım
Belimi büken bir yük var bende..
Kaç g/iz bıraktın giderken geriye bilir misin?
Ayfer Aksoy
www.kafiye.net
Sözüm; dostluğun anlamını kavrayamamış olanlara elbette…
DOSTLUK
Düşman mı kesildik durup dururken?
En küçük sorunlar büyüdü gitti.
Tamam, öyle olsun tutma elimden,
Dostluk bir aynaymış, kırıldı gitti…
Fırtınalar aşıp, geldik kıyıya.
Dayandık sırt sırta, erdik bahara.
Nice ümitleri paylaştık güya.
Dostluk bir sal imiş, delindi gitti.
Özlemler taşıdık uzak yerlere.
Olmadı bir zaman kalplerde hile.
Tükettik sevgiyi göz göre göre.
Dostluk bir masalmış, okundu gitti.
Değer verdik yalnız küçük bir çula.
Satmadık kimseyi paraya pula.
Sevgi ağır geldi aciz kullara.
Dostluk bir mektupmuş, yırtıldı gitti.
Sıra ile giydik bazen bir gömlek.
Bölüştük seninle bir parça ekmek.
İyi dokunmamış neylersin ilmek.
Dostluk bir çileymiş, söküldü gitti.
Ülkü Duysak
www.kafiye.net
YAŞAMA SEVİNCİ
Sabah güneşini gördü pencerem.
Baharın dalları güldü gülecek.
Tabiat uyandı ne büyük görkem.
Hayaller gerçeğe döndü dönecek.
Bir güvercin uçtu kanat çırparak
Papatya doğruldu gerdan kırarak
Güneş’in ışığı daha da parlak
Umutlar zirveyi gördü görecek.
Ülkü Duysak
www.kafiye.net