Kategoriler

Arşivler


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Hatice HANTAL

Hayali

Hayali

Siyah bir tül gibi, çökünce afak
Gelir gider çatar, sözde hayali
Gece bitmez, sökmez, bir türlü şafak
Buram buram tüter, gözde hayali

Hayal mi geç kaldı, ben miyim erken?
Yiter mi hiç insan hayali varken
Dostlarım yetişin,ölüyom derken
Canıma can katar gizde hayali

Fakir feryat eder duyulmaz sada
Yürekse kan gölü içinde ada
Gönül sarayında kurulu oda
Sere serpe yatar bizde hayali

İnsanoğlu fani, bir vardır, bir yok
Hayatımda yokluk, varımdan da çok
Ciğerde saplandı, ne hançer ne ok
Hasret hasret batar, özde hayali

Koza nedir ipek böceği için?
Bu dünya hayatı aynı o biçim
Haydi kanat açın hedefe uçun
Çiçek çiçek satar nazda hayali

Hatice Hantal
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Safiye SAMYELİ

Kelepir Sevda

Kelepir Sevda

Cemreler suya düşse
Tabiat ana tüm ihtişamı ile süslese de evreni
Sen yoksun ya yanımda!
Tükenmiyor ölümü andıran anason kokulu geceler
Bir taş plakta ki Zeki Mürenin sesi
Bir de
Vişne çürüğü dudaklarımda mekân kuran
Berduş ıslıklar bozuyor iblisin çıkartma ayinlerini
İblis kuşana dursun kılıç kalkanını
Ne de güzel icra ediyor Zeki Müren// Gece kirpikli kadını //

Sahi sende ne çok severdin
Benim gece karası kirpiklerimi
Bir gün olur da benim yüzümden
Islanırsa kirpiklerin
Bil ki kahrımdan ölürüm asla af etmem derdin kendimi.
Bak yine çakır keyif oldum berduş gecenin koynunda
Taş duvarları inletir yüreğimin sessiz çığlıkları
Şafaklar sökene kadar
Bir seni düşündüm
Bir de kendimi
Ben kendimden bile çok severken seni
Sen yüreğine sıgdıramadın, ne bir avuç yüreğimi
Nede kelepir sevdamı
Cemreler düşsün vuslat bizim
Yedi dağın ardından koşup geleceğim derken
İblise yandaş oldun
Pusuya yatmış azılı bir militan gibi
Katlettin geleceğe dair tüm umutlarımı
Kuş gibi çırpındı yüreğim ellerinde
Sen kelepir sevdamın katili
Ben müdavim gecelerin bekçisi
//Gecenin kıymetini en çok bekleyen bilir sevgili!//

Sen yoksun ya
Ateşe verdim çektirdiğimiz tüm resimleri
Alevler sardı benim yerime seni, kıskandım
Islandı gece karası kirpiklerim
Sessiz sessiz ağladım suçlu çocuklar gibi
Sakın suçu kendinde arama
Üzülme kahrolma
Sen af edebilecek misin bilmem kendini
Ama bil ki ben,
Çokta afettim seni ey Kelepir sevdamın katili.

Safiye Samyeli
25.07.2013
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Şevki KAYATURAN

GELİN KAYNANA ATIŞMASI

GELİN KAYNANA ATIŞMASI

Gelin:
Sen ana dersin de o hep çor anlar
Geline bak pes be diyor kaynanam
Ağzım açsam çalar başında çanlar
Bizim gelin ters be diyor kaynanam.

Kaynana:
Adın kaynanadır olsan da Anzer
Dilin kopsun sus be diyor gelinim
Kuzum derim kuzgun görmüşe benzer
Yağcılığı kes be diyor gelinim.

Gelin:
Sesi gürse kızacaktır bakında
Çevirdiğim her filimin farkında
Sopa terlik koymam asla yakında
Rüzgâr olda es be diyor kaynanam.

Kaynana:
Kaşını çatmışsa yanında durmam
Hatası olsa da yüzüne vurmam
Korkudan rüyamı hayıra yormam
Böyle güzel yes be diyor gelinim.

Gelin:
Kolların açmışsa saracak sanma
Oda bir anadır diyerek kanma
Akrep gibi sokar sakın inanma
Her gün yıka pis be diyor kaynanam.

Kaynana:
Ömrümü yiyende bitirende sen
Beni cehenneme götürende sen
Ne güzel gitmiştim getirende sen
Canım sıkma sus be diyor gelinim.

Gelin:
İyi dinle diyor sen beni gelin
Uzamasın sakın keserim dilin
Yolarım saçını kırarım belin
Şu gördüğün kas be diyor kaynanam.

Kaynana:
Sürünsem de dizin dizin boşuna
Neler geldi neler açtı başıma
Zehir kattı ekmeğime aşıma
Yersen işte tas be diyor gelinim.

Gelin:
Biliriz ki beşer kusursuz olmaz
Kimsenin ettiği yanına kalmaz
Bayramdan bayrama babama salmaz
Geldiğin gün yas be diyor kaynanam.

Kaynana:
Kayaturan herkes ektiğin biçer
Vadesi dolanlar mutlaka göçer
Kardelenler bile bozkırda açar
İster isen as be diyor gelinim.

05.08.2013 Saat : 19.58
Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Safiye SAMYELİ

Kardelen

Kardelen

Dün gibi hatırlarım Dünyaya gelişini
Yâd ettikçe o günü duruyorum Kardelen
Silemem hafızamdan o masum gülüşünü
Siper ettim sinemi koruyorum Kardelen

Yumuk yumuk ellerin ay karası gözünle
Meleklere eş değer masumane yüzünle
İlk kez baba diyen o ömre bedel sözünle
Her gece bin bir hayal kuruyorum Kardelen

Sararmış albümlerde resimlere baktıkça
Yokluğunun acısı yüreğimi yaktıkça
Efkarım duman duman kan beynime çıktıkça
Kaderi tam alnından vuruyorum Kardelen

Kader mi ayırmıştı yoksa kullar mı bizi
Hangi kanun kopartır babasından bir kızı
Kimin eseri bilmem içimizde ki sızı
Suçumuz neydi diye soruyorum Kardelen

Yokluğunun acısı ruhuma elem kardı
Düşün düşün sonu yok bedeni dertler sardı
Neşter vurdu tabipler senli yüreği yardı
Kâbuslarımı hayra yoruyorum Kardelen

Et tırnaktan ayrılmaz sen benim tek kızımsın
Hasretinden öldüğüm ciğer parem kuzumsun
Şu alnıma yazılan en mukaddes yazımsın
Senin ile engine yürüyorum Kardelen

Sen olmasan belki de yaşamak dan bıkarsım
Cani olurdum bil ki insanlık dan çıkardım
Namluya kurşun sürer tam beynime sıkardım
Bedeni senin için sürüyorum Kardelen

Kaderin ayrı düşürdüğü baba ile kıza armağanımdır.
Mutluluk kapında köle olsun Yusuf kardeş.

Safiye Samyeli
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Şerife BADISABA

AĞITLAR YAKSANDA FAYDA EDERMİ…

AĞITLAR YAKSANDA FAYDA EDERMİ…

Hediyendir bana bendeki hüzün,
Hayalimden gitmez gülnar_i yüzün,
İçimde her daim yanıyor közün,
Sel olup aksanda fayda eder mi…?

Vuslat sankı haram kılınmış bize,
Böyle büyük sevda gelirmi göze,
Tükendi şiirler gerek yok söze,
Ağıtlar yaksanda fayda eder mi…?

Aşk ile çalarken gönülde sazın,
Taç etmem başıma çekilmez nazın,
Senin olsun artık baharın yazın,
Ardımdan baksanda fayda eder mi…?

Gizlice yanaktan yaşlar akarken,
Gözlerin başka bir göze bakarken,
Cehennem ateşi beni yakarken,
Köz olup yansanda fayda eder mi…?

Yok ettin elinle gönül tahtını,
Gülerken ağlattın kara bahtını,
Unutmuşsun bana olan ahtını,
Aşk ile ansanda fayda eder mi…?

Şerife Köksal BADISABA
HUZUN BULUTU
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Tuğba KARADEMİR

Son Mektup

Son Mektup

Gel otur şöyle karşıma, sana anlatacaklarım var. Sen gittin hani, oluyo yarım sene. O ayrılığın öncesi de vardı tabi bir 4 ay kadar. İşte ben, sen ilk gittiğinde kimseyi sevemeyeceğime kanaat getirmiştim. Çünkü ilkimdin, ilkler unutulmazdı. Evet unutulmuyor da, anı olarak kalıyor geride her şey. Neyse, bir adam geldi, çok ısraretti hayatıma girmek için. Yerine göz dikti sandım, gözlerimi diktim paslı bir iğneyle, o adama bakmamaları için. Sonra gözlerimi öperek açtı o. Geldi,
yüreğimdeki kirleri süpürdü yavaş yavaş. Yaralarımı itina ile sardı, parmak uçlarıyla tedavi etti. O parmaklar yüreğime şiirler kazıdı, yaraların yerine.

Ben ilk zamanlar, üşendim sevmeye işin doğrusu. Yeniden bi insanı tanı, sevdiklerini, sevmediklerini öğren, geçmişini, hayalini anlatsın, hayallerine ortak ol, sonra ailesini tanı, akrabalarını sonra… Hangi yiyeceklerden hoşlanır, hangi müzikleri dinler, ayakkabı numarası kaç, doğum tarihi yahut, bir de yıl dönümü için bir tarih ezberlemek gerek. Hangi kitapları okur, nasıl bir karaktere sahip otur onu da çöz üşenmeden, sonra kalp kırıklarını say, sar… Yarası derinse, iyileştir. Ailesiyle tanış. Yeni bi gelecek tasarla, yeni bir tende… Kızınıza isimler bul. Daha önce yaşadığın senaryoyu tekerrür et, yeniden ağla kavgalarda, telefon konuşmaları olsun uzun uzun, mesaj beklesin tüm gün, merak etsin, kıskansın, karışsın, hastalanınca telaşlan, sesini duyunca heyecanlan falan. Bunları şuan yazmaya bile üşenen ben, düşün ki nasıl üşendim sevmeye onu. Tembelim, hep söylerim zaten.

Senaryo eskisine çok benziyordu ilk başta. Seninle yıl dönümümüz, artık onunla ikimizin yıl dönümü. Tesadüfe bak. Ki o da sen gibi, babama çok benziyor. Hatta senden daha çok benziyor. Tereyağı sevmiyor, böcekleri sevmiyor, halı saha maçlarına gidiyor ve en önemlisi sevdiği kadına sahip çıkmayı biliyor. Adam gibi yani. Canın yansın diye yazmıyorum, yanlış anlama. Affet hatta. Bunları okuyorsan şayet, hala. Ki sanmam okuduğunu ama benimki vicdan meselesi, bunun adı iç döküntüsü, günah çıkarma bile diyebilirsin. Yazmadan rahat edemeyecektim işte, affet. Canın yanmaz bence, okusan bile. Ama olur da bir ihtimal işte… Bu yazının diğer bir sebebi, dönme diye. Mesela, binlerce şiir de yazsam hala daha sana, okuyup da “Unutamadı, seviyor beni, arasam mı” gibi düşüncelere kapılma diye. Çünkü sen benim ilk kalp ağrımsın, ve şiirler kalp ağrılarının başkentidir. Ben gidip de sevdiğim adama şiir yazarım elbet, ama buram buram huzur kokar. Her gün şen şakrak şiirler yazamam, bünye alışkın değil. Ki melankoliyi severim, bilirsin.

Bu arada not düşeyim, günün birinde bir kitabım olursa ve bu bir şiir kitabıysa, mutlaka al onu. İlk sayfasında sana bir teşekkür yazısı olacak, söz veriyorum. Büyüdüğümde şair olursam şayet sebebi sensin. Anıların, acıların, gidişlerin falan işte. Şuan hiçbiri umurumda değil ama zamanında dediğim gibi ‘bir adama şiir yazarsan, o uğruna şiir yazdığın ilk adamdır şiirlerinin sahibi’. Ben hep sana yazacağım, başkaları başkalarını düşünerek okuyacak. Bu böyle sürer bir ömür, sorun değil. Ben sadece bil istiyorum, başka bir adamı, zamanında seni sevdiğimden çok seviyorum. Bunun mümkün olabileceğini Tanrı vahyetseydi bile inanmazdım ben muhtemelen. Ama oldu.

Ailesini seviyorum, ailemi seviyor ve en önemlisi ailem de onu seviyor. O yüzden geleceğe dair kaygılarım yok, içim rahat. Ufak tefek endişelerim var tabii; ilk çocuğumuz kız mı olacak, hangi okulda okuyacak falan gibi. Ben üzül diye yazmıyorum bunları ama seninle kurduğum hayalleri
başkasıyla yaşayacaksam bu senin suçun. Anlıyorsun değil mi? Mesela hemen hemen aynı döneme denk gelecek askerliğiniz ve ben sana değil ona sayfalar dolusu mektuplar yazacağım, ona atkılar kazaklar öreceğim, onun şafağını sayacağım.Sebebi sensin. Ya da boş ver, sebebi benim. Unutabildim seni. Şimdi “seven unutmazdı” dersin falan, “sen nasıl unuttun” derim ben de, gerek yok. Sonra dersin, “unuttuysan neden yazıyorsun bunu” diye, ben de “unutmak adını sanını unutmak değil ki, adını duyduğunda canın yanmıyorsa unutmuşsun demektir” diye eklerim. Lüzumsuz tartışmalar olur bunlar. Ayrıca suçlu o ya da bu, sonucu değiştirmeyecek ki her kimse günah keçisi. Ben sonu öncekine benzemeyecek olan bir hikayeye başladım. Belki sen de yeni bir hikayenin tam ortasındasın, haberim yok. Açıkçası umurumda da değil. Mutlu ol, gözünü seveyim. En azından 4 senelik bir sevdayı yitirdiğine, bitirdiğine değsin.

Karşıma çıkmadığın için de teşekkür ederim. Böylesi daha rahat oldu. Çünkü yüzünü gördüğümde midem bulanırdı, üzülürdüm zamanında midemde kelebekler uçuran adamın midemi kaldırmasına. İnsanın inanası gelmiyor değil mi? Hıçkıra hıçkıra omuzlarında ağlayan bendim, gururumu hiçe sayıp gitme diye yalvararak. Ben de inanamamıştım, zamanında ayaklarıma kapanıp hıçkırıklarla ağlayarak yalvaran adamın günü geldiğinde 20 dakikalık bir telefon görüşmesinde “Seni sevmiyorum artık” deyişine. Canımız sağ olsun. Biraz sen, biraz ben eksiktik işte bu ilişkide. Sahip çıkamadık var olan hiçbir şeye. Canımız sağ olsun. İki kez, üst üste.

Uzattım yine, ben aslında kısaca, “Bu yaza evleniyorum, affet” demek için yazmıştım bu mektubu. Neden affet biliyor musun, zamanında senin gibi ucuz bir adamla evlenmeyi hayal ettiğim için. Ben kendimi affedemedim, bari sen affet…

Tuğba Karademir (Mavi)
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Gürhan OLCAYTÜRKAN

KİBELE

KİBELE

Yıllar yılları götürse de
Her buluşma da aynı heyecan aynı utangaçlık
Sen yağmur tanem
Bulutun topraktan kıskandığı su tanem
Kurak toprakta kalan tek başak tanem
Sen Kibele
Sevdanın doğurganlık tanrıçası
Sen dünümün sevdası
Bugünümün dost eli
Sen pikabımda bizim için çalan son/suz şarkı
Dünden bugüne yitik kalan sözlerin anaforu
Dalgalarla boğuşan duygularımın bayrak sereni
Sır tohumun sır meyvesinin tadı
Hokkamda ki mürekkebimin lal rengi
Divitimin ucundan kâğıda akan aşk sözleri
Akıl tutulmam
Adını andığımda yürek burkulmam
Yıkılmalarımda diğerkâmlık elsin
Bitiremediğim
Şiirimin geveze halleri
Yaşanmışlıklarımın izleri
Bugünümün dost eli
İki kişilik yalnızlıklara mahkûm kalmışız
Ayrı kalplerde aramışız aşkı
Gökyüzünün ayrı bulutları olmuşuz
Akmışız yanlış topraklara
Şarkı sözleri dillendirmiş söyleyemediklerimizi
Heybemizin bir yanında kalmış yalnız iki kalp
Birbirinden habersiz atan
Söyleyemediklerini dilek ağacına bağlayan
Ayrı topraklarda hüküm giydik ayrılıklara
Gözlerin kaldı aklımda

Gürhan Olcaytürkan
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Şule AKAR

TEMBELİM BUGÜN

TEMBELİM BUGÜN

Bugün kendime tembellik hediye ettim
Eşofmanlarımı çıkarmadım üstümden
Kahvaltımı hazırlayıp yatağıma getirdim
Sevdiğim fincanda sıcacık çayım

Hüzün verecek biliyorum ama
Bir eski kaset koydum teyibe
Çoktandır okuyorum ama bitiremedim
Romanımı aldım elime

Bugün kendime tembellik hediye ettim
Eski fotoğraflara gömüldüm
Her bir resimle yıllar geçti
Ben ne zaman büyüdüm?

İhmal ettiğim herşey aklımda
Bir bir yaşayacağım gün bitene dek
Yüreğim susmuyor beynim dolu
Yormayın bedenimi tembelim bugün

Şule AKAR
04.03.2007 saat::20.00
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Hüseyin DURMUŞ

KALEM

KALEM

Her gün olduğu gibi sabah erkenden kalktım. Günlerdir düşüncelerim beni bitkin halle getirmişti. Artık geceleri olumsuz düşünceler nedeniyle uyuyamıyorum. Nedense kendimi teselli edecek, kendimi artık bu dünyada ben de varış, işte ben de bir iş sahibiyim ve çalışıyorum. Ekmek paramı kazanabiliyorum diyebileceğim bir işe ise hala başlayamadım. Başlayamadım, çünkü çalışabileceğim bir iş bile bulamadım. Hala kendime bir iş aramaktayım.
Balkona oturmuş yoldan gelip geçenleri seyrediyorum. Fazla oyalanmamam gerekmekte. Kahvaltıyı yapıp hemen evden dışarıya çıkmak zorundayım. Bugünde iş arama kuyruklarında ilk sıralarda yer almam gerekiyor. Birde günü birlik gidilen işlerden de bakarsın birine giderim, hiç olmadı onu kaçırmayalım.
Bugün hava sıcaklığı sabahtan yükselmişti. Evden aceleyle çıktım. Yanıma herkesin sıkıştığında arabanın tekerine takoz diye koyacağı çok eski bir model cep telefonumu aldım yanıma. Akevler otobüs durağına gidiyorum. Bu gün durak boştu. Durak boş diye sevinmiştim, çünkü arabaya çok rahat binme imkanım olacaktı. Basınsitesi –Yeşilyurt-Esendere üçgeninin olduğu kesim noktasında oturuyordum. Buralar henüz şehirleşme yönüyle hala gelişmemişti. Durağın çevresi boş, yeni yeni inşaatlar yükseliyordu. Düşünceli düşünceli durağa doğru gidiyordum ki birden cep telefonum çalmaya başladı. Hemen teflona sarıldım:
–   Alo, buyrun.
–   Ali Bey’le mi görüşüyorum efendim?
–   Evet efendim, ben Ali, dedim.
–   Ali Bey, şirketimize iş için başvuru yapmışsınız.
–   Evet efendim.
–   Efendim saat 14.00 te personel müdürümüz sizinle görüşecek. Lütfen şirketimize gelir misiniz?
Ben birden heyecanlandım. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Aylardır beklediğim işi bulmuş ve çalışmaya başlayacaktım. Telefondaki ses sayesinde bir daha irkildim.
–  Ali Bey, beni duymuyor musunuz? Dedi.
–  Duyuyorum efendim. Sizi dinliyorum, dedim.
–  Bugün geleceksiniz değil mi?
–  Bir dakika efendim,
–  Size nereye geleceğini tarif edeyim.
–  Kağıt kalem çıkarayım, bir dakika. dedim.
Ben her zaman evden dışarıya çıkarken kendime ait; kimliklerimi, kalem ve kağıt alır dışarıya öyle çıkarım. Sağıma soluma baktım, ceplerimi, el çantamı karıştırdım. İyice sıcağın etkisiyle terlemeye başladım. Yanımda kağıt ta kalem de yoktu. Almamıştım ve unutmuştum. Aksi gibi duraktakilerden kalem alsam onunla not alabilecek kağıtta istemem gerekiyor. Duraktakilerden kalem istemeye karar verdim ama, durakta aksine bugün iki kişi vardı, onlarda da ne kağıt ne kalem yoktu.  Telefondaki sekreter:
– Ali Bey, haydi fazla bekletmeyiniz, dedi.
– Bir dakika efendim, arkadaştan kalem alıyorum, dedim.
Bu sırada durağa doğru bir bayan geliyordu. Umudum ondaydı. Onda mutlaka , kalem ve kağıt vardır diye düşündüm ve ona doğru yürümeye başladım.
–  Özür dilerim, acaba kağıt ve kaleminiz var mı, acil olarak ihtiyacım var da. Bir adres yazmam gerekiyor, dedim.
Bayan çantasını açtı, karıştırdı, sağına soluna baktı ve onda da ne kağıt ne de kalem yoktu. Bana doğru:
–  Beyefendi, üzgünüm. Ben evden aceleyle çıktığım için ikisini de almamışım, dedi.
_  Olamaz dedim…. sonra tekrar:
–  Acaba rujunuz var mı? Varsa onu verebilir misiniz? Benim için çok önemli, telefondaki bayan bana adres verecek, onu hiç olmadı elime yazayım, dedim.
Kadın şöyle bir bana baktı, bir duraktakilere baktı. Biraz çekingen tavırlarla çantasını açtı ve bana rujunu uzattı:
–  Buyurunuz.
–  Adresi alayım, dedim. Adresi avucumun içine yazdım. Bayan bana acımıştı ve rujunu vermişti. Bayana teşekkürlerin bini bin para, bir tek ayaklarının altını öpmediğim kaldı inanın. İnanın o kadar  mutlu oldum ki, büyük bir sevinçle etrafıma neşe dağıtmaya başlamıştım. Artık işbaşı yapabilecektim, kendime bir iş bulmuştum. Ben de eve ekmek getirecek, evin kira borcunu kapatacaktım. Hatta sevdiğim o güzel ile karşı karşıya oturup:
–  Bak sevgilim. Ben bir iş buldum ve çalışmaya başladım. Seni bakacak güce sahibim artık. Güzel bir gelire sahibim, benimle evlenir misin artık, diye sorabileceğim.
Ben sıcak hava ve adres telaşı nedeniyle ter içerisinde kalınca cebimdeki mendile el attım. Ancak ne yazık ki mendilimi de evde unut-muştum. İşte insanın başına aksilikler gelmeye başlayınca hepside ardı ardına geliyor. Mutluydum artık, hem de kendimi kuşlar kadar hür hissediyordum.
–  Allah’ım , sana şükürler olsun..dedim. Yüzümdeki terleri ellerimin içiyle sildim. Otobüs geldi ve otobüse bindim. Otobüste giderken bazı kişilerin benim yüzüme bakıp bakıp yüzlerini dönüyor ve gülmeye başlıyordu. Ben hiçbir şeyin farkında bile değilim.
Aldığım adresi takip etmek ve verilen adresi geçmemek için gayret ediyordum. Şirkete yakın olduğunu sandığım bir yerde otobüsten indim. Adresi aklımda kaldığı kadarıyla aramaya çalışıyordum. Ancak adresi bir türlü bulamıyordum. Adresi aradığım bir sırada bana doğru bir bayanın geldiğini gördüm. Ona doğru giderek:
–  Afedersiniz, size bir soru sorabilir miyim, dedim.
Bayan bir bana baktı, bir sağına soluna baktı. Sanki benden korkmuştu, ama korktuğunu da belli etmek istemiyordu. Yüz hatlarında büyük bir gerilme oldu. Sinirlendiği, kızdığı her halinden belli oluyordu. Bana doğru ters ters baktı. Ben hala kadının bu bakışlarından ve sinirlilik halinden bir şey anlamamıştım, kadına doğru biraz daha yaklaştım. Kadın bana doğru:
–  Beyefendi, fazla yaklaşmadan sorun, dedi.
–  Adres şu olacak, bir dakika, dedim.
Otobüs durağın elimin içine yazdığım adrese bakmak için elimi biraz havaya kaldırdım ve avuç içini yüzüme doğru çeviriyordum ki, bayan birden:
–  Beyefendi kendinize gelin, hareketinize dikkat edin. Sizin adresten önce güzel bir banyoya ve güzelce bir dayağa ihtiyacınız var. Baksanız ya  şu yüzünüze! Sevgiliniz midir, dostunuz mudur bilmem ama  ben birden:
–  Ne varmış yüzümde, dedim.
–  Neler yok ki, gömleğinizin yakasında, yüzünüzde ruj izleri hala duruyor. Kokunun da en güzelini kullanmışsınız. Allah versin, lütfen kendinize gelin ve yolumdan çekilin. Şimdi bağıracağım, dedi.
İşte ben o an yıkılmıştım. Havanın sıcaklığı ile yüzümün terlerini silerken, avuç içine yazmış olduğum rujlu yazının bir kısmını yüzümde, bir kısmını da gömleğimin yakasında silmişim. Elimdeki adreste böylece yok olmuştu. Ben büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Adres elimden gitmiş ve ben görüşmeye gideceğim adresi de bulamayacaktım. Bir an sendeledim, gözlerim karardı. Sanki tüm yaşamım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi hızla geçiyordu.
Evet, evden çıkarken yanıma kağıt kalem almadığım için işten olduğum yetmiyormuş gibi, az daha hovarda ve çapkınım diye bir de dayak yiyecektim. Bana bir kalemin yaptığını görüyor musunuz? Bütün geleceğimi bir anda sıcak ile birlikte gömdü, yok etti. Ne işim, ne geleceğim, nede beni sevecek bir eşim olacaktı artık. Ellerimi çaresizlik içerisinde iki yana açtım. Gözlerimde karıncalanmalar, dizlerimde derman gitmeye başlamıştı. Bir anda olduğum yere el yordamıyla tutunarak oturmaya çalışıyordu. Kaldırımın üstüne oturmuştum, çevremdekileri görmüyordum, ama seslerini işitebiliyordum. Bazı kişiler etrafımı çevirmişlerdi.
–   Koşun , yardım edelim delikanlıya, bayılıyor!
–   Biri ambulans çağırsın, telefon edin.!
Bu sırada biri yanıma yaklaşmıştı ve benim başımın dik durması için yardım ediyor, bir taraftan da gömleğimin düğmelerini açıyor, bir de yüzüme su serpiyordu.
–  Beyefendi, neyiniz var?
_ Siz siz olun,  her gün evden çıkmadan önce, yanınıza bir kalem ve bir kağıt alınız. Belki yaşamınızı değiştirir, beklide yaşamınızı kurtarırsınız…..dedim.Yavaş yavaş etrafımdakileri hayal meyal görmeye başlamıştım. Bu sözümü duyanlar hiçbir şey anlamamıştı. Boş gözlerle benim söylemiş olduğum sözleri anlamadıklarını anlamıştım.Ben çevreme bakacak gücü bulamıyordum, sadece:
–  Biraz dinleneyim geçer, diyebildim.

İZMİR/3.1.1998
Hüseyin  DURMUŞ54
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net


Tarih 10 Ağu 2013 Kategori: Serpil TUNCER

Kınalı

Kınalı

Yakıcı kumların üzerine bastıkça
Eriyor mumdan ayaklarım.
Sana istiridyelerden sesleniyorum
Kenarda telaşlı kayıklar var ya
Onlar,beni sana götürüyor.

Yüzyıllardır yaslanmayan
Hüzünlü bakışlarınla beni bekliyorsun Kınalı
Batık gemiler gibi paslanmayan……

Ah gözü yaşlı!
İşe yaramaz sevda çiçeği
Büyüttün nice çileleri
Başından eksilmedi yarısı
Mor bulutların…

Havanda balık kokusu
Havanda duru,taze su,
Uzanmış kumsala yatıyor
Köpüklü dalgaların yorgun…

Kınalı ne yaman sende zaman
Bazı başka,baharı başka karşılıyor insan.

Serpil TUNCER
www.kafiye.net