şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
AŞKA UYANDIK
Yorgun bir gecenin loş ışığında
Seninle yürüdük, yolda el ele,
Bakışların ürkek, ceylan misali
İçimizde sönmüş, aşka uyandık.
Yeni bir ilişkinin başlangıcında
İkimiz maziden, gülden konuştuk,
Bilinmez korkunun dağarcığında
Saçılmış hayatı, özlemle andık.
Sonra ak ellerin avuçlarımda
Sıcak yaz gününü birden fark ettim,
Yıldızlar kayarak battı saçında
Aydınlık bir fecre, uyanır sandık.
Serde kavak yeli, ömürde bahar
Zamanı kilitledik bakışlarımızla,
Yüzünde sevginin, izi parıldar
İçten bir akışla sevda dokuduk.
Sıcak bir buseyle veda edişin
Hicrandan dökülen, yaşlara kattık,
Ardından bakarken vurdu gidişin
Gönülden bir demet ağıtlar kattık…
Birkaç dakika bile, güzel bir andı
Rüyamda kâbusum kılıç kuşandı,
Birer cellât oldu, cana dadandı
Temiz bir aşk için teslim olmadık…
Binali Yıldız
www.kafiye.net
Hayattan kesintiler bulunur her birinde
Ömür geçerken eylen, kitaplar arasında
Konularına göre hepsi yerli yerinde
Kütüphanede dinlen, kitaplar arasında.
Dalarken derinlere saat çok çabuk geçer
Bilinçlenir her birey zamanla kitap seçer
Okuyarak ektiğin gün olur gelir biçer
Âlimdir diye söylen, kitaplar arasında.
Tarihi okuyarak öğrenir ders alırız
Bazen şiir okurken düğümlenir kalırız
Manasını sözcüğün lügatlarda buluruz
Araştırana değmen, kitaplar arasında.
Matematik bilmeli çözmek için sorumu
Edebiyat gerekli anlatmaya durumu
Okuyup öğrenenin farklı bakış yorumu
Cahili nolur öğmen, kitaplar arasında
Dini duyarak değil okuyarak öğrenin
Resim yapın boyayın müzik ile eğlenin
Fizik, kimya ilimle açıklayın söyleyin
Okursan boyun eğmen, kitaplar arasında.
Okuyunca bir şeyler katmalıdır her satır
Biyoloji insanı beş duyuyu anlatır
Coğrafya ülkeleri kıtaları tanıtır
Halay çekiyor seymen, kitaplar arasında.
Kayaturan atlasla tüm dünyayı gezerim
Yelken ile rüzgârla denizlerde yüzerim
Okuyup öğrendiğim gördüğümü yazarım
Uyur kalırsam deymen, kitaplar arasında.
09.06.2013 Saat : 08.08
Şevki KAYATURAN
www.kafiye.net
Bela oldun hep bana, dertler açtın başıma
sen düştün yüreğime, ekmeğime aşıma
Seni sensiz yaşarım çok geç çıktın karşıma
Çağlayan gözlerimi kalıba sokacağım.
Yalan oldu gözlerin, gözlerinden bezdirdin
Bir damla gözyaşımı, yüreğinle ezdirdin
Yedi cihan tanıdı, yokluğunda gezdirdin
Ömründen çalar iken, kalıba sokacağım
Zalimce kara taşı, nasıl bastın bağrıma,
Azdırdın sancıları, sözler gider ağrıma
Yeri yurdu olmayan, kuşlar döner çağrıma
Deyme gönül yarama, kalıba sokacağım
Bahar olsan gönlüme,ak çadırlar kurarım
Sana çıkan yollara, pembe güller sererim
Değil senin sevgini, saatleri kurarım
Acıları öldürüp, kalıba sokacağım
Remziye ÇELİK
31.3.2014
www.kafiye.net
Şu handa oyalan harca vaktini,
Gez eğlen yat uyu, unut aktini.
Ne lazım doğruluk, yaşa yalanı,
Sen sevmez misin ki sıcak alanı!
Yakın dur iyiye, onlar delidir,
Kurnaz düşüncede senden geridir.
Kullan duyguları, al hevesini,
Azgın iblise ver, son nefesini.
Karart niyetini çevir dilini,
Senin olmayana uzat elini.
Sevme insanları, vaktini alır,
Ateşin aşkıysa hep baki kalır.
Al elin hakkını, biriksin ahlar,
Sensizken cehennem durmadan vahlar.
Nasıl da bekliyor, dudak uzatıp,
Sarıl şimdi kora, şavkı kapatıp.
Elvan USUL
www.kafiye.net
Hatice Eğilmez Kaya
Zehra’nın kedisi yok mu deli edecek beni. Adı Sıdıka… Yılda iki kere doğuruyor mübarek. Konu komşu, mahalledeki kedi nüfusunun artışını ona bağlarlar ki yerden göğe haklılar. Doğurduklarına düşkün bir anne olduğundandır elbet, çoğu yavrusu yaşar. Yavruları doğduğunda erkek kedilerden oldukça kurnaz taktiklerle korur onları. Zehra ve bizim kızlar hariç hiçbir insan evladını da ailesinin yanına yanaştırmaz.
Hep söylerim, “Sıdıka’nın yavrusu olmak varmış!” Yemez yedirir evlatlarına, pervane misali etraflarında döner onların. Ta ki palazlanıp kendi hayatlarını idame ettirebilecekleri hali alana kadar. Sahi bir de yeni yavrulara hamile kalana dek. Hamile kaldığı andan itibaren eskilerine üvey evlat muamelesi yapar. Bendeniz onun yeniden hamile kaldığını, büyümekte olan yavrularına kötü davranmaya başladığında anlarım. Tüm bu ayrıntıları yıllarca Sıdıka’yı gözleye gözleye öğrendim. Hiç sevmem sevmesine onu, yine de takipten geri kalmam doğrusu.
Asil hayvan aslında. İran kedisi. Uzun, kırçıllı tüyleri, fettan kadınlarınki gibi bakan yemyeşil gözleri var. Çok da akıllı. Dostunu düşmanını bilenlerden. Beni hiç sevmez mesela ve asla güvenmez bana. Ciğerin hasını ikram ederek bile çağırsam yanıma, uzaktan ukala ukala bakmakla yetinir. Bir elime geçirsem en uzak diyarlara atacağım.
Bildiğim kadarıyla eve bile almıyor Zehra Sıdıka’yı. Yine de nedense onu benden çok seviyor gibi geliyor çoğu kez bana, zaten en çok ağırıma giden de bu. Bir iki kez içimdeki kıskançlığı dile getirecek oldum. Zehra, “daha neler, sahipsiz bir kedicik o. Ben ilgilenmesem aç susuz kalır. Başka işin yok mu senin? Kendini ağzı var dili yok biçareyle mi bir tutuyorsun?” deyip payladı beni.
Sıdıka’yı zengin evlerden birinde bekçilik yapan komşumuz Nedim getirdi. O zamanlar bir karış ya vardı ya yoktu boyu. Anlaşılan o ki annesi de kendisine benziyordu. Senede iki kez, üçer yavrusu olsa bir kedinin buna hangi ev sahibinin hem yüreği, hem kesesi, hem sabrı dayanır. Yavruları ona buna verip içinde bulundukları durumun vahametini hafifletiyorlardır belki de. Sıdıka kaderin -benim için talihsiz- bir cilvesiyle önce Nedim’in, sonra bizim payımıza düştü. Nasıl da dolanıyor keyifli keyifli.
Çağırsam; yanıma gelse keşke, arabanın bagajına bir atabilsem onu. Şehrin öbür ucuna atıp kurtulacağım. Fakat gelmez ki uyanık. Elim doluyken bile gelmedi, şimdi elim de boş hiç gelir mi? Bir çağırayım bakayım… Pisi pisi… Güzel kedi, şirin kedi… Gel pisi pisi… Şaşırdım doğrusu. Aheste aheste geliyor. Zehra görmeden alıp atmalı şunu. Gel Sıdıka Hanım gel. Gezmeye gitme vaktin çoktan gelmişti senin. Sus hiç ses çıkarma. Zehra teyzen duymasın. Seni ne güzel yerlere götüreceğim bak, karnındakileri de yeni yuvanda doğurursun artık. Emin ol orada da ekmek elden, su gölden gelecek.
“Ne kadar acımasız adam bu,” demeyin benim için sakın. Sıdıka’ yı çöle atacak değilim, bir hastanenin veya yurdun bahçesine bırakacağım. Akıllı kedidir o, kendi karnını doyurduğu gibi yavrularını da aç bırakmaz hiçbir yerde. Arabayı çalıştırırken yüreğim yerinden çıkacak sandım. Allah’ tan kimse fark etmedi Sıdıka’nın zorunlu seyahatini. Çocuklar öğlen uykusuna dalmışlar; Zehra sevdiği ve izlemeye bir türlü doyamadığı dizinin bilmem kaçıncı tekrarına…
Aman güzelim nasıl da melul mahzun bakar yüzüme. Gözleri gerçekten de tehlikeli bu kedinin. ‘Kedinin’ mi ‘kadının’ mı? Ne kadar da benziyor iki kelime birbirine. ‘Kedinin’deki ünlüler kalınlaşınca ‘kadının’ oluveriyorlar. Oysa kadın kediden ince, kedi kadından ince. Hadi bana kolay gelsin. Lise sıralarında kalmış gramer bilgilerimi bile hafızamın derinliklerinden çıkarttın ya, Sıdıka sen çok yaşa. Azıcık daha baksam son sürat geri döneceğim. Bakma şu fettanın gözlerine, sen haklısın oğlum. Komşular da yaptığın bu hizmet karşılığında yedi kuşak dua ederler sana. Biçare Melek Hanım mutfak penceresini açamaz oldu. Tek suçu alt katta oturmak.
Aferin sana Hayri, kedi olalı… Ne komik, fare yakalamadım ki kedi yakaladım kedi. Zehra eğer Sıdıka’yı sürgüne gönderdiğimi, kendi ellerimle onu ve doğacak yavrularını sınırdışı ettiğimi anlarsa yakar çıramı. Kırk yıl çenesini çekerim, ne insafsızlığım kalır, ne hainliğim. Aman canım nereden bilecek. Hem belki de Sıdıka olmazsa daha çok koca kıymeti bilir. Şimdi bas bakalım gaza Hayri Efendi. Sen de bakma arkana sevgili bayan. Yeni yuvan hayırlı olsun.
Alo Zehra Hanım’la mı görüşüyoruz? Evet buyurun, benim. Biz … Devlet Hastanesi’nden arıyoruz. Eşiniz Hayri Bey yanımızda. Ne, eşim yanınızda mı? Bir şey mi oldu ona? Korkmayın hanımefendi. Küçük bir kaza atlatmış Hayri Bey. Ufacık bir hafıza sorunu var. Numaranız telefonunda kayıtlıydı. Gelip alabilirsiniz eşinizi. Yalnız başıma evimi bulamam, diyor. Birkaç gün sonra kendine gelir endişelenmeyin. Beyin filmini filan çektik.
Uyanırken Sıdıka, Sıdıka… Diye sayıklıyordu. Telefonda bu tür şeyler sorulmaz da kim bu Sıdıka? Sıdıka mı? Kedimiz. Söyleyin merak etmesin onu. Öğleden sonra bir ara yoktu. Şimdi bahçede mışıl mışıl uyuyor. Kıyamam, demek içten içe o da severmiş Sıdıka’yı. Evini bulamamış da Sıdıka’yı anımsamış görüyor musunuz? Zehra her zamanki gibi yüksek ayardan konuşuyor. Söylediği her şeyi; değil ben, bütün hastane koğuşundakiler dinleyip anladılar.
Hanım sen çok yaşa iyi mi? Sanki telefondan değil megafondan geliyor sesi. Evde de öyle yapar bu kadın. Buldu benim gibi mülayim adamı, söyle güzelim söyle… Canım tatlı tatlı, sakin sakin konuşsan ne olur? Bütün mahalle seni mi dinleyecek her daim? İşitenler de kavga ediyoruz zanneder. Bizim hanımın sohbeti bu. Allah kavgasından esirgesin. Sıdıka ile öyle mi konuşur ‘gel canım, al gülüm.’ Benden bir şey isteyecek olsa beydir, evimizin direğidir demek, alttan almak yok. Hele bir de sokaktan çocukları toparlayışına bir tanıklık etseniz. Şaşar kalırsınız. Kızlar adlarını en yüksek tondan duyar duymaz evde alırlar soluğu.
Kulaklarıma inanamıyorum. Şuna bak eve benden önce varmış hınzır. Acaba kedi kisvesi altında bir evvel zaman hafiyesi mi yaşar bizim bahçede? Bu olaydan sonra dünyaya yeniden gelme fikrini kabul edesim var. Neyse canım, olsun varsın. Anlaşıldı, Sıdıka’dan kurtuluş yok. Bari dönüşte iyi geçineyim. Sokağa çıktığımda onu yanıma alayım, yine böyle bir kaza gelirse başıma kılavuzum olur. Zehra gelse de bir an önce eve kavuşsam, sanki bütün yollar hallaç pamuğu misali birbirine karıştı. Huzur ve afiyet dolu evimi bulamadım. Bir süre kendime geleceğimi sanmıyorum. Tevekkeli dememişler kedilerle uğraşmayın diye, tekin değillermiş vesselam.
Endişelenecek bir şey yok. Hay Allah. Tamam, bir saate kadar orada oluruz.
Hatice Eğilmez KAYA
www.kafiye.net
Yorgun hayatların ortasında
Gecenin siyahına bir sevda düştü.
Terk edilmiş sokakların ıslak kaldırımlarında,
Ay teslim olmuşken geceye,
Ölüme bile gülüp geçerken yürekler,
Dudaklarda inceden bir tebessüm,
Gözlerde alevlenmiş bir ateş,
Gecede kan kırmızı rengine dönüştü.
Hayallerde yeşeren,
O hiç gidemediğimiz,
Göremediğimiz,
Özlemleri güne taşıdığımız,
Sevdalar düştü geceye.
Dillerde türkülerin,
Ellerde çiçeklerin,
İçimizde umudun yeşerdiği,
Bir sevda düştü geceye.
Uzanıp hayatın tam ortasına,
Ay düşmüş saçlarından,
Yıldızların toplandığı,
Umudun ışıklarının yandığı,
Uykusuz bir sevda düştü geceye.
O yıldızlar ki,
Bir yanı aydınlık,
Bir yanı,gölgelenmiş ayrılık….
Bir olmuş yüreklerde tutunmuş karanlık,
Acının yolculuğunda bir sevda düştü geceye.
Hayata tutunan umudun,
Sevdaya ait sevincin,
Yaşanacak yarınların türküsünü dinlediğimiz,
Dilimizden bir sevda düştü geceye.
Tam da o anda,
Kan kırmızı geceden,sabaha ulaştı.
Gözlerde bir dünya,
Yüzlerde ay vurmuş bir aydınlık,
Diğer yanı hüzünlere kapılmış bir gece,
Gitmelerin tutunduğu,
Gelmelerin türkülerle söylendiği,
Bir sevda düştü geceye..
Adı özgürlüğün umudu oldu…!!
Ümran YILDIRIM
www.kafiye.net
Kalbimin en derin yerinden
Her sabah sana sesleniyorum
Günaydın diyorum
Hep seni düşünerek
Güne merhaba ile başlıyorum
Gözümden uzak olsanda
Sen benim gönlümdesin
Sanki ruhuma işlemişsin
Hiç çıkmıyorsun ki unutayım seni
Akşam oluncada
Yine güne vedalaşmak
Seninle son buluyor
Her gece elimi yğregime
Koyup iyigeceler dıyorum
Kalbimden kalbine sesleniyorum
Biliyorum kalbiin kslbimi duyuyor
Sana olan özlemimi hisedıyor
Bırak istersen adımı bile
Hatırlama
Sadece beni yüregi ile seven
Bana sesleniyor de yeter
Dinlesin yüregim sana
Neler söylüyor
Bak nediyor yüregim yüreğine
Seni sadece seni sevdim
Başka gözlerde aramadım
Seni yalnızca sen dedim
Başka gönüllere kaymadı gönlüm
Seni sadece seni özledim
Yatagıma yattıgımda
Sklıma ilk gelen sensin
Seni hep sensiz amma
Çok çok sevdim ben
Bu kalp çarptıkça
Hep seni sevecek
Hiç vazgeçmiyecek
Zülfiye Dönmez
www.kafiye.net
Nerdesin sevgilim
Seslenıyorum duyuramıyorum
Uzaklıgın canımı acıtıyor
Haydi ne olur bir ses ver
Bir işaret
Sevgini aşkını belli et
Haydı lütven bir şiir yaz
İçinde yalnız ben olayım
Bana olan bitmiyen sevgını
Anlatsın
Herkes okusun
Ammmaa
İçerigi yalnız bana özel olsun
Biraz olsun sana olan
Özlemlerim giderilsin
Kalbim gönlüm şenlensin
Yüreginden yüregime
Nameli şarkıların sesi gelsin
Uzaklık fark etmez ki
Sevgimiz
Hasret dolu aşkımız
Hayallerde bali bulluşsun
Bu güzel aşk hep sürsün
Hiç bıtmesin
Her zaman güneş gibi
Gönüllerimizde parlasın
Zülfiye Dönmez
www.kafiye.net
İlişmedi gözlerim, gözlerinin ferine.
Aramızda bir köprü kuramadım sevdiğim.
Büyümedi bu sevda, inemedim derine.
Senin gönül kapına varamadım sevdiğim.
Rüyalarıma girdin, gözden perdeyi söktüm.
Çıkıp gidersin diye soğuk soğuk ter döktüm.
Sabaha dek yalvardım, önünde çok diz çöktüm
Ne hayra, ne de şerre yoramadım sevdiğim
Gözyaşımdan ıslanmış yastığımın kuytusu.
Açıldı ya, gözlerim gelmez artık uykusu.
Haram kıldı huzuru gizli sevda duygusu.
Yattığım yataklarda duramadım sevdiğim.
İstedim gece vakti düşüp yola geleyim
Önüme çıkan dağı sevdan ile deleyim.
Seviliyor muyum ben söyle bende bileyim
Red edersin diyerek soramadım sevdiğim
Ah bir çağırsan beni, koşup da gelmez miydim ?
Söküp de bu yüreği eline vermez miydim ?
Nar-ı cehennem olsa seninle girmez miydim ?
İkimize bir dünya kuramadım sevdiğim.
Safiye SAMYELİ
www.kafiye.net
Gecenin bir yarısı
Sen yatağında mışıl mışıl uyurken
Ben eve yeni girdim
Seni unutma maratonunun ikinci perdesi de bitti
Başardım mı..? Bilmiyorum..
Gözlerim yaşarıyor, demek ki başaramamışım
Üçüncü perdeye kaldı
Belki de daha çok perde gerekecek..
Ama seni sensiz sevmekte güzel
Alkollüyüm.. Biraz da sarhoşum
Ağzımda acı bir tad
Yüreğimde sönmek bilmeyen yangın
Ne zormuş be unutmak
Unutamamak..
Sana düşen, bundan kendine pay çıkarmak
Sevilmeye layık olduğun için
Seni sevmeye, ben seni layık bulduğum için
Mutlu ol..
Ama.. bilki..
Seni unutmak bu yüzden çok zor olacak..
Yaşanmamış duygulara yazık olacak..
Şule Akar
2014 03 25
Saat: 01:18
Kurtköy Pendik
www.kafiye.net