şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Bazen gitmek gerekir, yeni insanları tanımak, yeni mekânlarla buluşmak, yeni tatlar keşfetmek ve programlanmış hayatımızı rutinlikten çıkarmak adına bazen gitmek gerekir.
Bayramın ikinci günü Beypazarı’na doğru yola çıkıyoruz. İşte bu nedenleri koyarak cebimize, cep telefonlarını da atıp çantalara özgürlüğe doğru yol alıyoruz. Uzayan tarlaların, dağ
Bazen gitmek gerekir, yeni insanları tanımak, yeni mekânlarla buluşmak, yeni tatlar keşfetmek ve programlanmış hayatımızı rutinlikten çıkarmak adına bazen gitmek gerekir.
Bayramın ikinci günü Beypazarı’na doğru yola çıkıyoruz. İşte bu nedenleri koyarak cebimize, cep telefonlarını da atıp çantalara özgürlüğe doğru yol alıyoruz. Uzayan tarlaların, dağ eteklerinin, güneşe bakan ayçiçeklerinin, arasından geçerek tarlalarda çalışan emektarlara da el sallayarak, sohbet ederek yüreğimizisevgiyle dolduruyoruz…
Bir şehri farklı yapan o şehrin geçmişi, tarihi dokusu, doğal güzellikleri olsa gerek…
Şunu öğrendim ki, fotoğraflarla bir şehri tanımanız mümkün değil, o şehrin havasını, atmosferini teneffüs etmedikten sonra oradaki güzellikleri, yaşanmışlıkları fark edemezsiniz.
İşte Amasya’da böyle görülmeye değer şehirlerden…
Ben o coşan duygumu dindirmek için kendimi tam kaptırmamayı unutmayı seçtim. Desem de yine de inanmayın. Ben onun, olsa ayağının tozu olurum. Çamaşır makineleri yoktu. Annem tam bir Osmanlı kadını, evinin her türlü emek gerektiren işini sanki ibadet eder gibi yapardı ve halen de öyle. Evde sanki birçok şey kutsal gibi geliyor bana. İtinayla serilen, okşanarak katlanan çamaşırlar, sanat eseri gibi dizilen dolaplar, çekmeceler…
Der; ve dostlarımın gününe katılırken şu sözlere başlarım çoğu kez güneşin sancılı doğuşuyla; “gün / aydın olsun sevgi dolu kalplere… Hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın…”
Evet, eskiden de renkler vardı, ben öyle hatırlıyorum. Sizlerde bilirsiniz?
Hele bayramlar çok renkli olurdu olurdu da, olsa bile anlayış tek renkti. Şimdi anlayışlar ya siyah ya da beyaz. Artık hâkim olan anlayıştaki renkler oldu.
“Hasret beni bitirdi bir hiç uğruna!..”
İnsan zamanı gelince ölecek! Ölecek ama nasıl… Belki de bir hiç uğruna ya da kendi kendine…
Bazı insanlar da yaşar, yaşamayı bilir. Azrail canımızı almaya gelince dur! Biraz daha yaşayayım, biraz daha zaman ver diyecek zamanımız kalmayacak. Haliyle bir gün gelecek o yaşadıklarımızın bedelini iyi ya da kötü olarak ödeyeceğiz.
Birini yedik bitti, ikincisi güneş doğdu ya biter hemen, eh geriye bir günü kaldı, onu da bir şekilde heder ederiz acımadan, bizden mutlu kim olur ki günleri çatır çatır harcayanlar için bayramı bahşiş bırakmak..
Ay gibidir bayramlar. Hilal olur kimilerinin umutları harekete geçer, kimilerinin yüreğini sıkıştıran kasveti, hasreti. Ay gibidir, bir yüzü dolunay olur ihtişamla parlar gökyüzünde, getirir beklenenleri; karanlıkta kalan kısmı ise yakar diğerlerini… Yalnızları, kalabalıkta yalnız kalanları…
Muamma bir boşlukta kendi halince dönen dünya, kötü ya da çirkin değil.
Masmavi ve güzel bir gezegende yaşıyoruz. Ona dair tek serzenişimiz faniliği olabilir bir ihtimal. Bunun da hakikatte sebebi yaratılıştan getirdiği misafirhane olma görevidir.
Sabah gözlerini açar açmaz Elif, masaya doğru koştu.
Kitabına göz atarken bir an duraksadı ve
şöyle söyledi :
“ Duygular tatmin ediyor, nesneler değil. Hırs aç bırakıyor
doyuran yine hırs, kitaplar değil.”
Ülkemizde ne yazık ki bazı öz değerlerimiz,geleneklerimiz yavaş yavaş azalmaktadır.Üstelik Yöresel ağzımız zaman zaman kaba konuşma olarak nitelendirilmektedir.Ben buna asla katılmıyorum.Oysa şivemiz bizim özümüzdür.Yörelerimizin kendi kültürüdür.Her ilin farklı bir yöresel şivesi vardır,saygı duymamız gerekir bence.