şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Sabah erken kalkmış ve salondan dışarıyı seyrediyordu Ahmet Bey. Henüz güneş doğmuş ve balkonundaki çiçekleri ısıtmaya başlamıştı. Birden Japon gülünün kendisine doğru baktığını gördü. Japon gülü ona küsmek üzereydi balkonda. Çünkü Japon Gülünü akşam içeri alması gerekirken haylazlık yapmıştı ve onu salona almamıştı.
Dışarıda yağmur alabildiğine hızlanmış, neredeyse fırtına ağaçların dallarını koparıp atacak gibi çok şiddetli esiyordu. Ahmet Bey, dalgın gözlerle camdan dışarıyı seyrediyordu. Oturmuş olduğu koltuğundan kalktı. Ağır adımlarla cama doğru yürüdü. Bir taraftan şimşekler çakıyor, gökyüzü sanki yarılacakmış gibi gümbürdüyordu. Hafif buğulanan camı elinin içiyle silmeye başladı. Bir elinde içinden buğular çıkan saplı su bardağına koymuş olduğu çayı yudumluyordu.
Ahmet Bey sabah erkenden uyanmış, balkonda sabah kahvaltısı
için hazırlık yapıyordu. Sağlıklı, sağlam ve ayakta kalmak zorundaydı. Eşinden
on bir yıl önce boşanmış, yalnız yaşıyordu. Sağlığına dikkat etmesi
gerekiyordu. Beslenmesine çok dikkat ediyor. Allah ne verdiyse kahvaltısını,
akşam yemeğini kesinlikle aksatmıyordu. İki kızı vardı. Ancak kızları
babalarına kızdıkları için konuşmuyorlardı. Babalarına küsmüşlerdi.
Bir pazar sabahı. Sabah erkenden kalkmış, akşamdan verdiği karar gereği yürüyüşe çıkacaktı. Balkondan dışarıya bakıyordu.
– Bugün hava yağmurlu, en iyisi mi şemsiyemi yanıma alayım, dedi.
Mustafa Bey, evden çıktı. Kendisi İlahiyat kavşağında oturuyordu. Amacı Üçyol’a kadar yürümekti.
İnsanlar her zaman bir nedenden dolayı hatırlanmayı hep isterler. Ancak bu hatırlanmanın sonunda sonuçlar bazen hep mutlu olmuyor ne yazık ki! Mutlu oluyorsunuz arandığınız için. Hüzünleniyor; kederleniyor, hatta keşke dediğiniz an oluyor… Gözünüzden yaşlar akıyor…
Geçirmiş olduğum ameliyat nedeniyle evime bir taraftan öğretmen arkadaşlarım geçmiş olsun
Yorucu bir yolculuğun sonunda sabah erkenden inmişti Ahmet Bey. Hastane bayırında bulunan kardeşinin dükkanına gitmişti. Henüz kardeşi dükkanı açmamış ve biraz beklemesi gerekiyordu. Saatine baktı daha 07.30 du. Yarım saat vardı daha dükkanın açılmasına. Sonbahar mevsimin son günleri olduğu için gök yüzü bulutlarla kapalıydı. Hafif serinlik vardı. Ahmet Bey buranın havasına alışıktı. Çünkü bu şehirde doğmuş, büyümüş ve lise yaşamını bu şehirde yapmıştı. Kardeşini
İlkbahar mevsiminin bitimi yaklaşmış, sıcaklar bastırmış, İzmir cayır cayır yanıyordu. Ahmet Bey, evinin balkonuna oturmuş, çayından yudumluyordu. Hani biraz da sıcaktan olsa gerek uykusu da gelmişti. Birden hayale daldı ve derin düşünceler içerisinde neredeyse gözleri kapanıyordu. Kendi kendine:
– Hey gidi günler hey! Zaman ne de çabuk geçiyordu. Çocukluk yıllarıma bak, bir de şimdiki
Her gün olduğu gibi sabah erkenden kalktım. Günlerdir düşüncelerim beni bitkin halle getirmişti. Artık geceleri olumsuz düşünceler nedeniyle uyuyamıyorum. Nedense kendimi teselli edecek, kendimi artık bu dünyada ben de varış, işte ben de bir iş sahibiyim ve çalışıyorum. Ekmek paramı kazanabiliyorum diyebileceğim bir işe ise hala başlayamadım.
Baharın gelişi İzmir’de mart ayında belli olur, nisan ayında aniden sıcaklıklar başlar, mayıs ayında ise ortalık kavrulmaya başlar. İzmir’de baharı tam olarak yaşayamazsınız. Yaz hemen gelir. Ahmet Bey’ de bahar ile yazın başlangıcı olan mayıs ayının ilk haftasında sabah kahvaltısını yapmak için balkona oturmuş, aynı
Hay Allah, bu yaştan sonra aşık olmak. Doğrusu düşünememişti. Birinci evliliğinden sonra evlenmekten gerçekten çok nefret eden Ahmet Bey; karşısına çıkan, kendisine msn den, hem de hiç görmeden aşık olmak. Allah’ım, gerçekten Esmer Güzelimi çok seviyorum. Diyerek gülümsemeye başladı. Bir taraftan da o uğursuz gün dediği kara gün olan 16 kasımı bir türlü unutamıyordu.