JAPON GÜLÜ

Sabah erken kalkmış ve salondan dışarıyı seyrediyordu Ahmet Bey. Henüz güneş doğmuş ve balkonundaki çiçekleri ısıtmaya başlamıştı. Birden Japon gülünün kendisine doğru baktığını gördü. Japon gülü ona küsmek üzereydi balkonda. Çünkü Japon Gülünü akşam içeri alması gerekirken haylazlık yapmıştı ve onu salona almamıştı. Yaprak solmaya başlamış ve parlaklıklarını yitiriyordu. Bütün gece yedikleri ayaz nedeniyle Japon Gülü iyice zorlanmıştı. Halbuki Japon Gülü onun için çok önemliydi. Japon gülü çok nazik, çok kibar, çok nazlı bir çiçekti. Bunu da biliyordu Ahmet Bey,  ama dün akşam haylazlık yapmıştı. Bunu da çok iyi biliyordu.

Balkona çıktı Ahmet Bey. Japon Gülünün yanına gitti, onunla konuşamaya başladı.
– Canım benim, kusura bakma güzelim, ne olur beni bağışla, ben bir haylazlık ettim, beni bağışla. Bunun bir özrü olamaz canım. Sen nazik, ince ruhlu, çok harika bir çiçeksin. Bu soğuklarda seni dışarıda bırakmamalıydım. Seni hemen içeriye almalıydım canım, ne olur bana küsme, beni bağışla, yaprakların solmuş, sanki bana küs gibi bakıyorsun. Bugün güneşi iyice gör, sonra seni içeri alacağım, tamam mı canım, dedi.

Kolay değil. Tam altı yıldır Japon Gülüyle beraber aynı evi, aynı odayı, aynı balkonu paylaşıyordu. Japon Gülü gerçekten çok nazik, ince ruhlu bir çiçekti. Onunla konuşunca çiçekte gülüyordu ona. Yapraklarının rengi bile değişiyordu. Çiçek açarken bile bir bambaşka açıyordu Japon Gülü. Japon gülü onun altı yıldır dert ortağı, can yoldaşı, sırdaşı olmuştu. Dile kolay, altı yıl boyunca onunla konuşmuş, onunla dertleşmişti Ahmet Bey. Yalnız yaşıyordu. Bayramları evinde yalnız geçiyordu, ya da uzakta yaşayan annesi ile kardeşlerini ziyarete giderse bazı bayramları yalnız geçirmekten kurtulurdu. Ama o yine de her bayram mutlaka evinde olur, belki birileri gelir diye de düşünürdü. Her bayram çiçekleri ile bayramlaşmadan kahvaltısını yapmazdı. İlk önce çiçekleri ile bayramlaşır, bilhassa Japon Gülü ile bazen uzun uzun da konuşurdu Ahmet Bey.

Ahmet Bey ağladığında; Japon Gülü de ağlardı sanki. Üzüldüğünde yapraklarının parlaklığı giderdi. Ağladığında sanki çiçekte ağlardı. Hatta bir ara çok dikkat etmişti. Kendisi ameliyat olduğunda bakıma muhtaçtı. Bazı dostlarının yardımı ile ihtiyaçlarını giderirken onun üzüntüsüne Japon Gülü de katılmış ve çiçek açmasını bile azaltmıştı. Açmazsa belki Ahmet bey kızar, darılır diye çok küçük çiçekler açmış, Ahmet Bey sevinsin diye çiçekten yoksun kalmamıştı. Ahmet Bey de bu durumu sezmiş ve Japon Gülüyle konuşmuştu.

– Canım, gülüm benim. Sen beni yalnız bırakma, olur mu? Benim bu durumuma üzülme güzelim. Bu günlerde geçer nasıl olsa. Ne yapalım, bu benim kaderim, sizler de olmasanız ben iyice bu yaşama küserim, demişti.

Ahmet Bey’in gözleri dolmuştu bu sözden sonra. Sadece çiçekleri ile konuşmak, onlarla dertleşmek, sadece sırlarını çiçekleriyle paylaşmak kolay değildi.  Bilhassa Japon Gülü onu çok iyi anlıyordu.

Bir gün Ahmet Bey, kendisi ile dertleşecek, kendisi ile konuşacak çok güzel mi güzel, çok tatlı mı tatlı, ince mi ince, narin mi narin bir güzelle tanıştı. Bu öyle bir güzeldi ki; nasıl Japon Gülü nazik, ince ve çıt kırıldıysa, bu güzel de onun için aynıydı. Artık gündüzleri, akşamları dertleşecek birini bulmuştu yaşamında Ahmet Bey. Onun dert ortağı sadece Japon Gülü olmayacaktı artık. Onun da yaşamında seveceği, sevebileceği bir sevgili, onu anlayacak biricik aşkını bulmuştu Ahmet Bey. Öyle bir aşka girmişti ki Ahmet Bey, gece gündüz aşık olduğu sevgilisini düşünmeye başlamıştı. Onunla buluşacağı günleri iple çeker durumdaydı artık. Bu arada Japon Gülüne yeni aşkını, yeni sevgilisini anlatmakla da bitiremiyordu. Biricik aşkı, biricik sevdiği güzel de aynen Japon Gülü kadar güzel, nazik, çıt kırıldım, duygusal biriydi. Onu en iyi anlayan bir sevgili bulmuştu artık. Sevgilisi ile artan zamanından sonra Japon Gülüne  de sevgilisini anlatmadan edemiyordu.

Evet, artık Ahmet Bey bu yaşından sonra aşık olmuştu tekrar. Tekrar sevecek, tekrar mutlu olabilecek, onunla dertleşecek, onun için zaman ayıracak bir birini bulmak kolay mı? Şimdi yine Japon Gülü ile aşkını dertleşirken Ahmet bey’in eskisi kadar hüzünlü olmadığı, aksine mutluluktan gözlerinin parladığını ona Japon Gülü söylüyordu…..

Davutlar/ 05.11.2006
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğremeni
Şair Yazar
www.kafiye.net