şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Yine bir Pazar sabahı. Günlerdir çaresizliğin, yokluğun, yalnızlığın acısıyla uyandı Ahmet Bey. Oturduğu yatağında düşünmeye çalışıyordu. Ancak bir türlü karışık duygular içerisinden gerçek düşüncesine ulaşamıyordu.
Şimdi de Mustafa Cevahir’i sahneye davet ediyoruz.İşte sayın seyirciler adamımız geliyor. Nasıl da kendinden emin?Kırlaşmış saçlarına bakmayın siz!Yıllar onu olgunlaştırmış sadece.Çooook şık giyinmiş ,hangi modacıdan yardım aldı acaba?
Hüseyin ana doluda yetişmiş, orta halli bir ailenin oğludur. Tek isteği Türk ordusuna mensup bir asker olabilmektir. Bu uğurda çalışır çabalar, anne ve anne yarısı sayılan ablası Melahat’tan büyük destek görür. Ancak baba İsmet’ten bu konuda destek göremez. Hüseyin çalışmalarının sonucunda Kuleli askeri lisesini kazanır. Baba İsmet, Hüseyin’in askeri lisede okumasını istemediği için, büyük bir hışımla karşı çıkmaktadır. Hüseyin tüm bu karşı çıkmalara rağmen anadoludan Kuleli askeri lisesine kayıt yaptırmak için İstanbul’a gider.
Hadi tut ellerimden, lehfan dokunuşlar çizsin aşkımız
Gecenin yüreğine düşsün, özlem uyandıran şarkımız
O muamma buseler ki, sarsın fasl-ı gül serinliğini
Ateş-i aşkınla pür eyleye, kalbimin derinliğini
Ben küçükken, Istanbul´un Eyüp semtinde, sofular yokuşunda, iki katlı bahçe içinde çok şirin bir evde yaşardık.
O yıllardan hatırladığım, aklımda yer edip kalan iki güzellik var.
Biri annemin dünya güzeli bir kadın olduğu, bir diğeri de; bizim evin alt
Yıllar öce bir kış gününde kulaklarımda çınlayan o ses hala beni terk etmedi. O öyle bir sesti ki, beni çoğu zaman rahatsız etmiş, rahatsız ettiği kadar çoğu zaman kulaklarımda çınlamıştır. Hele şu günlerde sosyal olaylar nedeniyle o sesi unutmanın olanaksız olduğunu söylersem sizlerde hak vereceksiniz.
Ahmet Bey, sabah erken kalkmıştı. Balkonunda sabah kahvaltısını yapmış, artık keyif çayını içiyordu. Bahçesindeki çiçeklere bakıyor, güllerin, karanfillerin, zambakların, kasımpatıların sabah serinliğindeki o güzel kokuları içerisinde geçmişe doğru gidi verdi bir anda. Aslında kalkmalıydı artık
Güzelce köyüne has, çok güzel bir adet vardır; akşam voltası derler.
Her akşam, genç kızlar kolkola girer, konuşup -gülüşürek köyün pınar ´ının bulunduğu yere, pınarbaşı na kadar yürürler. Delikanlılar da pınarbaşında toplanır, köyün içinden geçerek, asfalt dedikleri yeni
2000 yılı temmuz ayının son haftası. Henüz güneş doğmamış olmasına rağmen hava erkenden sıcak olmaya başlamış ve ben bugünü zor akşam ederiz diye düşünmeye başlamıştım. Sabah saat 5.00 de Didim’den Çanakkale’nin Biga ilçesine gitmek için çoluk çocuk özel arabamıza bindik ve serinlikte yola çıktık.
Günler yine geçmek bilmiyor. Ortalık yine karışacak. Nedir Allah’ım bu içimdeki sıkıntı. Yine mi hüzün, gözyaşı var haber olarak. Yine mi gurbetten kara haber gelecek Allah’ım. Ne dir bu içimi kemiren duygu. İçim içime sığmıyor artık. Bu olumsuzlukların, çektiğim acıların bir sonu gelemeyecek mi Yarabbi, diyordu Ahmet Bey oturduğu koltukta.