şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Asuman, selvi boylu ela gözlü başak tanesi gibi teni altın renkli platin saçlarıyla, güneşi kıskandıracak dudak uçuklatacak güzellikte, Hanımefendiliğiyle dillerde dolaşan köyün en güzel kızı annesinin tıpa tıp kopyasıydı
Yorgunum hayat !
İçimde büyüyen dev gibi umutlara rağmen,
Yaşama sevinci ile ruhumu sarıp,
Gün gün eksiliyorum kendimden,
Azala azala yitiriyorum benliğimi
Her gün biraz daha eksildiğimi hissediyorum
Bir garip küheylan çaldı kapımı
Baktım ki elinde gül paramparça
Kendince ölçüye vurmuş çapımı
Baktım ki elinde tel paramparça
Allah, mülkün mutlak, gerçek, ebedi ve ezeli sahibidir. Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Kimseye tasarrufuna itiraz ve eleştiri hakkı vermemiştir. Gerekene gerektiği kadar verir, dilemezse vermez veya geri alır. İhtiyaçtan münezzehtir. Mülkünde hiçbir ortağı, yardımcısı olmadığı gibi hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı da yoktur.
Yorucu bir yolculuğun sonunda sabah erkenden inmişti Ahmet Bey. Hastane bayırında bulunan kardeşinin dükkanına gitmişti. Henüz kardeşi dükkanı açmamış ve biraz beklemesi gerekiyordu. Saatine baktı daha 07.30 du. Yarım saat vardı daha dükkanın açılmasına. Sonbahar mevsimin son günleri olduğu için gök yüzü bulutlarla kapalıydı. Hafif serinlik vardı. Ahmet Bey buranın havasına alışıktı. Çünkü bu şehirde doğmuş, büyümüş ve lise yaşamını bu şehirde yapmıştı. Kardeşini
Eşimle aramızda uzun süredir sorunlar vardı. Nihayet, şiddetli bir kavgadan sonra evliliğimizi yürütemeyeceğimizi anlayıp, boşanmaya karar vermiştik. Eşim yanına birkaç parça kıyafet alarak ailesinin yanına gitmişti. Ben de zaman kaybetmeden gazete ilanlarından bulduğum ilk işe girdim. Aynı zamanda, çok acilen ucuz bir ev bulmam gerekiyordu. Akşamları işten çıkar çıkmaz, tabana kuvvet sokak sokak dolaşıyor, bıkmadan usanmadan ev arıyordum.
Koskocaman deryada zerre gibi yıllarım
Kısılmış bir ses gibi, bazen ömür dediğin
Günü geldi aniden bomboş kaldı kollarım
Bir anlık nefes gibi zaten ömür dediğin
Ruhumun en ücra köşesi kırık dökük,
Sen gittiğin günden beri,gözlerim nemli,
Neden gidişin hala dün gibi aklımda, sevgili?
Yokluğunu suya yazmak kadar imkansız,
İlkbahar mevsiminin bitimi yaklaşmış, sıcaklar bastırmış, İzmir cayır cayır yanıyordu. Ahmet Bey, evinin balkonuna oturmuş, çayından yudumluyordu. Hani biraz da sıcaktan olsa gerek uykusu da gelmişti. Birden hayale daldı ve derin düşünceler içerisinde neredeyse gözleri kapanıyordu. Kendi kendine:
– Hey gidi günler hey! Zaman ne de çabuk geçiyordu. Çocukluk yıllarıma bak, bir de şimdiki
Her gün olduğu gibi sabah erkenden kalktım. Günlerdir düşüncelerim beni bitkin halle getirmişti. Artık geceleri olumsuz düşünceler nedeniyle uyuyamıyorum. Nedense kendimi teselli edecek, kendimi artık bu dünyada ben de varış, işte ben de bir iş sahibiyim ve çalışıyorum. Ekmek paramı kazanabiliyorum diyebileceğim bir işe ise hala başlayamadım.