Kategoriler

Arşivler


Tarih 6 Mar 2016 Kategori: Yegane Sercuvarlı

ATMA SELE

ATMA SELE

DENEM,SUYAM,ÖMRÜM,BUYAM !
AXAR SELEM, DURU SUYAM,
MENDE OLMAZ O YAN BU YAN
SÖZLERİNE DİQQET ELE !

NE TAŞAM, NE DE DEMİREM,
VİRAN QALMIŞ BİR QEBİREM,
DÜNYALARI İSTEMİREM,
AŞKIMIZI ATMA SELE !

DERD KÖRPÜSÜ DERDİ DAĞAM
SENDE KEÇSEN YIXILARAM
BUXAR OLUB SOVRULARAM
QARIŞARAM ESEN YELE !

Müellif Yegane Sercuvarli

www.kafiye.net


Tarih 6 Mar 2016 Kategori: Selma TÜRKYILMAZ

AĞAÇ SEVGİSİ

 

AĞAÇ SEVGİSİ
 


Ağaçlar kök salarak can versin topraklara
Erozyonu önleyen birer fidan dikelim
Cıvıl cıvıl ötüşen kuş konsun yapraklara
Gel beraber el ele birer fidan dikelim.

Ağaçlar orman olsun ülkem topraklarında
Kuşlara yuva olsun baharında karında
Temizlesin havayı hem bugün hem yarında
Gel beraber el ele birer fidan dikelim.

Ormanlar olmasaydı toprak aşınıp gider
Her kesilen ağaçla ömrümüz olur heder
Toprağa fidan diken bil ki iyilik eder
Gel beraber el ele birer fidan dikelim.

Yaş tahtaya basmadan cehaleti kırmalı
Yemyeşil doğa için güzel hayal kurmalı
Bol oksijen almaya gölgesinde durmalı
Gel beraber el ele birer fidan dikelim.

Kolları sıvayalım yaş kesen baş kesmeden
Aşınarak taşınan toprak ana küsmeden
Dağların zirvesinden sert karayel esmeden
Gel beraber el ele birer fidan dikelim. 

24/03/2013 KAYSERİ
SELMA BARAN TÜRKYILMAZ


Tarih 6 Mar 2016 Kategori: Hamit KÖRKEN

Gül Nefesli Umutlar

 

Gül Nefesli Umutlar
Yol uzundur,yükse ağır 
Taşımaya derman gerek 
Azığı kor,yanar bağır 
Gül nefesli gilman gerek

Anlı arşa değenlerin 
Davam,davam diyenlerin 
Kutlu yola erenlerin 
Çağrısına mihman gerek

Yakup gibi paresini 
Eyüp misal yaresini 
Dertlerinin çaresini 
Anlamaya iz’an gerek

Yunus gibi ağlamayan 
Dili kalbe bağlamayan 
Mevlasını anlamayan 
Akıllara vicdan gerek

Bu kitap ki! inananlar 
Muhatabı tüm insanlar 
Rasulullaha uyanlar 
Ahde vefa peyman gerek

Anadolu toprağımız 
Can suyumuz,kök bağımız 
Sararsa tek yaprağımız 
Ayrılığa hicran gerek

Veciz lisan türkçemiz var 
Dili bülbül lehçemiz var 
Güller açan bahçemiz var 
Dermek için bağban gerek

Rabbimiz bir,dinimiz bir 
Kol kırılsa, yenimiz bir 
Hak yolunda binimiz bir 
Birlik olup ihvan gerek. 
Hamit Körken

www.kafiye.net


Tarih 6 Mar 2016 Kategori: Sema DAĞLI

KAYBOLDU YILLARIMIZ..

KAYBOLDU YILLARIMIZ..

Boşa geçti ömrümüz kavuşmak hayel oldu
Acı çektik her zaman kalbimize kor doldu
Ne yaptık ki ayrılık gelip de bizi buldu
Felek oyun oynadı yaşlı kaldı gözümüz
Çilelere garg olduk hiç gülmedi yüzümüz.
***
Hicran oduna yandık kahroldu muradımız
Arşa kalktı uykumuz,kaçtı ağız tadımız
Mutluluk olan yerde anılmadı adımız
Felek oyun oynadı yaşlı kaldı gözümüz
Çilelere garg olduk hiç gülmedi yüzümüz.
***
Umudumuz tükendi ,kapandı yollarımız
Efkar isyan eyledi bağlandı kollarımız
Üzüntüler içinde kayboldu yıllarımız
Felek oyun oynadı yaşlı kaldı gözümüz
Çilelere garg olduk hiç gülmedi yüzümüz.
***
Bu zalim dövrana bak bizi ne hale saldı
Hazan vurmuş yaprak tek bütün rengimiz soldu
Başka bir yapacak yok,ümit Allaha kaldı
Felek oyun oynadı yaşlı kaldı gözümüz
Çilelere garg olduk hiç gülmedi yüzümüz.
Sema Dağlı.
5.03.2016.

www.kafiye.net


Tarih 6 Mar 2016 Kategori: Rabia Saylam TAŞDEMİR

YAR DUYMASIN

YAR DUYMASIN

Boynu bükük gurbet ele 
Vardığımı yar duymasın
Hayalini hasret ile 
Sardığımı yar duymasın

Sevgi dolu gözlerimde
Bal damlayan sözlerimde
Rüya gibi gizlerimde 
Gördüğümü yar duymasın

Toplayarak tüm göçümü,
Yaban elde zor geçimi 
Yoluna siyah saçımı 
Serdiğimi yar duymasın

hiç bıkmadan yola bakmak 
Issızlarda çorak toprak 
Uğruna kuru gül yaprak 
Derdiğimi yar duymasın

Bülbül gibi güllerine 
Kona bilsem dallarına
Tatlı canım yollarına 
Verdiğimi yar duymasın

Rabia yım arar oldum 
Ben kendimi yorar oldum 
Her gün onu sorar oldum 
Sorduğumu yar duymasın

Rabia Taşdemir 02/01/2013
www.kafiye.net


Tarih 4 Mar 2016 Kategori: Nuray Çakmak

Sûzan.

 

Aldığın vebâlleri ALLAH affetsin sûzân!

Sûzan.

Masken düştü çok erken onca yalan atarken
Hiç mi düşünemedin gerçek çıkar ortaya
Sahiden inanmıştık vip kariyer satarken
Beyhûde makyaj yapma çizilmiş kabortaya

Erdemli olamazsın yok sende bu meziyet
Yüzüne bakılmıyor ucûbesin, illetsin
Kalbinde kötülük var abdest tutmuyor niyet
Aslına rücû eden iblise eş milletsin

Kölesi oldun nefsin yeter! kaçıncı hatan
Oynadığın oyunu herkes yutar mı sandın?
Sanalın maymunusun şaşmış yön , şaşmış rotan
Kurduğun tuzakların bir bir tutar mı sandın?

Sana ait olmayan kimlikle geziyorsun
Aynaya bakar mısın ? yapıyorken sûizan
Boş konuşma lâfazan gafları diziyorsun
Kulağı tırmalıyor öttürdüğün borazan

Aldığın vebâlleri ALLAH affetsin sûzân!

VIP – Çok önemli kişi TDK (kısaltmalar dizini)

Nuray Çakmak

www.kafiye.net


Tarih 4 Mar 2016 Kategori: Nigar AGIR

KİTAPLAR EN İYİ DOSTTUR

KİTAPLAR EN İYİ DOSTTUR

Yine gömdüm başımı,
Evine giren kaplumbağa gibi,
Kitaplar evim,
Her kelime güzel,
Her cümle derin,
Neler geçer küçük dünyamızdan,
Kurduğumuz hayaller, gibidir kitaplar,
Hepsinin ayrı dır yeri,
Kimi bilgi,kimi eğlence,
Kimi masal,
Kitaplar olmadan yalın kalır dünya,
Her yazın sabahında,
Her kışın baharında,
Günü birlik ne varsa,
İşlenir dosya dosya kitaplara,
Hatıra defteri gibidir kitaplar,
Hepsinin farklıdır hikayesi,
Kimini okurken hüzünle dolarız,
Kimini okurken sevinçten uçarız,
Bu yalan dünya da sesiz dostlarımız,
Onların dili yok ama biz onları anlarız,
Kitaplar iyi dostlardır kıymetini bilin,
Temiz ve titiz kullanın yaprağını incitmeyin.

NİGAR AĞIR 
04/03/2016
KAYSERİ/BÜNYAN

www.kafiye.net


Tarih 4 Mar 2016 Kategori: Nigar AGIR

YOLUNA KURBAN OLDUĞUM RESULÜM

YOLUNA KURBAN OLDUĞUM RESULÜM

Ben her zorluktan geçtim de,
Dünyadan uzaklaşıp,
Ummana erdim de,
Resulumun yüzünü değilde,
Bir damla üzerime akan 
Nurunu gördüm de,
O güzel yüzünü görmek için 
Dünyaları verirdim
Ümmetim ümmetim dedin ya,
Yüreğimizi, yüreğine değdirdin,
Senin için yaratmış Rabbim dünyayı,
Sen kendini değil 
Ümmetini sevdin,
Ümmetin seni nasıl sevmez,
Ey yoluna kurban olduğum Resulüm

NİGAR AĞIR 
04/03/2016
KAYSERİ/BÜNYAN

www.kafiye.net


Tarih 4 Mar 2016 Kategori: Ümran YILDIRIM

ASLINDA BİZ

ASLINDA BİZ

Aslında biz aynı şarkıda ağladık
Aynı şarkının nakaratını tekrar ettik
Hatta biz seninle aynı şiirde bile buluştuk
Hani hatırlarsan
Birbirimize söz de vermiştik
En çok da sen.
Ne güzel de durmadın sözünde!
Hatta sen yerinde bile durmadın.
Gezintiye çıkmış ruhun
Dallara konmuş kuş misali
Yönünü şaşırmış göçmen kuşlar misali
Yürek yurdunu şaşırmış
Son treni kaçırmış
Hatta yüreği sevgiyle dolu
Seni seven kadını kaçırmış…

Neyse!
Bu gece düşlerimle oturup tekrar düşündüm
Ne güzeldiniz SİZ öyle dedim
Hayır BİZ dedim
Evet ne güzeldik BİZ!
Bir şarkının içinde
Şiirlerin dizesinde
Bir kalbin içinde…

Şimdi tüm dallar kırılmış
Kuşlar uçmuş
Şarkılar bizi söylemiyor
Şiirler dizesiz 
Kırılan bir kalp kalmış geriye
Yürek öksüz
Düşlerim sahipsiz
Fonda bir şarkı çalıyor
Duyuyor musun?
Ah bu şarkıların gözü kör olsun!…

Ümran Yıldırım

www.kafiye.net


Tarih 4 Mar 2016 Kategori: Nezahat Yıdız KAYA

Bir Kaç Damla Gözyaşı

 
 
Bir Kaç Damla Gözyaşı
Beklediğim cüsse bu değildi.
Onu ilk kez gördüğümde karantinaya alınmış odasındaki yatağın ortasında kırk kiloluk küçücük cüssesiyle iki büklüm olmuş vaziyette üstü açık, yüzünde acı dolu bir ifadeyle uyuyordu. Belli ki yeni bir ortamdan, yeni insanlardan yorgun düşmüştü. Sessizce üstünü beyaz çarşafla kapatıp gece boyunca bir kaç kez kontrol etmek üzere odasının kapısını aralık bırakarak yanından ayrıldım.
….
İkinci akşam tanışma anı gelmişti. Bu kez yatmamış elektrikli sürme arabasının içinde beni bekliyordu. İki kapı arasından sızan loş ışıkta bir an durup gözlemlediğimde orada tereddütlü ama dik oturuşlu bir kadın vardı. Beş metrelik mesafeden göz göze geldiğimizde çocuk gibi gülümsedi. Belli ki bir şeyler onu rahatlatmıştı.
Arkamı dönüp kenardaki karantina için kullanılan eldiven ve önlüğümü giyerek hemen yanına varıp aynı bakış hizasında olmak için bir dizimin üstüne eğildiğimde tekrar gözlerinin içine bakarak elimi uzattım. Ufacık eli elimin içinde ’ Türk’ müsün’ dedi.
Bir an dilimin kenarına gelen evet kelimesini yutup Hollandalıyım dedim. Mahcupca gülümsedi. Hayır sen yabancısın dedi bozuk şivesiyle.
Sözü hemen değiştirerek başka şeyleri araya katarak konuştuktan sonra pekala ’ sen kimsin’ dedim. -Aslında dosyasından onun Rus olduğunu vs geçmiş hastalığı ve servisimize yatış sebebini ön bilgi olarak biliyordum-
Ben Ermeniyim, Azarbeycan’da doğdum, esirgeme kurumunda yetiştim, orada Ermenistan ve Azarbeycan arasında savaş husumeti çıkınca güvenlik açısından Rusya’ya yerleştim ve ordanda buraya geldim ama kimsem yok dedi ellerini de kullanarak kendini anlatmaya çabalıyordu. Garipliği, kimsesizliği belli oluyordu zaten.
Yatağın kenarındaki masanın üstünde siyah saçlı çok güzel bir çocuk resmi çerçevelenmiş duruyordu. Türk çocuklarına benziyordu. Kim bu derken bir yandan da pijamasını giydirmeye yardım ediyordum. ’Oğlum’ dedi. İçimden sakın Türk olmasın diye bir sızı geçti. Babası Türk mü dedim. Hayır Ermeni dedi ama ayrıyız, şu an babasıyla kalıyor ve beni çok özlüyor dedi. Daha başka şeylerden konuştuktan bir süre sonra yardımımla arabasından zorlanarak kalktı ve yatağın kenarına otudu. Anlaşılma ümidiyle ’yatağa gitmek istemiyorum’ dedi. Neden dedim. Çok ağrılarım var ondan dedi. Yüzüne baktığımda onun diliyle söyleyemediği ama iç dünyasındaki kargaşayı, hayatla savaşını, insanlara güvensizliğini, itilmiş kakılmışlığını, her türlü bataklıklara sokuluğunu, yatak denilen mekanın, dünya denilen hanenin darlığını ona vermiş olduğu eziyeti, böbreklerini kaybediş mazisinin sebeplerini, görünen ve gürünmeyen yaralarını tüm çıplaklığıyla seyirdeydim adeta. Yüreğim yandıkça yandı… Sanki tanıdığım ya da bir yakınımdı. O hisler içindeydim. Onu korumak istiyordum. İçimden şimdilik ona Türk olduğumu söylememiştim ama ona bir kaç gün sonra mutlaka esas uyruğumun Türk olduğunu da söylemeliydim diye geçirdim.
Onu bir çocuk gibi söz ve hareketlerimle okşayarak yerine aldım, yarına kadar uyuması ve erkenden diyalize gitmesi dinlenmesi gerektiğini en basit kelimelerle vargücümle anlatarak odasından çıktım.
….
Adetimdir, servise geldiğimde hemşire istasyonuna uğramadan hemen mutfağın iki tarafında sağlı sollu bulunan oturma odasında kimler ayakta diye bakarım.
Gelişimi, sevinçli sesiyle elektikli arabasını yanıma doğru sürerken yine o gülen çocuk yüzü karşıladı. Hemen eliyle sağ tarafını gösterip böbrek drenlerinin temizlenmesi gerektiğini ve benim yapmamı söyledi. Ona mümkün olan en kısa zamanda yanında olacağımın sözünü verdikten sonra hemşire odasına yöneldim.
Onun yanına gitmeyi, diğer hastalarda acele ederken en sonraya bıraktım . Biliyordum ki her bakımdan daha çok zamana ihtiyacı vardı. Yine sandalyesinin üstünde uyuyordu. Gerekli bakımlarından sonra bana odanın bir kenarında bulunan çantaların içinde henüz toplanmamış eşyalarını gösterdi. Yiyecek poşetini beraber boşaltmamızı önerdi. Bozulmuş olanların çoğunu attık. Dikkatimi çekense bütün o yiyeceklerin hazır Türk yemekleri ve kahvaltılıkları olduğuydu. Nar ekşisine kadar hepsi bizimdi. Zaten bana söylenenlerse ise onun buradaki yemeği yemediği, aşağı kantine gidip bir şeyler yediğiydi. Yine biliyordum ki aslında o kantinde değil elinde ne varsa onlardan yemişti gizli gizli. Ne çok benziyordu bize. Ağlamam gelmişti. Tutmalıydım kendimi. Ve hatta ağlama derken onun yarasını temizlerken ağlaması, ay ay demesi bile başkaydı Hollandalılardan. Ve sabah 6 da erken dahi olsa benim onu yıkamamı istiyordu.
Davranışlarından bana duyduğu güvenle her bir şeyini yerleştirdikten sonra exta bir yorganı döşeğinin üstüne serip yatağına yatması gerektiğini ve yarım saat sonra gelip kontrol edeceğimi söyledim.
Gecenin içinde sakin bir zamanda diğer arkadaşların, onun davranışlarının anlaşılmazlığından doğan olumsuz yazılanlarını okuyunca yüzüme doğru alev topu gibi akan bir kaç damla düştüğünde onu daha da iyi anlıyordum.
Bende ki o bir kaç damla gözyaşı onun hayatı boyunca gözlerinden, yüreğinden akmıştı. Akmaya da devam edecekti…
 
 
 
Nezahat YILDIZ KAYA