Kategoriler

Arşivler


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Zeyneb Naxcivanli

gelme yuxularima

gelme yuxularima
bu akşam özümden uzaqlaşmışam
yatağım gözüme qorxunc görünür
yene geleceksen yuxuma deye
gözlerim diksiniz . ehvalı dönür.

qorxuram, bir anlıq gözüm yumulsa
yene başlayacak kabusum yene
gelme , zalim, gelme yuxularıma
bilirsen hesretem o gözlerine.

yoruldum her sabah oyandığımda
sensizlik gözüme tikandır batar
gelirsen sevdiyim aşkar ile gel
yuxular ağlıma toy_ divan tutar

könül feryadından sözler doğulur
ürek susur qeher ile boğulur
sönmüş bir ocağam.külüm sovrulur.
gelme gönül sızım yuxularıma.

zeyneb naxcivanli.
www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Hatice Eğilmez KAYA

Siz Hiç Ebabil Gördünüz mü?

Siz Hiç Ebabil Gördünüz mü?

“Ebabilim!” diyor bir adam eşine. “Ebabilim, sen söyle ben dinleyeyim.” Adam elli küsur yaşında, kadın da… Bir ömrü birlikte yaşamışlar. Acısıyla, tatlısıyla… Sinirlendiğinde bağırıyor adam, dağlardan bütün dişleri kanlı kurtları çağırıyor sesi… Kurtlar ‘ebabil’i yerlerse ardından ağlar mı, incittiği kalp için? Kurtlara lanet eder mi? Dişlerini söker mi onların, sırf intikam olsun diye?

Yaşadığı şehri düne kadar çok seven bir şehir insanıyım, çocukluğum da şehirde geçti. İlk gençlik yıllarım da… Bu şehrin sinemalarına gitmişliğim, kalabalık sokaklarından geçmişliğim, vitrinlerini seyretmişliğim, çarşı pazarını gezmişliğim var. Köy hayatını, yaz tatillerindeki ‘sılayı rahim’ ziyaretlerimiz olmasaydı hiç bilmezdim. Kırlarda, bayırlarda çokça dolaşmadım. Ebabil kuşu göremedim sırf bu yüzden. Şehre inenleriyle de karşılaşmadım şimdiye dek. Belki karşılaştım da, farkında değilim. Rengini, şeklini, şemalını bilmem. Sesini hiç işitmedim. Hoş sesli, narin edalı bir bayan neden ebabile benzetilir acaba?

Bir tür dağ kırlangıcıdır ebabil, bu nedenle özgür bir mahlûktur. Aynı zamanda neşeli… Kafes derdi, tutsaklık kaygısı çekmemiştir birçoğu. Yeter ki bir ökseye tutulup esir edilmemiş olsun. Asırlardır evlere hapsedilmiş cümle evcil kuş özeniyor olmalılar ona. Bir kadın da eğer evinde mutluysa en az özgür bir ebabil kadar şanslıdır. Ve onun gibi şen şakrak…

Oturup bir ebabil hayal ettim bu yazı gönlüme düştüğünde. Usulca, kararınca bir boy; incecik, narin kanatlar çizdim onun için. Çeşitli renklerle boyadım bu kanatları sonra. Asıllarının kanatlarında siyah ve beyaz sulh içinde yaşıyormuş ne yazar! Ürkek ve telaşlı bir çift göz, açık turuncuya meyyal bir gaga, oldukça hoş bir çehre… Bacakları kibar, ayakları mini minnacık olmalıydı hayalimde resmettiğim bu kuşun. Başının üzerindeki tüyler kahverengi… Gözleri balköpüğü kadar ela olmalıydı. Kumral bayanlara benzemeliydi. “Ebabilim” diye sevilen bir kadını anımsatmalıydı her hali. Ne hazin, güzeller güzeli bu can, kurda kuşa yem olursa.

Kur’an’da ebabil kuşlarından söz edilir. Fil suresinde anlatılan olayın başkahramanları bu mübarek canlılardır. Sürü halinde münkir ordusunun üzerine akın ederler ve ayaklarında taşıdıkları küçücük taşlarla koskoca orduya galip gelirler onlar. Habeşistan Krallığı’nın Yemen valisi olan Ebrehe, Kâbe’yi yıkmak için yola çıkmıştır. Fakat unuttuğu, aslında inkâr ettiği bir hakikat vardır: Kâbe sahipsiz değildir. Ebabil kuşları, Ebrehe’nin kötü niyetli planını boşa çıkarır bu zalim adam küfrün savunucusu olduğundan, Kâbe’nin ve Âlemlerin Sahibi öyle buyurduğundan…

Ömrünü bir adama ve onun her türlü kaygısına vakfeden bir kadın; ister kumral olsun, ister sarışın, ister esmer; kâfiri Kâbe’ye yaklaştırmayan o mübarek kuşa, ebabile denk bir değere sahip olsa gerek… O da zarif kanatlarıyla yuvasının etrafında döner, küçücük pençeleriyle devşirdiği -çakıl taşlarına benzer- sevgi, fedakârlık, vefa gibi hisleri kötülüklerin üstüne boca eder. Bakmayın siz çelimsiz endamına; onun karşısında ne fillerle güçlendirilmiş ordular, ne hainler, ne zalimler durabilir.

Hayatının büyük bir kısmını havada geçirirmiş ebabil. Toprağa ayak basması pek sık rastlanan bir hal değilmiş. Ne kadar hayalperesttir kim bilir ayağı yere basmayan bir canlı. Bir yerlere görünür ya da görünmez zincirlerle bağlı olan insanlar söndükçe ve renksizleştikçe; o, parıldar ve etrafa binlerce renk saçar. Benim aklıma bizlerden uzak durma çabası geliyor, onların bu tercihlerinin nedeni olarak. Ökseden ve kafesten ancak böyle korunuyor olabilirler. Elbette bu düşüncem tamamen bir tahminden ibaret… Onların hayatlarında, yeryüzüne onları küstürecek kadar önemli bir yerimiz olmayabilir de…

Neden kıymetlidir ebabil? Az bulunur bir varlık desem onun için, değil… Çöldeki su gibi ihtiyaç duyulan bir nimet desem, değil… Tabiatın milyonlarca yıllık sakınışının bir ürünü desem, değil… Ele geçirilmesi güç desem, değil… Gayet sıradan, eşine benzerine kolayca rastlanan, kendisine yaşayabilmek için şiddetle ihtiyaç duymadığımız, etten kemikten bir mahlûk… Ne olağanüstü becerileri var onun ne de ölümsüzlük marifeti… Ne semender gibi ateşin içinde yaşayabilir ne de Zümrüdü Anka gibi kendi küllerinden yeniden ve hep yeniden var olabilir. Kaf Dağı’nın arkasında da gizlenmemiş onun yuvası… Aramızda yaşıyor, çok yakınımızda… Fakat bir o kadar da uzak bizden, azade bütün kirliliklerimizden. Kısacası aramızda yaşayan münzevidir ebabil… Asıl marifet de budur zaten. Dağ başına çekilip ölmeden önce ölmeye çalışmak değil… Herkesle birlikte yaşayıp kirletmemek kalbi ne güzel…

Karakter yalnızca insanda olacak değil ya! Başka canlılarda da bazı kişilik özellikleri görüyor onlara ‘aşinaları bir göz’le bakanlar. Mesela benim bir sarı kedim vardı; vefalı, halden bilir, sırrı ifşa etmez dostlara benzerdi. Onu bebekliğinden ölümüne kadar çok gözlemiştim. Fazlaca kucağa alınıp sevilmekten hoşlanmazdı. Açıkta yemek bile olsa sunup da yiyeyim, demezdi. Daha küçücük bir yavruyken bile başka kedi yavruları gibi bir yumağın peşinde deli deli oynamazdı. Bu arada seveyim derken canını yaksam bile dönüp elimi ısırmazdı ve en önemlisi güvenmediği insanlara asla yaklaşmazdı. Peki, bir ebabilin karakter özellikleri neler olabilir? Hiçbir ebabili gözlemleyemediysem de, çağlar boyunca insanoğlunun çizdiği profilden yola çıkarak bir şeyler hayal edebilirim onlardan biri için. Ketumiyet, tedbirlilik ve kolayca teslim olmamak bunlardan sadece birkaçı…

Başka başka canlılara yakıştırıyoruz bazen kendi tip özelliklerimizi… Kurdun zalimliği, tilkinin kurnazlığı, karganın ahmaklığı, tavşanın korkaklığı, kedinin nankörlüğü –ki ben hiçbir zaman inanmadım onların nankör olduklarına- bizim hayal gücümüzün birer vehminden ibaret…

Fabl türünü iyi yapmışız, keşfetmişiz; keşfetmesine ya zavallı hayvanlara yüklemeseydik keşke bütün kabahatlerimizi ve noksanlıklarımızı… Ebabil için ise bir tip yakıştırması yapılmamış benim bildiğim kadarıyla. Bir adam; derdini, tasasını ve türlü türlü cefasını çekmiş bir kadına “ebabilim” dediğine göre, ona “Ebabilim, sen söyle ben dinleyeyim” ricasında bulunduğuna göre; gelin biz de ona binlerce cefa çekmiş Anadolu analarının o gülden nazik, zümrütten kıymetli, gümüşten asil tiplerini yakıştıralım. Hoş, asla kulağı tırmalamayan, kem söz söylemeyen, dinleyeni rahatsız eylemeyen bir de nida ekleyelim bu yakıştırmaya… Gelin kafeslerde değil, yüreklerde yuva kuralım onlara…

Hatice EĞİLMEZ KAYA
www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Nilüfer SARP

BİR KADIN HAYATTIR ASLINDA

 

BİR KADIN HAYATTIR ASLINDA

*
Dışardan bakanlar fark edemezler
Anlaşılmaz derler kadın dünyası
Erkekler bu fikri terk edemezler
Onlarla doludur hayal deryası
*
Erkeğin evinin başıdır kadın
Anadır, bacıdır eşidir kadın
Suyudur, ekmeği aşıdır kadın
Analık yoğurur hilkat mayası
*
Nazlı bir çiçektir gönülde açan
Sevgiye yürüyen, nefretten kaçan
Kanatsız melektir, yürekle uçan,
Umut hayalidir, sevgi rüyası.
*
Tertemiz bir kalple herşeyi sever
Oğlunu, kızını eşini över 
Kadındır en güçlü çirkinliksavar
Karanlığı yırtar gider ziyası
*
Her kadın doğuştan biraz eziktir
Her zaman gözyaşı ona azıktır 
Fıtratı gereği kibar naziktir
Sevgiyle dolmaktır NİL’in hülyası
*

NİLÜFER SARP

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Ali Bilecen

YARENSİN KADIN

YARENSİN KADIN

Nasıl methedeyim nerden başlayım
Yuvanı toplayıp derensin KADIN
Görmeyen gözleri biraz taşlayım
Evde temel taşsın frensin KADIN.

Doğuran, büyüten, eğiten cansın
Erine muhabbet dolu canansın 
Sevgiyi yüceltip özle sunansın
Tüm zoru sırtlayan görensin KADIN.

Cemalin mehtaptır,saçların orman
Gözlerin yazdırır dilsize ferman
Sana cefa eden bulmasın derman
Hakkın ödenir mi cerensin KADIN.

Kırsalda maraba, şehirde Doktor
Öğretmen, hemşire, mutfakta rekor
Yavrundan ayırmak mümkün mü çok zor
Canını uğruna verensin KADIN.

Sonbahar güneşin erken batmasın
Hakkını gasp eden rahat yatmasın
Kurtuluş harbinde KARAFATMA’sın
Kağnıyla yoldasın yarensin KADIN.

Düzene koyarsın karmaşık işi
Karanlık dünyanın eşsiz güneşi
Sunarsın sofraya var edip aşı
İkramla yuvana serensin KADIN.

Ak eylersin saçın evlat yoluna
Sadık yar bulmazsan eyvah halına
Kocan yoksa hep binerler dalına
Berdel adet varsa ölensin KADIN.

Çağdaş bu yüzyılda yerin nerdesin
Mest eder dillerin çağlarsa sesin
Kimi zaman bir oyunluk perdesin
Yaşamda dengesin bölensin KADIN.

İkrara bağlısın sağlıkta darda
Sırrını yaymazsın kalsan da zorda
Toplumsal barışta varsın huzurda
Ömründe nadide gülensin KADIN.

Doğurdun anamsın, yuvamda yarsın
Kalbini tomurcuk leylaklar sarsın
Ruhumu mest eder candan okşarsın
MERDANIN halinden bilensin KADIN !…

ALİ BİLECEN/ OZANMERDAN

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Yegane Sercuvarlı

DÜNYALARDAN BÜYÜKDÜR

 

DÜNYALARDAN BÜYÜKDÜR

BEYNİMİN QİBLESİNİ DEYİŞSEM YATAMMARAM
HER ŞEY ÜST-ÜSTE DÜŞSE, ÇEKİREM ATAMMIRAM
NE OLSUN Kİ, HELELİK BEN SENE ÇATAMMIRAM
KİMSEYLE İŞİM OLMAZ, SAKİN,SESİZ YAŞARAM,
BÜTÜN DERDE, CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

DÜNYALARDAN BÜYÜKDÜR İÇİMDE MERHEMETİM,
SADİQEM YARA,DOSTA,GÜCLÜDÜR MEHEBBETİM
DİNLEYİN BU ŞAİRİ,DİNLEYİN,EY MİLLETİM
YILLARDI BEKLİYORUM,GELMEDİ BENİM SIRAM,
BÜTÜN DERDE,CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

YOL GÖSDEREN TANRIDI,YOLLARIMI ÇAŞMADIM
BEN HEDDİMİ BİLENEM, HİÇ BİR SERHED AŞMADIM,
YÜZDE,ARKADA BİREM,YALAN-YALNIŞ YAPMADIM,
ALLAH’A ŞÜKÜR OLSUN,BİTİB DÜKENİR YARAM,
BÜTÜN DERDE,CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

OLMADI BU GÜNECEN NE ARXAM, NE DAYAĞIM,
RAZIYAM ALLAH’IMDAN, BÜDREMEDİ AYAĞIM,
YANSA DA CÜCERİBDİ KÜLÜNNEN GÜLÜM BAĞIM
YIĞIŞIB BİRLEŞİBDİ YENİDEN QIRAM-QIRAM
BÜTÜN DERDE,CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

HER YALANA,YALNIŞA GÖZ YUMUB BAXAMMIRAM,
ŞİRİN-ŞEKER SÖZLERE SU GİBİ AXAMMIRAM,
DÜNYAM DÜNYADAN GÜZEL, SIYRILIB ÇIXAMMIRAM
BAZEN SESİZ YAŞARAM,BAZEN SEL TEK COŞARAM
BÜTÜN DERDE,CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

NE VARDISA YAZMIŞAM TALEHİMNEN ÖZÜMNEN,
BÜTÜN YAZDIKLARIMI SAKINMIŞIM GÖZÜMNEN,
BEN BUYAM QAÇAMMIRAM HİÇ BİR ZAMAN SÖZÜMNEN
MİN YÜZLÜDEN UZAĞAM,ALÇAĞLA OLMAZ ARAM
BÜTÜN DERDE,CEFAYA SİNE GELİB AŞARAM.

Müellif Yegane Sercuvarli /15 – 11 – 2015.

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Yegane Sercuvarlı

SİLİB ATAQ

SİLİB ATAQ

GİZLİ SAKLI OYNAMA KÜKREYİB DAŞAR ARAZ,
DÜNYALAR TOPUĞUNNAN DERYALAR SENE DAYAZ,
O GÜZEL SÖZLERİNİ ŞİİRİMİN ALTINA YAZ- 
KAPILARIM AÇIKDI SONUNA TEK TAYBATAY
OTURUB KALKMASINI BİMİRSEN SİLİB ATAQ.

YOLLAMAYIN ÖZELE GÜLLERİ, MEKTUPLARI,
YAKINLARLA AÇMAYIN ARAMI ÖMRUM YARI,
İŞ AÇMAYIN BAŞIMA, VURMAYIN DAĞA QARI
BENİM BU FACEBOOKLA BAŞIM DERTDEDİ, VAY-VAY
OTURUB KALKMASINI BİLMİRSEN SİLİB ATAQ.

CENNETDEN QOVULUBDU HEVA ADEM ANINDA,
HER KESİN DOSYASI QİYAM GÜNÜ YANINDA,
YÜZ VERENDE ÇOXUNA KUYU KAZIR SONUNDA,
NE KADAR MESAJ SİLİM BAŞIM ŞİŞB A DAY-DAY,
OTURUB KALKMASINI BİLMİRSEN SİLİB ATAQ.

ÇAT-ÇAT OLAN TOPRAĞA SEPİLRMİ HİÇ DARI ?
SİZİN KADAR ÇALIŞMIR PETEK TOXUYAN ARI,
KALBİM DÜNYADAN BÜYÜK, RENGİM GÜNEŞDEN SARI,
AĞIRLAŞIB YENE NET,YANIR SÖNÜR BU FAY-FAY
OTURUB KALKMASINI BİLMİRSEN SİLİB ATAQ.

GÖYNEDİ SIZILDADI YENE KALBİMİN YERİ,
AĞARIR QARA SAÇIM HER GÜN GEDİREM GERİ,
HARA FIRLAYIM ATIM BU BOYDA DERDİ, SERİ?
ŞAHİTDİ ÇEKDİYİME GÖKDE ALLAH, GÜNEŞ, AY,
OTURUB KALKMASINI BİLMİRSEN SİLİB ATAQ.

GÖZLERİMİN SELİNDE DERİN DERYAYA DALDIM,
OKYANUSLARI GEÇTİM BÜYÜK ADALAR ALDIM,
EL AÇMIŞAM GÖKLERE YOLUMU KAKKA SALDIM,
OLMADIM,OLAMMARAM DAĞ DİBİNDE TAŞA TAY,
OTURUB KALKMASINI BİLMİRSEN SİLİB ATAQ

Müellf___Yegane Sercuvarli

22___01__2016__

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Ümran YILDIRIM

KADIN OLMAK

KADIN OLMAK

Kadın olmak;
Düşlerin deryasında,ruhu dingin bir deniz olmak
Gözlerin cennetinde,filizlenip çiçek açmak
Ilık meltemler savurmak teninin mevsiminden
Yüreğinde bir okyanus dalıp dalıp çıkmak…

Kadın olmak;
Yüreğinde ki katığı elleriyle yoğurmak
Gözlerinin değdiği her yerde umudu yakmak
Acıyı bal eylemek,yarına gülebilmek
Her sözünde bir emek verdikçe bitmemek…

Kadın olmak,
Nasırlı elleriyle evladını okşamak
Bağrına basa basa yarına hazırlamak
Sofrada katık,işinde köle
Evinde hizmetçi olmak…

Kadın olmak;
Törenin toprağında sürülüp
Yapayalnız bir çölde suya hasret bırakılmak
Sırtlayıp tüm yükleri
Tarlada tohum mahsulde ürün olmak
Bazen yağmur olup yağmak
Bazen güneş olup ısıtmak
Bir rüzgar gibi tozu dumana katmak
Yüreği çığlık çığlıkken dili lâl kalmak…

Kadın olmak;
Biraz çocuk,biraz ana
En çok emekçi olmak
Gülüşleri gözyaşlarına bulamak
Acıyla tatlıyı karıştırmak
Sevgiyi emekle harmanlayıp
Yarına umut olmak…

Kadın olmak…

Ümran YILDIRIM

(Tüm emekçi kadınların bu anlamlı gününü kutluyorum..
SEVGİLERİMLE.)

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Şule AKAR

KADIN OLMAK…

KADIN OLMAK…
Kadın olmak.. Pek keyifli aslında..Kadın olmanın hakkını verdiğimi düşünüyorum. En büyük pay güçlü olmam sanırım. Sebepleri hoş olmasa da güçlü bir kadın olmaktan hep gurur duydum, ve hep bundan dolayı mutlu oldum..

Kendimi  KADIN gibi hissetmeye başladığım yıllar çok olmadı aslında.. Yaşıma rağmen hemde çok olmadı J..  Çünkü ben kadın olmaktan öte hep çocuktum. Çocuk ruhumu besleyerek büyüdüğüm için hep çocuk kaldım.

Mutsuz zamanlarda, sorunlar çoğalmış ve üzerime yığın ile gelirken daha bir çocuktum üstelik. Tesellim çocuk ruhum, her acıya rağmen yüzümü güldürdü..
Çok şükür bir bir sıkıntıları atıp, hayatı düzene sokunca içimdeki çocuk da yorulmaz oldu artık. Onu sürekli avutmak zorunda kaldığım günler geride kaldıkça, çocuk ruhum kişiliğimin bir parçası olarak benimle mutlu yaşamaya başladı. Ve..kazık kadar kadın ben hala salıncak gördüğümde biniyor, pamuk şeker gördüğümde alıp yiyor, balon görünce satın alıyorum. Renkli sallanan başlıklarla dolu kurşun kalemlerimi çalışma arkadaşlarım ile paylaşırken bile çocukça kaprisler yaptım vermemek için.  Valla hi ben masumum, hep suçlu çocuk ruhum J

Şaka bir yana, kadın olmak hele ki ülkemizde kadın olmak bu kadar zor ve bu kadar olumsuz iken. Yaşanan pek çok tatsızlıklara ve mutsuzluklara rağmen yine de pozitif olmayı seçtim kendime. Yıllar boyunca ne kişiliğimden ne yaşamımdan ne de kadınlığımdan ödün vermedim. Bugün içimdeki kadın ile gururum tekrar katlandı. Çok şükür ki hayatın tüm zorluklarına rağmen hala dimdik ayakta hala güçlü hala ekmeğimin savaşını veriyor, kimseye muhtaç olmuyorum. Çok şükür çalışıyor, üretiyor, kazanıyor ve keyifle paylaşıyorum tüm zenginliklerimi, emeğimi, bilgimi, birikimimi..

Kadın olmaktan mutluyum.. Kadın olmaktan gururluyum.. Ve bu vesile ile tüm hemcinslerimin bu gününü kutluyorum

Sevgilerimle

Şule Akar
Kurtköy, Pendik İstanbul

2016 03 08 Saat: 10:35

www.kafiye.net


Tarih 8 Mar 2016 Kategori: Hanife KÜÇÜK

İNCE BİR ÇİZGİDE KOPTU KOPACAK

İNCE BİR ÇİZGİDE KOPTU KOPACAK


Bir gün sana şiir yazmak istersem
Seni nasıl anlatır kelimeler
Hangi sevgi sözcüklerini kullanabilir
Hangi cümleler seni bana getirir
İlahi aşkın hikmet ve rahmetiyle düzelir
Ya çok sev şefkatinle bunalt başımı döndür, ya da bırak kendini, 
İzin ver o siyah saçlara dolansın ellerim 
Ben gönlümce seveyim
Ya tut artık ellerimden, ya da bırak
İnce bir çizgideyim ha koptu kopacak
Utanma söyle nicedir bunca hırs ve terslikler
Nedir üzerine sinen kabus gibi günler geceler
Yoruldum bitkinim, 
dilenirken senden sevgiler
En romantik şarkılar iste, 
iste ki, 
İşte o an gönlüm çılgına döner
Ya tut ellerimden berbaht halimi gör 
Eğer göremez isen, 
yüreğimde yıldızlar söner
Gözlerine baktığımda donuk artık bakışlar
Yok sen den gelen sıcacık karşılamalar
Kalmadı ihtiraslı arzulu dokunuşlar
Her uzak kalışında, özlem olmalıydı kavuşmalar
Çok sevgimi öldürüyor, içinde esen fırtınaları
Akmıyor senden yana aşk pınarları
Dokununca ürpertmiyor tendeki dokunuşları
Kalmadı mı ruhu okşayan haykırışları
Ya tut artık ellerimden, ya da bırak
İnce bir çizgideyim ha koptu kopacak
Gözyaşlarım seni yumuşatabilir mi
Buz tutmuş yüreğini ısıtırmı sıcaklığım
Eritirmi kollarımda bedenin
Söyle sevdiğim söyle, 
Yok sa kahrımdan öleceğim
Susma, susma ne olur 
Söyle sende’ki ben den gideni 
Ya sar sarmala yaksın ateş dudakların, 
Ya da aklım gidecek bir gün,
Ya tut artık ellerimden, ya da bırak
İnce bir çizgideyim ha koptu kopacak…

Hanife küçük
www.kafiye.net


Tarih 7 Mar 2016 Kategori: Hatice Kübra ÖKTEM

TUHAF ŞEYLER OLUYOR

 

TUHAF ŞEYLER OLUYOR

Tuhaf şeyler oluyor. Bilhassa bazı şeyler yüzünden geri adım atabiliyorsunuz. Bu iyi bir şey değil. Bu bazı şeyler rüyalar, kabuslar, halisülasyonlar, ve buna benzer şeyler olabiliyor. Olsun demekten başka çareniz ne var ne yok ve kabul edilmeli ki sahiden epey tuhaf bir durum. Bağlayınca açılan bir çuval gibi ve şu yakışanlarından da değil. I ı onlardan değil.

Yorgunluk had safada. Henüz dinlemek için vakit buldum desem abartmış olmam. Gün içinde muzipçe şeyler yazıp sildim. Dedim gün sonunda epey biriktik dökülürüz ne varsa. Ama öyle olmuyor biliyor musunuz.. o yorgunluk çökünce bin katı abes geliyor o muziplikler. İnsan omuzlarinin kırıştığını hisseder mi. Yemin ederim bunu doruğunda hissediyorum. En yukarlarda.

Az evvel kendime, hadi bir sayı söyle Kübra dedim. Yüzkırkdört.. Ama önce otuzdokuza baktım. Bir şeyi en dusunemeyecegiz an olur ya. Benim öyle bir anım yok. Her an her şeyi dusunebiliyorum. Yani o his şımarmıyor anlatmak istediğim bu. Fakat epey derin bir konu. Hatta evet çok fazla derin ve sanırım bu yüzden o adam yüzme bilmiyor. (Neden kimse ogretmemis ki?)

Özür dilerim İsmet Özel ama Erbain benim oyun kitabım. Bunu bana Mehmet öğretmişti. O çok güzel öğretmen imreniyorum ona. Her gece senden rastgele bir sayfa seçip kalbimi ellerine bırakıyorum. Orası her yere bırakılmıyor en iyi sen bilirsin. Sana İsmet diyecek yaşta ve çağda olmak ne büyük kıymet değil mi. Öyle..

Yüzkırkdört../şehre neden, esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan, kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum, niyedir sarmalasın vites dişlilerini, defneler, nakışlar yok alnımda neden./

Ah dizeler. Nasıl bir hançerdir en iyi şairler mi bilir. Yok öyle bir şey. Yarası olan bilir. Yarası sürekli kanayan. Bir türlü kabuk bağlamayan. Açık kalan. Çuval gibi.

Kendine iyi bak deme/Candan Erçetin. Ne muhteşem bir gömü. Aksami onunla ettim. Hâlâ da onunlayım. Soğudukça tazeliyorum.

Koskoca gün yine bitti. Bu sabah babam kahvaltıda anılarını anlattı. Kaç yıl oldu, 85te geldim buraya, daha dün gibi dedi. Zaman çok çabuk geçiyor dedim. Ne basit tabir. Sanki kimse bilmiyor da bir ben farkına varmışım gibi. Çokça küçümsüyorum kendimi. Bazen fazlasıyla hakediyorum. Az önce yine hakettim. Bu onun içindi. Her neyse, artık uyumalı.

Aynı adam./tozludur saçlarım, saçlarımdan.devrilmis sarayların dumanları savrulur.yuzum yanıktır.yuregime bir karanfil sokuludur.ve partizanca darbelerin dünyaya iken şavkı.benim göğsüme göğsüme vurup durur.ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum./İsmet Özel

İyi geceler.

Hatice Kübra Öktem
7.3.16

Ha unutmadan.. burası hep çekmek istediğim ağaçlık alan, bugünden.saklı kalsın.

www.kafiye.net