BOŞNAK TEYZE

Kötü kadın değildi, azıcık mendebur cinsindendi. Bir konuşmaya başladı mı sesinin tonunu ayarlayamaz,  dinleyenlerin kulaklarını sağır eden türden ses tonu çıkarırdı. Kadını bir kaç dakika dinleyen herkes baş ağrısına yakalanır,  yüzler tuhaf ekşime alır, suratlar azar yemiş gibi aşağıya düşerdi.

Kedi düşmanıydı. Kedilerin idrarından ve dışkısından nefret ederdi. Mahalleli nerede kedi feryadı duysa Boşnak Teyze’nin parmağı olduğundan şüphelenirdi. Kedigillere karşı duyduğu nefret çiçeklerine olan özenin uzantısıydı. Çiçeklerin üzerine gelişi güzel idrarını yapan kedileri bahçe kapısından içeriye koymazdı.

Koca göbeğini sallandıra sallandıra mahalleden geçer, yolda gördüğü mahalle kadınlarına illaki selam atardı.  Selamlaşmayı severdi. Aslında selamlaşmak değildi niyeti o, konuşmayı çok severdi. Hemen herkesle konuşacak konu bulurdu. Hayat penceresi geniş bir kadındı. Yemek tarifleri, en karışık işlerin püf noktaları, mahallenin ini cini ve çiçekler iyi bildiği konulardı.

Kadın,  Boşnak olduğu için verdiği yemek tarifleri damak tadıma uygun olmadığından pek ilgilimi çekmezdi. En karışık işlerin püf noktasına gelince… Herkes kendince müslümandır ya da her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.  Mahallenin ini cini önemli konu ama ben en çok, onun çiçeklerle olan ilişkisini severdim. Şebboylarına, açelyalarına, bahçe papatyalarına, kırmızı beyaz zambaklarına, evinin çatısına kadar sardırdığı sümbülüne hastaydım.  Hele fidanını Bursa’dan getirdiği o asma gülü… Aman Allah’ım o ne müthiş şey öyle. Asma gül,  pıtı pıtı pembe güller açtığında tüm mahalleye taze gül kokusu sarardı. Ya ortancalar… Onlara ne demeli? Ömrümün en güzel ve en iri ortancalarına Boşnak Teyze’nin bahçesinde rastladım. Pembe, lila, mor…

Bahçeden içeri girdiğinizde dış kapının demir parmaklıklarına dolanmış tozpembesi rengindeki asma gülün altından geçersiniz. İçinize mis gibi gül kokusu dolar. Bahçe, geniş bir avluya açılır ve çok düzenlidir. Evin önüne kadar olan toprak kısım ortancalarla örtülüdür. Zambaklar ise çatıya uzanan merdivenlerin başındadır. Zambakların geniş yaprakları avluya büyük gölgeler yapar. Zambakların hemen yanında beyaz bahçe papatyaları uzanır. Onlar da geniş sarı alınlarıyla,  nazlı yapraklarıyla zambaklarla uyumludur.

Evin giriş kapısı göze bir gözükür bir gözükmez. Çiçekler kapıyı saklar adeta. Giriş kapının yanındaki salon penceresinden şebboylar uzanır ki;  ben o şebboylara her zaman içli bir gelin kızın, beyaz gelinliğe bakması gibi bakarım. Şebboylara dokunmaya kıyamam. Onlara nazar edecekmişim gibi, bakışımla çiçeği kökünden öldürecekmişim gibi gelir. Uzaktan seyrederim onları.

Evin dışına gelince; bahçe gibi evin dışı da itinalı,  temiz ve çiçeklidir. İki katlı evi sarı renkte badana kuşatır. Dış kapıda başlayan sümbülün kalın gövdesi çatıya kadar uzanır. Bir kaç sene daha geçerse sümbül çatıya doğru tamamen yatıp uzanacak sanırım.

Neyle besler, nasıl büyütür kadın bu çiçekleri anlamam. Mahalledekiler,  çiçek ya da fide dikerken Boşnak Teyze’nin kapısını çalar. Onun elinden dikilen çiçeklerin daha hızlı büyüdüğüne inanırlar. En tutmaz dal, en açmaz çiçek, onun elinde şımarık bir ekvator bitkisine dönüşür. Kimsenin bilmediği dil ile çiçeklerle konuşur.

Arsız çocuklara asla dayanamaz. Eğer çocuklar, bahçesine girip çiçeklerine zarar verirse alt kattaysa çocukları sopalar, üst kattaysa çocukların üzerine ver eder bir kova suyu. İntikamını er geç alır Boşnak Teyze.

Geçenlerde yan komşunun çocukları yüzünden mahallede epey gürültü çıkarmış meseleyi karakola kadar götürmüştü. Komiserin anlayışı sayesinde konu tatlıya bağlandı çok şükür.

Bahçeye fırlayan topu almak isteyen çocuklardan biri, dış kapıdan içeriye atlayınca asma gülün dikenli dallarına takılmış. Çocuk,  asma gülün kocaman bir dalını kırmış. Olayı pencereden gören Boşnak Teyze apar topar bahçeye çıkmış. Çocuğu dikenlerden kurtarmak yerine iki seksen yerde uzanan yaralı çocuğa bağırıp çağırmış. Hırsını alamayan kadın, o sinirle karakola gidip şikâyet dilekçesi vermiş. Komiser, çocuğun babasından Boşnak Teyze’nin bahçesine bir kestane fidanı diktireceği sözünü almış.  Kestane fidanı fikrine sıcak bakan Boşnak Teyze dilekçesini geri almış.

Şimdi mi? Mesele tatlıya bağlandı. Dalı kopan asma gül, Boşnak Teyze tarafından özenle beze sarılıp tekrar tutturuldu. Kestane fidanı bahçe duvarına yakın bir yere Boşnak Teyze tarafından dikildi. Tuttu bile. Bir kaç seneye kalmaz kirpi kozası içine saklanan kestaneleri dünya gözüyle görürüz elbet.

Yine sokaktan geçiyorum. Boşnak Teyze’nin evine doğru yaklaştığımda mis gibi mor sümbülün ve asma gülün kokusu geliyor. Yarı açık dış kapının ardından camların önünü süsleyen şebboylara bakıyorum. Onlar nazlı ceylan, en çok onları seviyorum. Derken bir kovadan fırlatılan su sesi bahçe taşlarına ‘’şak ‘’diye düşüyor. Ardından bir kedi miyavlaması ortalığı yıkıyor. Boşnak Teyze yine yapıyor yapacağını.

Serpil TUNCER
www.kafiye.net