Kategoriler

Arşivler


Tarih 12 Nis 2015 Kategori: Punhane Eliyeva

Səni Sevmişdim

Səni Sevmişdim

Səni sevmişdim bu gənc yaşımda,
Bilməzdim sən məni tez unudarsan .
Unutma sevgilim bir gün həyatda,
Anlayıb bil dərk edib ağlayacaqsan.

Ağlama silmərəm göz yaşlarını,
Mənimdə gözlərim ağlar qalıbdı.
Sənin yollarında qara saçlarım,
Cavantək dərdimdən hey ağarıbdı.

Pünhanəyəm xatırlayıb ötən günləri,
Indi Səni sevdiyimə təəssüf edirəm.
Səninçün itirdiyim 0 gözəl ötən günləri, 
Bir-bir indi bil xatırlayıb heyf deyirəm…..

Punhane Eliyeva
www.kafiye.net


Tarih 12 Nis 2015 Kategori: Şevki KAYATURAN

ARIYORUM, ABLAM ABİM DİYEREK

ARIYORUM, ABLAM ABİM DİYEREK

On bir sene olmuş sizler gideli
Arıyorum, ablam abim diyerek
Herkes aleminde ben oldum deli
Dalıyorum, ablam abim diyerek.

Aklıma geldikçe içim yanıyor
Yarama dokunsan hemen kanıyor 
Şimdi sizi kara toprak sarıyor
Yanıyorum, ablam abim diyerek.

Bakıyorum tarihlere yaşına
Doğum ölüm aynı yazmış taşına
Gelen var mı bugün mezar başına
Soruyorum, ablam abim diyerek.

Okurum bildiğim tüm duaları
Dünya bir bahçeydi sizde bir arı
Babası amcası yanında yarı
Buluyorum, ablam abim diyerek.

Kayaturan bu ses bu nara benim 
On iki Nisanım hep kara benim
Çaresi olmayan bu yara benim
Sarıyorum, ablam abim diyerek.

12.04.2015 Saat : 10.15
Şevki KAYATURAN
Kültür ve Turizm Bak. Halk Şairi

Allah (c.c) onları yanına alalı bugün tam on bir yıl oldu. On bir yıl önce bugün Bodrum’dan Sivas’a giderken Aksaray’ın girişte geçirdikleri bir trafik kazasında kaybettim ablamla (eniştemi) abimi, aradan yıllar geçse de özleminiz içimde kapanmaz bir yara. Allah (c.c.) tüm geçmişlerinize ve içinde de bunlara rahmet eylesin.

www.kafiye.net


Tarih 11 Nis 2015 Kategori: Sabiha Serin

Son Kez Öpüyorum Git Güle Güle

Son Kez Öpüyorum Git Güle Güle
15 Haziran 2014, 11:42

 Son Kez Öpüyorum Git Güle Güle

 

Gül açtıran busem kalsın seninle,
Tutuştuk bir daha yine el ele,
Boynuma sarılıp bakarken bile..
Son kez öpüyorum, git güle, güle.

 

Ekmekli aşımda sendin ilacım,
Olmuştun başımda saf altın tacım,
İçimde olmazsan, dinmiyor acım..
Son kez öpüyorum, git güle ,güle..

 

Susma hadi söyle kimi gözlersin?
Buğulu gözlerin, neden gizlersin?
Bilirim gitmeden.. yine özlersin..
Son kez öpüyorum, git güle, güle..

 

Kolay mı bu aşkı bırakıp gitmek?
’Hoşca kal’ diyerek ’sözü’ terk etmek,
Kaderim olsa da.. tükenip, bitmek..
Son kez öpüyorum git, güle, güle.

 

Git artık ne olur çektirme acı,
Dostlar meclisinde olduk yabancı,
Hiç yoktan içime çöktü bir sancı..
Son kez öpüyorum, git güle, güle

 

Veda vakti desek, gönlümüz gitmez;
Böyle şahesere mısralar yetmez,
İlahi aşk denen.. yücedir bitmez..
Son kez öpüyorum, git güle, güle.

 

Sanma unuturum, başımdasın can;
Çarşıda, pazarda, aşımdasın can;
Suskun gecelerde, düşümdesin can..
Son kez öpüyorum, git güle, güle…

 

SABİHA SERİN
www.kafiye.net


Tarih 11 Nis 2015 Kategori: Sabiha Serin

MANEVİ DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM

Sabiha Serin

 
08 Nisan 2015, 10:34

MANEVİ DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM

Ülkemiz insanı son günlerde kültür karmaşasındadır. Güzel Türkçemize verilen zararlar, Türk Kültürümüzün ve öz değerlerimizin, manevi değerlerimizin azaldığı, gelenek ve göreneklerimizin unutulduğu, sevgi ve saygı gibi önemli unsurun yaşatılmadığı bu süreçte bunlara olumsuz etki yapan faktörleri ne denli değerlendirip çözüm arayışı bulacağız. Yavrularımızı gelecekte nasıl temiz bir toplum bekliyor.

Mutlu olmak için iletişim ve paylaşımın önemi var ama neden bunlarda azaldı. Türk halkımıza neler oluyor ben çok üzülüyorum. Teknoloji olarak her şey var ama insan iletişiminde de kopukluk var. Sevgi ve saygı, paylaşım, dostluk ve akrabalık iletişimi, iyi ve kötü günlerimizdeki birbirimize olan destek, paylaşım, yardımlaşma, tutkunluk, aileler arası muhabbet neden eskisi gibi değil? Acaba halen var olan kuşaklar bunların düzelmesi için çözüm arayışı içindeler mi. Doğrusu yarın artık çok geç olabilir diye düşünüyorum.

Her şeyi ekonomiye bağlıyoruz, neden? İnsanlık, dostluk iletişimi, selam sabah her şey ama her şey artık maddiyatla ölçülüyor. Ne oldu manevi duygularımıza? Neden artık duygularımız köreldi, neden taşlaştık neden? Her şeyin para ile elde edileceği düşüncesi hakim artık, kesinlikle katılmıyorum İnsanı mutlu eden şey sadece para mıdır? Asla!.. Para gelip geçicidir ama ya duygularımız, ya o kalıcı dostluklar işte onlar kalıcıdır. Çocuğumuzun bir dediğini yapmadığımızda nasılda isyankâr olabiliyor. Anne ve babanın verdiği, emekleri bir, anda kayboluyor gözlerinin önünden, nasılda acı ama gerçek. Artık aileler çocuklarının yanında sadece ekonomi konuşuyor. Çocuklarının iç dünyası umurlarında bile değil.

Evet, hayat pahalı olabilir ama ayaklarımızı yorganımıza göre uzatırsak bununda üstesinden gelmeyi başarabiliriz. Bir yerde ucuzluk var diye kucakla alıp eve getirmek zorunda değiliz, Demek ki iyi bir tüketici olmaktan da sınıfta kaldık. Çocuklarımız ve torunlarımız yeni kuşak gençlerimiz yürekten gelen bir sevgiyi tanımadan büyüyorlar. Onlara sevgi yumağını nasıl özümsetebileceğiz, sevginin gerçek anlamını nasıl öğrenecekler. Saygıyı tam olarak biliyorlar mı, yeterlimi? Sizce bu değerlerimizi yaşatmak için neler yapılabilir.? Zararın neresinden dönersek kardır.

Daha temiz bir toplum, daha kültürlü bir nesil, daha mutlu bir gelecek için, Türk Kültürümüz, manevi değerlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz en önemlisi Sevgi ve Saygı mutlaka korunmalı ve yaşatılmalıdır diye düşünüyorum. Sizce batı kültürümü, yoksa kendi Türk Kültürümüz mü yaşatılmalı. Bazı görsel ve yazılı basındaki magazin haberleri yeni kuşaklara hiç iyi örnek olmuyorlar. O halde evlatlarımıza zaman ayırıp onlara olumlu ve olumsuz değerleri anlatmamız gerekmez mi?

Bana sorarsanız batı özentisini bırakıp kendi özümüzü yaşatalım diyorum, siz ne dersiniz… Çünkü ben alış veriş merkezlerinde, marketlerde dahi batı müziği dinlemekten bıktım, kendi Türk müziğimiz hani nerede, kaç kişi, dinliyor. Mağazaların ismi dahi Türkçe değil, çocuklarımız bile birbirine evet değil okey diyor ne oldu bize nereye gidiyoruz. Sizleri bilmem ama bana kalırsa hiç de iyiye doğru gitmiyoruz. Çünkü modernlik adı altında Türk kültürümüz, manevi değerlerimiz, sevgi ve saygı unutturulmaya çalışılıyor. Buna asla izin vermemeliyiz. Yeni kuşak bu önemli ve anlamlı değerlerimizi öğrenmeden kendi evlatlarına nasıl örnek olacaklar… Medeniyet batıyı taklit etmekse eğer o zaman ben o medeniyeti istemiyorum. Ya siz? Saygılarımla…

SABİHA SERİN
www.kafiye.net

 


Tarih 10 Nis 2015 Kategori: Onur BİLGE

ELA GÖZLERE

ELA GÖZLERE

Buzulla kaplanan en son kışımda
Güneşi görmeden açtı gözlerin
Yorgun ve çaresiz her bakışımda
Karanlığıma nur saçtı gözlerin

Kalbimi yakarak gönlüme aktı
İki kor parçası nasıl sıcaktı
Sanki fırsat bulsa konuşacaktı
Sevgiye ne kadar açtı gözlerin

Donan yüreğimde hasret ezeli
Nasıl da harlandı aşkı sezeli
Gönlümü sel bastı dünya güzeli
Başıma hoş bir dert açtı gözlerin

Evin barkın zindan olduğu anda
Dört bir yanın düşman dolduğu anda 
Sabrın isyanla son bulduğu anda
Cennet kapıları açtı gözlerin

En güzel armağan âhir yaşımda
Ruhumda bir elmas inci yaşımda
Ateşli dumanlı karlı başımda
Pırlanta bezeli taçtı gözlerin

Kudret kalemiyle çizilmiş nâsa
Görünce esaret değişmez yasa
Firavuna Musa Musa’ya asa
Sanki Nasrani’ye haçtı gözlerin

Nasıl bir bilmece nasıl bir bela
Güneşte yemyeşil gölgede ela
Gidince verildi ruhuma sala
Neden uzaklara kaçtı gözlerin

Onur BİLGE

Bu şiiri kendim için yazdım. Şiirdeki gözler benim gözlerim. İnanmayacaksınız ama öyle… Bazen karşımdakine yazarım, bazen karşıya geçer o olur, kendime yazarım.

www.kafiye.net


Tarih 10 Nis 2015 Kategori: Onur BİLGE

BEN SESSİZCE Mİ GİTTİM

BEN SESSİZCE Mİ GİTTİM

Ben sessizce mi gittim, sessizce mi ayrıldık? 
Fırtınalar kopmadı, gökler yarılmadı mı!.. 
Habersizce mi gittim, hissizce mi ayrıldık? 
Ormanlar ağlamadı, dağlar darılmadı mı!

Bir ruh parçalanmıştı, bölünmüştü ikiye
İrade üstün gelsin, nefis yenilsin diye.

Ben zamansız mı gittim, vedalaşmamış mıydık? 
Ruhlarımız sarıldı, uzun uzun bakıştık…
Ben apansız mı gittim, sedalaşmamış mıydık? 
Tek can olacaktık ve öylece kalacaktık.

O can parçalanmıştı, bölünmüştü ikiye
İrade üstün gelsin, nefis yenilsin diye.
Onur BİLGE
www.kafiye.net


Tarih 10 Nis 2015 Kategori: Onur BİLGE

GÖZLERİNDEN MAHRUM KALDIĞIM ZAMAN

GÖZLERİNDEN MAHRUM KALDIĞIM ZAMAN

Bir yıldız yağmuru göz kamaştıran 
Bakış dayanılmaz gözler uçurum 
Aşkındır onları romanlaştıran 
Birkaç saniyede neler okurum

Kirpikler inerken ışığım söner
Kaşların üstüne perçemler iner
Tutkumun ateşi yangına döner
Yalımdan yalıma mekik dokurum

Gözlerinden mahrum kaldığım zaman
İşkenceye döner yaşanan zaman
Ayrılık kıvılcım hayatım saman
Yoksan ölümlere meydan okurum

Bu karşılıklı bir aşk hikâyesi
Çılgın âşıkların vuslat gayesi
Tahammül ettikçe artar payesi
Çile eğiririm sabır dokurum

Dilimde Aslı’nın yaslı türküsü
Kalbimde Ferhat’ın paslı küsküsü 
Eğnimde sihirli gömlek öyküsü
Saçımda külünle dolar çukurum
Onur BİLGE
www.kfiye.net


Tarih 10 Nis 2015 Kategori: Hatun YILMAZ

Gözümü Açtın

Gözümü Açtın

Seviyor insan seviyor işte…  O olmazsa yaşayamam dese de, o nasıl yaşıyorsa bensiz, bende yaşarım sensiz, dedirtiyor hayat, öldün gibi acı çekersin de ölmezsin, can devam ettikçe yola devam etmelisin. Unutma hayat devam ediyor, o gidince değil can bitince biter… Sadece bu yürek, dayanamaz, sevdiğinden özler, ardından bakar, olmadı bir cigara yakar, baktı ki gelmiyor giden, hayata bir adım atar ve yola devam eder. Dünya bu kim bilir ne zaman biter… Ne yani dönmeni mi bekleseydim, sen orada gününü gün ederken acılar içinde ölmeli miydim? Yooo, yapamam, sen bana kıydın ya, ben seni bir daha içime alamam. Sen bana kıydın ya ben kendime kıyamam, çünkü ben değerliyim… Çünkü bir sen yoksun bu dünyada koskoca bir evren var, çünkü yaşamak için sebebim var.

Karanlıktan korkmuyorum artık; “Çünkü her gecenin bir sabahı var” diyeceksin. Sana ne oldu böyle, gözümü açtım gidişinle, değer vermeyi değil değerli olduğumu öğrendim!  Kaybetmeyi değil kazanmayı öğrendim, kısacası hayatta mücadeleyi öğrendim! Kaybedince bazı şeyleri olgunlaştım diyelim.

Evet, gidişin mahvetti beni, ağladı gözlerim yaktı içimi, halimi sorana görmüyor musun işte dercesine baktım deliler gibi,  yıllarca yas tuttum yas tutarken de etrafa baktım, baktım ki dünya devam ediyor, yağmur yağıyor, rüzgar esiyor, üşüyoruz ama bir güneş doğuyor. He yer güllük gülistanlık oluyor, çiçekler açıyor şehrime ve mutlu oluyorum… Sonra kendime kızıyorum.

Giden kendi gitti, ben niye ağlıyorum diyorum, bir çiçeğin açışı bile beni mutlu ederken, gidenin ardından neden gözyaşı döküyorum dedim. O gün senden vazgeçtim, beklemekten vazgeçtim, yeni bir dünya kurdum kendime, yeni bir hayata başladım ve ben kendime bir şans verince açıldı gözüm işte ben o zaman yeniden sevdim. Yeniden sevince öğrendim sensizde oluyormuş, hem de çok daha güzel oluyormuş. Boşuna ezdirmişim sana kendimi, boşuna yıpratmışım, heder etmişim. Olsun sonunda huzura ermişim. Sağ ol, gözümü açtın be usta …

Hatun Yılmaz
www.kafiye.net


Tarih 7 Nis 2015 Kategori: Sümeyye Hatun TİK

BİR TÜRK KIZI ÜÇ AMERİKAN KIZINA BEDELDİR!


BİR TÜRK KIZI ÜÇ AMERİKAN KIZINA BEDELDİR!

19 yaşındayım. Tek hayalim Avrupa’yı gezmekti. Ben Hacettepe’yi, Yıldız Teknik Üniversitesi’ni tutturmuşum. İlla yurtdışında okuyacağım, gezeceğim diyordum. Ailem sevinç içindeydi, onlarla paylaşmamıştım nereye gideceğimi. Akıllarının ucundan bile geçmiyordu Avrupa’da okumam. “Ne yapacağım? Nasıl açıklayacağım?” bu sorulara yanıt bulamam çok zordu. Bir karar vermem gerekiyordu. Ya ailemin isteğiyle Türkiye’nin en güzel üniversitelerinde okuyacağım ya da hayallerimi gerçekleştirmek için Avrupa’da okuyacağım. Ama ben kararımı vermiştim 13 yaşından beri hayalini kurduğum Washington Üniversitesinde okuyacağım!


Yanlarına gittim. Heyecan, korku, endişe doruk noktadaydı. Çok fazla istekle durumu anlattım. Tabii ki annem ve babam izin vermedi. Yüzde seksen izin vermeyeceklerini biliyordum. Ama hayallerimden vazgeçmeyecektim. Tepkileriyle karşı çıktım. Yatağıma koştum, için için ağladım. Canım annem kıyamayıp yanıma geldi. Kendimi yiyip bitirmiştim. Üzüle üzüle izin verdiler…


 Bavulumu hazırladım Amerika hayallerimle birlikte. Havalimanına varmıştık ki annem de babam da ağlamaya başladı. “Yapmayın böyle! Kızınız okulunu en gelişmiş üniversitelerde okuyup gelecek. Daha ne istiyorsunuz?” diye karşılık verdim. Hiç takmadılar beni. Yeni dostlar edinecek yeni üniversitemle birlikte seyahatlere çıkacaktım.


 İşte Amerika! Hayallerimi süsleyen ülke… Üniversiteye havalı bir İzmirli gibi girmek ayrı bir gurur vermiyor değil. Oturduğum ilk sırada heyecandan titreyen ayaklarımı sıra saklıyor “Heyecanlanmayacağım, artık iki sene boyunca bu okulda okuyacağım” diye kendimi motive ediyordum. Daha ağzımı açmadan Amerika’da kalacağım yurttan arkadaşlarım geldi. Hiç bu kadar çabuk dost edineceğim aklıma gelmezdi. Sevgi ve sevecenlikle karşıladılar beni. Allah’tan ingilizce biliyordum. İşletme bölümünü bitirip kendi şirketimi kuracaktım. Ülkemizin en çok tercih edilen giyim markasının şirketi bana ait olacaktı.

İlk olarak bir kafeye gittik. Abur cubur yemekten nefret eden ben sadece bir salata rica ettim, ingilizce kibar bir dille. Okuduğum bölümle ilgili her şeyi üniversiteme karar verdiğim zamanlarda öğrenmiştim. Yaz tatillerinde bir yandan para biriktirip, bir yandan bölümle ilgili bilgi toplayıp çalışmıştım. Daha ilk günlerden Amerikan hocalarının gözdesi olmuştum. Üniversite hayatım başarı ve eğlence ile geçiyordu. Ama ben okul gezilerini düşünüyordum. “Acaba nereye gezi düzenlenir, geziye gider miyim? Gidersem ne giyerim? Partnerim kim olur? Macera yaşar mıyım?” bu sorulara ertesi gün öğrenci binasının kapısına asılan afiş cevap verdi. “Amerikan Adalarına harika bir gezi!” Gezi bir ay sonra, ücreti de uygundu. Bir ay öncesinden ne giyeceğimi ayarlamıştım. En  iyi dostum Jane ile birlikte gezecektik. Biraz saf bir kızdı.

Bir ay su gibi akıp geçti. Gezi günü gelip çatmıştı. Gezinin en stil kızı olmak ayrı bir tat vermiyor değil. Adaya varmıştık Bu gezide kaybolmak ya da unutulmak çok kötü bir duygu verirdi. Çünkü adanın dört tarafı sularla kaplıydı. Biraz şüphe vardı içimde çünkü bu üniversitenin ikinci yılımda beni çok seven arkadaşlarımın yanında beni çok kıskanan okuldaki varlığımı yediremeyen kızlar da vardı. Fotoğraf makinemi elime alır almaz rehberin anlattığı, bir yandan da gösterdiği bitkileri ve ağaçları çekmeye başladım.

Bu hafta okulda geçireceğim son haftaydı. Bu yüzden bu haftayı iyi değerlendirmeliydim. Bu harika gezinin sonuna gelmiştik. Okulda kendilerini havalı sanan ama bu güne kadar kimsenin dikkatini çekemeyen bir üçlü vardı. Kıskanç ve kibirle yanıma geldi. Kate, Sally ve Mitchi üçlüsü Kate yüzümde leke olduğunu çok kötü göründüğümü söyledi. Adadaki doğayı korumakla görevli görevliler vardı. Yerli ve yabancılar için lavabolar yapılmıştı. Kate, elimden tutup lavaboların birine hızla götürdü beni.”Bi dakika! Yüzümde bir şey yok ki…!” olan olmuştu. Kate kapıyı arkamdan çoktan kilitleyip gitmişti. Öğretmeler gemiye çoktan binmişti adadan ayrılıyorlardı. Ortada kaybolduğumu fark etmediler. Çünkü Kate onlara geminin lavabolarına girdiğimi, elimi yüzümü yıkamaya gittiğimi söylemiş. Saf dediği arkadaşım Jane sonunda ortadan kaybolduğumu fark etmiş.

Gelelim banaa! Neyse ki lavabo kapıları bayağı eskiymiş. Attığım ilk tekmeyle yere yığıldı kapı. Ama iş işten geçmişti. Çevrede tek bir öğrenci bile saatleri bittiği için adayı terk etmişti. Telefonumda çekmiyordu. Dımdızlak ortada kalmıştım. Hava da kararıyordu. Çok korkuyordum. Geceyi bu karanlık adada geçirmek zorundaydım. Şimdi sıra okulda! Jane koşarak Prof. Jimmy i’e haber verdi.15 dakika içerisinde yokluğum fark edildi. “Washington Üniversitesi’nin düzenlediği bir gezi de öğrencilerden biri kayıp!” Böyle ir haber onlar için facia demektir. Üniversite görevlileri ve hocalar hemen adaya geri dönmek için okulun yardım helikopterine binmiş ve hemen yola koyulmuşlar. Onlar benden daha çok korkmuşlar, öğrencimizin başına bir şey geldi diye.  Bizim çatlak ve bir o kadar da gıcık üçlüde sevinçten çıldırıyordu. Ama beni tekrar gelip alacaklarını hiç düşünmemişler.

Gelelim banaaa! Bir ağacın altında kıpırdamadan oturuyorum. Hayvanları her zaman sevmişimdir. Ben onlara zara vermezsem onlarında bana zarar vermeyeceklerini biliyordum. Ama korkularım var elbette. Yılanlar başlıca fobimdir… Adayı dinledim her yerden böcek sesleri yankılanıyor. Her zaman dolu dolu bir macera yaşamak istemişimdir. Sabaha doğru bu fırsatı değerlendirmek istedim. Ama şimdi Kate iyi mi yaptı kötü mü bilemedim. Sayesinde bir keşifçi gibi adayı geziyordum. Çeşitli ve ürkütücü böcekler gördüm, renkli orman meyvelerinden tattım. Şu ana kadar vahşi bir hayvana rastlamadım. Rastlamak da istemiyorum. Aklımda bir sürü soru işareti vardı “Acaba beni almaya gelecekler miydi, şua anda bir adadayken yarın üniversitemde diplomamı alıyor alacak mıydım, beni tuzağa düşüren kızları okuldan attırabilecek miydim?” daha neler neler…

Sabahın ilk ışıkları Helikopter sesiyle uyanıyorum. Ve sevinç çığlıklarım! Sevinçten az daha ağaca sarılacaktım ki ağacın böceklerle dolu olduğunu görünce fikrimi değiştirdim. Bayan  Jessy  ve Prof. Jimmy bana anne ve babam gibi sarılınca içim bir hüzün kapladı. Sadece telefonda sesini duyduğum ailemi çok özlediğimi hatırladım. Üniversite kampüsüne geldiğimiz zaman Bayan Jessy ‘nin odasına girdim ve olan biten her şeyi anlattım. Bayan Jessy gıcık üçlüyü odasına çağırdı ve bu yaptıklarından dolayı mezuniyete bir gün kala okuldan atıldılar.

Ertesi gün diplomamızı aldık. Üniversitede her kesin gözü benim üstümde. Diplomamı alı almaz üniversite kampüsünden çıktım ve diğer kampüse arkadaşlarımla son kez vedalaşmaya gittim. Üniversitenin çıkış kapısından gururla çıkmak için yola koyuldum. Hele üniversitenin kızlar ilgi ve merakla izlediler bu Türk uyruklu kızı. Kim bilebilirdi ki bir Türk kızının üç Amerikan kızına bedel olacağını?       

                 

YAZAN: Sümeyye Hatun TİK 
www.kafiye.net


Tarih 7 Nis 2015 Kategori: Sema Yağmur DEMİRTAŞ

ASLAN’IN PİŞMANLIĞI

ASLAN’IN PİŞMANLIĞI

Günlerden bir gün Bay Tavşan, etrafta yiyecek arıyormuş. Yolda Aslan Kral ile karşılaşmış. Tavşan yiyeceğini bulmakta zorlanmadan yerdeki otları yerken, Aslan Kral ise yiyeceğinin peşinden koşmak zorundaymış. Gel zaman git zaman Aslan Kral bu durumu kıskanmaya başlamış ve Bay Tavşana:

-Tavşan Bey, Tavşan Bey! Heyyy!

-Buyrun kralım.

-Ben yiyecek bulmakta bu kadar zorlanırken sen benden daha küçük olmana rağmen nasıl olura yiyeceğini hemen bulursun?

-Kralım,  her yer benim için yemek kokar. Bu gördüğünüz otlar benim yemeğim. Karnımı doyurmak için artı bir çaba sarf etmem gerekmiyor.

 Tavşan yiyecek bulmak için çok da fazla uğraşmadığını belirten her cümlesinde Aslan Kral daha da bir özeniyormuş ona.

Aradan haftalar geçmiş ki artık Aslan Kral’ın avının peşinden koşmaya takati kalmamış. Hemen aklına koyduğunu yapmaya başlamış, o da Bay Tavşan gibi ot yiyecekmiş. Ve başlamış etraftaki otları yemeye. Doyduğunu zannettiği anda yemek yemeyi bitirmiş. Ama gelin görün ki saatler sonra Aslan Kral’ın karnı ağrımaya başlamış. İmdadına hemen Bay Tavşan yetişmiş.

-Ehh be kralım! Beğendiniz mi yaptığınızı? Zehirli otlardan yemiş olmalısınız. Emek olmadan yemek olmaz. Ben tüm bu otları yemeden önce aradan zehirli olup olmayanları seçiyorum. Siz ne anlarsınız ottan. Siz hiç dallarında böğürtlen olan bir elma ağacı gördünüz mü?

Ne yazık ki Aslan Kral yaptığı hatanın farkına iş işten geçtikten sonra varmış. Zavallı Aslan orada hayatını kaybetmiş.

YAZAN:Sema Yağmur DEMİRTAŞ
www.kfiye.net