şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Günlerden bir gün bir insan ”Benim o kadar çok günahım var ki demiş neden Allah beni cezalandırmıyor acaba?.. Üstüne üstlük hala nimetler gönderiyor bana.” Bu soruya öyle çok kafa yormuş, öyle çok kafa yormuş ki ama ne yapsa mantıklı bir yanıt bulamıyormuş. Bunu gören Allah şöyle seslenmiş ona; “Ben aslında sana en büyük cezayı verdim. Ama sen farketmedin. Senin en değerli hazineni yani gözyaşlarını aldım. Sen artık asla ağlayamayacaksın.” Gözyaşları bize sunulan en büyük lütuf aslında.
Ben bu sokaklarda doğdum.
Yine bu sokaklarda öleceğim.
Adına şarkıları burda söyledim,
Naralar attım umursamadan gözleri,
Küfürler edip duvarları yumrukladım.
Sana son mektubum iki yıl önce idi..İki yıl önce nasılsa herşey aynı, hayatımda çok şükür bir şey değişmedi.. Senin yokluğunu artan yıllarla beraber hep özlemle hissetmek de değişmedi.. Ve yine bayram geldi. Ve ben yine seninle dopdoluyum, her bayram olduğu gibi..
Küçükler için komik, büyükler için ciddi ve anlamlı, yurt dışındaki tanıdıklarımız için memleketimizin resimlerini içeren tebrik kartlarını hazırladınız mı bu bayram? Kart yerine, gösterişli bir mektup yazıp içine bir de kurutulmuş bir gül koyduysanız pek âlâ. “Sevgili (teyze, amca, dayı, babaanne), nasılsınız, iyi misiniz? Bizlere sorarsan biz çok iyiyiz” diye başlayan, edebi olarak hataları olsa da içten gele gele ilk ağızdan çıkarak yazdığımız o mektuplar, o kartlar yok mu?
Allah`ım, bu küfür diyarında, müslümanlara karşı düşmanlık sürekli körükleniyor. Bizler sana emanetiz. Irkçı politikacların söylemleri, ırkçı grupların eylemleri derken… Irkçı müzik gruplarının çirkin şarkılarıyla had safhaya ulaştı. Aşırı sağcı müzisyenler, yaptıkları çirkin müziklerle yeni yetme gençlerin zihinlerini bulandırıyorlar. Gençleri, insanlık onurunu zedelemeye, suç işlemeye
Töre, kelime kökü itibariyle, eski İbranice’den (Tora/Tevrat), ve Moğalca’dan (Tör/Devlet) dilimize yerleşmiş olup, yazılmaya bile gerek olmayan, uyulması zorunlu, kesin kural demektir.
İlk, doğruluğu kabul görmüş; gerek İlahi, gerekse kültürel bir kanun olarak tanınan töre, zaman içinde doğruluğunu koruyamamış, hurafe ve yanlış yaşam örneklerini de içine almıştır. Nesiller boyu devam ettirilen, vazgeçilmezlerimizden olan törelerimiz, her nesilde, bir yanlış yaşam
Yıllar sadece mekanları değiştiriyor. Geçtiğimsokaklardaki kaldırımlar değişmiş. Tekneler, teknelerdeki personeller değişmiş. Dükkanlar değişmiş. Sonra tanıdığım dostlarımın yaşamı değişmiş.
Kültür, toplumun bilgi, inanç ve davranışlarının bütünü ve bu bütünün tüm parçaları ile oluşan yaşam biçimidir. Okul kültürü de değerleri, normları, varsayımları, seremonileri, hikâyeleri, adetleri vs. içinde barındıran, kuruma özgü bir yaşam biçimidir. Bu kültürün oluşumunda
liderden sonra en büyük etki öğretmenlerdir. Her insan farklı bir dünyadır. Her insanın kendi yaşam biçimleri, değerleri, adetleri, normları, varsayımları vs. vardır. Böyle bir durumda
Henüz beş yıl olmuştu nefes almaya başlayalı… Beş yıl olmuştu ciğerlerime oksijen dolalı ve beş yıl olmuştu annemin karnından çıkıp dünyaya taşınalı… Yani, henüz bebektim, ihtiyaçlarımı tek başıma gideremeyen, üzerime dökmeden su bile içemeyen… Yani henüz, iyi ile kötüyü ayırt edemeyen… Yani bebektim işte, cennet kokusunu tenimde gizleyen…
Ne zaman pembe bir düş kursam içinde mutlaka aşk olmalı derim. Bir ormanda düşlesem kendimi. Ayaklarımın altında dalların çıtırtısı, sakin sakin yürürken kuş sesleriyle güneşe aşık olmalıyım. İçimi ısıtmalı tüm ışığı ile. Ve ben gevşemeliyim, gözüme daha güzel gelmeli o yemyeşil ağaçlar..
Kendimi başka bambaşka hissetmeliyim. Tüm sıkıntılar yok olmalı bir anda. Mutlu olmalıyım…