Kategoriler

Arşivler


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Şeyma Akın

VEDA SONRASI


VEDA SONRASI

Sözünü ettiğim, değişen mahremiyetimiz…Yutkundukça boğazımdan geçenler sana dair olmayanlar, derin bir nefes aldıktan sonra sana dair olanlardan. Şimdi kendimi dağılan eşyalardan  biri gibi hissediyorum. Gün geçtikçe el değmeden can bulamayan eşyalara eşlik ederek anbean  dirilmek için birine ihtiyaç duyuyorum. Ardını gözlemediğin o anı hatırladıkça korkuyorum… Seni bir kez daha kaybetmiş olmaktan…


Zaman düğümlenirken sona varış bir kez daha zorluyor beni. Unutuyorum… Sensiz kalmanın ne demek olduğunu, sıkça… Zihnim alt üst olmuş durumdayken anıyorum sesini, ellerini, sıkıca kapattığın gözlerini. Özlüyorum… Bizsiz olmanın çaresi ile sürüklenirken geceye sığınıyorum ve yüzün aydınlansın diye öylece bekliyorum. Gökyüzü renk değiştirirken bağırmak istiyorum adını, sonra susup, içimden geçiriyorum. Her bir harfin hala aynı anlama gelip gelmediğini soruyorum.


Düşlüyorum… Özgürce yükseleceğin, seni uğurlayacağım o günü…

Bekliyorum… Son nefesine kadar seni yudumladığımı duymanı ve son nefesimde bana ait olmanı…

Şeyma AKIN
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Yalçın SEVİM

İşte Geldin Ve Gidiyorsun


İşte Geldin Ve Gidiyorsun

“İşte geldin ve gidiyorsun,

Ayrılık vakti geldi diyorsun!..”

Dağlar, denizler, ovalar, uzak ve yakın yerler.. Sanki bana seni anlatıyorlar..
Her şey seni bana tek tek gösteriyor gibi. Gökte uçan kuşları, esen sam yelini, Aşkı savuran rüzgârlarını, denizdeki gemileri, vapurları savunmasız bırakan ağaçları ve yapraklarını kendi boyanla renklendirip, şekil verip çekip gidiyorsun…

Gönlümden başka gönüle göç ediyorsun. İçimdeki göç kervanını yıkıyor söylediğin hüzünlü şarkılar… İçimi yok ediyor o sebepsiz gidişler…

Ben buna da alışıyorum artık. Napayım, bu sebepsiz göçlerin benim canımı acıtıyor. Yeri geliyor hüzünleniyorum, yeri geliyor kahrımdan yıkılıyorum…

Suskun, puskun, çaresiz, niteliksiz, zavallı mı zavallı, fakir ama yürekli bir çocuk misali göç kervanına katılıyorsun.Beni de terk edip gidiyorsun…

Ben küçüklüğümde de çok göçen kervanlar gördüm ama senin gibisini görmedim. Hepsi de terk ediyorlardı bulundukları yeri…

Ama senin gibi yürekleri kırarak, acı çektirerek değil de bir nebze de olsa kendilerinin de yürekleri buruk, hüzünlü bir şekilde göç ediyorlardı sevdikleri yüreklerden… Terk edilen insanlar gördüm, hüzün dolu evler gördüm. Çaresiz, hüzünlü gidişler içinde geride bıraktıkları o masum bakışları, yeri ve göğü inleten haykırışları sitemleri gördüm. Senin ki bunların yanında bir hiçti. Hiç olarak kalacaktı…

Çok sevgiler gördüm ben, senin gibi sevmeyenler içinde,
Çok acılar çektim ben, senin bana çektirdiğin yüreklerde,
Ve çok ölüler gördüm aşkları için kendilerini öldürenler.
Hep senin beni terk ettiğin zamanlarda…

Yine de ben, seni sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmemiştim bu zamanda. Sende bulmuştum bu aşkı ve sevdayı. Sende ki bulduğum ümidi kendimde bile bulamamıştım. Sana olan bağım, tutkum, sana bağlanışım işte bundan dolayı…

“Gelişine ve gidişine kurban olduğum,
Aşk rüzgârlarında savrulduğum,
Senin o güzel şarkılarına coştuğum,
Senin için yanıp tutuştuğum,
Bir tane Sevgilimdin…”

Rüzgârlarınla savuruyorsun beni. Perişan ediyorsun yalnızlar şehrinde. Bir ayrılık ipi bırakıyorsun avuç içime. Aşktan, yaşama, yaşamdan ölüme… Dünden bugüne ve yarınlarıma. Sanki kafes içinden uçup, sıyrılıp kaçarcasına… Beni dört dönderiyordun etrafında, senin için koşuyordum…
Ama nafile napalım,
İşte geldin ve gidiyorsun!..


İçimde karmakarışık bir aşk bulutları var. Sürekli seni gözetliyor. Bana seni gösteriyor… Geçmişte yaşadıklarımıza, vazgeçişlerimize, yarım kalan hayallere ve umutlara, elimden geleni yapamadıklarıma ve seni kaybedişime…

Bazen Aşkla ayrılık arasında bazen de gitmekle kalmak arasında çelişki içerisinde kalıyorum. Sanki sen beni kuşatıp sarmışsın gibi…

Yoksa yalnız ben mi sen mi tereddüt içinde kalıyorsun? Bir türlü bu durumu bilemiyor ve nasılsa çözemiyorum. Şaşkın bakışlar içinde orada öylece donup kalıyorum. Oysa yaşama sıkı sarıl, giden gitmiştir, artık boş ver diyorum, düş yollara aşka, sevgiye, hasretliklere koş diyorum kendi kendime. Kurtul bu göç eden sevgiliden, onun aşkından, o masum bakışlarından…

İşte bunlar benim için son günlerdi, son bakışmalardı… Diğer yandan da eski günlerimize, ayrılmamalara, tutkulu sarılmalara, vazgeçmeyişlere, aşklara ve sevgilerden kopmayışlardır. Ama Aşkla ayrılık arasında bazen de gitmekle kalmak arasında çelişkiler bunlar… Ne yapalım gidişin yaklaştı artık. Beni yalnız, çaresiz tek başıma bırakıp gideceksin. Ardına hiç bakmadan…

İşte geldin ve gidiyorsun!..

Yalçın Sevim
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Yalçın SEVİM

Gönül Dilinden Anla Biraz


Gönül Dilinden
Anla Biraz

“Ey yâr!
Ey gönlümün sol yarısı.
Aklıma koydum seni, Aklım almadı.
Yüreğime bıraktım, Sana doymadı!..”
[ HZ. MEVLANA ]

Bilinen bir şarkıdır veya duymuşsunuzdur da;
Ateşle barut ah yan yana durmaz / Gönül dilinden anla biraz
Bir dokunursan ah dokunursan / Ellerin mızrap olur bedenim saz…

Sertab Erener’in söylediği bu şarkı sevenleri tarafından dinlenilmekte ve şarkıyı güzel seslendiren bu şarkıcının sözleri yüreklere dokunmaktadır.

Bizimde böyle yüreklere dokunacak sözlerimiz, gönüllerimiz ve aşkımız olmalı. Gönül dilinden anlayan bir sevgili olmalı…

Ateşin barutla yan yana gelemeyeceğinden kaynaklanan bir durum ifade edilmektedir. Çünkü ateşle barut yan yana gelince bir patlama meydana gelecektir. Bu patlama bildiğimiz bir patlama değil, Gönlümüzün içindeki aşk patlamasıdır. Aşk patlayınca iki kişi arasında yani seven ve sevilen arasında mutlu, sevinçli bir bağ oluşacaktır. Zaman içinde de birbirine alışacaklardır.

Seven insan sevdiği için her şeye katlanır. Bazen de katlanmak zorunda kalır. Gönlümü sana verdim, gönlümü sana adadım diyerek zaman zaman haykırabilir aşkını sevdiğine…

Benim dinlediğim bu şarkıda, zihnimde bir an beliriverdi,bir ışık saçtı adeta yüreğime..

“Bazen gönlüm okuyor yalan mektebinde aşk şarkılarını,

Bazen de kalemim içiyor gönül şarkılarını bir sarhoşluk içinde!..”

Gönlüm gam ve keder içinde olsaydı mutluluğa onlarda özlem duyarlardı.

Gönülden sevgiden anlayan bir can bir canan gerekli bana bu dünyada…

Her şeyimi vereceğim birisi olmalı kalpten ve gönülden geçmemeli. Sevmeyi, saymayı, sevilmeyi aşka kıymet vermeyi, karşısındaki kişiye değer vermeyi, gönül kırmamayı öğrenmeli…

Öğrenmeli ki, bir hata yapınca ya da hataya düşünce hemen anlasın!..

Gönül kırıcı olmasın, aşk(ın)ı zirveye taşısın. Zirve de en iyi şeylerle karşılaşsın. Sevdiğini kırıp üzmesin!..

Arının bal kovanına girdiği gibi, ağaçların çiçek açması gibi sevgilinin gönlüne girmeyi başarsın. Ve gönül dilinden anlasın!

Gönüle, gönlüne söz geçiremeyen insan hiçbir şeyi anlamaz. Hiçbir şeye karşı değer vermez. Seven de ne olur biraz gönül dilinden anla diyerek yalvarır sevgiliye. Ama nafile anlayan yoktur.

Bazen düşünürüz bir erkek olarak karşımızdaki kişiye, sevgiliye değer veriyoruz, gönlümüzü açıyoruz acaba o da tam manası ile bize gönlünü açıyor mu? Diyerek içimizde bir kıpırtı oluşur.

Bu zamanda gönülden anlayan insanlar ne yazık ki azaldı. Herkes sevgiyi birkaç günlük, bir sefa sürmek amacıyla düşünüyorlar ve böyle yapan insanlar da var. Ben böyle duruma karşıyım. Böyle durumu sevmem, istemem de… İster bana kızın, isterseniz doğru diyorsun diyebilirsiniz…

Aşk ve gönül işi bir eğlence değildir. Bir ömürlük olmalı… Eğlence, zevk, sefa değil bir ömür boyu mutlu, huzurlu yaşamalı…

Sanki bize bu dünyanın o sahte yüzüne karşı iltifat etmek için oluşturulmuş bir şey gibidir. Kalbi ve ruhu daima bir anda köreltir, nefsine ayak uyduramaz. Hemen nefsine, şeytana uyar ve hayatını bir anlık zevk için mahveder…

Böyle yapan insanlar bu dünyayı böyle geçireceklerini sanıyorlar ama aldanıyorlar. Bu dünyanın bir de öteki dünyası var. Onu düşünen hiçbir insan yok gibi… Düşünenler hariç…Sanki burada zor duruyormuş gibi bir görünüm gösteriyorlar. Ve hayatta acı bir insan portresi yaratıyorlar…

Gönül diline söz geçirmesi gereken kişi insanın kendisidir. Neyse artık sözü fazla uzatmadan Bir an aklıma şu mısra geldi hemen onu da belirterek yazıma son vereyim,

“Gözlerim gözlerini seçiyor,
Ruhuma bir türlü söz geçmiyor,
Kim bilir ne zaman kıymet verir,
Gönül dilini anlaması için!..”

“ Gönül dilinden anlayan insanlarla bir ömür, mutlu olmamız dileğiyle!..

Yalçın Sevim
www.kafiye.net

 


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Yalçın SEVİM

Sevmek İstiyorum


Sevmek İstiyorum

 

Yüreğimden yüreğine giden bu yolda
Hep seni sevmek istiyorum,
Her zaman fotoğraflarına bakınca,
O an Sana sarılmak istiyorum…
Dilim susuyor, gözlerim bakıyor
Yüreğim sızım sızım sızlıyor
Sevgin damarlarımda dolaşıyor
Bu kalp seni sevmek istiyor…
Sevmek istiyorum seni,
Her an her saat başı,
Yanımda ol istiyorum,
Bir ömür boyu!..

Yalçın Sevim
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Berat Bahure ANTEPLİOĞLU

LEBLEBİ ŞEKERİ VE KARINCA


LEBLEBİ ŞEKERİ VE KARINCA

Koskoca bir çınar altında,
Mini mini bir karınca.
Kocaman bir leblebi şekeri ağzında.
O çukurdan bu çukura.
Yiyecek götürme derdinde yuvasına.
Kan ter içerisinde kala kala.
Şöyle bir durakladım.
Azmine, hayran kaldım.
Bir an, düşünceye daldım.
Havadan para koparma, derdine düşen,
İnsanlar, geldi aklıma.
Bir damla ter düşmeden, alınlarına.
Göz dikenler, yetim hakkına.
Şerefini satanlar, bir pula.
İçim sızladı ansızın.
Çocukluğum geldi aklıma.
Hani Ağustos böceği ve karınca, vardı ya!!
Hep okuturlardı okullarda.
Nerde kaldı o değerler ?
Nerde? Komşuluk mesela,.
Uyur muydu insanlar? Komşusu aç yatınca.
Ölüsü bulunuyor şimdi, komşunun,
O da, kokmaya başlayınca.
Yardımlar gizli olurdu,
Dokunulmazdı fakirin onuruna.
El uzanmıyor artık, yardıma muhtaca.
Bu devirde herkes, nalıncı keseri,
Hep bana, Rabbena.
Nasıl yapar bunu, insan insana.
Nasıl ? Sızlamaz yürekleri,
Nerede kaldı? Yaradan’dan ötürü, sevmek hadisleri.
Herşey çıkar ve menfaat, olmuş şimdi.
Onuruyla çalışanın boşa çıkmış emekleri.
Bu dünya, böyle miydi hep?
Kimler, getirdi bu hale ?
Biz değil miyiz? Bunlara sebep.
İnsanız tabii ki, çiğ süt emmişiz.
Dünyayı, yaşanmaz hale getiren biz.
Nerde? Eski değerler der, iç çekeriz.
Maalesef geçmişimizi, o sıcacık değerlerde yaşamayı,
Çok ama çok özleyeceğiz.
Kendimiz ektik, kendimiz de biçeceğiz.


Berat Bahure Anteplioğlu 17.07.2009 16.30 Nebiler Köyü/Dikili/ İZMİR.
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Zeynep ÖZÜGENÇ

ÖZLEMİM


ÖZLEMİM

Bir,Dünya kursam ikimize.
Keder silinse,dertler silinse.
Ağlamak olmasa,Neşe!e bitmese
Beni,sevenler olsa ,kıymetim bilinse.

Ne zaman dolar,bu Çile bilinmez!
En azından,en azından Sevenlerim Terk etmese.
Bu Dünya da ,gülecek mi? Zeynep acaba?
Kim bilir? O, da .O , da erecek mi? Murada……

Hayat. acılarla dolu değil daima.
Ama acılar,Çok olunca, Mutluluk görünmez Ufukta.
Bir daha gelmek, var mı? Dünya ya Acaba.
Ne zaman, karşılık bulacak bu Çaba …………………
Zeynep Özügenç
(Bir Garip Zeynep)
22.07.2014 Salı
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Sema DAĞLI

Taşıyacaksın


Taşıyacaksın

Aşkımız son bulup,yarım kalsa da,
Beni yüreğinde taşıyacaksın.
Hayatta yükün çok ağır olsa da,
Beni yüreğinde taşıyacaksın

Sevdamız bak nasıl düşüptür dile,
Sen de sevdamızı verirsen ele,
Yadlarla can bir kalp olsan da bile,
Beni yüreğinde taşıyacaksın.

Güzel,mutlu ömür sürsen ne fayda,
Üzecek kalbini hafta da,ay da,
Nereye gitsen de böyle,bu soyda,
Beni yüreğinde taşıyacaksın.

Ömrümden son anlar kalana kadar,
Seni gözlegecem gelene kadar,
Vallah sen özün de ölene kadar,
Beni yüreğinde taşıyacaksın.
Sema Dağlı
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Sema DAĞLI

Ne var ki


Ne var ki

Dünya gülüp özülünden gül açsa,
Bu dünyada yaşamaya ne var ki?
Şerler sussa,iyi meram dil açsa,
Bu dünyada yaşamaya ne var ki?

Hakk hakkıyla hak yerinde otursa,
Saf muhabbet taht yerinde otursa,
Tale gülse,baht yerinde otursa,
Bu dünyada yaşamaya ne var ki?

Kurt yalandan şer atmazsa kuzuya,
Güzel yazı tuş olmazsa bozuya,
Rast gelmezsek şeytan yozan yozuya,
Bu dünyada yaşamaya ne var ki?

Su çağlarsa,nehir sevse nağmeni,
Pınar güler,pınar sevse nağmeni,
Baykuş diğil,bülbül dese nağmeni,
Bu dünyada yaşamaya ne var ki?
Sema Dağlı
www.kafiye.net


Tarih 23 Tem 2014 Kategori: Hatice Eğilmez KAYA

Kandiller Aydınlatır Geceyi


Kandiller Aydınlatır Geceyi

Yıldızların ışıltısı zümrütten
Ay yere ne kadar yakın bu gece
Varlık bütün esrarını kuşanmış
Semaya aşk ile bakın bu gece

Masumdur her ruh yaratıldığında
Tutuşur cürmünün kızıllığında
Nedamet ilk adım kalpte duyun da
Tövbenizi nara dökün bu gece

Kadehi irinden badesi kandır
Silsilesi akrep nesli yılandır
Acımaz kimseye cana kıyandır
Nefis kalesini yıkın bu gece

İnsan nesli baki değil dünyada
Cismi gurbet gezer gözü sılada
Uçup gider burdan bir dem kalır da
Kanatlarınızı takın bu gece

Arştan arza doğru rahmet yağacak
Nebi’nin nefesi kalbe değecek
Melekler gün gibi ufka doğacak
Uyumayın canlar sakın bu gece…

Hatice Eğilmez Kaya (Sonsuzda Kanmak’tan)
www.kafiye.net


Tarih 22 Tem 2014 Kategori: Güleser Yorulmaz

DÖNEMEM ARTIK


DÖNEMEM ARTIK

Aşkın yelkenine yürek doladım
Geçmişime dönüp bakış salladım
Gönlümü çalana haber yolladım
Yolumu bekliyor dönemem artık

Ölesiye gönül bağladım ona
Bağrıma doladım olduk can cana
Çok özledim sevdam gel diyor bana
Yolumu bekliyor dönemem artık

Siyah saçlarımı aldı eline
Ömrünü doladı her bir teline
Ellerini sıkı sardı belime
Yolumu bekliyor dönemem artık

Göğsümde çırpınır garip kuş gibi
Hayalimde gezer tatlı düş gibi
Kanımda dolaşır sadık eş gibi
Yolumu bekliyor dönemem artık

Kolunu doladı astı boynuma
Yüreğine bastı aldı koynuna
Özgürlüğü yazdı esir beynime
Yolumu bekliyor dönemem artık

Haps oldum gönlüne ölürüm çıkmam
Başını boynunun üstüne yıkmam
Servete boğsalar dönüpte bakmam
Yolumu bekliyor dönemem artık
Güleser YORULMAZ
www.kafiye.net