Eleştiriye Tahammülümüz Yok!!!

Nasılsınız değerli dostlarım bakalım. Yine biraz ara verdik sohbetlerimize değil mi? Yaz sıcakları mı desem, ters giden işler mi desem, yoksa belirli bir süre internet ile birlikte olamayacağım için mi desem bilemem ama sizlerle beraber olmak bana büyük bir mutluluk veriyor. Yazılarıma harika eleştiriler oluyor. Doğrusunu isterseniz hiç alınmıyorum. Yazılarıma yapılan olumsuz yazılar nedeniyle hiç kırgınlığım yok. Baz dostlarım beni yapılan olumsuz yazılar nedeniyle üzülmememi istemişler. Aslında yine kendileri üzülmemem konusunda; “ Meyve veren ağaç taşlanır.” Diyerek beni teselli ediyorlar. Çok sağ olun dostlarım. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Gerçekleri anlatanı da kimse kabullenemez. Hele üzerinde yazılan yazılar varsa birden çıldırırlar ve ortaya sudan çıkmış balık gibi de çıkıverirler. Halbuki ben yazımda hiç kimseyi kastetmedim. Olumsuz eleştiriyi yapan dostumu da çok teşekkür ederim. Kişiliğini ortaya çıkararak ne güzel yazı yazmaya çalışmış.

Değerli dostlarım sizlerle beraber olmak çok harika. Benim ve sayfamda yazanlar için zaman ayırıyorsunuz. Her şeyden önce sayfama girerek bana ve diğer yazar arkadaşlarımıza manevi desteğinizi esirgemiyorsunuz. Hem bu kavurucu sıcaklar da bile zaman ayırdığınız için çok teşekkürler sizlere. Burada sizlere büyük bir alkış gönderiyorum şahsım, sayfam ve sayfamdaki tüm yazar arkadaşlarım adına.

Geçen gün yolda yürürken bir genç kızımız ve annesi ellerindeki paketlerle yürümeye çalışıyorlardı. Genç kızım çok sinirli ve hararetli bir şekilde annesine ağır laflar söylemeye başladı. Hatay caddesini bilirsiniz. Renkliden sonra askeri hastaneye kadar yürümekte çok zorlanırsınız. Neden biliyor musunuz? Seyyar satıcılar kaldırımı işgal etmiştir. Alıcılar arasından geçmek de cambazlık işidir. İşte bu durumda ne önümde giden genç kızımızı ne de annesini o sıkışıklıkta geçmek mümkün değil. Kızımız ise Allah ne verdiyse söylenmeye devam ediyor. Bir ara genç kızımıza yaklaştım. Onun duyacağı bir sesle; “ Hanım kızım, lütfen özel sorunlarınızı evde annenizle tartışın. Sokak ortasında uygun düşmüyor. Bak anneniz size fazla cevap bile vermek istemiyor. Sen ise Allah ne verdiyse sayıp, okuyup duruyorsun. Biraz ayıp oluyor.” dedim. Bunun üzerine genç kızımız; “ Sana ne be ihtiyar. Sen yoluna devam etsene, Karışma işime. İstediğimi, istediğim yerde söyleme özgürlüğüne sahibim.” dedi. İnanın baktım iş daha uzayacak sesimi kestim. Bereket o da biraz söylendikten sonra Renkli taksi durağından yukarıya doğru yürümeye başladı annesi ile de ben de yoluma devam ettim.

Aslında bunun gibi öyle çok olaylarla karşılaşıyoruz ki dostlarım. Hemen diyeceksiniz ki, “ Sana ne be kardeşim. Dünyanın zaten çivisi çıkmış. Kimin eli kimin cebinde. Ortalıkta siyasetçiler kendi çıkarları uğruna her gün vatandaşa karşı utanmadan bir birlerine ağır eleştiri yapıyor ve o kadar ileri gidiyorlar ki, siyasetçilerin hangisinin vatan haini, hangisinin satılmış, hangisinin şerefsiz hangisinin çiçek sulamaya giden yakışıklı siyasetçileri olduğunu anlayamıyoruz. İnanın açık oturumları izlediğinizde artık mecliste namuslu, doğru, vatan haini olmayan milletvekillerini parmakla göstermek isterdim ama onu da yapamadım. Hani yolda giden kızımız utanmadan annesini sokak ortasında nasıl rezil edici davranışlarda bulunduğu halde zeytin yağ gibi suyun üstüne çıkmaya çalışıyorsa, siyasetçilerimiz de hep kendilerini haklı gösteriyorlar. Bazı profesörler de sözüm ona; “Elifi görse mertek sanır.” Cinsinden çözüm üretmeye çalışırken de benim dediğim doğru, başkasının söyledikleri kesinlikle doğru olamaz. Hani köprüden geçen iki inatçı keçi misali; “ Önce ben geldim, sonra sen geldin. Öncelik hakkı benim, ben geçmeliyim, ben geçeceğim.” Kavgası yaparken köprüden ikisi de nehre düşüp boğulmuşlardır.

Kısacası dostlarım. Asla eleştiriye gelemiyoruz. Eleştirmeyi bırakın bize doğru ile ilgili en ufak bir uyarıya, söze gelemiyoruz. Hemen başlıyoruz haykırmaya sesimizin çıktığı kadarıyla. Evde tartışılması gereken konuyu evde konuşsak ve kimse duymasa. Kol kırılıp yen içinde kalsa olmaz mı? Annemizi sokak ortasında millete rezil etmesek. Siyasetçilerimiz halkın huzurunda televizyonlarda bir birlerini; şerefsizlik, vatan hainliği, satılmışlıklarla suçlayarak gerçekten halkın gözünden bu kadar düşmeseler. Aslında liderlerin arkasındaki şakşakçılar, “ Başkanım; çok harikasınız. İyi gidiyorsunuz. Gerçekten harika oldu. İyi yaptınız.” diyerek, şu bizim lider siyasetten çekilse de yerine ben geçsem diyen şahinler ortada dolaşmasa olmaz mı? Olan halka olmakta, vatandaşa olmakta. Akşam evine bir topan ekmeği nasıl götürürüm diye güneşin altında koşturan bu insanlara yazık olmuyor mu?

Değerli dostlarım. Gelin bir hesap yapalım ve kendimize çeki düzen verelim. Bizim için yapılan eleştirileri değerlendirelim. Eleştiren kişilerin haklılık düzeyini inceleyelim. Biraz düşünelim ve doğruluk derecesi hakkında durum nedir onu da görelim. Daha sonra gerçekten şahsımıza yapılan eleştiri yanlış ve olumsuz ise eleştirimizi yapalım. Haksız isek, doğrusu için çalışalım. Ayrıca haksız olduğumuz halde karşı eleştiri yaparken iftiracı, onur kırıcı yaptığını sanarak yazılarımızı yazmayalım. Maide suresinde; “ Bir kişide söylediğiniz, iftira ettiğiniz özellik ve durum yoksa, o söylemiş olduğunuz söz; döner, dolaşır sizi bulur.” denilmektedir.

Bu sıcakta sizleri fazla meşgul etmeyeyim dostlarım. Yüzün güleç, gönlünüz hoş, umutlarınız daim olsun değerli dostlarım.

Kalın sağlıcakla.

11.07.2009/ İzmir
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Şair Yazar
www.kafiye.net